Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2023/335 E. 2023/388 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/335
KARAR NO: 2023/388
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 27/04/2022
NUMARASI: 2022/39 Esas, 2022/370 Karar
DAVA: Tapu İptali ve Tescil
DAVA TARİHİ: 04/03/2013
BİRLEŞEN DAVA (İstanbul Anadolu 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/68 Esas)
DAVA: Tapu İptali ve Tescil – Alacak
DAVA TARİHİ: 15/07/2013
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davacı şirket ile davalı şirketin 30/11/2010 tarihinde davalı şirketin yabancı ortaklı olması sebebiyle İngilizce dilinde bir sözleşme düzenlenmiş olup taraflarca imza altına alındığını, sözleşmeyi imzalayanlardan …’ın halen davalı şirkette yönetim kurulu başkanı olduğunu, sözleşmenin taraflarından üçüncü firma … firmasının davalı firmanın %62,5 oranında ortağı olduğunu, sözleşmenin konusunun “satıcı’nın (davacı firma yetkilisi) ortaklıktan ayrılması karşılığında şirkette hisselerini davalı şirkete satması ve Pendik, İstanbul, Türkiye’deki yapı işlerinin sonuçlandırılması konusunda mutabakata varmak” şeklinde olduğunu, müvekkilinin ayrılması durumunda ise, 180.000 Euro bedel ve İstanbul ili, Pendik ilçesi, … Mahallesi, … parsel üzerinde yapılan inşaatın … Blok’unun müvekkil şirkete bırakılması hususunda tarafların anlaştıklarını, davacı firma yetkilisinin sözleşme gereği ortaklıktan ayrıldığını; sözleşme gereği davacı lehine tapu tescilinin yapılması gerektiğini; halen davacı şirkete vaad edilen tapu devrinin gerçekleşmediğini ileri sürerek, dava konusu Pendik ilçesi, … Mevkii, … pafta, … hadzem üzerine yapılmakta olan inşaatın … Blok’unun tapularının müvekkili şirket adına tesciline, mümkün değil ise, … Blok ve yanındaki parselde yer alan …, … ve … bloklardan muadil dairelerin davacı şirket adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın öncelikle husumet, tahkim ve görev nedeniyle usulden reddi gerektiğini, davaya bakmakla görevli mahkemenin ticaret mahkemeleri olduğunu, dava konusu yapılan uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözülmesi gerektiğini, davacı şirket genel müdürü …’na ait müvekkili şirket hisseleri anılan şahıs tarafından dava dışı … şirketine devredileceğinden, müvekkili şirket sadece hisseleri devredilen şirket konumunda olup devreden veya devralan olmadığından davanın husumetten reddi gerektiğini, yapılan ihtarnamelerden görüleceği üzere davacı şirketin muhtelif defalarda yapılan uyarılara kayıtsız kaldığını ve sözleşmelerde yazılı olup ihtarnamelerde hatırlatılan yükümlülükleri yerine getirmekten imtina ederek temürrüde düştüğünü, davacının kendi yaptırdığı tespitlerin dahi aleyhine sonuçlandığını, davacının dilekçesinde öne sürdüğü gibi ortaklıktan ayrılması durumunda kendisine 180.000 Euro ve … parsel … bloktan daire verilmesinin sözkonusu dahi olmadığını, kaldı ki 180.000 Euro’luk ödemenin davacı şirkete yapıldığını, davacı şirketin müvekkili şirketin bilinen ve güncel muhasebe kayıtlarına göre yaklaşık olarak 3.500,00 TL kadar müvekkiline borçlu olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur. Birleşen davada davacı vekili, taraf şirketler arasında 30/11/2010 tarihinde davalı şirketin yabancı ortaklı olması nedeniyle İngilizce dilinde bir sözleşme düzenlendiğini ve imzalandığını, söz konusu sözleşmenin tarafları … Ticaret A.Ş. (yeni ünvanı: … Ticaret A.Ş), satıcı …-inşaat şirketi … Dış Ticaret Limited Şirketi, alıcı … olarak düzenlendiğini, … firması davalı firmanın %62,50 ortağı olduğunu, sözleşmenin “Background” başlıklı bölümün (d) bendinden de anlaşılacağı üzere sözleşmenin konusu, satıcının (davacı firma yetkilisi) ortaklıktan ayrılması karşılığında şirketteki hisselerini davalı şirkete satması ve Pendik, İstanbul, Türkiye’deki yapı işlerinin sonuçlandırılması konusunda mutabakata varmak şeklinde olduğunu, sözleşmeye göre davacı şirketin yetkilisi…’nun ortaklıktan ayrılması karşılığında 180.000,00 EURO ve İstanbul Pendik ilçesi … Mahallesi … parsel üzerine yapılan inşaatın … bloğunun davacı şirkete bırakılması konusunda tarafların anlaştığını, ancak, bu işlemlerin tamamlanması ve davacının ortaklıktan ayrılması süreci tamamlanana kadar inşaata devam edildiğini ve davacının 30/11/2010 tarihinden, 21/03/2011 tarihine kadar inşaatı yapmaya devam ettiğini, bu sürece ait alacağın tahsili için işbu davanın ikamesi zorunluluğunun doğduğunu; sözleşme kapsamında, 30/11/2010 [21/03/2011] tarihine kadar olan sürece ait alacaklara ilişkin İstanbul Anadolu 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/132 esasında kayıtlı dosyası ile tapu tescil talepli dava açıldığını; ancak, 30/11/2010 tarihinde inşaatın teslim edildiği; 21/03/2011 tarihine kadar geçen süreçte yapılan imalatlara ilişkin alacağının da sözleşmeye göre gayrimenkul olarak ödenmesi şart olduğundan alacağın tespiti ve … parsel … bloktan daire tescili yapılmasının gerekli bulunduğunu; anılan inşaat halen devam etmekte olduğundan talep edilen kısımın alacak bedelinin belirlenmesi için firmanın o tarihteki proje sorumlusu ve davalı şirket imza yetkilisi … tarafından mail olarak 11/05/2011 tarihinde gönderilmiş bulunan inşaat durum raporu ve yine …’dan mail olarak gelen eksik listesinin işbu davada delil olarak kullanılmasını talep ettiklerini; davalı şirket yetkililerinden aynı zamanda şirket muhasebesini tutmakta olan …’in davacı şirketin, davalı şirketten alacaklı olduğunu gösterir belgeyi bizzat şahsi e-posta adresinden kendisi mail yolu ile davacı şirkete gönderdiğini belirterek, davanın kabulü ile 30/11/2010-21/03/2011 tarihleri arasında inşaata yapılan imalat bedellerinden kaynaklı davacı şirketin alacağının tespiti ile davacı şirketin faizi ile birlikte nakden veya sözleşmeye göre daire tescili ile ödenmesine, Pendik ilçesi … Mevkii … pafta … parsel üzerinde yapılmakta olan inşaatın … bloğunun tapularının davacı şirket adına tesciline, … blok tapularının tescili mümkün değil ise aynı alan içerisinde bulunan … blok ve yanındaki parselde yer alan … ve …, … ve … bloklardan muadil dairelerin davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, birleşen davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece ilk olarak 2014/1205 E – 2018/351 K sayılı 04.04.2018 tarihli kararla, esas ve birleşen davanın her iki yanının da Türkiye Cumhuriyeti Tabiyetinde bulunan şirketler olduğu, aralarındaki 30/11/2010 tarihli sözleşmenin ifa yerinin Türkiye dâhilinde olduğu gözetildiğinde, 805 sayılı Kanunun 1. maddesi uyarınca Türkçe olması zorunlu iken İngilizce düzenlenen sözleşmenin aynı Yasanın (4). maddesi uyarınca geçersiz olduğu, ayrıca, TMK.nun. 706. ve 818. sayılı BK.nun. 213/2. maddesi ile Tapu Kanunun 26. maddesi ve Noterlik Kanununun 60/3.maddelesi birlikte dikkate alındığında, taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin resmi şekilde düzenlenmesi gerektiği, sözleşmede bu geçerlilik şartına da uyulmadığından sözleşmenin bu yönü ile de geçersiz bulunduğu, bu kapsamda, sözleşmedeki tahkim şartı geçerli bulunmadığı gibi taşınmaz mülkiyetinin nakline ilişkin koşullar da geçerli bulunmadığından davacının bu sözleşmeye dayalı olarak davalıdan dava konusu taşınmazların mülkiyetini talep etme hakkının doğmadığı, bu nedenle asıl davanın reddi gerektiği, bilirkişi raporları ve ticari defterlere göre yapılan incelemede; 6.590.575,45 TL davacı alacağının bulunduğu, birleşen dosya davacısı şirketin bu alacağını tahsili için dava açmakta haklı ve hukuki yararının bulunduğu, ancak davalıdan öncelikle sözleşmeye dayalı olarak uhdesindeki taşınmazların tapu kaydının iptali talebinin ise asıl davaya ilişkin yazılan gerekçe doğrultusunda yerinde bulunmadığı gerekçesiyle, esas davanın reddine, birleşen davanın (İstanbul Anadolu 26. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/68 Esas) kabulü ile, 100.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı her iki taraf vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/3004 esas ve 2021/2309 karar sayılı ilamı ile; her ne kadar mahkemece, sözleşmenin tarafı olan şirketlerin Türkiye Cumhuriyeti tabiiyetinde bulunan şirketler olduğundan bahisle her iki davaya konu sözleşmenin yabancı dilde düzenlenmiş olması geçersizlik sebebi olarak kabul edilmiş ise de, dayanak sözleşmenin taraflarından olan dava dışı … kişisinin dosya kapsamına göre yabancı olduğunun anlaşılmasına göre, sözleşmede taraflardan birisinin yabancı olması halinde sözleşmenin yabancı dilde düzenlenmesinde 805 sayılı yasanın 1. Maddesi ve mevzuata göre aykırılık teşkil etmeyeceği, bu nedenle sözleşmenin geçerli olduğu anlaşılmakla davalı tarafın iş bu sözleşmeye atıfla tahkim şartı bulunduğuna ilişkin savunması araştırılıp tahkim konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilerek sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.Kaldırma kararı sonrasında mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde istinafa konu kararla, davalı tarafça cevap dilekçesi ile tahkim ilk itirazının ileri sürülmüş bulunduğu ve taraflar arasında düzenlenen 30/11/2010 tarihli sözleşmenin uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların aynı sözleşmenin 9. maddesi gereğince tahkim yoluyla çözüleceğinin düzenlendiği dikkate alınarak davanın usulden reddi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşme taşınmaz mülkiyetinin devrini de içemekle birlikte, sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmememiş olması itibariyle taşınmazın aynına ilişkin hükümlerinin geçerli bulunmadığı, bu itibarla tahkime elverişlilik hükümleri yönünden bir engelin bulunmadığı gerekçesiyle, esas ve birleşen dava yönünden tahkim itirazının kabulü ile davanın usulden reddine, karar verilmiştir.Davacı-birleşen davacı vekili istinafında, dava ve birleşen dava dilekçesi ile aşamalardaki beyanlarını tekrar etmiş, kararın gerekçesiz verildiğini, bu durumun hukuki dinlenilme hakkının ihlali niteliğinde olduğunu, davaya konu 30/11/2010 tarihli sözleşmede birbirinden farklı iki hususun kararlaştırıldığını, hisse satışı ile inşaatların yapılıp bitirilmesi işi arasında hiç bir bağlantı olmadığını, hisse satışı nedeniyle artık … şirketinin % 100 sahibi Finli şirket olan … firması olduğu için sözleşmede onların talebi ile HELSİNKİ’de İngilizce dilinde yapıldığını, yine … şirketinin baskı ve yönlendirmesi ile sözleşmeden doğacak uyuşmazlıklarda FİNLİ TEK HAKEMİN yetkili olacağının kararlaştırıldığını, fakat Milletler Arası Tahkim Kanununa göre tek hakemin tarafsız bir kişi olması ve taraf milletlerden farklı bir ülke hukukuna ait hakem olması gerektiğini, … şirketinin zaten Finlandiya hukukuna tabi olup seçilen tek hakemin de Finlandiya ülkesinden seçilecek olmasının hem tahkimin kuruluş ilkesine hem de tarafsızlığı ilkesine aykırı bir durum olduğunu, 30.11.2010 tarihli sözleşmedeki diğer konunun …, … ve … nolu parsellere yapılmakta olan inşaatların bitirilmesine ilişkin olduğunu, sözleşmeye göre davacı şirketin inşaat yapımından kaynaklı alacağının öncelikle … bloktan daire verilmesi şeklinde yapılması gerektiğini, daire olarak ödeme yapıldıktan sonra inşaat şirketinin alacaklı olduğu başka tutar kalırsa ve ödemeye yeterli daire kalmazsa kalan tutarın da nakit ödemelerden oluşacağını, böyle bir durumda davacı inşaat şirketinin para alacağına karşılık B bloktan daire almak için tahkime başvurmasının yasaya ve sözleşme ilkelerine aykırı olduğunu, zira taşınmaz mülkiyetinin değişikliğini gerektiren ve taşınmazın aynından kaynaklı davaların kamu düzeninden olması nedeniyle kesin yetki kuralı taşıdığını ve taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğunu, kesin yetkinin geçerli olduğu hallerde tarafların serbest iradeleriyle yetkisiz bir mahkemeyi yetkili hale getiremeyeceklerini, sözleşmeye bu yönde koyacakları madde hükmünün de kesin olarak geçersiz olacağını, dolayısıyla sözleşmedeki “anılan uyuşmazlığa tahkimde bakılacağına” dair şartın kesin olarak hükümsüz, bu yönde verilen mahkeme kararının da açıkça hatalı olduğunu, tek hakem kararıyla taşınmazın aynını ilgilendiren bir konuda karar verilmesinin hukuken mümkün olmadığını, böyle bir sözleşme hükmünün de kesin olarak geçersiz olduğunu, zaten bu sözleşmeden kaynaklı oluşan alacağa karşılık … tarafından davacı … İnşaat’a tamamı bitmiş olan 467 parseldeki bloktan 8 adet daire verildiğini ve tapuda devirlerinin yapıldığını, sözleşmenin EK- 3 maddesinde de 8 adet taşınmaz karşılığı … Yapıya – 518.890,00 EURO borç kaydedildiğini, İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1205 esas sayılı dosyasında B bloktaki 9 adet taşınmaz üzerine ihtiyati tedbir kararı konulduğunu, yani tahkim kaydına dayanan davalı … Yapı’nın, inşaat yapımından kaynaklı hak edilen alacağa karşılık 8 adet taşınmazın devrini … İnşaat’a yaparak borçlu olduğunu, tahkim şartının geçersiz olduğunu kendisinin de kabul ettiğini, davalı tarafın kendi edimlerini yerine getirmediğini, )HMK’nın 408. Maddesindeki “Taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklardan veya iki tarafın iradelerine tabi olmayan işlerden kaynaklanan uyuşmazlıklar Tahkime tabi değildir.” düzenlemesi, 12. Maddesindeki “Taşınmaz üzerindeki ayni hakka ilişkin veya ayni hak değişikliğine yol açabilecek davalar ile taşınmazın zilyetliğine yahut ala koyma hakkına ilişkin davalarda taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.” düzenlemesi ve 4686 sayılı Kanun’un 1/4 maddesindeki “Bu Kanun, Türkiyede bulunan taşınmaz mallar üzerindeki ayni haklara ilişkin uyuşmazlıklar ile iki tarafın iradelerine tabi olmayan uyuşmazlıklarda uygulanmaz.” düzenlemesi karşısında, ayni hak değişikliğine yol açabilecek davalarda HMK 12. Maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinin kesin yetkili olduğunu, kesin yetki kamu düzenini ilgilendirdiğinden ve aynı sebeple tarafların iradesine bağlı olmadığından tahkime elverişli olmadığını, mülkiyetin naklini gerektiren sözleşmelerin resmi şekilde yapılması gerektiği kuralının tahkim itirazı hakkında verilecek kararın sonucuna hiçbir etkisi olmadığını, HMK’nın 114/1-2, 116/1 ve 117/3 maddeleri gereğince mahkemenin tahkim itirazını inceleyip bir karar vermeden davanın esasını inceleyemeyeceğini, sözleşmedeki edimin bir bölümünün tahkime elverişli olmamasının diğer para bölümünü de tahkime elverişli olmaktan çıkaracağını, sözleşmede yazılı şirket hissesinin davacının yetkili temsilcisi tarafından devir edildiğini ve davacı şirketin edimi olan inşaatı da yaptığını, taşınmaz mülkiyetinin geçirilmesine yönelik sözleşmelerin kural olarak resmi şekilde düzenlenmesi gerekse de; ifa edilmiş ya da önemli ölçüde gerçekleşmiş inşaat için artık şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin TMK 2. maddesine aykırı olduğunu, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin de çoğunlukla aynı ilkeyi benimsediğini, davalının da bu sözleşmeye dayalı inşaatların yapımından kaynaklı SGK prim alacağının tahsili için Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/459 esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açtığını, bu davadan olumlu karar aldığını ve kararın kesinleştiğini, yine davalının Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1178 E. Sayılı dava dosyasında da aynı sözleşmeye dayalı SGK prim alacağı için dava açtığını, davalı şirket, kendilerinin açtığı İst. And.6 ATM’nin 2014/1205 E sayılı dosyasında tahkim itirazında bulunduğu için bu davada haklı olarak taraflarından tahkim itirazında bulunulduğunu ve Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1178 E. Sayılı dosyasının tahkim itirazı nedeniyle reddedildiğini, bu kararın da temyiz edilerek Yargıtayca onandığını, bu kararın Ankara 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/459 esas sayılı dosyasıyla çelişmekte olduğunu, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 2010/4423 – 2010/4960 E-K sayılı emsal ilamında, benzer durumda davacı tarafından açılan davada “tahkim itirazında” bulunan davalıların, kendi davalarında sözleşmedeki tahkim koşulunu dikkate almadan genel mahkemede davalar açmış olmalarını TMK’nın 2. maddesi gereğince hakkın açıkça kötüye kullanılması kapsamında görerek, tarafların sözleşmede kararlaştırılan tahkim şartının uygulanması olanağını ortadan kaldırdıklarını kabul ettiğini, aynı nedenlerle davalının tahkim itirazında hukuki yararı olmadığını, kaldı ki 30.11.2010 tarihli son sözleşmenin 2.4 maddesinde “Hedef şirket ve Satıcı apartman bloklarının yukarıdaki madde 2.2 ye göre devrini gerçekleştirmek için Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre gerekli olan formda kesin bir sözleşme yapacaklardır.” düzenlemesinin mevcut olduğunu, davalı şirketin hem imzaladığı sözleşme ile kabul ettiği resmi şekil şartına ilişkin düzenlemeye aykırı davranarak hem de baştan beri bildiği bir duruma ses çıkarmayarak ve sözleşmenin bu şekilde tanzim edilmesini sağlayarak açıkça kötü niyetli hareket ettiğini, davalı şirketin bu davranışının korunmaması gerektiğini, sonuç olarak hem asıl hem de birleşen dava ayni hakka dayandığından ve ayni hak değişikliğine yol açabilecek davalar niteliğinde olduğundan tahkime elverişli olmadıklarını belirterek, davaların tahkime elverişli olmaması ve davalının tahkim itirazında bulunmasının sözleşme yapıldıktan sonra değişen koşullar nedeniyle iyi niyetli olmadığı gibi hukuki yararının bulunmaması nedenleriyle tahkim itirazının reddine karar verilmesini, her iki davanın da esasının incelenerek istinaf dilekçelerinde belirttikleri hususlar da bilirkişi incelemesi yaptırılarak asıl ve birleşen davadaki taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı B.K.’nın 355 vd maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Asıl dava, taraflar arasında düzenlenen eser ve davacı şirket yetkilisinin şirket ortaklığından ayrılmasına dair 30.11.2010 tarihli sözleşemeden kaynaklanan tapu iptal ve tescil; birleşen dava ise, aynı sözleşme ilişkisi kapsamında davacı şirketin 30/11/2010-21/03/2011 tarihine kadarki süreçte yapmış olduğu imalatlar karşılığının tespiti ve davacıya ödenmesine karar verilmesi ile dava konusu taşınmazların, tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tescili istemine ilişkin olup, Mahkemece, asıl ve birleşen davaların tahkim ilk itirazı yerinde görülerek reddine dair verilen karara karşı davacı-birleşen davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunmuş bulunulmuştur. Davacı ile davalı şirket arasında yer alan sözleşme ilişkisi 2007 yılında başlamış olup, aynı konuda 5 ayrı sözleşme akdedilmiştir. Sözleşmelerin konusu …, … ve … nolu parsellerdeki inşaatların yapılıp bitirilmesi işine ilişkindir. Sözleşmelerin tarihi sırasıyla 04.01.2007, 02.01.2009, 04.01.2010, 03.08.2010 ve 30.11.2010 tarihleridir. Bu sözleşmelerde, davacı şirket davalı şirkete ait olan …, … ve … parsel sayılı taşınmazlarda bloklar inşa etmeyi, davalı şirket ise bunun karşılığında bedel ödemeyi üstlenmiştir. İlk dört sözleşmede, yaptığı inşaat işleri karşılığında davacı … İnşaat lehine bir taşınmaz devri öngörülmemiş, sadece inşaat işleri karşılığında bir bedel ödenmesi, uyuşmazlık halinde öncelikle iyiniyet kurallarının esas alınacağı ve hukuki sorunlarda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olacağı kararlaştırılmıştır.Taraflar arasında imzalanan 30.11.2010 tarihli son sözleşme ise İngilizce dilinde tanzim edilmiş olup, bu sözleşmenin konusu, davacı şirketin yetkilisi …’nun eski ünvanı … olan davalı şirketteki hisselerini davalı şirketin diğer ortağı olan yabancı uyruklu … firmasına satarak ortaklıktan ayrılması ve İstanbul Pendik … Mahallesi …, … ve … nolu parseller üzerinde davalı … tarafından yaptırılan inşaatların davacı şirketçe yaptırılıp bitirilerek bu iş karşılığında hak edilen toplam ödemelerin nakit ödemeler ile Ek 3’te belirtilen apartman bloklarının davacı şirkete temlikinden ibarettir.Mahkemece, asıl ve birleşen davaların tahkim ilk itirazı yerinde görülerek reddine dair verilen karara karşı davacı-birleşen davacı vekilince yapılan istinaf itirazları değerlendirildiğinde; davaya konu 30/11/2010 tarihli sözleşmenin 9. Maddesinde, bu sözleşmenin uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözüleceğinin ve bu konuda Fin’li tek hakemin yetkili olacağının açık bir şekilde düzenlendiği, taraflar arasındaki sözleşmenin ve tahkim şartının, sözleşmenin taraflarından olan … firmasının Fin’li olması nedeniyle 805 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde geçerli olduğunun İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin 2021/3004 esas ve 2021/2309 karar sayılı ilamı ile belirlenmiş olduğu, taraflar arasındaki sözleşme taşınmaz mülkiyetinin devrini de içemekle birlikte, sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmememiş olması itibariyle taşınmazın aynına ilişkin hükümlerinin geçerli bulunmadığı, bu nedenle asıl davanın da tahkime elverişli olduğuna dair ilk derece mahkemesi değerlendirmesinin yerinde olduğu, davalının Bakırköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1178 E. Sayılı dava dosyasında aynı sözleşmeye dayalı SGK prim alacağı için açmış olduğu davada, davalı şirket (dosyamız davacısı) vekilince bulunulan tahkim ilk itirazı yerinde görülerek davanın reddedildiği ve bu kararın Yargıtay onamasıyla kesinleştiği hususları göz önünde bulundurulduğunda, ilk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçeyle tahkim ilk itirazı doğrultusunda asıl ve birleşen davaların usulden reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı deliller ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2022 tarih ve 2022/39 Esas, 2022/370 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin asıl ve birleşen davalarda verilen kararlara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Asıl dava yönünden alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Birleşen dava yönünden istinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 03/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.