Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/2033 E. 2019/2120 K. 19.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/2033
KARAR NO : 2019/2120
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İSTANBULANADOLU 7.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2019
NUMARASI : 2016/1429 Esas – 2019/863 Karar
DAVANIN KONUSU: Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
KARAR TARİHİ: 19/12/2019
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Kooperatifinin ortağı ve üyesi iken, ekonomik sebeplerden dolayı 13/12/2010 tarihli üyelik devir sözleşmesi ile kooperatifteki üyeliğini davalıya inançlı işlemle devir ettiğini; bu tarihten itibaren tüm aidat ve mali yükümlülükleri davalı adına kooperatife bizzat kendisinin ödediğini; daha sonra inançlı işleme sebep olan şartlar ortadan kalktığında davalıdan üyeliğin iadesinin istendiğini ancak davalının buna yanaşmadığını, İstanbul ….Noterliğinin … yevmiye nolu ve 13/12/2016 tarihli ihtarının da davalıya gönderildiğini ancak yine sonuç alınamadığını belirterek; davalıya yapılan üyelik hakkı devir sözleşmesinin iptaline, kooperatif üyelik hissesinin davacıya ait olduğunun tespitine ve müvekkiline devir edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu olan hissenin baştan itibaren davalıya ait olduğunu, davacı tarafından hiç devir alınmadığını, tarafların akraba olduklarını, 13/12/2010 tarihinde …. Kooperatifine ait 15 nolu üyelik hissesinin müvekkiline gerçekten inançlı işlemle davacı tarafından devredildiğini zaten bu üyeliğinde daha sonra müvekkili tarafından davacıya iade edildiğini fakat dava konusu olan … kooperatifinin hissesi yönünden inançlı işlemin söz konusu olmadığını, bu hissenin davacı tarafından davalıya devredilmediğini, söz konusu kooperatif ortaklığının baştan beri müvekkiline ait olduğunu belirterek; bu hisseye isabet eden A blok 1 nolu daireninde kooperatifçe müvekkiline verildiğini, buna ilişkin aidatlarında baştan beri müvekkili tarafından ödendiğini bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Mahkemece “…Sözleşmede davacının davalıya iki adet kooperatif üyeliğini bila bedelle ve rizikosundan dolayı devrettiği yazılıdır. Bunlardan biri …Kooperatifinde olan 15 numaralı üyelik hakkıdır. Bu üyelik hakkını bilahare davalı tarafından davacıya iade edildiği tarafların kabulündedir ve bu üyelik hakkı dava dışıdır. Sözleşmede yer alan ikinci üyelik hakkı … Kooperatifinde … Numaralı üyelik hakkından kaynaklanan haklar olduğu yazılıdır. Bu düzenlemede ….. Kooperatifinde olduğu gibi kaç numaralı üyelik hakkına ilişkin olduğu yazılı olmayıp, üyelik hakkının numarası mevcut değildir. Bu nedenle … Kooperatifi yönünden, iş bu davanın kabul edilebilmesi için davacı tarafa ait iken davalı adına devredilen bir üyelik hakkının bulunması gerekir. Ancak, kooperatifle yapılan yazışmalarda davacımızın bu kooperatifte baştan beri hiç üyelik hakkına sahip olmadığı, davalı adına ise, baştan beri bir üyelik hakkının bulunduğu, bu üyelik hakkını davalımızın davacı ya da üçüncü şahıstan almadığı, kooperatifin kuruluşundan itibaren bu hakka sahip olduğu ve daha önemlisi … Kooperatifindeki ortaklığının 2006 yılından başladığı anlaşılmıştır. Davacı tarafın inançlı işlemin dayanağı olarak sunduğu sözleşme 13/12/2010 tarihli olup, bu nedenle bu sözleşme gereğince devredilen hissenin bu tarihten sonra ya da bu tarihe çok yakın daha evvelki bir tarihe ait olması gerekirdi. Oysa, davalıya ait … kooperatifindeki hisse 2006 yılında ve kooperatifin başlangıcından itibaren gelmekte olan bir hisse olduğu için 13/12/2010 tarihli sözleşmede de kooperatiflik üye numarası yer almadığından dolayı; sözleşme esnasında davacının henüz bu kooperatiften bir ortaklığının bulunmadığı, bir ortaklık edinirse ve onun davalıya devri halinde iade isteyebileceği ancak bunun gerçekleşmediği kanaatine varılmış; bu çerçevede davanın reddine” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Sözleşme ile müvekkili borçlarından dolayı alacaklıları tarafından mallarının haciz edilmemesi için davalı …’na … kooperatifi 15 No.lu üyelikteki hakkı ile … Kooperatif üyeliğinden kaynaklanan haklarını bila bedel bu rizikosundan dolayı davalı … üzerine yaptığını, bu sözleşmenin davalı …’nun kooperatifdeki üyelik hakkını 03.12.2010 tarihinde müvekkili devir eden taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir sözleşme olduğunu, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil ettiğini, dava konusu 3.12.2010 tarihli sözleşmenin inanç sözleşmesi olduğunu, müvekkili ile davalı arasında hak ve borçlarını belirleyen, inançlı işlemin sona ermesi ile davalının kooperatif üyeliğinden kaynaklanan haklarını müvekkiline iade etmesi şartlarını içeren borçlandırıcı bir muamele olduğunu, sözleşmenin yapıldığı tarihte davalı …kooperatifi ile … Kooperatifin üyesi olduğunu, her iki kooperatifte davalı müvekkili adına üye olduğunu, sözleşme ile bu üyeliklerin inançlı işlem olduğunu vurgulanarak müvekkilinin talebi ile davalı işlem yapacağını, bu sebeple müvekkilinin her iki kooperatifte fiilen üye olduğunu da davalıya devir ve iadesi söz konusu olmadığını, davalı kooperatife üye olurken müvekkili adına hukuken ve fiilen kendi adına üye olduğunu, kooperatif aidatlarını müvekkilinin ödediğini, davalı … kooperatifindeki üyeliğini müvekkiline bila bedel devir ettiğini, ancak dava konusu …Kooperatifindeki üyeliğini sözlü ve yazılı ihtarlarına rağmen devir etmediğini, davalı 03.12.2010 tarihli sözleşmeyi kabul ettiğini ve imzası bulunduğunu, dava konusu sözleşmenin, taraflar arasındaki ilişki ve çekişmenin çözüme kavuşturulması bakımından 5.2.1947 tarih 20/6 Sayılı İçtihadı Birleştirme kararı dayanak yapılmak suretiyle yerel mahkeme çözüme gitmesi gerekirken tanık, yemin v.d delilleri toplamadan usule ve kanuna aykırı olarak davanın reddine karar verdiğini, tanık deliline dayanmalarına ve taleplerine rağmen tanıklarının dinlenmediğini, tanık … Kooperatifi başkanlığı yaptığını, tanık listesindeki tanıkların müvekkili ile davalı arasındaki kooperatifin kuruluşundan sözleşme tarihine kadar ve sözleşmeyi bilen, gören ve inançlı bir işlem olduğu konusunda bilgi ve görgüleri bulunan kişiler olduğunu, dava dilekçesinde belirttikleri hususlarda yeterli araştırma yapmaksızın, tanıklarının dinlemeden, eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verildiğini belirterek İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığı’nın 2016/1429 E.,2019/863 K. Sayılı 05.07.2019 tarihli red kararının istinafen incelenerek kaldırılmasına, davanın kabulü ile kooperatif üyelik hissesinin müvekkiline ait olduğunun tespitine, müvekkiline devir edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: Sözleşme ve tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, inançlı işleme dayalı olarak kooperatif üyeliğinin iptali, davacıya ait olduğunun tespiti ve davacı adına devir edilmesidir. İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere malvarlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m. 225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden 818 sayılı Borçlar Kanununun 125. maddesi 6098 sayılı yeni Borçlar Kanununun 146. hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.İnanç da bir sözleşme olup, genel zamanaşımı süresine tabi ise de buradaki sürenin başlangıcı, inanç gösterilenin borcunu yerine getirmeyeceği konusundaki tavrının ortaya çıkması ile başlar. Diğer bir anlatımla, inanç gösteren kişinin hakkına yargısız ulaşabileceği umudunun tükendiği tarih zamanaşımı süresinin başlangıcını teşkil eder. Bu tarih dava tarihi olup dava konusu olayda zamanaşımı söz konusu değildir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2010/14-394 Esas 2010/395 Karar sayılı ilamında “…05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında belgenin yazılı olmasından başkaca bir şart aranmadığı dolayısı ile inanç sözleşmesinin düzenleme tarihinin işlem tarihinden önce veya sonra olmasının sonuca etkili olmayacağı ve hakkın elde edilmesini kısıtlamayacağı” belirtilmektedir. Davacının dayandığı belgenin dava konusu taşınmazın tapuda davalı adına tescil edildiği tarihten önce veya sonra düzenlenmesinin bir önemi yoktur. Çünkü, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında böyle bir sınırlama bulunmamaktadır. Bu husus, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.07.2010 günlü ve 2010/14-394 Esas 2010/395 Karar sayılı ilamında da belirtilmiştir.Bu nedenle mahkemenin diğer delilleri değerlendirmeden sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle davacının kooperatif ortaklığının üzerinden çok zaman geçmiş olması gerekçesiyle davanın reddine karar vermesi yerinde görülmemiştir. Davacı ortaklığın inançlı olarak davalı adına başladığı, kendisine devri gerektiği iddiasında olup bu kapsamda yukarıda içeriği açıklanan İBK uyarınca tarafların tüm delillerinin toplanıp değerlendirilmesi gerekirken yanılgılı ve eksik değerlendirme ile karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne , İDM kararının HMK 353/a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasına tarafların tüm delilleri toplanıp değerlendirilmek üzere dosyanın İDM’ne gönderilmesine ilişkin kesin olarak karar verilmesi gerektiği kanısına varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/6. maddesi gereğince KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2019 tarih, 2016/1429 esas ve 2019/863 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde işlem yapılmak ve yeniden karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istem halinde davacıya iadesine,5-Davacı tarafından yapılan istinaf masraflarının ilk derece mahkemesi tarafından verilecek kararda değerlendirilmesine ve hükme bağlanmasına,6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/12/2019