Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/618 E. 2022/1043 K. 21.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/618
KARAR NO: 2022/1043
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2018
NUMARASI: 2015/24 Esas-2018/295 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/04/2022
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinden …nin İstanbul, Güngören ilçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın maliki olduğunu, her iki müvekkili arasında söz konusu taşınmaz üzerinde bina yapılması hususunda kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, bu sürecin ardından gerekli izin ve yapı ruhsatların alınarak bahse konu taşınmaz üzerinde hafriyat öncesi kuyu temel, mini kazık ve ankraj imalatı çalışmasının başlandığını, henüz zemin kuvvetlendirme çalışmalarının devam ettiği sırada, aynı ada üzerindeki bitişik komşu parsel olan … parsel üzerindeki binanın kolon ve bodrum döşemelerinde kılcal çatlakların ve yer yer sıva çatlaklarının meydana geldiğinin görüldüğünü, bunun üzerine çalışmaların durdurulduğunu, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak inşaatın yapı denetim görevini ifa eden şirket tarafından yerinde inceleme yapılarak yapılması gereken işlemlerin tespit edildiğini ve bu hususun ihtarname ile Güngören Belediyesine tebliğ edildiğini, Belediyenin cevabi yazısında da alınması gereken önlemlerin belirtildiği ancak müvekkilinin maliki bulunmadığı taşınmazdaki binanın üzerinde tespit ve inceleme yapabilmesinin hukuken mümkün olmadığını, mevcut durumu Bakırköy 2.SHM.nin 2014/49 D.iş sayılı dosyasıyla delil tespiti şeklinde tespitini yaptırdıklarını, rapor ile birlikte Güngören Belediyesine başvurulup 6306 sayılı yasa kapsamında binanın yıktırılmasının sağlanmasını talep ettiklerini, dava konusu edilen binanın kanunun aramış olduğu şartlarda riskli bir yapı olup, bulunduğu arsa ve arazilerde fen ve sanat norm ile standartlarına aykırılık teşkil ettiğini, davalı tarafın çekmiş olduğu ihtarname ile taşınmazlarındaki hasar ve yıkım için para talep ettiğini, kendi kusuruna dayanarak hak iddia ettiğini, mevcut yapı yıkılmadan inşaat ve kazı yapılmasının tehlikeli olması nedeniyle inşaatın tamamen durduğunu ve bundan kaynaklı olarak zararları olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla bahse konu inşaatın öğrenci yurdu olarak planlanması karşısında mahrum kalınan kazanç yönünden 3.000,00 TL, proje müellefine ödenen 26.255,00 TL, yapı denetim firmasına ödenen 14.000,00 TL, çalışanların maliyeti olan 49.109,00 TL, çürüyen ve paslanan inşaat demirleri için 1.000,00 TL olmak üzere toplam 92.365,00 TL tutarındaki tazminatın avans faiziyle birlikte müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin … parselde bulunan işyeri vasıflı taşınmazın 26/12/2012 tarihinden bu yana maliki olduğunu, ancak davacı tarafa ait komşu parselde yapılan inşaat çalışması neticesinde ve dikkatsiz ve kusurlu inşaat çalışması nedeniyle müvekkillerine ait taşınmazın kullanılamaz hale geldiğini ve müvekkili şirketin binayı tahliye ettiğini, temel kazısı nedeniyle yapılan çalışmada dikkatsiz çalışma nedeniyle toprağın kayıp binanın kullanılamaz halde olduğunu, davacıların kendi kusurlarına dayanarak tazminat talebinde bulunduklarını, davacıların inşaat ruhsatının Güngören Belediyesince iptal edildiğini, dolayısıyla yapılacak yurt inşaatına bağlı olarak geleceğe yönelik bir kaybından bahisle tazminat talebinde bulunamayacağını, sunmuş oldukları teknik rapordan da görüleceği üzere davacı tarafın kendi taşınmazlarında açmış olduğu kuyunun binada oluşmuş olan oturma hasarlara etkisinin olduğunu ve oluşan hasarların binanın güvenliğini azalttığının tespit edildiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece 28/03/2018 tarihli kararı ile ” yaptırılan tüm bilirkişi incelemelerinde ittifakla zararın davacının kusurundan kaynaklandığı hususu tespit edilmiş olup, mahkememizce denetime elverişli bulunduğundan hükme esas alınan 29/06/2016 tarihli son bilirkişi raporunda da bu husus ayrıntılı olarak incelenip kusurun davacıda bulunduğu belirtildiğinden ve kimse kendi kusuruna dayanarak tazminat talebinde bulunamayacağından davacının tazminat talebinin reddine ” şeklinde karar verilmiştir.Karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan incelemede söz konusu zararın oluşmasında müvekkili idarenin kusurlu bulunması nedeni ile davanın reddine karar verilmiş ise de oluşan zararın tespitinde ve incelemesinde eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, Hazineye KHK hükümleri uyarınca kapatılan ve devredilen …nin İstanbul, Güngören ilçesi, … ada, … parsel sayılı taşınmazın maliki olup söz konusu taşınmaz üzerinde bina yapılması hususunda kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalanmış olduğundan, bu sürecin ardından gerekli izin ve yapı ruhsatları alınarak bahse konu taşınmaz üzerinde hafriyat öncesi kuyu temel, mini kazık ve ankraj imalatı çalışmasına başlandığını, henüz zemin kuvvetlendirme çalışmalarının devam ettiği sırada, aynı ada üzerindeki bitişik komşu parsel olan ve davalıya ait bulunan … parsel üzerindeki binanın kolon ve bodrum döşemelerinde kılcal çatlakların ve yer yer sıva çatlaklarının meydana geldiğinin görülmesi üzerine çalışmalar durdurularak … parsel sayılı taşınmaz üzerinde yapılacak inşaatın yapı denetim görevini ifa eden şirket tarafından yerinde inceleme yapılarak bu husus aynı zamanda Güngören Belediyesine de tebliğ edildiğini, Belediyenin cevabi yazısında da alınması gereken önlemlerin belirtildiği ancak müvekkilinin maliki bulunmadığı taşınmazdaki binanın üzerinde tespit ve inceleme yapabilmesinin hukuken mümkün olmadığı bildirildiğinden mevcut durum Bakırköy 2.SHM.nin 2014/49 D.iş sayılı dosyasıyla delil tespiti şeklinde tespit ettirildiğini, söz konusu rapor ile birlikte Güngören Belediyesine başvurulup 6306 sayılı yasa kapsamında binanın yıktırılmasının sağlanmasını talep edildiğini, dava konusu edilen bina riskli bir yapı olup, bulunduğu arsa ve arazilerde fen ve sanat norm ile standartlarına aykırılık teşkil eden bir bina olup müvekkili idarece yapılan kazı ve iksa çalışmaları devam ederken davalı tarafın çekmiş olduğu ihtarname ile taşınmazlarındaki hasar ve yıkım için para talep etmesi, mevcut yapı yıkılmadan inşaat ve kazı yapılmasının tehlikeli olması nedeniyle müvekkil idare tarafından kazı ve iksa çalışmaları tamamen durdurulduğunu, mahkemece verilen kararda her ne kadar oluşan söz konusu zararın müvekkili idarenin eylemi nedeniyle oluştuğuna karar verilmiş ise de oluşan zararın nitelendirilmesinde eksiklik olduğunu, Zira müvekkilinin mülkiyet hakkının verdiği hak ve yetki uyarınca en doğal surette inşaat çalışmalarına başlamak için tüm gerekli onay ve izinleri usulüne ve kanuna uygun olarak almış ve çalışmalara başladığını, ancak davalı şirkete ait olan parseldeki binanın hem fen kurallarına hem de binaya yapılan ek katlar nedeniyle taşıma gücü ve statik olarak fen ve sanat normları ile standartlarına aykırılık teşkil etmesi nedeni ile inşaat faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldığını, yukarıda teferruatlı bir şekilde dava konusu … parsel sayılı taşınmaz hakkında bilirkişi raporunda tespit edilen hususların tetkikinden de anlaşılacağı üzere oluşan zararımızın kaynağı ve sorumlusu açık olmasına rağmen mahkemece red kararı verilmesi hukuka aykırılık arzetttiğini, davanın reddi ile birlikte davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de hukuka aykırılık arz etmekte olup maktu olarak düzeltilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle kararın bozulmasına veya düzeltilmesine yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Kat karşılığı inşaat sözleşmesi, tapu kayıtları, ruhsat örneği, binaya ait proje , iskan, sair tüm evraklar, Bakırköy 2 SHM sinin 2014/49 D.iş dosyası, Güngören Belediye Başkanlığının yazısı, Yıldız Teknik Üniversitesinin teknik raporu, ihtarnameler, sözleşmeler, fatura örnekleri, maaş bodrosu örnekleri, SKG kayıtları, ticari defter ve kayıtlar, tanık, keşif , bilirkişi, yemin vs. deliller.
DOSYADA YER ALAN DELİLLER VE DEĞERLENDİRME: Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanunu’nun 683. maddesinde yer alan “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi, eski hale getirilmesi ve tazminat davalarında davalının kusurlu olması aranmaz. Davalının kusurlu olup olmaması, kasıtlı hareket edip etmemesi, elatmanın önlenmesi davasına etkili değildir. Yeter ki, davalının eylemi ile davacının zararı arasında illiyet bağı bulunsun. Davalının hiçbir kusuru olmasa dahi, elatmanın önlenmesine, eski hale getirme ve tazminata hükmedilebilir. TMK’nın 738. maddesiyle, 737. maddeye benzer daha özel bir düzenleme getirilmiştir. Söz konusu madde hükmüne göre “Malik, kazı ve yapı yaparken komşu taşınmazlara, onların topraklarını sarsmak veya tehlikeye düşürmek ya da üzerlerindeki tesisleri etkilemek suretiyle zarar vermekten kaçınmak zorundadır. Komşuluk hukuku kurallarına aykırı yapılar hakkında taşkın yapılara ilişkin hükümler uygulanır.” Bir kimsenin kendi taşınmazında yaptığı hafriyat veya inşaat nedeniyle komşusunun taşınmazına bir zarar vermiş veya onu zarara maruz bırakmışsa, bu zararın hoşgörü sınırlarını aşıp aşmadığını aramaya gerek yoktur. Küçük bir zarar doğmuş olsa dahi, gerekli önlemlerin alınmasına karar verilmelidir. Bu özellik TMK’nun 737. maddesi ile 738. maddesi arasındaki önemli farklardan biridir. Öteki önemli fark ise; genellikle TMK’nun 737. maddesine göre zarar meydana geldikten sonra dava açılır. Bu madde uyarınca zarar tehlikesi nedeniyle çok istisnai durumlarda dava açılırken, TMK’nun 738. maddesine dayanılarak açılan davaların çoğunluğu zarar tehlikesinin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Aksi halde, telafisi mümkün olmayan zararların doğmasına sebebiyet verilmiş olur. Mahkemece böyle durumlarda men ve yasaklama yönünde hüküm kurulabilir. Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın “komşu hakkı” başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir. Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı TBK’nın 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 730 ve 737. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından, davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu incelendiğinde dava konusu davacı … Hazinesi adına tapuda kayıtlı olan … ada … nolu parsel üzerinde inşaa edilen binanın komşu parsel olan … parsel sayılı taşınmazdan kaynaklanan sebeplerle zarar gördüğünden ve inşaatın tamamlanamadığından bahisle oluşan maddi zararın davalı parsel maliki olan şirketten tahsilinin talep edildiği, dosya kapsamında alınan tespit raporu ile yargılama sırasında alınan 15/07/2015, 18/12/2015 tarihli bilirkişi raporları ile 29/06/2016 tarihli ek bilirkişi rapor kapsamında yapılan tespitler sonucunda, davacının parseli olan 9 nolu parselde yapılan mini kazık ve kuyu temel çalışmaları nedeniyle hasarın oluştuğu, davacının kendi kusuruna dayanarak tazminat talebinde bulunamayacağı belirlenmiş olduğundan ve mahkemece yeterli inceleme ve araştırmanın yapıldığı anlaşıldığından davanın reddine ilişkin hüküm tesisinde isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin istinaf sebebi olarak ileri sürdüğü davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin maktu vekalet ücreti takdir edilmesi yönündeki talebinin kararın mahiyeti ve avukatlık asgari ücret tarifesi 7.maddesi gereğince yerinde olmadığı anlaşıldığından mahkeme kararında bu yönden de isabetsizlik görülmemiştir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporları ile diğer teknik raporlar kapsamında davacı tarafın kusurlu bulunduğu, kusurlu tarafın tazminat talebinde bulunamayacağı anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yerinde görülmediğinden …353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine Yargıtay yolu açık olarak karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/03/2018 tarih ve 2015/24 Esas, 2018/295 Karar sayılı kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı kurum harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1. bendi ile aynı Kanun’un 361 ve 362. maddeleri gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 21/04/2022