Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/852 E. 2021/802 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/852
KARAR NO: 2021/802
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ: 20/01/2021
NUMARASI: 2020/383 Esas – 2021/48 Karar
DAVANIN KONUSU: İpotek (İpoteğin Kaldırılması (Fekki))
KARAR TARİHİ: 25/03/2021
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalı … AŞ’den iki adet konut niteliğinde bağımsız bölüm satın aldığını, taşınmazların tapuda müvekkili adına tescil edildiğini, ancak taşınmazlar üzerinde diğer davalılar adına ipotek tesis edildiğini, müvekkilinin taşınmazların bedelinin tamamını ödemiş olması nedeniyle taşınmazlar üzerinde bulunan ipoteğin fekkine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İpotek alacaklısı olan davalılar dosyaya sunmuş oldukları cevap dilekçelerinde müvekkillerinin alacağının ipotekle teminat altına alındığını, açılan davanın yasal dayanağı bulunmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece “Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından satın alınan iki adet daireyle ilgili ipoteğin kaldırılması amacıyla açılan davada, davacının tacir olmadığı, dava konusu taşınmazların ticari amaçla alındığı hususunda dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, sırf iki adet dairenin satın alınmasının işlemi tüketici işlemi olmaktan çıkarmayacağı (Yargıtay 13.HD 2011/9839 20183 EK sayılı ilamında da belirtildiği üzere), davanın TTK 4.maddesi kapsamında nispi veya mutlak ticari dava olmadığı ve bu bağlamda taraflar arasındaki ihtilafın Tüketici Mahkeme tarafından çözümlenmesi gerektiği, dolayısıyla davacı tarafından davalılar aleyhine açılan davada mahkememizin görevsiz olması nedeniyle açılan davanın usulden reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin, davanın konusunu hatalı yorumladığını, müvekkilinin 1 ve 2 numaralı davalı banka/finans kuruluşuna her hangi bir borcu sebebiyle konulan bir ipoteğin, söz konusu olmadığını, huzurdaki davaya konu edilen ipoteklerin, davalılar arasındaki genel kredi sözleşmeleri sebebiyle, ana taşınmaz üzerinde inşa edilen binalardaki (3) adet bağımsız bölüm dairenin müvekkiline projeden satışı sözleşmesinin yapılmasından çok sonra, ana taşınmaz üzerine konulan, kat irtifakına geçilmesi sonrasında da anılan projedeki inşaattaki tüm bağımsız bölüm dairelerin tapu kaydına geçirilen ipotekler olduğunu, hem ipoteğin dayanağı olan kredi sözlemesinin davalılar arasındaki ilişki ticari ilişki olduğunu, hem de müvekkilinin yatırım amacı ile (1) numaralı davalıdan projeden / inşaattan (2) adet bağımsız bölüm / daire satın almış olduğunu, anılan ilişkinin, her iki yan açısından ticari ilişki olduğunu, huzurdaki davanın her halükarda ticaret mahkemelerinde görülecek ticari dava olduğunu belirterek istinaf itirazlarının kabulü ile istinafa konu ilk derece Mahkemesinin kaldırılmasına ve görevli Mahkemenin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar verilmesini talep etmiştir. Davalı …A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile diğer davalı firma arasında akdedilen ticari kredi sözleşmesi gereğince ilk derece mahkemesi kararına konu uyuşmazlığın İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerince görülmesi gerektiğini, dava konusu taşınmaz dükkan niteliğinde olup Asliye Ticaret Mahkemeleri görevli olduğunu, husumet yaygınlaştırılmadan taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulduğunu, müvekkili banka ile … arasında ticari kredi ilişkisi bulunduğunu, ticari kredi sözleşmeleri gereğince müvekkil bankanın ipotekleri fek etme yükümlülüğünün doğmadığını, davacı ile müvekkili banka arasında bağlı kredi ilişkisi bulunmadığını, yerel mahkemenin yetkisiz Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi kısmı ile ilgili usul ve yasaya aykırı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasına, yeniden hüküm tesis edilerek dava dosyasının yetkili ve görevli İstanbul Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesine yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Tapu kaydı ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, konut satım sözleşmesinden kaynaklanan ipoteklerin kaldırılmasına ilişkindir. Dava Asliye Ticaret Mahkemesine açılmış mahkemece tüketici mahkemelerinin görevli bulunduğuna ilişkin hüküm kurulmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde taşınmazın yatırım amaçlı alındığını ileri sürmüştür. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık itibari ile dayanak ilişki ve görevlere ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi gerekmektedir. 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3.maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi;mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 Sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Birden çok kanunda ve farklı şekillerde düzenlenmiş bir hukuki meseleye dayalı uyuşmazlıklarda çözüme ulaşılabilmesi için işin niteliği ve o işe uygulanacak hükümlerin seçimi önem arz etmektedir; zira bu seçime bağlı olarak birbirinden farklı sonuçlar elde edilebilecektir. Yukarıda yasal mevzuat içinde açıklanan tanım gereği tüketici sıfatının kazanılabilmesi ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket edilmesine bağlıdır ve bu tanımdan kanun koyucunun tüketici hukukunun uygulama alanının belirlenmesinde temel olarak “amaç” esaslı işlevsellik ölçütünü kullandığı sonucuna varılmaktadır. Nitekim hukuki işlemin karşı tarafı olan satıcı ve sağlayıcılara ilişkin tanımlarda da (TKHK., m. 3/f-g) “ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden” denilmek suretiyle aynı ölçüte vurgu yapılmıştır. Bu temel ölçüt dikkate alındığında; tüketici işleminden söz edebilmek için hukuki işleme konu olan mal veya hizmetin, tüketici olan alıcının uhdesinde kalması, malın ticari hayata geri dönmemesi, ödenen maliyetin geri kazanılmaması, başka bir malın ham maddesi veya yarı mamul maddesi olarak kullanılmaması gerekir. (Aslan, İ.Y.; Tüketici Hukuk Dersleri, Bursa 2015, s.5, 32; atıf yapan; Bahtiyar, M./Biçer, L.; Adi İş- Ticari İş- Tüketici İşlemi Ayrımı ve Bu Ayrımın Önemi, Cevdet Yavuz’a Armağan, s.401, s. 412, http://…le/333513, erişim 26.11.2018 böyle olunca, bir malı olduğu gibi ya da işleyerek bir başkasına satmak veya çıkar karşılığı devretmek üzere satın alan, yani kendisi de satıcı konumuna girecek olan kişiler tüketici sayılmazlar (Zevkliler, A./ Aydoğdu, M.; Tüketicinin Korunması Hukuku, Ankara 2004, s. 83). Başka bir anlatımla tüketici işlemi yönünden belirleyici olan, satın alınan mal veya hizmetin sayısı veya bedeli değil, tüketicinin, mal veya hizmeti satın alırken ticari veya mesleki amaç ile hareket etmemesi ve yine, kendi ihtiyacı için kullanması ya da tüketmesidir. Bu durum, hukuki işlemin yapılmasında gözetilen amaç olup, bu çerçevede kanun uygulayıcısı, önüne gelen uyuşmazlık yönünden alıcının tüketici sıfatını taşıyıp taşımadığını değerlendirmek ve kamu düzenine ilişkin görevle ilgili normları uygulamak zorundadır. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 30.06.2010 tarihli, 2010/14-358 E., 2010/353 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır. Öte yandan ;6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesinin birinci fıkrası, “(1) Her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri île tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; a)Bu Kanunda, b)Türk Medenî Kanununun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, c)11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki 202 ve 203, rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447, yayın sözleşmesine dair 487 ilâ 501, kredi mektubu ve kredi emrini düzenleyen 515 ilâ 519, komisyon sözleşmesine ilişkin 532 ilâ 545, ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan 547 ilâ 554, havale hakkındaki 555 ilâ 560, saklama sözleşmelerini düzenleyen 561 ilâ 580 inci maddelerinde, d)Fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta, e)Borsa, sergi, panayır ve pazarlar ile antrepo ve ticarete özgü diğer yerlere ilişkin özel hükümlerde J)Bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde, öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılır. Ancak, herhangi bir ticari işletmeyi ilgilendirmeyen havale, vedia ve fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar bundan istisnadır” düzenlemesini, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 1. maddesi, “(1) Bu Kanunun amacı/ kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, zararlarım tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirdi önlemleri almak tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir” düzenlemesini, 3, maddesinin birinci fıkrasının (1) bendi, “Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan; eser, taşıma, simsarlık; sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” düzenlemesini, 73. maddesinin birinci fıkrası, “(1) Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir ‘ düzenlemesini, 83. maddesinin ikinci fıkrası, “(2) Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez” düzenlemesini içermektedir. Hülasa; bu tür davalarda alıcının nîhai amacı görevli mahkemenin belirlenmesinde önem arz etmekte olup davacının taşınmazı satın alma amacı irdelenmelidir. Davacı vekili dava dilekçesinde müvekkilinin dava konusu taşınmazı yatırım amacı ile satın aldığını açıkça beyan ve kabul etmektedir. Bu açıklamalar ve dosya kapsamı ile davacının tacir olmadığı, dava konusu taşınmazları yatırım amacı ile satın aldığı, taşınmazların konut niteliğinde olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı-alıcı ile davalı-satıcı yüklenici şirket … A.Ş. arasında imzalanan konut satım sözleşmelerine istinaden tapuda davacıya devredilen taşınmazların tapu kaydındaki ipotekler nedeniyle hukuki ayıplı ifa iddiasına dayalı diğer davalılar lehine taşınmazların tapu kaydındaki ipoteklerin fekki istemine ilişkin olduğu, bu nedenle taraflar arasındaki uyuşmazlığın mutlak veya nispî nitelikte ticari uyuşmazlık olmadığı, Davalı bankanın belirttiği şekilde davalılar arasındaki kredi sözleşmesinin ticari nitelikte olmasının davacının konumu ve istemin niteliğine göre görev hususunun belirlenmesine esas alınamayacağı, davacı vekilince davacının dava konusu bağımsız bölümleri yatırım amacıyla satın aldığını bildirdiğinden davanın Tüketici Kanunu kapsamında görülmesinin de mümkün olmadığı gibi asliye ticaret mahkemesinin görev alanına da girmediği uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu anlaşılmakla görevin kamu düzenine ilişkin olarak resen dairemizce belirlenmesi gerektiği kanısına varılmıştır. Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının görev ile birlikte yetki hususunun da değerlendirilmesi ve yetkisizlik kararı verilmesine ilişkin bulunduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın “Dava şartları” başlıklı 114/1. maddesi, “Dava şartları şunlardır: a) Türk mahkemelerinin yargı hakkının bulunması. b) Yargı yolunun caiz olması. c) Mahkemenin görevli olması. ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması. d) Tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları; kanuni temsilin söz konusu olduğu hâllerde, temsilcinin gerekli niteliğe sahip bulunması. e) Dava takip yetkisine sahip olunması. f) Vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması.g) Davacının yatırması gereken gider avansının yatırılmış olması. ğ) Teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi. h) Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması. ı) Aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması. i) Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” şeklindedir. Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir. Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 190). Dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Madde dava şartlarını sıra ile vermiş olmakla görevsiz mahkemece bu husus atlanarak kendisinden sonra gelen diğer dava şartlarının incelenmesi yasaya aykırı olacaktır. Bu durumda kesin yetkiye ilişkin dava şartı varsa bunu inceleme ve değerlendirme yetkisi görevli mahkemeye ait olacağından İDM tarafından görevsizlik kararı verilirken aynı anda yetkisizlik kararı verilmesi hususundaki itirazı yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf başvurusunun yukarıda açıklanan yasal düzenleme kapsamında davaya bakmakta görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen gözetilen sebeplerle kabulüne, kamu düzeninden olan görev kurallarına aykırılık yönünden resen İDM kararının kaldırılmasına, dairemiz kararı gereğince karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine ilişkin kesin olarak karar verilmesi gerektiği kanısına varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekili ile davalı …A.Ş. vekilinin istinaf başvurularının kamu düzeni yönünden 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/3. maddesi gereğince KABULÜNE, 2- Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/01/2021 tarih, 2020/383 Esas 2021/48 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde işlem yapılmak ve yeniden karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı ile davalı …A.Ş. tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde ilgililerine iadesine, 5-Davacı ile davalı …A.Ş. yapılan istinaf masraflarının ilk derece mahkemesi tarafından verilecek kararda değerlendirilmesine ve hükme bağlanmasına, 6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacı ile davalı …A.Ş. yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 25/03/2021