Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 57. Hukuk Dairesi 2023/3975 E. 2023/928 K. 26.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
57. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/3975
KARAR NO : 2023/928
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/09/2023
NUMARASI : 2022/1000 Esas, 2023/484 Karar
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ticari İş Tellallığı Sözleşmesinden Kaynaklanan)
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
KARAR TARİHİ : 26/12/2023
KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 26/12/2023
Taraflar arasındaki davasında; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf yoluna başvurulduğundan, dosyanın tevdi edildiği Dairemiz Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra, yapılan müzakerede de ön inceleme ve usule ilişkin eksikliğin bulunmadığının anlaşılması üzerine, işin esasına geçilmek suretiyle dosya üzerinden heyetçe yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı kooperatif aleyhine Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/65 Esas, 2019/33 Karar sayılı ilamına konu olan davanın açıldığı, Mahkemece davanın kabul edildiği, ancak karşı tarafın sözü edilen karara karşı istinafa başvurduğu, Tekirdağ İcra müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından tehiri icra aldırdığı için istinaf sonrası Yargıtay’dan dönene kadar ödeme alınamadığı, bunun sonucunda 2022 yılı mayıs ayında ancak deme alınabildiği, alınan tutar içerisinde asıl alacak ve faizin toplamının yaklaşık 140.000.- TL olduğu, oysa ki, ödemenin alındığı tarihteki ekonomik koşullar ile hesaplamanın yapıldığı tarih arasında çok büyük değer kaybı oluştuğu, hesap tarihinde m2 fiyatı 250 TL idi, oysa 2022 mayıs ayında m2 değeri 3.000.- TL olduğu, buna göre asıl alacak 85.700 x 12 kat artış – 1,028.400-140.000 (asıl alacak ve faiz olarak alınan) – 888.400.- Net munzam zararı olduğu, 07.03.2018 tarihinde doların 3.80, Euro 4.71, gram altın 163,03 TL , Çeyrek altın 259,45 TL Cumhuriyet 1.069 TL olduğu, bugün ise doların 18,58, Euro 18,35, gram altın 1021,92 TL, Çeyrek altın 1.669 TL, Cumhuriyet altın ise 6.653 TL olduğu, buna göre asıl alacak tarihinde dolar olarak 22.5S2 $, Euro olarak 18.195, gram altın olarak 525,67 gram, cumhuriyet altını olarak 80,16 adet, çeyrek altın olarak 330,31 adet alınmakta ise de ödeme tarihinde, asıl alacak ve faiz toplamının 140.000.- TL yaptığı, ödeme tarihindeki kurlardan 7.S35 dolar, 7.629 Euro, 133,99 gram altın, 21,04 Cumhuriyet altını, 83,88 çeyrek altın alınabildiğini, buna göre farkların; -15.017 dolar x 18,58 TL( 279.015,86 TL ), Euro – 10.566 x 18,35 TL ( 193.886,1.-TL), Gram altın -388,68 x 1.021, 92 TL( 397.199,86 TL ), Cumhuriyet Altını – 59,12 x 6.653 TL( 393.325 TL ), çeyrek altın -246,43×1.669 TL ( 411.291,67. TL) munzam zararı oluştuğunu buna göre bu beş değerin ortalaması ile (toplamı 1.674.718,49 —) 334,943,69 TL munzam zarar oluştuğunu, gerek sözü edilen dava dosyası, gerek ödemenin yapıldığı icra dosyası incelendiğinde buna göre alınacak bilirkişi raporu ile munzam zarar hesabının ortaya çıkacağını belirterek munzam zararın tespiti ile, şimdilik bu tespit edilecek değerden 10.000.TL.nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın görevsiz mahkemede açıldığını, davanın süresinde açılmayarak zamanaşımına uğradığını, Davacı tarafın açmış olduğu davanın haksız, yersiz ve kötüniyetli olarak açılmış bir dava olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, taraflar arasında daha önce görülen ve bu davaya dayanak edilen Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/65 Esas, 2019/33 Karar sayılı kararı davacının iddia ettiği gibi kabul ile değil, kısmen kabul kısmen red ile sonuçlandığını, Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/65 Esas, 2019/33 Karar sayılı dosyasında da görüleceği üzere, taraflar arasında 09.09.2015 tarihli Satıcı Komisyon Sözleşmesi düzenlendiğini ve bu sözleşme edimleri karşı tarafça yerine getirilmediğini, Davacı …müvekkili kooperatife ait herhangi bir taşınmazın satılması yönünde hiçbir şekilde aracılık, tellallık, komisyonculuk hizmeti vermediğini, buna rağmen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar bu hali ile onandığını, davacı tarafın, yasanın borçluya tanıdığı bir hak olan tehiri icra müessesini bahane eden davacı yine ikinci kez kötüniyetli bir dava ve talepleri ile dava açmış olduğunu, davacı taraf bu süre içerisinde taşkın hacizler yaptığı ve davalı kooperatif tarafından Tekirdağ İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2019/243 Esas sayılı dava dosyasının açıldığı, davalı kooperatifi ekonomik olarak daha zor duruma düşürmek gayretinde olduğu ve mahkeme ilamı dikkate alındığında, davalı tarafın tehiri icra müessesinin talep etmesinde hiçbir hukuka aykırılık hali bulunmadığı, bilakis davacının munzam zarar talebinin haksız olduğunu gösterdiği, dava açıldığı tarihten itibaren 2016 TÜFE *4 8,5: 2017 TÜFE *4 11,92 , 2018 TÜFE *4 20,30 2019 TÜFE *411,84- – 2020 TÜFE *6 14,60, 2021 TÜFE Aralık ayına kadar 96 17,71 — olduğu, davacının bahsettiği dalgalanmaların, faiz artışlarının ödemeyi aldığı süre çerçevesinde ve sonrasında gerçekleşmiştiği, sonuç olarak ülkemizde ve dünya genelinde yüzlerce binlerce ekonomist yatırım uzmanı gibi kadroları ile çalışan sermaye kuruluşları, bankalar , şirketler tercih ettikleri yatırım protföylerinin hatalı olması veya aşağı yönlü seyretmesi nedeniyle zarar edip kapanmakta iken, davacının, soyut iddialar ile ve somutlaştırılmamış bir gerekçe ile, kesin olarak munzam zarara uğradığını ifade etmesi gerçekçi olmadığı, getirisi her türlü şartta kesin olan hiçbir şekilde eksiye düşmeyen yatırım aracı belirli vadede belirli artışın yapıldığı faiz uygulaması olduğu savunularak haksız, yersiz ve kötüniyetle açıldığını belirterek davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir. Davacı vekili 24/08/2023 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; İlk dava dilekçesi ile istediğimiz 10.000 TL dışında kalan 272.216 TL lik kısım için ıslah ettiğini, davanın kabulü ile talebi doğrultusunda ıslah yoluyla müddeabihin arttırılmasına, hüküm altına alınacak bu tutara ilk dava tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizinin de yürütülmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince; “…1-DAVANIN REDDİNE…” karar verilmiş olup, bu karara karşı davacı vekili süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; ”Mahkemece gerekçe kısmında red gerekçeleri 5 madde halinde sıralanmıştır. Dört tanesi munzam zarar istem koşullarıdır. Bunların tümü olayımızda gerçekleşmiştir. Dosyaya çok sayıda örnek Yargıtay kararı da eklemiştik. Onlarda iddialarımızı doğrular niteliktedir. Ancak sayın yerel mahkemece daha eski Yargıtay kararlarına dayanılmıştır. Onlar 2008-2010 yıllarına ait kararlardır. Yargıtayımız sonradan karar değiştirmiştir. Ve ibraz ettiğimiz kararlar doğrultusunda tutarlı bir şekilde munzam zararları kabul etmektedir. Kaldı ki bu durum hem adaletlidir, hem de yargının iş yükünü azaltacak niteliktedir. Anavasa Mahkemesi 21/12/2017 tarih 2014/2267 nolu kararında yüksek enflasyon ortamında yargının munzam zararın somut olarak ispatlanmasını aramasını hak ihlali olarak görmüştür. Nitekim son yıllardaki Yargıtay kararları da somut ispat delili aramadan vazgeçmiştir. Kaldı ki, Munzam zararın istapı konusunda da bir sorun yoktur. Bu hem kanıtlanmıştır. Hem de bilirkişi raporu ile sabit olmuştur. Üstelik bilirkişi raporunda bu tutar nerede ise yarı yarıya az hesaplanmıştır. Müvekkilimiz 2016 yılında olan alacağını 2022 yılında resmi yıllık 949 faiziyle tahsil edebilmiştir. Alacağını zamanında tahsil etseydi, pazarlamasını yaptığı söz konusu davaya konu arsalardan kendisine 350 m2 arsayı 86.000 TL alacaktı(bu fiyat mahkemedeki bilirkişinin belirlediği fiyattır). 2022 yılında mahkemece müvekkilimize ödediği rakam 130.000 TL dir. 2016 yılında 86.000 TL ye alabileceği arsayı 2022 yılında almaya kalktığında aynı arsanın 1.190.000 TL. olmuştur. Bu şartlarda mahkemenin müvekkilimize verdiği 130.000 TL ile ne arsa alabilir ne de işi gereği bir yatırım yapabilir. Üstelik ülkemizin içinde bulunduğu yüksek enflasyon koşullarında bu durum daha da önem kazanmaktadır. Davalı ödemeyi yapmış olsa ve dava devam etse böyle bir dava ile karşı karşıya da kalmayacaktı.” şeklindeki beyanlarla verilen kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Değerlendirme:
Dava, simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan alacağın geç tahsil edilmesi nedeniyle oluşan munzam zararın tazmini talebinin içermektedir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Hukuk Muhakeme Kanununun 341. maddesi gereğince istinaf kanun yolu açık olan ve istinaf incelemesi açısından yasal şartları taşıdığı anlaşılan eldeki davada istinaf incelemesi, Hukuk Muhakeme Kanunu’nun 355. maddesinin amir hükmü gereğince resen nazara alınması gereken ve kamu düzenine aykırılık teşkil eden haller dışında; taraflarca yargılama aşamasında ileri sürülen iddia ve savunma kapsamında kalan ve davalı vekilinin istinaf dilekçesinde ortaya konulan istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.Dava tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 1/1. maddesi uyarınca mahkemelerin görevi, kanunla düzenlenir ve göreve ilişkin kurallar, kamu düzenine ilişkindir ve yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınmalıdır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) 4. maddesinin birinci fıkrası da gözetildiğinde ,Ticari davalar; mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır. Mutlak ticari davalar, TTK’nın 4/1. maddesinde bentler hâlinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m. 99), İcra ve İflas Kanunu (m. 154), Finansal Kiralama Kanunu (m. 31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m. 22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlediğinden, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak, mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi;“(1) Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari (Değişik ibare: 26/06/2012-6335 S.K/2.md.) davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükümlerini havidir. Somut olayda, davacı, taraflar arasındaki sözleşme kapsamına göre 28 ayrı parsel arsanın satışı konusunda simsarlık sözleşmesi yapıldığı anlaşılmış olmakla davacının tacir olduğuna dair dosya kapsamında davacı tarafça sunulmuş bir bilgi belge ve iddia olmadığı gibi davalının da görev itirazının bulunduğu ve davacının emekli olduğu beyanında bulunduğu da dikkate alındığında davacının tacir olmadığı kanaatine varılmıştır.Nitekim geç tahsil edildiği iddia edilen bedel için açılan dava sonunda Tekirdağ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2017/65 E. 2019/93 K. 23/01/2019 tarihli kararı ile ”“Dosyaya sunulan davaya konu 09.09.2015 tarihli sözleşmenin incelenmesinde: Davalı … ve davacı SS. …Konut Yapı Kooperatifi adına … arasında düzenlendiği,…parselde kayıtlı taşınmazların parselasyon yapılarak 28 adet arsaya dönüştürüleceği, … Yapı Kooperatifi 28 adet arsayı emlak komisyoncusu … ile aracılık edilmesi konusunda anlaşma sağlandığı, … tarafından satış işlemi amacıyla her türlü tanıtımı işleri yapmakla, kooperatifinde arsalara ulaşım yönünde kolaylık sağlamakla yükümlü oldukları, kooperatif kendisine gelecek tüm talepleri …’ye bildirmeyi, arsaların gerçek satışı üzerinden %3 alıcı ve %3 satıcı olmak üzere %6 komisyon bedelini ödemeyi taahhüt ettiği anlaşılmış ve iş bu yargılamada sadece davalı kooperatifin ticari kayıt ve defterleri incelenerek delil elde edilmiştir.O halde iş bu davada tarafların her ikisinin de tacir olduğunu ve aralarındaki işlemin ticari işletmeleri ile ilgili olduğunu söylemek mümkün değildir.
Ayrıca kabule göre de davalı kooperatif tasfiye halinde olduğundan taraf teşkili sağlanırken tasfiye memurlarının tespit ile davanın tasfiye memurlarına tebliği gerekir.Davanın TTK m.4 ve 5 gereğince mutlak ticari dava da olmadığı dosya kapsamından anlaşılmakla , açıklanan nedenlerle davanın genel hükümlere göre genel mahkeme niteliğindeki Asliye Hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğinden davacının istinaf sebepleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gereklidir.Bu itibarla; Davalının istinaf başvurusunun -istinaf nedenleri incelenmeksizin- usulen kabulüne, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca kararın kaldırılmasına , Dairemizce göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine , Tekirdağ Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine oybirliğiyle varılmakla aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1.Davacının istinaf başvurusunun usulen kabulüne, HMK m. 353/1-a-3 uyarınca TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİİ’nin 13/09/2023 tarih, 2022/1000 Esas, 2023/484 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2.TEKİRDAĞ ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin GÖREVSİZLİĞİNE,
3.Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren, taraflarca 6100 s.HMK’nın 20.maddesine göre 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesine DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE GÖNDERİLMESİ İÇİN müracaat edilmesi halinde, davanın esastan görülmesi için DOSYANIN görevli TEKİRDAĞ NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE’ne gönderilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
Dairemiz kararının ilk derece mahkemesince taraflara usulüne uygun olarak tebliğinden itibaren 2 haftalık kesin süre içerisinde taraflarca DOSYANIN GÖREVLİ MAHKEMEYE gönderilmesinin talep edilmemesi halinde, ilk derece mahkemesince dosya esasa kaydedilerek 6100 s.HMK’nın 20.maddesi gereğince işlem yapılmasına ve karar verilmesine,
4.İstinaf incelemesinin duruşmasız olarak yapılması nedeniyle AAÜT 2/2 hükmü uyarınca davacı lehine ücreti vekalet taktirine yer olmadığına,
5.Davacının yatırmış olduğu istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
6.İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek kararda değerlendirilmesine,
Dair, HMK’nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, 26/12/2023 günü, kesin olarak, oy birliğiyle karar verildi.