Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2023/534 E. 2023/1114 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/534
KARAR NO: 2023/1114
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/12/2020
NUMARASI: 2014/1822 Esas, 2020/852 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 22/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı ile davacı arasında geçici kabul işlemi yapılmasına ve davacının sözleşme gereği sorumluluğunun sona ermesine rağmen sözleşme dışı işlerin birim fiyatı davalı tarafından belirlenmek suretiyle davacı şirkete yaptırıldığını, davacı şirket ile borçlu … A.Ş.’nin imzalamış bulunduğu 01/08/2010 tarihli sözleşme kapsamında; davacı şirketin, … A.Ş.’nin talimatları doğrultusunda baz istasyonu montaj işi yapmaya başladığını, bunun dışında davalı şirketin talimatları doğrultusunda ekstra işlerin de yapıldığını, davacı şirketin anılan sözleşme kapsamında birçok sahada montaj işi yaptığını, montaj işine müteakip davalı şirket yetkilileri ve … A.Ş yetkililerinin imzasının da bulunduğu tutanak ile bu sahaların ‘Geçici Kabulü’nü gerçekleştirildiğini ve sahaların faaliyete girdiğini, eserin ayıpsız tamamlandığını, eserin iş sahibinin hakimiyetine girdiği ve istasyonların hizmet vermesiyle tarafların amaçladığı sonucun meydana geldiğini, davacı ile davalı şirket arasında imzalanan sözleşme gereği geçici kabul ile davacının montaj anlamındaki sorumluluğunun sona erdiğini, geçici kabul işleminin bitmesinden sonra ve sözleşmede icra takibine konu faturalara ait ekstra işlerin yapılması için bir hüküm bulunmamasına rağmen, davalı şirketin uzunca bir dönem sözlü baskılar ile davacı şirketten montajı biten, geçici kabulü yapılan işler için yeniden temizleme işleminin yapılmasını talep ettiğini, davalı tarafından kabul işlemiymiş gibi gösterilen bu işlemin aslında 2011 yılında davalı …’in …’dan iş almak …’ya yapmayı taahhüt ettiği işlerden ibaret olduğunu, davalı şirketin davacının yasal sorumluluklarının bitmesinden sonra … ile imzaladığı sözleşme ile yükümlülük altına girdiği işi davacıya yaptırdığını, işi davacı ile davalı şirket arasından imzalanan sözleşme hükmüymüş gibi gösterdiğini, davacıya ödeme yapmadığı, somut olayda davacının sözleşme ile kendisine düşen bütün yükümlülükleri yerine getirdiğini, istasyonları teslim ettiğini, kabul işlemlerini gerçekleştirdiğini, bu işlemler nedeniyle muaccel hale gelen alacaklarını fatura yoluyla tahsil etmek istediğini, davalı şirket çalışanı … tarafından düzenlenen mailde … ve … arasındaki kabul işleminin müvekkili şirket tarafından yapılmasının, aksi takdirde davalı şirket yetkililerince tamamlanıp hakedişlerden mahsup edileceğinin, mahsuplaşma bedelinin saha başı 989,90 TL olduğunun bildirildiğini, davacının bahsedilen tarihte davalı şirket ile sözleşmesinin devam ediyor olması nedeniyle mahsuplaşmayı kabul etmediğini, işlerin bizzat kendileri tarafından yapılacağını belirtildiğini, işlerin tamamının davacı şirket tarafından yapılması nedeniyle davalı şirket tarafından belirlenen birim fiyat üzerinden davalı şirkete fatura kesildiğini, faturaların Diyarbakır …Noterliğini …ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davalıya tebliğ edildiğini, davalı tarafından tebellüğ edilen ihtilafa konu faturaların Beşiktaş …Noterliği.’nin 24000 ve … Yevmiye numaralı ihtarnameleri ile iade edildiğini, faturaların haksız şekilde iadesinden sonra Kadıköy … İcra Müd … E. Numarasıyla davalı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalı … A.Ş.’nin alacağa konu takibe itirazında ‘sözleşmenin 9.2 maddesi uyarınca sözleşme kapsamında devir sorumluluğuna ilişkin olarak taraflar arasında ayrı bir birim fiyat belirlenmemiş olduğunu, sözleşme kapsamında kararlaştırılan ücretin bu işleri de kapsadığını, bu nedenle davacı şirketin herhangi bir borcu bulunmadığını’ belirterek takibin haksız şekilde durmasına sebebiyet verdiğini, davacı şirket ile davalı şirket arasındaki sözleşme incelendiğinde davacının; sözleşme kapsamında yapılan işlerin kabulünü yapma, kabule katılma, kabul esnasında eksikliklerin tespiti halinde bu eksiklikleri giderme ve 2 sene boyunca alt yapı garantörü olarak hizmet verme yükümlülüğü bulunduğunu, bu açıdan davalı şirket ile ihtilaf yaşanmadığını, … nolu sahada davacının üzerine düşen yükümlülükleri kendisine verilen talimatlara uyarak yerine getirdiğini, davalı şirket yetkililerinin talebiyle bu sahada yeniden işlem yapıldığını, buna ait bedellerin davacıya ödenmediğini, borçlunun bu borca ve işletilen temerrüt faizi dolayısıyla aleyhine yapılan icra takibine itiraz ettiğini ancak itirazını haklı gösterecek hiçbir yasal kanıt sunmadığını belirterek, davalı tarafından Kadıköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasına asıl alacak, faiz ve işletilen faiz miktarı yönünden yapılan itirazın iptaline ve borçlunun İİK’nın 67/2 maddesi uyarınca alacak miktarının asgari %40’ı oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, davalı şirket ile davacı arasında 01/08/2010 tarihli taşeronluk sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme kapsamında davalı tarafından … için yapılması üstlenilen 2G ve 3G saha projesi kapsamında montaj, devreye alma, entegrasyon ve inşaat hizmetleri için davacının taşeron sıfatıyla görevlendirildiğini, 01/08/2010 tarihli sözleşmenin fiyatlandırma ve ödeme şartlarını düzenleyen 9. / 9.1 / 9.2 / 9.3 ve 9.4 maddesi ile gösterildiğini, buna göre götürü bedelin kararlaştırıldığını, buna göre bedelin önceden belirlendiğini, yüklenicinin işlerini bu fiyat çerçevesinde yapmayı kabul ettiğini, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin fiyatlar, faturalama ve ödemeler başlığı altında düzenlenen ekl’e göre ödemelerin belirlenen birim fiyat listesine göre yapılacağını, sözleşmenin 9.3 maddesine göre davacının sözleşme kapsamında ilave bir bedel talep edemeyeceğini, imzalanan sözleşmenin birim fiyatlı bir sözleşme olup hiçbir yerinde kabul işlerine ait bir ödeme yapılacağının bulunmadığını, dolayısıyla davacının iddia ettiği saha kabulleri – HO kabul giderleri kapsamında yapılan işlerin sözleşmenin 9.3 maddesi ve 6. maddesi uyarınca davacının yapması gerekli olan işlerden olduğunu, müvekkili şirketin yetkilisi … tarafından 28/11/2011 tarihinde davalıya gönderilen e-mail de davacının sahadaki eksikliklerinin giderilmesinin istenildiğini, giderilmemesi halinde saha başına 990,00 TL’nin davacının davalı şirket bünyesindeki hakkedişten kesileceğinin belirtildiğini, davacı şirket çalışanı … tarafından 30/11/2011 tarihli e-mail ile mahsuplaşmayı kabul etmediklerini kendi sahaları ile ilgili … işlerini yapacaklarını belirttiğini, kısaca davacı tarafından kabul giderleri başlığı altında belirtilen giderlerin sözleşmede kararlaştırılan birim fiyat içerisinde yer aldığını, bu durumun davacı şirket yetkilisi tarafından gönderilen e-mail ile teyit edildiğini, imzalanan taşeronluk sözleşmesi 8. maddesinde kabul prosedürü başlığı altında düzenlenen ek 7 ‘ ye göre geçici kabulün yapılmış olmasının imzalanan sözleşme yükümlülüklerinin sona erdiği anlamına gelmediğini, davacının sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerini ilgili sahalar için kesin kabulün yapılmasına kadar devam ettiğini, geçici kabul ile kesin kabul arasında geçen sürede davacı taşeronun sahaları muhafaza ve sahalar ile ilgili eksik ve kusurlarının giderilme sorumluluğunun bulunduğunu, ayrıca …’nın kullanım ve işletiminden kaynaklanmayan kusur ve eksikliklerinin giderilmesi sorumluluğu da davacıya ait olduğunu, olayın davacı iddiasının aksine söz konusu HO saha eksiklikleri, ilgili sahaların geçici kabul işlemlerinin yapılmasından sonra ortaya çıkmış olan eksiklikler olmayıp bizzat geçici kabul esnasında eksik yapılmış olduğu tespit edilen işler olduğunu belirterek, davanın reddine ve müvekkili şirket lehine %40’tan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında 01/08/2010 tarihinde ”Taşeronluk Sözleşmesi”nin imzalandığı, sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, … ve davalı arasında akdedilen ana sözleşme gereğince davacı yüklenicinin davalı alıcının yeni 2G ve 3G saha projesi kapsamında montaj devreye alma, entegrasyon ve inşaat hizmetlerini üstlendiği, taraflar arasında kurulan sözleşmenin 9. maddesinde bedelin götürü olarak kararlaştırıldığı, TBK’nın 480. maddesi gereğince bedel götürü olarak belirlenmiş ise yüklenici eseri o bedelle meydana getirmekle yükümlü olup eser öngörülenden fazla emek ve masraf gerektirmiş bile olsa yüklenicinin bedelin arttırılmasını isteyemeyeceği, yaptırılan teknik incelemede somut olayda davacının yapmış olduğu Babysitting/HO Kabul/Clean Up işlemlerinin taşeronluk sözleşmesi kapsamında yapılması gereken işlerden olduğu, taraflar arasındaki e-mail yazışmalarından da henüz geçici kabul sürecinin devam ettiği, bu süreçte davalının sözleşme gereği eksik işlerin davacı tarafından tamamlatılmasını talep edebileceği anlaşıldığından davacının taleplerinin reddi gerektiği, davacının takip başlatırken kötü niyetli olduğuna dair bir delil bulunmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddi gerektiği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, cevap dilekçesindeki beyanlarını aynen tekrar etmiş ve devamında, sözleşmenin fiyatlandırma cinsine bakılmaksızın davamızın kabulü gerektiğini, sözleşmenin lafzı anlamda götürü bedelli yapıldığını, götürü bedelli sözleşmelere ilişkin şekil şartlarının sözleşmede bulunmadığını, somut olayda taraflar arasında imzalanan sözleşmede; İş kanununa dayanılarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yayımlanan Alt İşverenlik Yönetmeliği’ndeki esaslara uygun ihale yoluyla Tam Anahtar teslimi olarak sözleşme imzalanmadığını, işin tamamı için belirlenen bir fiyatın söz konusu olmadığını, her istasyon için belirlenen birim fiyatların mevcut olduğunu, sözleşmenin ruhiyle götürü bedelli olduğundan söz edebilmek için kurulumu yapılacak istasyon sayısının, bu istasyonların tamamı için ödenecek paket fiyatın Alıcı tarafından belirlenmiş olması gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun gerçeği yansıtmadığını, dava dilekçesi, duruşma zabıtları, bilirkişi raporlarına beyan, müvekkil ile davalı arasında yapılan yazışmalar ve sözleşme bir bütün olarak incelendiğinde, müvekkilinin geçici kabul öncesinde zaten BABYSITTIG/ HO KABUL / CLEAN UP yaptığının, dava konusu olan yeniden bir temizleme işlemi yaptırıldığının, yapılan bu işlemin sözleşme ile kararlaştırılmadığının, sözleşmede sadece bir kere BABYSITTIG/ HO KABUL / CLEAN UP işlemi yapılacağının kararlaştırıldığının açıklanmış olduğunu, ancak bu hususlar bilirkişi heyetlerince göz ardı edilerek bahsi geçen işlem hiç yapılmamış gibi değerlendirildiğini, geçici kabulü yapılarak faaliyete alınan istasyonların yeniden temizlenmesi gerektiğinin müvekkili ile davalı arasında kararlaştırılmadığını, bu hususun davalı ile dava dışı … arasında kararlaştırılmış olan bir husus olduğunu, bu sebeple bilirkişi raporunun kabul edilemez nitelikte olduğunu, bilirkişi raporunda yapılan işlerin teşeronluk sözleşmesi kapsamında yararlı iş olduğunu belirtmişse de, işin yararlı olup olmadığı hususunda bir değerlendirme yapılabilmesi için sözleşmenin ayrıntılı incelenmesi gerektiğini, yeniden BABYSITTIG/ HO KABUL / CLEAN UP talep edilmekte olduğunu, davalının dava dışı …’dan iş almak için montaj haricinde hizmet veren istasyonların 6 ay boyunca bakım, işletme ve jeneratör bağlanma işinin yapılması ve 6. Ayın sonunda ise yeniden temizleme işini taahhüt ettiğini, ancak bu taahhüt davalı … ile dava dışı … arasında olup, davacı … ile … arasında imzalanan sözleşme şartlarında montaj işi ile bağlantısı bulunmadığını, bu sebeple öncelikli olarak Kabul Sertifikalarının amacı, içeriği ve sözleşme kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, Kabul Prosedürünün amacının işlerin ve tüm ürünlerin Ana Sözleşmede ve diğer sözleşmelerde öngörülen Müşteri gerekliliklerini karşıladığını doğrulamak olarak tanımlanabileceğini, nitekim bu tanımlamanın … ile … arasında imzalanan Taşeronluk sözleşmesinin Kabul Prosedürlerini düzenleyen 8. Maddesinin 1.bölümünde de açıklanmakta olduğunu, yine ilgili sözleşmenin Ekler başlığında belirtilen EK-7 incelendiğinde saha kabullerinin nasıl yapılacağı ayrıntılı olarak anlatışmış olup … ile … arasında kabul yapıldığı taktirde … ile … arasında da kabul işlemi yapılmış sayılacaktır denildiğini, Kabul Sertifikasının amacının işin Sözleşme ve Borçlar Kanunu çerçevesinde ayıpsız olarak tamamlandığının yazılı olarak beyanı olarak nitelendirilmekte olduğunu, Kabul Sertifikasında “Bu sertifika sahadaki tüm altyapı ve montaj çalışmalarının … Teknik Şartnamesine ve Kontrat Yükümlülüklerine uygun olarak tamamlandığını ve “Geçici Kabul” e uygunluğunu belgeler.” denilmekle sahanın eksiksiz olarak tamamlandığı sonucunun ortaya çıkmakta olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede “… ile … arasında kabul yapıldığı taktirde … ile … arasında da kabul işlemi yapılmış sayılacaktır” denildiğini, müvekkili ile davalı arasında yeniden bir kabul tutanağı imzalanmayacağının açık olduğunu, hali hazırda … ile davalı arasında imzalanan tutanakta herhangi bir kabul eksiğinin belirtilmemiş olmasının bile tek başına müvekkiline mükerrer iş yaptırılması hususunu gündeme getireceğini, yapılan işin sözleşmeye uyarlanması hukuki bir sorun olduğundan heyette hukukçu bilirkişinin bulunmamasının raporun bilimselliğini zedelemekte olduğunu, bu sebeple heyette bir hukukçu bilirkişinin bulunmasının zorunlu olduğunu belirterek, kararın aleyhlerine olan hükümler bakımından ortadan kaldırılmasını ve müvekkili şirket lehine hüküm kurulmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafında, gerekçeli Kararının “Gerekçe” kısmında kötüniyet tazminatı taleplerinin reddedilmesi gerektiğine dair değerlendirme mevcut ise de “Hüküm” kısmında bu talebin reddine dair bir açıklamada bulunulmadığını, Öğreti ve Yargıtay uygulaması uyarınca, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde icra takibine girişen alacaklının kötüniyetli kabul edileceğini, yapılan yargılama neticesinde de taraflar arasındaki sözleşmenin açık hükümleri, karşı tarafın göndermiş olduğu mail yazışmaları ve diğer somut deliller ile davacının bu alacağının bulunmadığını bilebilecek bir durumda olduğunun ortaya konduğunu, karşı taraf aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken bu hususta bir hüküm kurulmamış olmasının hatalı olduğunu belirterek, kötü niyet tazminatı yönünden kararın istinaf incelemesi sonucunda yeniden değerlendirilerek talepleri doğrultusunda davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşme tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, taraflar arasındaki 01.08.2010 tarihli taşeronluk sözleşmesine konu işin ifası sırasında davalının talimatıyla yapılan ilave işlere ve geçici kabul sonrasında yine davalının talimatı ve zorlamasıyla sözleşme dışı yapılmak zorunda kalınan yeninden temizleme vs. işlere ilişkin düzenlenen ancak davalı tarafından iade edilen faturaya dayalı olarak 197.000,65 TL alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı vekili cevabında, davaya konu işlerin sözleşmenin 9.3 ve 6.maddeleri gereğince davacının götürü bedel kapsamında yapması gereken işlerden olduğunu, davacının sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerinin kesin kabule kadar devam ettiğini söz konusu işlerin geçici kabul sırasında eksik yapıldığı tespit edilen işler olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davaya konu uyuşmazlığa ilişkin olarak Mahkemece 3 ayrı bilirkişi heyetinden alınan kök ve ek raporlarda aynı şekilde değerlendirme yapıldığı üzere, taraflara arasındaki 01.08.2010 tarihli sözleşmenin 9.2 ve 9.3 maddelerine göre bedelin “götürü bedel” olarak kararlaştırıldığı, davaya konu Babysitting/HO Kabul/Clean Up işlemlerinin bu taşeronluk sözleşmesi kapsamında yapılması gereken işlerden olduğu ve TBK’nın 480. maddesi gereğince götürü olarak kararlaştırılan sözleşme bedeline dahil olan işler olarak kabul edilmeleri gerektiği, ilave iş mahiyetinde olmadıkları, davacı vekilinin istinafında ileri sürmüş olduğu “sözleşmenin götürü bedelli sayılamayacağına” dair itirazların 2. ve 3. Bilirkişi heyetlerinden alınan raporlarda değerlendirilerek yerinde görülmemiş olduğu, 2. Bilirkişi heyeti raporunda hukukçu bilirkişinin, 3. Bilirkişi heyetinde borçlar mevzuatı uzmanı hesaplama uzmanının da mevcut olduğu, buna göre Mahkemece davacının taleplerinin reddine karar verilmiş olmasının usul, yasa ve dosya kapsamına uygun olduğu, davacının takip başlatırken kötü niyetli olduğuna dair bir delil bulunmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olmasının da yerinde olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/12/2020 tarih ve 2014/1822 Esas, 2020/852 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, taraf vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 3.380,0 TL’nin mahsubu ile bakiye 3.110,15‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE,4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/11/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.