Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2022/1102 E. 2022/1063 K. 27.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1102
KARAR NO: 2022/1063
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/03/2022
NUMARASI: 2021/591 Esas – 2022/265 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/04/2022
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … Ltd. Şti., İstanbul Eyüpsultan Kemerburgaz’da yerleşik … İlkokulu, … Ortaokulu, … Anadolu Lisesi okullarının kurucusu ve işleticisi olduğunu, taraflar arasında 01.08.2016 tarihli “Taşınmaz Hisse Satışı ve Kiralama Sözleşmesi” akdedildiğini ve davalı tarafın sözleşme yükümlülüklerini bugüne dek yerine getirmediğini, davacı … Ltd.Şti., Eyüpsultan … Mh. … ada … parselde kayıtlı taşınmazdaki 3/40 hisseyi sözleşme kapsamında 17.08.2016 tarihinde davalı tarafa sattığını ve devrettiğini, ancak davacı … Ltd. Şti. davalıya sözleşme uyarınca 17.08.2016 düzenlenme tarihli, 31.08.2021 vade tarihli 7.438.000-TL meblağlı … numaralı teminat senedi tanzim ettiğini ve geri alım hakkının kullanılması durumunda hüküm doğuracak senedi keşide ve teslim ettiğini, müvekkili …’un teminat senedinde kefil olduğunu, 01.09.2021 tarihi itibari ile müvekkili … Ltd. Şti. sözleşme kapsamındaki geri alım hakkını kullanmadığını, Eyüpsultan … Mh. … ada … parselde kayıtlı taşınmazdaki 3/40 hissenin halen davalı üzerinde olduğunu ve bu nedenle davalıya verilen teminat senedinin hükümsüz olduğunu, ancak davalı teminat senedini temlik etmek, ciro etmek ve icraya koyma hazırlığı içerisinde olduğunu , sözleşmeye aykırılığa ve kendilerine yapılan ihtarlara rağmen senet aslını elinde bulunduran davalının, müvekkilleri zararına hareket edecek üçüncü kişilerin senet hakkında yasal işlem başlatma, cebri icraya konu etme, protesto ve tahsil için aracı kurumlara verme kısaca bedelsiz teminat senedini tahsile koyma ihtimallerinin olduğunu, bu nedenlerle müvekkillerinin uğrayacağı zararların önlenmesi amacı ile 7.438.000 TL bedelli teminat senedine ihtiyati tedbir kararı verilmesini, davanın kabulünü, teminat senedinin bedelsizliğinin ve hükümsüzlüğünün tespitini, teminat senedinin iptalini, müvekkillerinin borçlu olmadığının tespitini, muarazanın men’ine ve mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davada, dava konusu bononun tanzim sebebinin taraflar arasındaki taşınmaz hisse satışına ilişkin olduğunu ayrıca müvekkilinin tacir olmadığını ve sözleşme uyarınca tarafların birbirine karşı olan edimlerinin yerine getirip getirmediği hususunda inceleme yapılması gerektiğini, bu nedenlerle huzurdaki davaya Asliye Hukuk Mahkemelerinin bakmakla görevli olduğunu ve davanın usulden ve görev yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu sözleşme uyarınca bononun ihtilaf halinde İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili kılındığını, bu sebeple yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davanın hak düşürücü sürede açılmamış olduğunu ve zamanaşımına uğradığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı şirketin İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/69 E. sayılı dosyası ile geri alım hakkını kullandığını ve davanın reddine karar verildiğini ve dosyanın İstinaf incelemesinde olduğunu bu nedenle bononun bedelsizliği veya hükümsüzlüğünün söz konusu olmadığını, bono iadesi hususunda müvekkili ile bir görüşme yapılmadığını, ihtiyati tedbir verilmesi amacı ile davacı tarafın aslı olmayan iddialarda bulunduğunu, dava dilekçesinde her ne kadar teminat senedi olarak bildirilmişse de aslında bononun borç senedi olduğunun sözleşme de belirtildiğini, tüm bu nedenlerle, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davanın usulden reddine, görevsizlik ve yetkisizlik kararı verilmesine, davanın esastan reddine, davacılar aleyhine alacağın % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece 05/10/2021 tarihli ara karar ile “İhtiyati tedbir talebinin, taraflar yönünden geçerli olmak üzere kısmen kabulü ile 17/08/2016 düzenleme, 31/08/2021 vade tarihli, 7.438.000 TL meblağlı, dava konusu senedin icra takibine konu edilememesine,” 17/11/2021 tarihli ara karar ile “İtirazın duruşmalı olarak değerlendirilmesine karar verilerek, 17/11/2021 tarihine duruşma açılmıştır. Duruşmada yapılan değerlendirme sonucunda; davanın taraflar arasında imzalanan taşınmaz hisse satışı ve kira sözleşmesi başlığı altında ve içerisinde vefa hakkı da düzenlenen sözleşme nedeniyle düzenlenen teminat senedi niteliğinde olduğu, tarafların sözleşme gereği karşılıklı edimlerini yerine getirip getirmedikleri hususunun yargılamayı gerektirdiği, yargılama sürecinde senedin tahsil edilmesi halinde telafisi imkansız zarar doğurabileceği kanaatine varılmakla, davaya konu senedin taraflar yönünden geçerli olmak üzere icra takibine konu dilmemesi yönünde verilen tedbir kararının yerinde olduğu kanaatine varılarak davalı tarafın tedbire itirazının reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi taraflar arasındaki uyuşmazlığı incelemeye görevli ve yetkili olmadığını, davacı şirketin, geri alım hakkını dava yoluyla kullandığını ve mahkeme tarafından verilen kararın henüz kesinleşmemiş olduğundan senedin bedelsizliğinin söz konusu olmadığını, davacıların, dava dilekçesinde geri alım hakkının kullanılmadığını ifade ederek mahkemeyi yanılttığını, yanıltıcı beyanlara dayanılarak verilen tedbir kararının kaldırılması gerekirken tedbir kararının kaldırılmasına yönelik itirazlarının reddine karar verilmesinin kabul edilemez olduğunu, davaya konu bononun teminat senedi olmadığını, ihtiyati tedbir kararının kanunda öngörülen şartlara aykırı olarak verildiğini, mahkemece ihtiyati tedbir kararının sebeplerinin açıklanmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının ortadan kaldırılarak talepleri doğrultusunda ihtiyati tedbir kaldırılmasına yönelik itirazlarının kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, vefa hakkı sözleşmesinin güvencesi olan senedin iptali istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 341/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyadi tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir ”kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı ön görülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu mal ve hak üzerinde yeni bir takım uyuşmazlıkların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 6100 sayılı HMK’nun 389.maddesi başlığında düzenlenen ve geçici hukuki korumalar olarak vasıflandırılmış ihtiyati tedbir müessesesi ile ilgili aynı maddenin 1.fıkrasında ”mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanmaması… gibi sair hususlarda tereddüte yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür gösterilmiştir. Diğer taraftan, ihtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi bakımından HMK’nun 390/3. maddesinde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, Yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda “…hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı edemez… bu sebepledir ki haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması…” hükme bağlanmıştır. İhtiyati tedbir kararının kapsamı belirlenirken iki tarafın hak ve yarar dengesinin gözetilmesi gerekir. Davacının tedbir istemi cebri icra satışının durdurulması noktasındadır. Gerçekten ihtiyati tedbir kararının kapsamı belirlenirken iki tarafın hak ve yarar dengesinin gözetilmesi gerekmektedir. İcra takibinin hangi hallerde durdurulacağı ayrıca İÎK’un 72. maddesi ile HUMK’nun 317. maddesinde de düzenlenmiştir. İİK’nun 72. maddesinde “Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir. İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.” açıklaması vardır. HUMK’nun 317 maddesinde ise “Sahtecilik iddiası, 308. madde ile izleyen maddelerin kurallarına göre incelenir. Sahtecilik iddiasında bulunulan senedin bilirkişi aracılığıyla incelenmesine, karşılaştırılmasına ve durumdan bilgisi olanların dinlenmesine karar verilirse bu gibi senetler, son karara dek bir işleme temel alınmaz. Ancak bu senede dayanarak önceden karar bağlanan koruyucu önlemleri (md. 101 vd.) de etkilemez ve gerektiğinde senet sahibi hakkının korunması amacıyla öteki ruyucu önlemlere de (md. 103) girişilebilir” denilmiştir. Somut olayda; henüz icra takibi yapılmadığı anlaşılmakla mahkemece senedin cebri icraya konu edilmemesine ilişkin %15 güvence ile tedbir kararı uygulaması dosya kapsamı ve yasal mevzuata uygun görülmüştür. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin 17/11/2021 tarihli ara kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan reddine kesin olmak üzere karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gereken 80,70 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,4 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362/1.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.27/04/2022