Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2021/328 E. 2021/246 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/328
KARAR NO: 2021/246
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2020/319
DAVANIN KONUSU: Taşeron Sözleşmesinden Kaynaklanan Tapu İptali Ve Tescil, Olmadığı Taktirde Alacak
KARAR TARİHİ: 04/02/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dava dosyası incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İ D D İ A: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında akdedilen sözleşme kapsamında müvekkilinin tüm yükümlülüklerini yerine getirmesine rağmen davalıların haksız ve kötü niyetli olarak tapu devri yapmaktan kaçındıklarını, arsa malikleri ile yapılan sözleşmeler ışığında 3. kişilerle sözleşme yapma yetkisine yüklenicilerin sattığı konutun teslim edilmemesinden dolayı arsa maliklerinin de müşterilere karşı müteselsilen sorumlu olduklarını, müvekkili şirkete teslim edilen ve 27.11.2018 tarihinde kesilen 3.780.000,00TL KDV dahil faturası kesilen taşınmazın tapuda tescili halen yapılmamakla birlikte davalı … ile diğer davalı olan … Sanayi ve Ticaret A.Ş. arasındaki taşınmaz satış sözleşmesinin ödemesi tamamlanmayan taşınmazlar bakımından fesh edildiğini ve teslim edilen taşınmazların boşaltılmasını bildirir bir ihtarname gönderildiğini belirterek dava konusu gayrimenkulün 3. kişilere satış ve devrinin engellenmesi açısından HMK 389. Maddesi ve devamı maddeleri uyarınca tapu kaydına teminatsız ihtiyati tedbir konulmasına, haklı hukuki nedenlere dayanan davamızın kabulü ile, İstanbul ili Büyükçekmece İlçesi, … Köyünde bulunan, tapuda … ada … parsel olarak kayıtlı villa niteliğinde olan 251 bağımsız bölüm numaralı taşınmazın müvekkil adına tapuya kayıt ve tesciline, tapu senedinin müvekkile teslimine, tapuya kayıt ve tescili mümkün olmaması durumunda; İstanbul ili Büyükçekmece İlçesi, … Köyünde bulunan, tapuda … ada, … parsel olarak kayıtlı 251 numaralı villa niteliğindeki taşınmaz için davalıya ödenmiş olan bedellerin çeşitli ekonomik etkenlerin, ÜFE-TÜFE artış oranlarının, altın ve döviz kurlarındaki artışların, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışların ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle paranın ulaşacağı alım gücünün denkleştirici adalet ilkesi gereğince güncellenmiş değerinin tespiti yönünden uzman bilirkişiden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenecek olan tazminatın(rayiç değerden az olmamak kaydı ile) dava tarihinden başlamak üzere en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı … A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tacir ile davalı … arasında yapılan taşeronluk sözleşmesi olarak kabul edilse dahi, sadece alt işveren …’ı bağlamakta olup, müvekkili … adına yapılmış bir sözleşme bulunmadığı gibi, davacının dayandığı Yargıtay kararları, hiçbir şekilde davacının haksız talebi ile ilgisi bulunmayan, içerik itibariyle de somut olaya uygulanamayacak kararlar olduklarını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi E. 2014/10780 K. 2014/10005 T. 23.6.2014 sayılı isabetli kararında da, benzer nitelikteki her sözleşmenin adi ortaklık sayılamayacağı açık bir şekilde ifade edildiğini, müvekkilinin ile davacı tarafın diğer davalı … ile aralarındaki sözleşmeye taraf olmadığını, davacı tarafça sunulan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı’nın, maddî vâkıaların açıkça farklı olması nedeniyle somut olayda emsal olma ve uygulanma kâbiliyeti bulunmamaktadır. Zira, söz konusu kararda açıkça ifade edilen; müşterek taşınmaz satışı yapma ve kârı ve zararı paylaşma unsurları, dava konusu … ile … arasındaki sözleşmede bulunmadığını, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2014/10780 E., 2014/10005 K. sayılı ve 23.6.2014 tarihli kararında bu gerçekler açıkça ortaya konulduğunu, müvekkilinin sözleşme akdettiği yegâne kişi olan diğer davalı … dahi müvekkilinden tescili talep etme hak ve yetkisine sahip olmadığını, davacının sadece diğer davalı … ile sözleşme yapmış ve işbu sözleşmeden doğan tüm edimlerini diğer davalı …’a ifa ettiğini, müvekkilinin …’ın hiçbir müşterisine veya alacaklısına taşınmaz devretmediğini, herhangi bir hukuki ilişkiye girmediğini, ayrıca, … hiçbir zaman …’ı temsilen hareket etmediğini, … ile … arasında hiçbir zaman bir temsil ilişkisi mevcut olmadığını, …’ın davacı ile yapmış olduğu sözleşmeyi …’ı temsilen de yapmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı … Sanayi Ve Ticaret A.Ş.vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin diğer davalı … A. Ş. ile yapmış olduğu sözleşme akdedildiğini, sözleşme kapsamında müvekkili yüklenici şirket tarafından inşaa edilen toplam 187 adet bağımsız bölümün alıcı üçüncü kişilere satışı gerçekleştirildiğini, inşaatın tamamlanarak alıcı üçüncü kişilere teslim edildiğini, ancak arsa sahibi … şirketinin sözleşmede kararlaştırılan satış bedelinin kendisine ödenmediği iddiaları ile bağımsız bölümlerin tapularını devirden imtina ettiğini, davacının da üçüncü kişilerden olup müvekkili şirketin sözleşme kapsamında İstanbul ili, Büyükçekmece ilçesi, … köyü, … ada, … parsel, … Villa Tip 251 nolu bağımsız bölümün davacıya satışını barter olarak gerçekleştirdiğini, inşaatını tamamlayarak davacıya teslim ettiğini, sözleşmenin asgari gelir taahhüdü içeren gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi olduğunu, satıcının arsa sahibi olup alıcı-üçüncü kişilere karşı arsa sahibinin yükümlülük altında bulunduğunun kabulü gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24/04/2013 tarih ve 2012/13-798 E., 2013/568 K.sayılı kararında çok keskin bir niteleme ile gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin adi ortaklık niteliğinde olduğunun kabul edildiğini, müvekkilinin edimlerini yerine getirdiğini, inşaatı bitirip davacıya teslim ettiğini, dava konusu taşınmazın davacı tarafından kullanıldığını, dava konusu taleplere ilişkin olarak alıcı-üçüncü kişilere bu kapsamda davacıya karşı diğer davalı … Şirketinin yükümlülük altında bulunduğunu, tapu tescilinden de adı geçen şirketin sorumlu olduğunu, tapu devrinin de bu şirket tarafından yapılması gerektiğini, açıklanan nedenlerle davaya bakmaya tüketici mahkemeleri görevli olduğundan görevsiz mahkemede açılmış davanın öncelikle görev yönünden reddine, davacı taleplerinin müvekkili şirket yönünden reddine, taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tescilinin diğer davalı … …A.Ş.tarafından yapılmasına, müvekkili şirket davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden her halükarda yargılama giderleri ve vekalet ücretinin müvekkili şirkete yüklenmemesine karar verilmesin talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN ARA KARARININ ÖZETİ: Yerel mahkemece 12/11/2020 tarihli celse ara kararı ile davalı … Şirketi’nin ihtiyati tedbire itirazının reddine karar verilmiş, gerekçeli ara karar yazılmış ve tebliğ edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, müvekkili şirketin taraf olmadığı, kanunun belirlediği geçerlilik şartlarına aykırı düzenlenen sözleşmeye dayandırdığı soyut iddialarına istinaden verilen ihtiyati tedbir kararı haksız ve hukuka aykırı olup, müvekkili …’ın, kendi mülkiyetinde bulunan taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisini hukuka aykırı olarak elinden alarak müvekkili şirket açısından telafisi mümkün olmayacak zararların oluşmasına neden olacağından yerel mahkemece verilen işbu ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep ettiğini, açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin “yüzde 10 teminat karşılığı ihtiyati tedbir konulmasına” ilişkin hiçbir hukuki mesnedi olmayan, kanuna ve usule aykırı kararına yönelik kararın kaldırılmasına, bu talep kabul edilmezse tacir olan davacı tarafça yüzde 40’tan aşağı olmamak üzere teminat verilmesi karşılığında ihtiyatî tedbir konulmasına karar verilmesini yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin diğer tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Tapu kaydı, Taşeron sözleşmesi ve ekleri, Delil listeleri sunulan ve toplanan deliler.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, ihtiyati tedbir talepli taşeron sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde alacak istemine ilişkindir.
Davalı … A.Ş. vekili İDM’nin 12/11/2020 tarihli davalı … Şirketi’nin ihtiyati tedbire itirazının reddine ilişkin ara kararını süresinde istinaf etmiştir. 6100 sayılı HMK’nun 341/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyadi tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyati tedbir ”kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının dava konusu ile ilgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı ön görülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbir diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu mal ve hak üzerinde yeni bir takım uyuşmazlıkların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 6100 sayılı HMK’nun 389. maddesi başlığında düzenlenen ve geçici hukuki korumalar olarak vasıflandırılmış ihtiyati tedbir müessesesi ile ilgili aynı maddenin 1. fıkrasında ”mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanmaması… gibi sair hususlarda tereddüte yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür gösterilmiştir. Diğer taraftan, ihtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi bakımından HMK’nun 390/3. maddesinde ihtiyati tedbir isteyenin haklılığı konusunda tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel yaklaşık bir kanaatin yeterli olacağı öngörülmüş olup, Yasanın hükümet gerekçesinde de belirtildiği üzere yaklaşık ispat durumunda “…hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı edemez… bu sebepledir ki haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması…” hükme bağlanmıştır.İhtiyati tedbirin uygulanmasındaki en önemli kıstaslardan biri de tarafların hak ve yarar dengesinin korunması olduğu değerlendirilmiştir. Dava konusu somut olayda dava konusu taşınmazın davalı …A.Ş.adına tapuda kayıtlı olduğu, davacı şirket ile davalı … A.Ş.arasında 22/05/2017 tarihli taşeron sözleşmesi akdedildiği, davalı şirketler arasında ise noterlikte düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, davacının terditli istemlerinden ilkinin taşınmazın aynına ilişkin olduğu, dava konusu taşınmazın uyuşmazlık konusu bulunduğu sabittir. İhtiyati tedbir ise geçici hukuki koruma önlemi işlevi nedeni ile yargılama sonuna kadar giderilmesi güç zararların önüne geçilmesi amacıyla tesis edilir. Dava konusu taşınmazın yargılama sırasında devri halinde giderilmesi güç zararların oluşacağı değerlendirilmekle İDM’nin davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kabulüne ve davalı … …A.Ş.vekilinin ihtiyati tedbire itirazının reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Teminata yönelik itirazların değerlendirilmesinde ise HMK 392/1. madde hükmü gereği ihtiyati tedbir talep eden haksız çıktığı taktirde karşı tarafın ve 3.kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorunda olduğu, dava dilekçesinde dava değerinin 3.780.000,00 TL olarak gösterildiği, İDM’ce bu miktar üzerinden %10 tutarında teminat alınmasına karar verildiği, İDM’nin %10 teminat alınmasına ilişkin taktirinde ve değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalının teminata yönelik itirazları yerinde görülmediğinden reddi gerekir. Açıklanan nedenlerle İDM kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davalı … vekilinin 19/11/2020 tarihli ara karara yönelik istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yerinde görülmediğinden davalı ….A.Ş.vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1.maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanısına varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/11/2020 tarih ve 2020/319 esas sayılı ara kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Tarifesi gereğince karar tarihi itibariyle alınması gereken 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalı …’den tahsiline, 3-Davalı … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362/1.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.04/02/2021