Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi 2019/1955 E. 2021/94 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
7. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1955
KARAR NO: 2021/94
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/02/2018
NUMARASI: 2014/765 Esas – 2018/193 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 21/01/2021
K A R A R
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İstanbul ili Beyoğlu ilçesi … mahallesi … ada … parsel maliki olduğunu, komşu … ada … parselin davalılardan … Şirketine ait olup davalı … Şirketinin yüklenicisi olduğu … parseldeki inşaat çalışması nedeni ile davacıya ait parseldeki binanın zemininde çökmeler, ayrışmalar ve muhtelif çatlaklar meydana geldiğini belirterek davalıların haksız fiilleri neticesi davalıya ait … parselde meydana gelen maddi zarar ile tadilat süresince taşınmazın kullanım kaybından doğacak zararlar için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL belirsiz alacak talebinde bulunarak tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıya ait binanın mühendislik hizmeti görmediğini, deprem yönetmeliğine göre yapılmadığını, davalıların gerekli tüm önlemleri aldığını, belediyeden inşaat ruhsatı aldıklarını, zemin etütleri ve projelerin akademik kariyeri bulunan mühendislere yaptırıldığını, zararın davacının ağır kusuru nedeni ile gerçekleştiğini belirterek davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : Bilirkişi kurullarından alınan raporlar doğrultusunda davacıya ait binada hasarın oluştuğu, bu hasarın davalıların yaptırtığı plaza inşaatı çalışmasından kaynaklandığının tam olarak belirlenemediği, davacıya ait binanın deprem yönetmeliği özelliklerine sahip bir bina olmaması nedeni ile hasarın oluşumunda davacının ortak kusurunun bulunduğu, davacının binasındaki hasar değerinin 33.399,00 TL’lik kısmının davalılar tarafından karşılanması gerektiği, davacının hasar sonrası binayı kullandığı, kira kaybının oluşmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 33.399,00 TL’nin 28/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin hükme esas aldığı 28/01/2017 tarihli ek rapordaki zararın davalılara ait kazı çalışmasından kaynaklı olup olmadığı yönündeki tespiti ile zararın giderilmesi için gerekli güçlendirme masrafının miktarı yönünden hüküm kurulmaya elverişli olmadığını, eksik ve hatalı inceleme ile karar verildiğini, meydana gelen hasarın ne kadarının kazı çalışmasından kaynaklı olduğu kesin olarak belirlenemediğinden bahisle hesaplanan güçlendirme bedelinden %50 indirime gidilmesinin hatalı olduğunu, davacıya ait bina ile komşu olan ve zarar gören bir çok farklı binalar hakkında ayrı ayrı tazminat davaları açıldığını, benzer yargılama neticesinde binalarda oluşan zararlardan davalıların tam kusurlu ve sorunlu olmalarına karar verildiğini, TMK 738, 730, TBK 69 maddelerinde düzenlenen sorumluluğun kusursuz sorumluluk olduğunu, meydana gelen zararlardan malikin sorumlu tutulabilmesi için kötüniyet veya kusurlu olmasının gerekmediğini, zarar ile bina veya imar edilen şey arasında uygun illiyet bağının bulunmasının yeterli olduğunu belirterek İDM kararının kaldırılmasını, binada meydana gelen güçlendirme ve tadilat masrafı olarak şimdilik 202.440,00 TL’nin zararın gerçekleştiği 28/07/2011 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar ve ihbar olunanlar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davaya konu binanın 1985 yılı yapımı olması nedeni ile deprem yönetmeliğine uygun inşa edilmediğini, binanın herhangi bir projesine rastlanmadığını ve kazı çalışmasından kaynaklanan ne kadar hasar oluştuğunun tam olarak tespit edilemediğini, buna rağmen müvekkilleri hakkında bir kısım güçlendirme bedelinden sorumlu tutulmasının hakkaniyet ilkelerine ve usul kurallarına aykırı olduğunu, davacıya ait binada meydana gelen zarar ile müvekkillerinin gerçekleştirdiği inşaat çalışmaları arasında illiyet bağı bulunduğu ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER : Tüm dosya kapsamı.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Bir davada olayları anlatmak tarafların, hukuki nitelemeyi yapmak ise mahkemenin görevidir. Dava dilekçesi incelendiğinde davacı, davalılardan … Şirketine ait komşu parselde yüklenici … Şirketince yapılan inşaat faaliyeti nedeniyle müvekkilinin maliki olduğu ve kullanımında bulunan binanın zemininde çökmeler, ayrışmalar ve muhtelif çatlaklar meydana geldiğini, dava konusu zarara tamamen davalıların inşaat işlerinin sebebiyet verdiğini ileri sürerek maddi zararının davalıdan tahsilini talep etmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki, isteğin gerek ileri sürülüş ve gerekse nitelendiriliş itibariyle Türk Medeni Kanunun 737.maddesinde deyimini bulan komşuluk hukukuna ilişkin olduğu açıktır. Gerçekten Türk Medeni Kanunun 737/I.maddesinde, “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkileri kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür.” denilmektedir. Bilindiği gibi bu hükmün yüklettiği mükellefiyet, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıktan kaçınmaktır. Buradaki mülkiyet kavramının dar yorumlanmaması, taşınmazı kullanan kişisel hak ve sınırlı ayni hak sahiplerinin de taşınmazı kullanırken mülkiyet hakkı sahibi gibi komşuya zarar verecek eylemlerden kaçınmalıdır. Bu bağlamda somut olayda da öncelikle davalının komşuluk hukuku çerçevesinde davacıya zarar verip vermediği irdelenmelidir. Somut olayda, uyuşmazlık komşuluk hukukundan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir. Davanın konusu davalının eyleminden kaynaklanan maddi tazminat talebidir. Görülmekte olan dava TTK’nun 4.maddesi kapsamında sayılan ticari nitelikte bir dava olmayıp TMK’da düzenlenen komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat isteği söz konusu olduğundan davaya bakmakta görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Görev kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Yasal düzenleme kapsamında davaya bakmakla görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla davaya Asliye Ticaret Mahkemesince bakılıp esas hakkında hüküm tesisi hatalı olmuştur. Bu nedenle kamu düzenine yönelik yapılan inceleme neticesinde kararın kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle taraflar vekillerinin istinaf başvurularının bu aşamada incelenmeksizin kamu düzenine ilişkin yapılan inceleme sonunda istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-3 maddesi uyarınca kabulüne, İDM kararının kaldırılmasına, dairemiz kararı gereğince işlem yapılması için dosyasının kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmesi gerektiği kanısına varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraflar vekillerinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a/3. maddesi gereğince KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/02/2018 tarih, 2014/765 Esas ve 2018/193 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde işlem yapılmak ve yeniden karar verilmek üzere mahalli mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının istem halinde yatıranlara iadesine, 5-Taraflarca yapılan istinaf masraflarının ilk derece mahkemesi tarafından verilecek kararda değerlendirilmesine ve hükme bağlanmasına, 6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından kendisini vekille temsil ettiren taraflar yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1 bendi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/01/2021