Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2023/1525
KARAR NO: 2023/1228
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2022
NUMARASI: 2021/711 Esas, 2022/887 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 12/12/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalılardan … San. ve Tic. Ltd. Şti ile müvekkili şirket arasında 16/06/2010 tarihli “… Tic. ve San. Ltd. Şti’nin Türkmenistan Akşabat’ta … Pazarı inşaat işinin kapsamında bulunan alüminyum doğrama ve aksesuarlarının imalat ve işçilik işlerinin yapılması..” konulu sözleşme imzalandığını, ilgili sözleşme uyarınca müvekkili şirket tarafından davalılardan …’nin elde edeceği hak edişlerin bir kısmına karşılık olarak 30/09/2012 tarihli … Bostancı Şubesine ait … numaralı ve 150.000-USD bedelli çek verildiğini, daha sonra müvekkili şirket ile … şirketi arasında 05/10/2012 tarihli protokolün imzalandığını ve bu çek yerine 15/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesi’ne ait … numaralı 70.000-USD bedelli ve 20/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesine ait … numaralı 100.000-USD bedelli çeklerin verilmesinin kararlaştırıldığını, protokolün 3. Maddesinde 30/09/2012 tarihli 150.000-USD bedelli çekin hiçbir şekilde hukuki işleme konu edilmeyeceğinin belirtildiğini, davalı …’nin buna rağmen söz konusu çeki müvekkili şirkete teslim etmediğini ve bankaya ibraz ettiğini, çekin karşılıksız olduğunu öğrendikten sonra da müvekkili şirketi zor durumda bırakmak için diğer davalıya ciro ettiğini, davalıların birlikte hareket ettiğini belirterek, 30/09/2012 tarihli ve 150.000-USD bedelli çek ile ilgili müvekkili şirketin borcunun olmadığının tespitine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı … San. ve Tic. Ltd Şti. vekili, müvekkilinin sözleşme kapsamında üzerine düşen yükümlülüklerini zamanında ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini, bu çekin müvekkili tarafından taraflar arasındaki ilişkide 3. Kişi olan … San. ve Dış Tic. A.Ş.’ye verildiğini, ticari defterler incelendiğinde görüleceği üzere müvekkili şirketin 3 çek bedeli düşüldükten sonra dahi davacı şirketten 1.158.107,08-TL alacaklı olduğunu, davacı tarafından sunulan protokol üzerindeki imzanın müvekkili şirket yetkilisine ait olmadığını, bu protokol üzerindeki davacı taraf imzasının da o tarihte yetkili olan …’e ait olmadığını, davacı tarafından tek taraflı olarak elle doldurulan kısımların taraflarınca kabul edilmediğini, protokol tarihinden önce taraflar arasındaki ticari ilişki nedeni ile cari hesaba istinaden verilen 170.000,00-USD toplamlı 2 çekin 30/09/2012 tarih ve … numaralı 150.000,00-USD bedelli çeke istinaden alınmadığını belirterek, davanın reddi talep etmiştir. Davalı … vekili, müvekkilinin salahiyetli hamil ve alacaklı olup kendinden önceki cirantalar veya keşideci ile ciranta arasındaki ilişkiyi ilgilendirmediğini, temel ilişkideki bozuklukların çeki etkilemediğini, davacının iddia ettiği protokolün çekin bankaya ibrazından sonraki tarihte düzenlendiğini, protokolde davaya konu çeke dair bir belge olmadığını, müvekkilinin alacağını tahsil etmek için davacı ve diğer davalı hakkında dava açılmadan önce icra takibi başlattığını belirterek, davanın reddini, mahkeme tarafından verilen ihtiyati tedbir kararı sebebiyle müvekkilinin alacağının tahsili geciktirildiğinden davacının yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece ilk olarak 2014/426 Esas – 2021/190 Karar sayılı kararla, bilirkişi raporunda, davacı ve davalı şirket ticari defterlerinde uyuşmazlık konusu çeke ait bir kaydın olmadığının belirtildiği, davacı ve davalı şirket arasında uyuşmazlık konusu edilen çekin yapılandırılıp yerine yeni çeklerin davalı tarafa verildiğine ilişkin 05.10.2012 tarihli protokol bulunduğu, protokol altındaki imzayı inkar eden davalı tarafın imza örneğinin alınmasına yönelik ara karar gereklerini iki kez yerine getirmediği, bu haliyle davalı tarafın ilgili protokol altındaki imzanın inkarından vazgeçmiş sayıldığı, bu protokolde de dava konusu edilen çekin yapılandırıldığı, sonuç olarak dava konusu edilen çekin, lehdar olan davalı şirket ve ciro edilen diğer davalı yönünden bedelsiz kaldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile davacının; … Bankası Bostancı Şubesine ait 30.09.2012 keşide tarihli, keşide yeri İstanbul olan, … çek seri nolu, 150.000,00-USD bedelli çekten dolayı, davalılara borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar … Tic. Ltd Şti. ve … vekillerince ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi’nin 2021/1782 E – 2021/1933 K sayılı kararı ile; “HMK’nın 211. Maddesindeki düzenleme göz önünde bulundurulduğunda, hem imzaya hem de el yazısı ile eklenen yazılara itiraz edildiğinden, mahkemece, davalı şirketin protokol tarihindeki yetkilisine, “isticvap duruşmasına gelmezse protokol üzerindeki imzayı ve el yazılı kısımları kabul etmiş sayılacağına” dair kaydı da içeren usulüne uygun oluşturulacak isticvap davetiyesi çıkarılması, yeterince imza ve yazı örnekleri toplanarak huzurda alınan imzalar ve yazı örnekleriyle birlikte imza incelemesine gönderilerek 05/10/2012 tarihli protokoldeki davalı şirket adına atılan imzanın ve el yazılı eklemelerin o dönemdeki şirket yetkilisine ait olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, ayrıca imzanın davalı şirkete ait olması, el yazılı kısımların davalı şirkete ait olmaması durumunda el yazısı ile eklenen kısımların geçerli kabul edilip edilmeyeceği değerlendirilip, uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmek gerekirken, sadece davalı şirket vekiline yönelik kurulan yukarıda belirtilen ara kararlara dayalı olarak, davalı şirketin imza inkarından vazgeçmiş sayılması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca, gerekçeli kararda sadece protokolün geçerli kabul edilmesinden hareketle davanın kabulüne gidildiği belirtilmiş olup, davaya konu çeki beyaz ciroyla devralan ve bankaya ibraz eden davalı … bakımından davanın hangi sebeple kabul edildiğinde dair bir gerekçeye yer verilmemiştir. Dava, davalı … bakımından, çekleri ciro yoluyla devralan yetkili hamile karşı menfi tespit davası niteliğinde olup, bu tip menfi tespit davalarında, iş sahibi akdî ilişki sebebiyle yükleniciye verdiği çekin işin yapılmaması ya da eksik veya ayıplı yapılması veya olayımızda olduğu gibi sonradan yapılan protokol sebebiyle bedelsiz kaldığını yasal delillerle (6100 sayılı HMK’nın 201. maddeleri) kanıtlamakla ve yetkili hamil olduğu kabul edilen davalı …’nun bedelsiz kalan çeki bile bile kendisinin zararına hareket ederek edindiğini ispat etmek zorundadır (6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 599. maddesi). Yerleşik Yargıtay İçtihat ve uygulamaları ile doktrinde hamilin senedi kötü niyetle iktisap ettiğinin her türlü delille, bu arada tanık beyanı ile de ispat edilebileceği kabul edilmektedir. Mahkemece, bu hususlar göz önünde bulundurularak usulüne uygun bir gerekçe yazılmadan ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi de yerinde olmamıştır.” gerekçesiyle kararın kaldırılmasına karar verilmiştir. Kaldırma kararı sonrasında; Adli Tıp’tan alınan 15.08.2022 tarihli raporda; 05.10.2012 tarihli protokoldeki el yazısı ve imzanın davalı şirket yetkilisi …’a ait olmadığı belirtilmiştir. Mahkemece yeniden yapılan yargılama neticesinde istinafa konu kararla, Adli Tıp raporu doğrultusunda, 05.10.2012 protokoldeki imza ve yazıların davalı Şirket yetkilisine ait olmadığı, davacının, davalı şirket yönünden, davaya konu çekin bedelsizliğine ilişkin iddiasını ispat edemediği, davalı … yönünden ise çek üzerindeki ciro silsilesinin şeklen tam olup, davalının yetkili hamil olduğu gerekçesiyle, davanın ve davalı …’ın şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Davalı … vekili istinafında, müvekkilinin alacağını tahsil etmesi dava ile geciktirildiğinden ve bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığı / uğrayacağı sabit olduğundan davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, davacı tarafın istinaf dilekçesinde imza incelemesine konu hususları belirttiğini, müvekkili hakkında bir istinaf itirazı olmadığını, davanın reddinin müvekkili bakımından kesinleşmiş olduğunu belirterek, kararın 2 numaralı bölümünde yer alan “davalı …’nun kötü niyet tazminatı talebinin reddine” ilişkin kısmının kaldırılarak davacı aleyhine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinafında, davanın reddine dair verilen kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olan 15.08.2022 tarihli ATK raporuna dayalı olarak verildiğini, rapora karşı sundukları itirazların değerlendirilmediğini, protokolün imzalandığı tarihte protokolde imzası bulunan …’ın şirket yetkilisi olmadığından bahisle protokolün geçersiz olduğu iddia olunmuşsa da, davaya konu çek, protokole konu 2 adet çek ile taraflar arasındaki sözleşme ve protokoldeki imzaların aynı olduğunu, şirket yetkilisi olmayan birinin protokoldeki imzayı reddedip, protokole konu olan çeki cirolayıp 3.kişiye vermezi ve 3.kişiye olan borcunu sonra erdirmesinin açıkça kötü niyet göstergesi olduğunu, …’ın, …’dan önceki şirket yetkilisi olduğunu ve bu kişilerin iş birliği yaparak müvekkili kandırdıklarını, …’ın kendisini şirket yetkilisi olarak tanıtarak çekleri, sözleşmeyi ve protokolü imzaladığını, ana sözleşme uyarınca davalı firmaya pek çok ödeme yapıldığını, çekteki imzalar inkar edilirken bu yüksek meblağlı ödemelerin iade edilmemiş olmasının çelişki olduğunu, Adli Tıp Kurumu’ndan davaya konu çek, protokole konu 2 adet çek, sözleşme ve protokoldeki imzaların aynı kişiye ait olup olmadığının tespiti için rapor alınması gerektiğini, )03.06.2015 tarihli bilirkişi raporunun da itirazlarını destekler nitelikte olduğunu, bu raporda; çekteki ve protokoldeki imzaların aynı elin mahsulü olması halinde, davalı şirket tarafından çek ve cirosu kabul edildiğinden protokolü de zımnen kabul ettiği sonucuna varılabileceğinin belirtildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını ve dosyanın yeniden inceleme yapılmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalılar ise yüklenici ve ondan iş bedeline ilişkin çeki ciroyla devralan kişidir. Dava, davacı ve davalı şirketler arasında yapılan eser sözleşmesi kapsamında davacı iş sahibi tarafından davalı yüklenici şirkete verilen 30.09.2012 keşide tarihli, 150.000,00-USD bedelli çekin, daha sonra davalı şirketle yapılan 05/10/2912 tarihli protokol gereğince bedelsiz kaldığı ve iade edilmesi gerektiği, ancak iade edilmeyerek diğer davalıya ciro edildiği, davalıların birlikte hareket ettikleri iddiasıyla, bu çek bakımından davacının borçlu olmadığının tespiti talebine ilişkindir. Davalı yüklenici şirket tarafından, söz konusu protokol üzerindeki imzanın kendi yetkilisine ait olmadığı, ayrıca protokol üzerine el yazısı ile doldurulan kısımları da kabul etmedikleri, bu protokolde belirtilen 170.000,00-USD toplamlı 2 adet çekin davaya konu çeke istinaden verilmediği, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeni ile cari hesaba istinaden verildiği belirtilerek, davanın reddi talep edilmiştir. Diğer davalı … ise, kendisinin çeki ciroyla devralması nedeniyle davacı ve diğer davalı arasındaki temel ilişkinin kendisini ilgilendirmediğini, temel ilişkideki bozuklukların çeki etkilemediğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Dosyaya sunulan belgelere göre, davaya konu keşidecisi davacı, lehdarı davalı … Sistemleri Ltd. Şti. olan, … Bostancı Şubesine ait … numaralı, 30.09.2012 keşide tarihli, 150.000,00-USD bedelli çek tanzim edilerek davalı … Ltd. Şti.’ne verilmiş, sonrasında beyaz ciro ile diğer davalı …’na devredilmiş, bu kişi tarafından 02.10.2012 tarihinde bankaya ibraz edilen çekin karşılıksız çıktığına dair kaşe çekin arkasına yazılmış, sonrasında da davalı … tarafından bu çeke dayalı olarak davacı ve diğer davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatılmıştır. Davacı tarafça sunulan, davacı ve davalı şirket arasında tanzim edilen 05.10.2012 tarihli protokolde de ise, bu çeke dayalı borcun yapılandırılmasına ilişkin düzenlemeye gidilmiş, bu çek yerine 15/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesi’ne ait … numaralı 70.000,00-USD bedelli ve 20/02/2013 tarihli … Bostancı Şubesine ait … numaralı 100.000,00-USD bedelli çeklerin verildiği, davaya konu çekin hiçbir şekilde hukuki işleme konu edilmeyeceği belirtilmiş olmakla birlikte, davalı yüklenici şirket tarafından bu protokoldeki imzaya ve el yazısı ile eklenen kısımlara itiraz edilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, istinaf kaldırma kararı sonrasında mahkemece kaldırma kararına uygun şekilde yapılan imza ve yazı araştırmaları sonrasında alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi’nin 15/08/2022 tarihli grafoloji raporunda; davaya konu çeke ilişkin borcu sona erdirdiği iddia edilen 05/10/2012 tarihli protokoldeki imza ve el yazılarının davalı yüklenici şirket yetkilisi … eli ürünü olmadığının tespit edildiği, buna göre, davacının, davalı şirket yönünden davaya konu çekin bedelsizliğine ilişkin iddiasını ispat edemediği, davalı … yönünden ise çek üzerindeki ciro silsilesinin şeklen tam olup, davalının yetkili hamil olduğu anlaşılmakla, mahkemece bu gerekçeler doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunduğu, yine dosya kapsamına göre davaya konu çeke dayalı olarak başlatılan icra takibinin veya bu takip kapsamında icra veznesine yatırılacak paraların alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına dair ihtiyati tedbir kararlarının infaz edildiklerine, bunlara ilişkin teminatların yatırıldığına dair bir kayıt bulunmadığı görüldüğünden davalı …’nun İİK’nın 72/4. Maddesi kapsamındaki kötüniyet tazminat talebinin şartlarının da mevcut olmadığı, mahkemece bu talebin de reddine karar verilmiş olmasının yerinde olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/11/2022 tarih ve 2021/711 Esas, 2022/887 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekili ile davalı … vekilinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davalı …’ndan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Alınması gereken 269,85 TL maktu istinaf karar harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 179,90 TL harcın davacıdan mahsubu ile bakiye 89,95 TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Davalı ve davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde BIRAKILMASINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 12/12/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.