Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2020/1785 E. 2020/1580 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1785
KARAR NO: 2020/1580
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBUL ANADOLU 10.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ: 22/04/2019
NUMARASI: 2019/739 Esas (Derdest)
DAVANIN KONUSU: Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin … İnşaat’a yapmış olduğu işler nedeniyle tahsil etmesi gereken alacaklarını tahsil edemediğini, … İnşaat tarafından müvekkili şirkete nakit ödeme yapılamayacağı beyan edilerek müvekkilinin alacağı karşılığında gayrimenkul satın alınmasını önerildiğini, 20/02/2017 tarihinde düzenleme şeklindeki gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine konu konutların müvekkili şirkete teslim edildiğini ancak tapu devirlerinin yapılmadığını belirterek Beşiktaş … Noterliğinin 31/03/2017 tarih … yevmiye numuralı Düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile müvekkiline devredilmiş bulunan ve bedeli peşin olarak tahsil edilen gayrimenkullerin tapularının iptali ile müvekkili adına tescillerinin yapılmasını, gayrimenkullerin tapu kaydı üzerine HMK 392/1 uyarınca 3. kişilere devreni engelleyici mahiyette teminatsız olarak tedbir konulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirket üzeride bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının, müvekkili şirkete karşı üstlenmiş olduğu inşaat işleri malzeme ev yapım edimlerini tam ve layıkıyla yerine getirmediğini, iş teslimi ve kesin hak ediş hesapları taraflar arasında kesinleşmediğini ve mutabık kalınmadığını, bu nedenle davacının yaptığı işlere karşılık satışı vadedilen taşınmazların bedellerini ödediğine dair beyanın mümkün olmadığını, sözleşmenin 5. Maddesi gereğince ödeme yükümlülüğünün alıcıya ait olduğu bedellerin mevcut olduğunu, davacının ödemeleri tam yapmadığını, daireler fiilen teslim edilmişse de tapunun devrinin istenmesinin açıkça haksız ve hukuka aykırı olduğunu, inşaatın tamamlanarak oturumun başlandığını, davacının teslimi kabul etmiş olduğunu, üzerinden 3 yıl geçmiş olması karşısında davacının sözleşmeden dönmesi hukuken mümkün olmadığını, bu nedenle bir kere gecikmiş ifayı talep eden davacının artık sözleşmeden dönmesi ve davasını tazminat davasına çevirmesinin mümkün olmadığını belirterek öncelikle ihtiyati tedbirin kaldırılmasını, davalıdır şerhi ile yetinilmesini, haksız mesnetsiz ve yasal dayanaktan yoksun davanın usulden ev esastan reddini, dava masrafı ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. İDM tarafından 22/04/2019 tarihli tensip zaptının 9 nolu ara kararı ile ve aynı tarihte yazılan ara karar ile dava konusu taşınmazlar üzerine teminat alınmaksızın ihtiyati tedbir konulduğu, ara kararın 11/08/2020 tarihinde davalı … A.Ş.ye tebliğ edildiği, davalı … A.Ş. vekilinin 11/06/2020 tarihli itiraz dilekçesi ile tedbirin kaldırılmasını talep ettiği, 17/06/2020 tarihinde duruşma açıldığı ve davalı vekilinin tedbire itirazının reddine karar verildiği, 19/08/2020 tarihinde gerekçeli ara kararın yazıldığı, davalı tarafça İDM’nin 22/04/2019 tarihli ihtiyati tedbir kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır.
İLK DERECE MAHKEMESİ’NİN 22/04/2019 TARİHLİ ARA KARARININ ÖZETİ: Mahkemece “…İhtiyati tedbir talep eden vekilinin dilekçesine eklediği belgeler ve davanın niteliği dikkate alındığında dava konusu taşınmazların devir edilmesi halinde mevcut durumda meydana gelebilecek işbu değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hale gelebileceği veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğmasının muhtemel olması sebepleriyle; davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine…” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İDM’nin henüz savunmalarını sunamadan 22/04/2019 tarihli ara kararı ile teminatsız olarak ihtiyati tedbir uygulanmasına karar verdiğini, anılan süreç neticesinde işbu dilekçeleri ile tedbire itirazlarının reddi kararının istinaf kanun yolu ile incelenerek kaldırılmasını talep etme zorunluluğu doğduğunu, davacının yükümlülüklerini eksik ifa etmiş olmakla tescil isteme hakkının henüz doğmadığını, dolayısıyla ihtiyati tedbirin esaslı unsurunun da mevcut bulunmadığını, somut olayda derhal korunmasında zorunluluk bulunan hak bulunmadığını, tedbirin teminatsız evrilmesi ile taraflara arasındaki dengenin tamamen davacı lehine bozulduğunu, tedbirde yaklaşık ispat şartı arandığı için tedbir talep eden bir teminat yatırmak zorunda olduğunu belirterek İDM’nin 2019/739 Esas sayılı dosyasında verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 6100 sayılı HMK’nun 341/1. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyatı tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bilindiği ve öğretide de kabul edildiği üzere ihtiyatî tedbir “kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca davacı veya davalının dava konusu ile İlgili olarak hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı ön görülmüş geçici nitelikte geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır” şeklinde tarif edilmiştir. Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbîr diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu mal ve hak üzerinde yeni bir takım uyuşmazlıkların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 6100 sayılı HMK’nun 389,maddesi başlığında düzenlenen ve geçici hukuki korumalar olarak vasıflandırılmış ihtiyati tedbir müessesesi ile ilgili aynı maddenin 1.fıkrasında “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanmaması… gibi sair hususlarda tereddüte yer bırakmayacak şekilde takip edilmesi ve yapılması gerekli usul ve prosedür gösterilmiştir. İhtiyati tedbir kararının kapsamı belirlenirken iki tarafın hak ve yarar dengesinin gözetilmesi gerekir. Doğaldır ki davacının iddiasında haklı olup olmadığı yargılama sonunda tüm deliller toplandıktan, incelendikten ve değerlendirildikten sonra ortaya çıkacak ve davacının talepleri hakkında karar verilecektir. Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan iş bu davada gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden kaynaklanan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup davanın taşınmazın aynına ilişkin olduğu anlaşılmaktadır. Taşınmazın yargılama sırasında 3. kişilere devri durumunda tarafların karşılıklı hak ve yarar dengesi ve dosya kapsamına uygun olduğu, taşınmazın dava sırasında satışı halinde ileride telafisi güç ve imkansız zararlara sebebiyet verebileceği, hak kaybına neden olabileceği anlaşılmakla tedbirin kaldırılmasına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusu yerinde değildir. Davacı taraf noterde düzenlenen resmi şekilde yapılmış satış vaadi sözleşmesine dayanmış olmakla tedbir kararının teminatsız olarak verilmesinde de İDM’ce takdir hatası bulunmadığı anlaşılmakla bu yöndeki davalı vekilinin istinaf başvurusu da yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle; yerel mahkemenin ihtiyati tedbir talebinin kabulü ile takdiren teminatsız olarak dava konusu taşınmazın 3. şahıslara devrine yönelik ihtiyati tedbir konulmasına ve davalı vekilinin tedbire itirazının reddine ilişkin ara kararının davanın niteliği, tarafların karşılıklı hak ve yarar dengesi ve dosya kapsamına uygun olduğu, taşınmazın dava sırasında satışı halinde ileride telafisi güç ve imkansız zararlara sebebiyet verebileceği, hak kaybına neden olabileceği, sunulan ve toplanan delillerle yaklaşık ispat kuralının gerçekleştiği, davalı vekilinin istinaf başvuru sebep ve gerekçelerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-l maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanısına varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 54,40 TL istinaf maktu ret karar ve ilam harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362/1.f maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/11/2020