Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1422 E. 2022/1703 K. 06.07.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1422
KARAR NO: 2022/1703
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2022
NUMARASI: 2020/10 Esas – 2022/83 Karar
DAVANIN KONUSU: Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARAR TARİHİ: 06/07/2022
K A R A R TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Kooperatifinin ortağı ve üyesi iken, ekonomik sebeplerden dolayı 13/12/2010 tarihli üyelik devir sözleşmesi ile kooperatifteki üyeliğini davalıya inançlı işlemle devir ettiğini; bu tarihten itibaren tüm aidat ve mali yükümlülükleri davalı adına kooperatife bizzat kendisinin ödediğini; daha sonra inançlı işleme sebep olan şartlar ortadan kalktığında davalıdan üyeliğin iadesinin istendiğini ancak davalının buna yanaşmadığını, İstanbul … Noterliğinin … yevmiye nolu ve 13/12/2016 tarihli ihtarının da davalıya gönderildiğini ancak yine sonuç alınamadığını belirterek; davalıya yapılan üyelik hakkı devir sözleşmesinin iptaline, kooperatif üyelik hissesinin davacıya ait olduğunun tespitine ve müvekkiline devir edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, Davalı vekili cevap dilekçesinde öztele; dava konusu olan hissenin baştan itibaren davalıya ait olduğunu, davacı tarafından hiç devir alınmadığını, tarafların akraba olduklarını, 13/12/2010 tarihinde … ait 15 nolu üyelik hissesinin müvekkiline gerçekten inançlı işlemle davacı tarafından devredildiğini zaten bu üyeliğinde daha sonra müvekkili tarafından davacıya iade edildiğini fakat dava konusu olan … yapı kooperatifinin hissesi yönünden inançlı işlemin söz konusu olmadığını, bu hissenin davacı tarafından davalıya devredilmediğini, söz konusu kooperatif ortaklığının baştan beri müvekkiline ait olduğunu belirterek; bu hisseye isabet eden .. blok … nolu daireninde kooperatifçe müvekkiline verildiğini, buna ilişkin aidatlarında baştan beri müvekkili tarafından ödendiğini bildirerek davanın reddini talep etmiş,
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece “Davanın kabulüne, … Konut Yapı Kooperatifindeki … nolu olup davalı adına olan üyeliğin ( kooperatifçe … blok daire …’in bağlandığı) iptaline, bu üyeliğin davacıya ait olduğunun tespitine,” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının iddialarının doğru olmadığını, devirlerden müvekkilinin haberi olmadığı gibi imzası da bulunmadığını, bu nedenlerle … Kooperatifindeki kooperatif hissesi devrinin müvekkilinin imzası olmaksızın davacı tarafından yapıldığını, bu işlerler bir çok kez tekrarlandığı ve habersiz gerçekleştiği içinde müvekkilinin sürece yönelik tam bilgisi bulunmadığını, müvekkili ile davacı arasında bu şekilde çok fazla devirler olduğundan ve üzerinden çok vakit geçtiğinden müvekkilinin bunları yargılama sürecinde bulmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle gerek itirazlar gerekse delillerın doğru olarak sunulamadığını, davacının sözü edilen kooperatiflerde başkan olduğu ve kayıtları istediği gibi düzenlediği gözetildiğinde, müvekkilinin üyeliğini devretmediği iddiasının gerçeği yansıtmadığının görüleceğini, davacının tarafgir iki tanıkla yazılı kayıtların aksini ispatlayabilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptal ve tescil davasıdır. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir. İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır. İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır. İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir. İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir. Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. Somut olayda, davacının inançlı işleme ilişkin imzası inkar edilmeyen 13/12/2010 tarihli sözleşmeye dayandığı, sözleşmede her ne kadar bağımsız bölüm numarası yazmasa da kooperatif kayıt ve anlatımlar ile davalıda bulunan bağımsız bölümün kasdedildiğinin anlaşıldığı, keza sözleşme sırasında henüz bağımsız bölüm numaralarının belirlenmemiş olduğu, inanç sözleşmesinin sonradan düzenlenmesinin de sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceği, dairemiz önceki kararı doğrultusunda yapılan değerlendirmede bir hata bulunmadığı görülmüştür. Davalı taraf istinaf itirazlarında davacının kooperatif başkanı olduğu için benzer pek çok devirler yaptığını, davalının eşi adına da bu şekilde devirler yaptığını ve devirlerde müvekkilinin imzası bulunmadığını ileri sürmüş ise de yargılama sırasında ileri sürülmeyen bu hususlarda değerlendirme yapılmasına olanak görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b/1.maddesi uyarınca reddine ilişkin yargıtay yolu açık olmak üzere karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2022 tarih ve 2020/10 Esas – 2022/83 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 21.859,20 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 5.464,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 16.394,4 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1. bendi ile aynı Kanun’un 361 ve 362. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak olmak üzere oy birliği ile karar verildi.06/07/2022