Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/97 E. 2023/88 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/97
KARAR NO: 2023/88
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2019
NUMARASI: 2016/886 Esas, 2019/557 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 31/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirketin yapacağı projeler için eylül 2014 tarihiden itibaren müvekkili şirketten gayrimenkul geliştirme sürecinde yardım almaya başladığını, bu bağlamda; a-… arsası, b-… Sitesi, c-… d-…, e-…, …, Göztepe arsaları gibi arsalara fizible olup olmadığını etüd edebilmek için emsal hesapların hazırlanması işlerini müvekkili şirket yerine getirdiğini, Eylül 2014 tarihinden Ocak 2015 tarihine kadar yapılan gayrimenkul geliştirme süreçleri için müvekkili tarafından aylık 12.500,00 TL talep edildiğini, davalı şirketçe 31.10.2014 tarihinde 10.000,00 TL, 09.01.2015 tarihinde 10,000,00 TL olmak üzere iki kez ödeme yapıldığını, kalan bedelin yapılacak olan projeler sırasında ödeneceğini, taraflar arasında en son 10.02.2015 tarihli “İstanbul ili, Kartal ilçesi, … Mahallesi … yolu sınırları içinde bulunan … pafta, … ada, … parselde bulunan 7.336 m2 arsa üzerinde MİMAR (3D Atölye) tarafından işbu sözleşme şartları çerçevesinde konut + ticaret yerleşmesi, sosyal tesisler ve çevre düzeni ve tüm mimari proje ve hizmetlerinin yapılması” konulu, 550.000,00 TL + KDV bedelli sözleşme imzalandığını, ödeme aşamalarının 5. Madde belirtildiğini, bu sözleşme kapsamında müvekkiline 11.02.2015 tarihinde 82.500,00 TL ödendiğini, bu sözleşmenin davalı tarafından Beyoğlu … Noterliği’nin 04 Mayıs 2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile “iş program ve sürelerine uyulmadığı” gerekçesiyle haksız olarak feshedildiğini, dava konusu uyuşmazlığın bir kısmının bu sözleşmeden bir kısmının da bu sözleşme öncesindeki ticari ilişkiden kaynaklandığını, davalı tarafından yapmış olduğu ödemelerin iadesi için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkili aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını ve ödeme emrinin TK 35. maddesine göre tebliğ edilerek müvekkili şirketin haberi olmaksızın takibin kesinleştirildiğini, 10.02.2015 tarihli sözleşme içeriğinde etapların ve toplam işin bitirilmesi konusunda kesin sürelerden bahsedilmemesi nedeniyle müvekkilin temerrüde düşürülmesi söz konusu olmadığından, temerrüt nedeniyle sözleşmenin feshinin tamaman hukuka aykırı olduğunu, ayrıca müvekkil şirketin sözleşmede taahhüt edilen iş program ve sürelerine titizlikle riayet ettiğini, sözleşmede avan projenin tamamlanması ve teslimi için öngörülen 60 günlük sürenin avan projenin alt yapısı olan eskizlerin işveren tarafından onaylanması akabinde başlayamasının işin gereği olduğunu, davalı yetkilileri eskiz raporlarını 29 Nisan 2015 tarihinde onaylamış olmaları nedeniyle 60 günlük sürenin bu onay tarihinden itibaren başlayacağını, müvekkilinin Ekim, Kasım, Aralık 2014 ile Ocak 2015 tarihlerinde davalı şirkete vermis olduğu Gayrimenkul Geliştirme hizmeti için aylık 12.500,00 TL olmak üzere (12.500,00 X 4 =) 50.000,00 TL’ye ve 10.02.2015 tarihli sözleşme uyarınca da fesih tarihine kadar işlerin % 20’sini yapmış olduğundan (550.000,00 X %20=) 110.000,00 TL’ ye hak kazandığını, yapılan ödemeler düşüldüğünde Gayrimenkul geliştirme için bakiye 30.000,00 TL, 10.02.2015 tarihli özleşme için de bakiye 27.500,00 TL ve sözleşmenin haksız feshinden dolayı doğan masraf olan 5.214,00 TL alacağı daha bulunduğunu belirterek, müvekkilinin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından davalıya borcu bulunmadığının tespitine, davalı aleyhine % 20’den aşağı olmamak üzere % 100 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, müvekkilinin Gayrimenkul Geliştirme Süreci danışmanlık ücreti olarak 30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte tahsiline, müvekkilinin 10.02.2015 tarihli sözleşme uyarınca yapmış olduğu çalışmalar nedeniyle hak etmiş olduğu ücretin ve işbu sözleşmenin haksız feshi nedeniyle doğmuş olan tüm zararların HMK 107. Madde uyarınca bilirkişi marifetiyle tespiti sonrasında artırılmak üzere şimdilik 30.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, müvekkili şirketin yeni bir inşaat projesi başlatmak için arsa bulma çalışmaları yaptığı zamanda davacı şirket ile görüşmeye başladığını, uygun arsanın bulunması halinde mimari projeler için birlikte çalışılma konusunda anlaşmaya varıldığını, akabinde de muhtemel arsaların uygun olup olmadığı konusunda fikir vermek amaçlı ve her mimarlık ofisinin herhangi bir ücret almadan iyi niyet ilişkileri içerisinde yaptığı eskizler ve emsal etüd çalışmalarının davacı tarafından bu şekilde hazırladığını, bunların bir mimari proje olmadığını, inceleme yaptırılması halinde bu durumun net bir şekilde ortaya çıkacağını, 29.01.2015 tarihinde, aylarca görüşmeleri devam eden ve davacı tarafın da sözleşmesine konu olan Yakacık’da bulunan arsanın müvekkili şirket tarafından satın alındığını ve davacı taraf ile 10.02.2015 tarihinde yapılacak inşaatın mimarlık projelerinin hazırlanması için sözleşme imzalandığını, davacı tarafa bu sözleşmenin imzalanmasından önce avans olarak 31.10.2014 tarihinde 10.000,00-TL ve 09.01.2015 tarihinde 10.000,00-TL olmak üzere 20.000,00-TL’lik ödeme yapıldığını, ayrıca 10.02.2015 tarihli sözleşmenin imzasından hemen sonra da avans niteliğinde 11.02.2015 tarihinde 82.500,00-TL’lik ödeme yapıldığını, sözleşmede açık olarak … Proje hazırlanması için 60 günlük bir süre bizzat davacı şirket tarafından belirlenmişken, bu sürenin 20 gün aşılmasına ve halihazırda hukuken de kabul edilebilir şartlara uygun bir … Proje hazırlanıp, teslim edilmemesi ve daha uzun bir süre içerisinde hazırlanamayacağının anlaşılması üzerine de, karşılıklı görüşmede bu şartlarda çalışılmasının mümkün olmadığının davacı tarafa bildirildiğini ve milyonlarca dolarlık bir projede gecikilen her günün büyük zararlara yol açmasından dolayı, “iş program ve sürelerine uyulmaması sebebiyle”, Beyoğlu … Noterliği’nce keşide edilen 04.05.2015 tarihli … Yevmiye numaralı ihtarname ile sözleşmenin feshedildiğini ve davaya konu icra takibiyle de davacıya ödenen avans bedellerinin iadesinin istenildiğini, davacı tarafın aylık 12.500,00-TL bedelle danışmanlık anlaşması yapıldığı iddiasının doğru olmadığını, davacının, sözleşmeyi feshettikleri ve ödedikleri bedelleri geri istedikleri zamana kadar bu konuda bir talepte bulunmayıp, fesihten sonra yazmış olduğu elektronik postada böyle bir talep ve iddiada bulunmasının, haksız olarak aldığı bedelleri iade etmemek için düşünülen bir yol olduğunu, 10.02.2015 tarihli sözleşme dışında, davacı tarafla ne sözlü ne de yazılı herhangi bir anlaşma yapılmadığını, davacı tarafın, sözleşme imzası anında proje bedelinin yüzde 15’i tutarındaki avans ödemesini, hak kazanılan bir etap olarak göstermeye çalıştığını, adı ne yazılırsa yazılsın, daha işin başında herhangi bir çalışma yapmadan, bir proje teslim edilmeden ödenen bir bedelin avans niteliğinde verilen bir ön ödeme olduğunda hiçbir şüphe olmadığını, bu bedelin eser henüz ortada bile yokken, gerçekleşen bir emek karşılığı verildiğinin iddia edilemeyeceğini, ikinci yüzde 15 tutarındaki ödemenin, avan projenin teslimi şartına bağlandığını, davacı tarafından bu edimin yerine getirilmediğini, sadece birkaç görsel ve emsal etüd çalışması yapmanın böyle bir ücrete hak kazandıramayacağını, sözleşme müvekkili tarafından TBK 475. Madde kapsamında haklı olarak feshedilmiş olunduğundan TBK 125. Maddeye göre davacıya ödemiş olduğu bedelleri geri almaya hak kazandığını beyan ederek, müvekkili aleyhe açılan davaların reddini ve davacı yanın her bir dava yönünden ayrı ayrı olmak üzere icra inkar ve kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalının dava konusu sözleşmeyi feshinin davacının temerrüte düşürülmemesi nedeni ile haksız fesih niteliğinde olduğu, davacının sözleşmenin kurulmasından önce almış olduğu 20.000,00 TL’nin avans niteliğinde olduğu, sözleşmede 82.500,00 TL’nin işin bedelinin bir kısmı olarak belirlenmiş ve ifa zamanı olan sözleşmenin imza tarihinde davacıya ödenmiş olmasına rağmen, her iki taraf ticari defterlerinde 20.000,00 TL + 82.500,00 TL’nin avans olarak kayıtlı olduğu ve karşılıklı avans hesaplarının 102.500,00 TL üzerinde mutabık oldukları, davacının avans proje etabına ilişkin yapmış olduğu çalışmalara istinaden 48.125,00 TL’ye hak kazandığı, 82.500,00 TL’nin avans niteliğinde olduğu kanaatine varılarak proje etabı çalışması sebebiyle 48.125,00 TL hak kazanılan miktarın 85.200,00 TL + 20.000,00 TL = 102.500,00 TL içerisinde karşılandığı değerlendirilerek davacının davalıdan herhangi alacağının olmadığı, davacının uğramış olduğu zararları ispat edemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, dava dilekçesindeki anlatımlarını tekrar etmiş, mahkemece dava konusunun menfi tespit olarak değil de sadece bir alacak davasıymış gibi değerlendirerek davanın reddine karar verildiğini, oysaki davalarının asıl konusunun 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlen menfi tespit davası olduğunu, yerel mahkemece müvekkil şirketin, davalıya karşı herhangi bir borcu olup olmadığının tespitinin yapılması gerektiğini, bu sebeple, davanın reddi kararı, menfi tespit davasına ilişkin olması gerekirken, alacak davasına yönelik bir karar olduğundan, esasına girilmeden öncelikle usuli sebeplerden ötürü kaldırılması gerektiğini, davalı tarafından 31.10.2014 ve 09.01.2015 tarihlerinde müvekkil şirkete ödenen toplam 20.000,00 TL’nin, sözleşme kurulmadan aylar önce ödenmiş olmasına rağmen sözleşme kapsamında ve avans olarak değerlendirilmesinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, 10.02.2015 tarihli sözleşmenin 5. maddesinin a bendinde, sözleşme imza tarihinde müvekkil şirkete %15 tutarında ücret ödeneceğinin kararlaştırıldığını, hem sözleşmenin imza tarihinde ödenecek olan %15’lik tutarın 20.000,00 TL’ye tekabül etmemesi, hem de söz konusu miktarların ödenme tarihinin sözleşme tarihinden aylar önce olmasının, söz konusu miktarların sözleşme ile hiçbir ilgisi bulunmadığının somut kanıtı olduğunu, davalı tarafından yapılan 82.500,00 TL tutarındaki ücret ödemesinin avans olarak nitelendirilmesinin taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine aykırılık teşkil etmekte olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiğini, yerel mahkeme tarafından hükmedilen kararda; davalının dava konusu sözleşmeyi feshinin davacının temerrüde düşürülmemesi nedeniyle haksız fesih niteliğinde olduğunun belirtilmesi ile yetinildiğini ancak buna ilişkin herhangi bir hüküm kurulmadığını, davalı tarafından çekilen ihtarname içeriğine göre, sözleşmeden dönülmek değil, sözleşmenin ileriye yönelik olarak feshedilmek istenildiğini, bu sebeple de davalının ödemiş olduğu bedelleri geri isteme hakkı bulunmadığını, fesih ihbarının müvekkil şirkete ulaştığı tarihe kadar yapılmış bulunan işlerin bedeli ile müvekkil şirketin haksız fesih sebebiyle uğramış olduğu zararın ayrıca tahsiline karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararının öncelikle usuli açıdan kaldırılmasını, aksi kanaatte halinde ise esasa ilişkin olarak kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla istinafında, mahkemece davanın haklı bir şekilde reddine karar verilmesine rağmen, talep ettikleri icra inkar ve kötüniyet tazminatına ilişkin herhangi bir karar vermediği gibi, verilmeme sebebinin de hükümde açıklanmadığını, kararın sadece bu yönü ile eksik kaldığını belirterek, kararın bu yönden düzeltilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, davalı şirketin yapacağı projeler için davacıdan Eylül 2014’den Ocak 2015 tarihinde kadar gayrimenkul geliştirme sürecinde aldığı yardımlar aldığı ve yine davalıya 10.02.2015 tarihli sözleşme kapsamında mimari projeler vs hizmetler verildiği, ancak bu sözleşmenin davalı tarafından “iş program ve sürelerine uyulmadığı” gerekçesiyle haksız olarak feshedildiği ve yapmış olduğu ödemelerin iadesi için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası üzerinden müvekkili aleyhine 102.500,00 TL asıl alacak ve 11.626,03 TL işlemiş faiz üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığı iddiasıyla, söz konusu icra dosyası kapsamında davalıya borcu olunmadığının tespiti ve kötüniyet tazminatı, Gayrimenkul Geliştirme Süreci danışmanlık ücreti olarak 30.000,00 TL’nin davalıdan tahsili ve 10.02.2015 tarihli sözleşme kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin hak edilen bakiye ücretin ve işbu sözleşmenin haksız feshi nedeniyle doğmuş olan tüm zararlara ilişkin şimdilik 30.000,00 TL’nin davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Davalı tarafça, davacı tarafın aylık 12.500,00-TL bedelle danışmanlık anlaşması yapıldığı iddiasının doğru olmadığı, 10.02.2015 tarihli sözleşme dışında davacı tarafla ne sözlü ne de yazılı herhangi bir anlaşma yapılmadığı, bu sözleşmenin “iş program ve sürelerine uyulmaması sebebiyle” taraflarınca feshedildiği ve davaya konu icra takibiyle de davacıya ödenen avans bedellerinin iadesinin istenildiği belirtilerek, davaların reddi ve davacı aleyhine her bir dava yönünden ayrı ayrı icra inkar ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesi talep edilmiştir.Mahkemece, yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine göre, hükmün tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri içermesi ve hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, yukarıda özetlendiği üzere, davacı tarafça açılan davada, hem davalı iş sahibi tarafından davacı aleyhine “ödenmiş olan avans bedellerinin iadesi için” başlatılan icra takibine ilişkin olarak borçlu olunmadığının tespiti hem de davalı iş sahibine gerek 10.02.2015 tarihli sözleşme öncesinde gerekse bu sözleşme sonrasında verilen hizmetlere ilişkin olarak hak edilen iş bedellerinin ödenmeyen bakiyelerinin ve 10.02.2015 tarihli sözleşmenin haksız olarak feshinden kaynaklı zararlarının tahsili taleplerinde bulunulduğu, yani davanın menfi tespit ve alacak taleplerine ilişkin olduğu, oysa ki ilk derece mahkemesince dava sadece alacak davasıymış gibi bir değerlendirme yapılarak hüküm kurulduğu, dava dilekçesindeki menfi tespit ve kötü niyet tazminatı talebi ile davalı tarafça talep edilen icra inkar ve kötü niyet tazminatı taleplerine ilişkin olarak bir değerlendirme yapılmadığı gibi hüküm de kurulmadığı, ayrıca mahkemece alacak davası yönünden verilen hükmün ve yazılan gerekçenin de yetersiz olduğu, zira alacak davasında “davalının haksız feshi nedeniyle uğranılan zarar ve feshe rağmen yapılan işlerin bakiye bedeli” talep edildiğinden davacının buna dair taleplerinin yerinde olup olmadığının, bu yönlerden talep edebileceği bir zararının olup olmadığının da ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekirken, gerekçeli kararda buna dair eyrıntılı bir değerlendirmenin de yer almadığı, bahsi geçen bu durumların HMK’nın 297. Maddesine açıkça aykırılık oluşturduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin öncelikle usule ilişkin istinaf taleplerinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde, menfi tespit ve her bir alacak-tazminat taleplerine ilişkin olarak ayrı ayrı değerlendirmeler yapılarak bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı KABULÜNE, 2-İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 12/06/2019 tarih, 2016/886 Esas, 2019/557 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 31/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.