Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/3490 E. 2021/2779 K. 17.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/3490
KARAR NO: 2021/2779
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/06/2021
NUMARASI: 2021/347 D.İş – 2021/353 Karar
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Tedbir
KARAR TARİHİ: 17/11/2021
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: İhtiyati tedbir talep eden vekili tarafından sunulan dilekçede özetle; Müvekkili tarafından taşınmaz üzerine 32 katlı, betonarme mesken, ofis ve işyerinden oluşan bina inşa edilerek satışa sunulduğunu, müvekkili şirketin daha önce noter huzurunda düzenlenmiş sözleşmelerle satışını yapıp fiilen sahiplerine teslim ettiği ve fakat henüz tapusunu devredemediği bir kısım taşınmazlar üzerine banka lehine ipotek tesis ettirerek teminat artırmak zorunda kaldığını, ödemelerindeki kısmi temerrüt nedeni ile bankanın kanuni takibe geçmesini önlemek adına banka lehine ipotek tesis edilen ilave teminat kapsamındaki taşınmazları 15/05/2017 tarihinde taraflarca imzalanan protokole istinaden vefa hakkı ile davalı bankaya devretmek zorunda kaldığını, devam eden süreçte ekonomik krizden kaynaklı nedenlerle müvekkilinin taşınmazların bedellerinin tamamını ödeyemediğini, vefa protokolü ve hatta ipotek kurulumundan önce gerçek kişilere satışı yapılıp fiilen teslim edilen vefa konusu taşınmazların sahiplerine devrini talep etmiş iseler de banka tarafından sadece 67 ve 72 nolu bağımsız bölümler için talebin kabul edilebileceği, diğer bağımsız bölümler yönünden reddedileceği ve kendilerine yapılan ödemelerin de iade edileceğinin sözlü olarak bildirildiğini, müvekkili şirket ve banka arasında vefa hakkına konu taşınmazların devir bedeli, mevcut kredi borcu ve faiz konusunda rakamsal olarak ihtilaf yokken bankanın taşınmazları 3. şahıslara devir ve temlik etmesi, banka-müteahhit-tüketici üçlüsü arasında büyük ihtilafları doğuracağını, banka ile müvekkili şirketin tacir olmaları, işlemlerin ticari işletmelerini ilgilendirmesi yanı sıra inanç sözleşmesinin temelindeki ticari kredi sözleşmesine istinaden teminatın tamamlanması amacıyla imzalanmış olması nedeni ile TTK 4,5 madde gereği görevli ve yetkili mahkemesinden inanç sözleşmesi (vefa protokolü) kapsamında bedeli müvekkili tarafından ödenen-ödenecek taşınmazların tapularının iptali ve devirlerine yönelik dava ikame edileceğini belirterek tüketici, müteahhit ve banka arasında yıllar sürecek ihtilafların önlenmesini, müvekkili yanı sıra konu hakkında bilgisi olmayan tüketiciler açısından hak kaybına ve telafisi mümkün olmayan zararların doğma ihtimalini bertaraf edecek şekilde talebe konu protokol ile vefa hakkı kapsamında karşı tarafa devredilen İstanbul ili Şişli İlçesi … Mahallesi … ada … parsel sayılı taşınmazda kain …Kat … nolu, …Kat … nolu, …. Kat … nolu, …Kat … nolu, …Kat … nolu, …Kat … nolu, …Kat … nolu, … Kat … nolu bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere devir ve temlikinin keza üzerlerine ayni ya da şahsi hak tesisinin önlenmesi zımnında ihtiyati tedbir uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN 18/06/2021 TARİHLİ D.İŞ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece “…Talep eden tarafça protokol kapsamında vefa hakkı kapsamında karşı taraf bankaya devredilen talebe konu taşınmazların üçüncü kişilere devir ve temlikinin keza üzerlerine ayni ya da şahsi hak tesisinin önlenmesi zımnında ihtiyati tedbir konulması istenilmiş ise de; taraflar arasındaki protokolden kaynaklı yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediği belirsiz olup, HMK 390/3 gereği talep eden tarafın davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat etme koşulu oluşmadığından haklı ve yerinde olmayan tedbir talebinin reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati tedbir talep eden vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki vefa protokolü olarak adlandırılan inanç sözleşmesi niteliğinde olan protokolün TMK 873/2 maddesinde düzenlenen “…Borcun ödenmemesi halinde rehinli taşınmazın mülkiyetinin alacaklıya geçeceğine ilişkin sözleşme hükmü geçersizdir…” yasağını dolanmak amacıyla imzalanmış olduğunun açık olduğunu, taraflar arasında adi yazılı şekilde düzenlenen vefa protokolü olarak nitelendikleri sözleşmenin esasen resmi şekil şartlarına uygun olmadığından geçersiz olduğunu, burada tarafların gerçek iradelerinin banka alacağının devredilen taşınmazlar ile teminatlandırılması olduğunu, taşınmazın teminatına ilişkin şekil şartına uyulmadan görünürde satış işlemi yapıldığından taraf iradelerine uygun olmayan satış işleminin de hukuken geçersiz olduğunu, vefa protokolü olarak adlandırılan bu belge esasen taraflar arasındaki inançlı işlemin (muvazaanın) belgesinden başka bir şey olmadığını, tüketici-müteahhit ve banka arasında yıllar sürecek ihtilafların önlenmesi, banka alacağının da tahsili sonucunu doğuracak müvekkili ile konu hakkında bilgisi olmayan tüketiciler açısından hak kaybına ve telafisi mümkün olmayan zararların doğma ihtimalini bertaraf edecek şekilde davaya konu taşınmazların 3.kişilere devir ve temkilinin önlenmesi amacıyla tapu kayıtlarına ivedilikle tedbir konulmasının zaruri olduğunu belirterek istinaf başvurularının kabulü ile hukuka aykırı İDM kararının ortadan kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir istemlerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir. Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir ”kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı ön görülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu mal ve hak üzerinde yeni bir takım uyuşmazlıkların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 6100 sayılı HMK’nun 389.maddesi başlığında düzenlenen ve geçici hukuki korumalar olarak vasıflandırılmış ihtiyati tedbir müessesesi ile ilgili aynı maddenin 1.fıkrasında ”mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanmaması… gibi sair hususlarda tereddüte yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür gösterilmiştir. Davacı vefa sözleşmesine konu taşınmazların, tüketici-müteahhit ve banka arasında yıllar sürecek ihtilafların önlenmesi, banka alacağının da tahsili sonucunu doğuracak müvekkili ile konu hakkında bilgisi olmayan tüketiciler açısından hak kaybına ve telafisi mümkün olmayan zararların doğma ihtimali bulunduğunu belirterek tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de vefa davasına konu olabilecek davanın öncesinde eda davasının esasını çözer şekilde ihtiyati tedbir kararı verilmesi mümkün değildir. Protokol gereğinin davacı tarafça yerine getirilip getirilmediğinin belirsiz olduğu, HMK 390/3 gereğince talep eden tarafın davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat etme koşulunun oluşmadığı gerekçesi ile ihtiyati tedbir kararının reddine yönelik verilen İDM kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvurusunun reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle İDM’ce verilen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu, kamu düzenine aykırılık teşkile eden hususa da rastlanmadığı anlaşıldığından ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan reddine dava değeri dikkate alınarak kesin olarak karar verilmesi gerektiği kanısına varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Tarifesi gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu ret karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362/1.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.17/11/2021