Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/92 E. 2022/461 K. 28.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/92
KARAR NO: 2022/461
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 16/07/2019
NUMARASI: 2018/275 Esas, 2019/910 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin mobilya ve bina ahşap işi yapmakta olduğunu, bu kapsamda davalının … Mahallesi … Caddesi No:… Çekmeköy’deki binasına ve Yeni Sahra’daki evine 50.045,00 TL miktarında iş yaptığını, söz konusu işlerin 30/05/2013 tarihi itibariyle davalıya teslim edildiğini ve taraflar arasında iş teslim tutanağı düzenlendiğini, müvekkiline verilen çeklerin ve nakitin 35.285,00 TL olduğunu 14.760,00TL’nin davalı tarafça sürekli bahanelerle geciktirildiğini ve ödenmediğini, bu bedelin teslim tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalı tahsili için İstanbul Anadolu … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyası ile takip başlattıklarını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali ile davalı hakkında %20 inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında, işin bedelinin belirtildiği gibi 50.045,00 TL olarak hiçbir şekilde belirlenmediğini, tarafların arasındaki sözlü akide göre dava dilekçesinde belirtilen ve yapılan toplam işin bedelinin 35.285,00 TL olduğunu ve bu bedelin kendisine tamamen ödendiğini, davacının bakiye alacağının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini ve davacının dava konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.Mahkemece, sunulan ve inkar edilmeyen iş teslim tutanağına göre taraflar arasındaki yazılı olmayan anlaşmaya konu davalı …’in Çekmeköy İstanbul adresindeki binasına yapılmış olan işlerin 30/05/2013 tarihinde tam ve eksiksiz olarak teslim edildiği, dinlenen tanık beyanları ve tarafların iddia ve savunmalarına göre; tarafların teslim tutanağında yazılı işi götürü bedelli olarak anlaştıkları, anlaşılan işin bedelinin ne kadar olduğunun ve bu bedelin ne kadarının eksik ödendiğinin davacı tarafından ispat edilmesi gerektiği, bu konuda taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı, tanıkların da kanaat uyandıracak şekilde beyanda bulunmadıkları, davacının delilleri içerisinde yemin deliline de dayanmadığı, davalı lehine kötüniyet tazminatı şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, dosya kapsamından da anlaşılacağı üzere üzerinde fiyat olarak anlaşılan net bir iş olmadığını, müvekkili işi bitirince teslim anındaki değer ve giderlerine istinaden ücret çıkardığını ve davalıya aralarındaki samimiyete de güvenerek bildirdiğini, davalının tamam demesine ve işi eksiksiz almasına rağmen müvekkili tarafından istenen ve tamam dediği bu ücreti ödemediğini ve yapılan iş karşılığı ödediği ücretin yeterli olduğunu beyan ettiğini, dolaysısıyla huzurdaki davada Borçlar Kanunu 480 kapsamında düzenlenen götürü ücret ile belirlenen bedelin değil, Borçlar Kanunu 481 kapsamında bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmiş bedelin söz konusu olduğunu, Mahkemece eserin bitirildiği andaki değerine ve müvekkilinin yaptığı gidere bakarak bir karar vermesi gerektiğini, yapılan iş konusunda taraflar arasında çekişme olmadığı için de bu değerin konusunda uzman bilirkişiler tarafından yapılacak keşif sonunda tespit ettirilebileceğini, Mahkemenin bu hususu göz önüne almadan davanın reddi yoluna gitmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafında, davacının tacir olmasına ve alacaklı olduğuna dair hiçbir belge (fatura bile) ibraz edememesine rağmen, müvekkil aleyhine önce icra takibi başlatan, sonrasında da eldeki davayı açan davacının “kötü niyetli” kabul edilmemesinin, talepleri olmasına rağmen müvekkili yararına “kötü niye” tazminatına hükmedilmemiş olmasının, dahası bu yöndeki taleplerinin hüküm fıkrasında hiç karşılanmamış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca eldeki davanın ilk olarak “asliye hukuk” mahkemesinde açılmasına, itirazları üzerine “görevsizlik” kararı vermiş olmasına rağmen, istinafa konu nihai kararla lehlerine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. Fıkrası uyarınca ayrıca vekalet ücretine hükmedilmemiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu, söz konusu “görevsizlik kararı” ön inceleme duruşmasından ve hatta bazı deliller toplandıktan sonra verilmiş olduğundan, aynı fıkra uyarınca ücretin tamamına hükmedilmesi gerektiğini belirterek, kararın bu yönlerden kaldırılmasına, bu yönlerle sınırlı olarak yeniden yargılama yapılarak, talepleri doğrultusunda müvekkili yararına; a) “Kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, b) Yargılama aşamasında itirazları üzerine “görevsizlik” kararı da verilmiş olduğundan, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7. Maddesi uyarınca da ayrıca vekalet ücretine hükmedilmesine arar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Dava, davalıya yapılan mobilya ve bina ahşap işlerine ilişkin olarak bakiye 14.760,00 TL iş bedelinin tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.Davacı yüklenici, yapılan işin bedelinin 50.045,00 TL olduğunu, iş teslim tutanağına göre işin yapılıp teslim edildiğini, kendisine teslim edilen çek ve nakit toplamının 35.285,00 TL olduğunu, bakiye 14.760,00 TL iş bedeli alacağının ödenmediğini iddia etmektedir.Davalı iş sahibi ise, yapılan işin toplam bedelinin 35.285,00 TL olduğunu ve bu bedelin davacıya tamamen ödendiğini, bakiye bir borcun kalmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Buna göre, taraflar arasında 2013 yılında, davacı tarafından davalıya ait bir binaya ve bir eve bir kısım mobilya ve bina ahşap ilerinin yapılmasına dair sözlü eser sözleşmesi kurulduğu, bu sözleşme ilişkisi kapsamındaki işlerin yapılıp bitirildiği ve davalıya teslim edildiği, yapılan işlerin niteliği ve miktarı hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır.Taraflar arasındaki ihtilaf, söz konusu işlerin yapılması karşılığında davacıya ödenmesi gereken bedelin ne kadar kararlaştırılmış olduğu hususuna ilişkindir.Eser sözleşmelerinde, kural olarak yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesinde; “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.Dairemiz kararları ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi ve 6.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları ve uygulamasında da; eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kabul edilip sözleşmede bedel yazılı olmaması ya da sözlü sözleşme ilişkisinde tarafların bedelde anlaşamamaları halinde yüklenicinin gerçekleştirdiği imalât bedelinin 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanacağı kabul edilmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, Mahkemece yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasının yerinde olmadığı, yukarıda açıklandığı üzere, taraflar bedelde anlaşamadığından davacının davaya konu eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında talep edebileceği toplam iş bedelinin, mahallinde teknik bilirkişi marifetiyle keşif yapılmak suretiyle, o işlerin yapıldıkları tarihteki mahalli piyasa rayiçleri dikkate alınarak belirlenmesi ve sonrasında taraflar arasında ihtilafsız olan ödeme miktarları düşülerek davacının davalıdan talep edebileceği bakiye iş bedelinin belirlenmesi gerektiği, ilk derece mahkemesince bu şekilde usulüne uygun bir keşif ve bilirkişi incelemesi yapmadan yazılı olan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, bu kaldırma sebebine göre de davalı vekilinin istinaf itirazları bu aşamada ayrıca değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 16/07/2019 tarih, 2018/275 Esas, 2019/910 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Kararın kaldırılma sebebine göre davalı vekilinin istinaf itirazlarının bu aşamada ayrıca değerlendirilmesine YER OLMADIĞINA,5-Davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf karar harçlarının istek halinde kendilerine İADESİNE,6-Davacı ve davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,7-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.