Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi 2022/7 E. 2022/76 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
6. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2022/7
KARAR NO: 2022/76
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/10/2021 Tarihli Ara Karar
DAVANIN KONUSU: Şirket Payının Terekeye İadesi
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
Yerel mahkemece verilen 05/10/2021 tarihli ara karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiş olmakla yapılan inceleme sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların ortak mirasbırakan babalarının dava konusu … A.Ş.’deki 159.724 payı temsil eden 37 adet pay senedini muvazaalı bir işlemle satış gibi göstererek davalı kızına herhangi bir bedel almaksızın bağışladığını ileri sürerek söz konusu 37 adet pay senedinin denkleştirme çerçevesinde miras bırakanın terekesine iade edilmesine; şayet bu talepleri yerinde görülmeyerek mirasbırakanın dava konusu … A.Ş.’deki 159.724 payı temsil eden 37 adet pay senedini itibari değerleri karşılığında karma bağışlama sözleşmesi ile davalı kızına devrettiği kabul edilecek olursa, pay devir sözleşmesi çerçevesinde ödendiği iddia edilen toplam devir bedelinin kaç tane payın gerçek değerine denk geldiği hesaplanarak, devredilen 37 adet paydan, bulunan bu pay sayısı düşülerek geri kalan payların denkleştirme çerçevesinde miras bırakanın terekesine iade edilmesine karar verilmesi, öncelikle davalının mülkiyetinde bulunan … A.Ş. deki dava konusu 159.724 payı temsil eden 37 adet pay senedinin ve … A.Ş’nin aktifindeki en önemli mal varlığı değerini oluşturan İstanbul, Ümraniye 1. Bölge … Köyü-… mevkiinde ve tapunun … pafta… parselinde kayıtlı taşınmazın üçüncü kişilere devrinin ve üzerine üçüncü kişiler lehinde herhangi bir sınırlı ayni hak kurulmasının yasaklanmasına ilişki ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davaya konu pay senetlerinin bedellerinin karşılığını tamamen nakit olarak mirasbırakana ödendiğini, ayrıca mirasbırakanın pay senetlerini miras payına mahsup edilmesi kaydı ile devir etmediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, 10/05/2011 tarihli tensibin 4 nolu ara kararı ile dosya kapsamına göre tedbir talebinin reddine karar verilmiş, Davacı vekili 05/12/2012, 22/01/2013, 10/01/2014 tarihli dilekçeleriyle değişen durumlar nedeniyle ihtiyati tedbir taleplerini yinelemiş, Mahkemece 13/01/2014 tarihli ara kararla tedbir talebinin duruşmada değerlendirilmesine karar verilerek, 11/02/2014 tarihli karar duruşmasında davacının tedbir talebinin koşulları oluşmadığından HMK 389. madde uyarınca reddine karar verilmiş, taraflarca esasa dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2016/18552 Esas, 2020/6288 Karar sayılı 26/11/2020 tarihli ilamı ile yazılı gerekçelerle hükmün bozulmasına karar verilmiş, dosya mahkemenin yukarıdaki esas sırasına kaydedilerek yargılama devam olunmuştur. Davacı vekili bozma sonrası sunduğu 16/06/2021 tarihli dilekçesinde, dosyanın geldiği aşama, toplanan deliller ve değişen durumlar, yaklaşık ispat kuralanın da gerçekleşmiş olduğu nazara alınarak ihtiyati tedbir taleplerini yinelemiş, Mahkemece, 05/10/2021 tarihli ara kararla, Yargıtay bozma ilamı ve tüm dosya kapsamı üzerinde yapılan incelemede, alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş, ara karar davacı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava dilekçesi, tedbir talepli sunulan dilekçelerdeki beyanları tekrarla, dosyanın geldiği aşama, toplanan deliller ve değişen durumlar, yaklaşık ispat kuralının da gerçekleşmiş olduğu nazara alınarak, 05/10/2021 tarihli ara kararın kaldırılarak ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile İstanbul, Ümraniye … parsel ile Üsküdar ve Marmaris’de davalı adına kayıtlı taşınmazlara ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Gerek öğretide gerekse Yargıtay kararlarında da kabul edildiği üzere, kanun koyucu ihtiyati tedbire ilişkin kararlara karşı başvurulabilecek kanun yollarını özenle, açıkça ve ayrıntılı şekilde düzenlemiş olup, HMK’nun 391 ve 394 üncü maddelerinde yer alan kanun yollarına ilişkin düzenlemeden de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolu açık değildir. Kanun koyucu bu yöndeki iradesini hem kanun yoluna başvurulabilecek tedbir kararlarını açıkça belirterek, hem de bunların dışındaki kararlara karşı kanun yollarına başvurulmasını yasaklayarak düzenlemiştir. HMK.nun 391 inci maddesinde sadece ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği öngörülmüşken, HMK.nun 394 üncü maddesinde ise sadece ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulacağı düzenlenmiştir. “Teminat karşılığı tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasına” ilişkin 395 inci maddenin 3 üncü fıkrası ile “durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması”na ilişkin 396 ncı maddenin 2 nci fıkrasında, kanun yollarını düzenleyen HMK’nın 394 üncü maddesinin 5 inci fıkrasına bilinçli olarak atıf yapılmamıştır. Kanun koyucunun, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yolunu açma gibi bir iradesinin olmadığı HMK’nun 395 inci ve 396 ncı maddelerinin gerekçelerinden de açıkça anlaşılmaktadır. Özellikle HMK’nun 396 ncı maddesine karşılık gelen Hükümet Tasarısının 400 üncü maddesinin gerekçesinde bu husus çok açık ve ayrıntılı şekilde ifade edilmiştir. Bu gerekçeye göre, “İhtiyatî tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılmasını düzenleyen bu maddede de, yukarıda belirtilen iki maddedeki ortak yönler dikkate alınarak itiraza ilişkin benzer hükümlere ayrıca atıf yapılmıştır. Ancak, itiraz üzerine verilen kararlara karşı kanun yoluna başvurulması hakkındaki fıkraya atıf yapılmamıştır. Zira, hâl ve şartların değişmesi, hukukî bir değerlendirmeden daha çok, maddî şartlarla yakından ilgili, nispeten sübjektif ve doğrudan mahkemenin takdirine bağlı bir husustur. Ayrıca, aynı yargılama süreci içinde, bir çok kez hâl ve şartlarda değişiklik olması sebebiyle, tedbirde değişiklik yapılması veya kaldırılması, bu yönde talepte bulunulması ya da talebin reddi söz konusu olabilir. Her talepten sonra verilecek karar hakkında kanun yoluna başvurulması, ihtiyatî tedbirler için kanun yoluna başvurulmasında istenen amacı da sağlamayacaktır. Bu sebeple, ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir.” Madde gerekçesi çok açık olup, özellikle “ihtiyatî tedbirin reddi ve ihtiyatî tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkânı getirilmiştir. Hâl ve şartlarda değişiklik bakımından o anda kanun yoluna başvurulamaması, daha sonra işin esasıyla ilgili kanun yoluna başvurulması durumunda, bu hususun incelenmeyeceği anlamına da gelmez.” ifadesi karşısında, ihtiyati tedbire ilişkin tüm kararlara karşı kanun yoluna başvurulabileceği kabul edilemez. 7251 sayılı yasayla değişik HMK.nun 341 inci maddesinin 1 inci fıkrası da HMK’nun 391 ve 394 üncü maddelerine paralel bir düzenleme getirmiş ve “ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara” karşı başvurulabileceğini düzenlemiştir. Sonuç itibarıyla kanun koyucu, ihtiyati tedbir isteminin reddi ile ihtiyati tedbir kararına itiraz dışındaki ihtiyati tedbire ilişkin kararlara kanun yollarının kapalı olmasını öngörmüştür. Somut olaya gelince; mahkemece şirket payının terekeye iadesi talebine ilişkin davada Yargıtay bozma öncesi gerek tensip ara kararıyla gerekse gerekçeli kararla davacı tarafın ihtiyati tedbir taleplerinin değerlendirilerek talebin reddine karar verildiği, esasa ilişkin hükmün temyiz incelemesi neticesinde bozularak yargılamaya devam olunduğu, bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekilince değişen durumlar nedeniyle yeniden ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, mahkemece davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiği, davacı vekilinin red kararına ilişkin istinaf talebinde bulunduğu, bu haliyle istinafa konu edilen talebin HMK.nun 396. maddesi kapsamında değerlendirme içerdiği anlaşılmaktadır. Açıklandığı üzere, kanun koyucunun ihtiyati tedbirle ilgili kanun yollarına ilişkin düzenlemeleri bilinçli, özenli, ayrıntılı ve açık bir şekilde yapması, ihtiyati tedbir talebinin reddi ve ihtiyati tedbire itiraz üzerine verilen kararlar için kanun yolu imkanını getirmesi, HMK.nun 395. ve 396. maddelerinde ise bilinçli şekilde aynı kanunun 394/5. fıkrasına atıf yapmaması karşısında, HMK.nun 395. ve 396. maddelerine göre eldeki dosyada kanun yolu, dolayısıyla istinaf yolu kapalı bulunduğu gözetildiğinde, Dairemizce davacı vekilinin istinaf talebiyle ilgili bir inceleme yapılma imkanı olmadığı anlaşılmakla, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: 1-İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/10/2021 tarih 2021/385 Esas sayılı ara kararı itiraza tabi olup, istinaf kanun yolu kapalı bulunduğundan davacı vekilinin İSTİNAF BAŞVURU DİLEKÇESİNİN REDDİNE, 2-Talep eden tarafından yatırılan istinaf harcının talep halinde iadesine, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf giderlerin üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın taraflara ilk derece mahkemesince tebliğine, Dair, tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nun 352. ve 362. maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 20/01/2022