Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/89 E. 2022/370 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/89
KARAR NO: 2022/370
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 12/06/2019
NUMARASI: 2017/199 Esas, 2019/634 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ahşap ürünlerinin imalatı ve toptan satışı faaliyetlerini yürüttüğünü, davalı ile ahşap banko ve hareketli mobilyalar imalatı ve teslimi konusunda anlaşmaya vardığını, akabinde imal edilen ürünlerin davalının İstanbul’daki adresine teslim edildiğini, teslim edilen ürünlerin davalı tarafından Bakü/Azerbaycan’a ihraç edildiğini, işbu ürünlerin CCB konferans salonunda davalı tarafından monte edilerek gerekli muayeneler yapıldıktan sonra kullanılmaya başlandığını, 2015/Şubat ayında davalının 200.000,00 Euro peşin ödeme yaptığını ve müvekkili tarafından teslimata başlandığını, teslimatlar sonucunda müvekkili alacağının faturalandırıldığını ve davalıya gönderildiğini, işbu faturaların tebliğ edildiğini, davalının herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturalara rağmen kalan bakiyenin ödenmemesi üzerine davalıya Beyoğlu … Noterliği … yevmiye ve 22.04.2016 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, davalının ise bu ihtarnameye itiraz etmediğini, tebliğ edilen ihtarname sonucu davalının 26.04.2016 tarihinde müvekkili şirkete 100.000,00 Euro ödeme yaptığını, bakiye borç ile ilgili ödeme yapılması konusunda yapılan tüm görüşmelere rağmen ödeme yapmadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esaslı dosyası üzerinden 16,10.2015 tarih, … numaralı ve 02.11.2015 tarih, … numaralı faturalardan 26.04.2016 tarihinde yapılan ara ödeme olan 100.000,00 Euro düşülerek icra takibi başlatıldığını, başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edilmesi üzerine durdurulan takibin devamına, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın dava dilekçesindeki iddiasının aksine taraflar arasındaki sözleşme konusunun sadece eşyaların üretilmesi olmadığını, bunların ayıpsız ve işler olarak CCB projesinde monte ve işler hale getirilmesini de kapsadığını, taraflar arasında imza edilmemiş olsa da kabullerinde olan 20 Aralık 2014 tarihli “Mobilya İmalat ve Montaj İşleri” sözleşmesi kapsamında davacının sözleşme ekinde yer alan mobilyaların üretimi ve aynı zamanda bunların CCB projesinde montaj edilmesi işleminden ibaret olduğunun açık olduğunu, mezkur sözleşme kapsamında iş programı, sorumluluk tablosu ve davacıya verilen çizim ve teknik şartnamelerin sunulduğunu, üretilen mobilyaların bu eklere göre yapıldığını, hak edişlerin buna göre gerçekleştirildiğini, yine özleşmenin 3. maddesinde ürünlerin imalat ve montajının dahil olduğunu, 14. Maddesinde bu hususların açıkça düzenlendiğini, 17. maddesine göre üretim ve montaj için davacı tarafından teminat çeki verilmesinin düzenlendiğini, davacının bu kapsamda sözleşmede yer alan işlerin bitim süresine göre 15.04.2015 keşide tarihli 813,000 TL’lik çeki müvekkiline teslim ettiğini, çekin arkasına CCB projesi hareketli ve sabit mobilyalara ait teminat çekidir ibaresinin eklendiğini, mezkur çekin müvekkili firmada olduğunu, işlerin bitmemesine rağmen çekin tahsile verilmediğini, davacının eksik ve ayıplı işleri tamamlaması hususunda beklenti çerçevesinde işleme sokulmadığını, 15.03.2015 tarihine kadar olan işlerle ilgili hakediş belgesi incelendiğinde hakkediş belgesinin üst kısmında sözleşme tarihinin 20,12.2014 yazılı olduğunu ve davacının imzasının bulunduğunu, dönem ekstreleri dikkate alındığında davacı personelinin CCB projesi bazında Azerbaycan’da olduğunun ve bahse konu personelin SGK kayıtlarının incelenmesiyle de davacı çalışanı olduklarının tespit edileceğini, davacı tarafın dava dilekçesinde yaptığı yanıltıcı beyanlarını fatura kapsamında da devanı ettirdiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde yer alan faturalarının müvekkili firma tarafından kabul edilmiş olup bu hususta bir itirazlarının bulunmadığını, bahse konu olan işlemler sebebi ile alacak talebinin sadece faturaya dayalı olarak değil, taraflar arasında hak edişlerin tamamlanması vc işlerin ayıpsız ve eksiksiz olarak imal ve montajı sonunda ortaya çıkan bedel kapsamında belirleneceğini, fatura tarihlerinin sırası ile 17.02.2015. 13.04.2015, 06.04.2015, 21.04 2015, 25.04,2017, 26.04.2015 olduğunu, bu fatura tarihleri ile davacının iş sahasını terk ettiği 18.08.2016 tarihi arasında yaklaşık olarak 16 aya yakın bir zaman geçmiş olmasından sonra talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, bahse konu olan faturaların müvekkil şirkete fatura edilmesi sebebinin eşyalann Azerbaycan sahasında müvekkil fırma üzerinden girmesinin zorunlu olması ve bu durumun davacı lehine gerçekleşen bir işlem olduğunu, dilekçe ekinde yer alan 18.08.2016 “Level 20 ABN BAR BANKOSU” raporunda; ayıplı ve hatalı işlemlerin tek tek saptanarak fotoğraflandığını ve davacı firma yetkilisi olan …’ye tebliğ edildiğini, mezkur çalışan tarafından raporun sonuna düşülen şerh ile ayıplı işlerin kabul edilmediğini, bar bankosunda yapılacak olan başka bir şeyin kalmadığının iddia edildiğini, 26.04.2016 tarihinde yapılan ödemenin kabul edildiği şeklinde sunulmasının da tamamen kötü niyetli oluğunu, dilekçe ekinde sunulan mailler incelendiğinde ise davacı adına işlemleri yürüten …tarafından atılan mailler ile cevabı maillerin incelenmesi durumunda sahada ayıplı birçok iş olduğunun tespitinin edileceğini, iş bu mail ile … tarafından montaj işlemi için eleman gönderildiğinin belirtildiğini, 30.04.2016 tarihli mail ile de davacının işyerini terk ettiği, bir kısım işlerin başka bir firmaya yaptırıldığının tevsik edildiğini, davacı tarafından yapılan ayıplı ve eksik imalat ve montajlara ilişkin çok sayıda fotoğraf ve tespit söz konusu olduğunu, eksik ve ayıplı imalat sebebi ile müvekkili şirketin hem iş takvimi hem de maliyetler kapsamında zararlar ile karşılaştığını, davacı tarafın icra inkar tazminatına yönelik taleplerin dava konusu edilen alacağın olmaması tahtında, bir an var olduğu kabul edilse de likit olmaması sebebi ile haksız olan işbu talebin ret edilmesi gerektiğini belirterek, açılan davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece; davanın, tacirler arasında imalat ve satış konulu yazılı olmayan sözleşme sonucun ödenmeyen bakiye alacağın tahsiline ilişkin olduğu, taraflar arasında yazılı bir sözleşme olmadığı, davacının da kabulünde olduğu üzere, davacının, davalının siparişi üzerine mal imal edip teslim ettiği, mal imal edilmesi ile zaten aradaki ilişkinin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu, TBK.nun 470. maddesine göre yüklenicinin, bir eser meydana getirmeyi taahhüt ettiği, davacının da mobilya imal ettiği, taraflar arasında eser sözleşmesi ilişkisi olduğu, davacının TTK.nun 1530. maddesine göre işlemiş faiz isteyemeyeceği, ancak taraflar arasında ticari ilişki olup, temmerrüde düşürülen borçlunun, alacaklının talebi halinde ticari avans faizi ödeyeceği, bu doğrultuda hazırlanan bilirkişi raporundaki hesaplamalar ve tespitlerin mahkemece denetlenerek hükme esas alındığı, fatura ve defterlerin tek başına alacağın varlığını ispat için yeterli olmadığı, faturaya konu malın teslim edildiği veya hizmetin verildiği hususunun alacaklı tarafça ispatlanması gerektiği, davacının mutabakat mailini ibraz ettiği, buna göre ispat yükünün artık yer değiştirdiği, faturaya konu alacağın doğmadığını artık davalının gerek defter ve kayıtları ile gerekse başka vasıtalarla ispat etmesi gerektiği, davalının ticari defterlerinin bilirkişi aracılığı ile incelendiği, davacının düzenlediği takibe konu edilen, edilmeyen tüm faturaların davalının defterlerine işlendiği, BA formu ile vergi dairesine de bildirildiği, bu noktadan sonra faturaları kabul eden ve kaydeden davalının, durumun aksini ispat etmesi, bu faturalar nedeniyle borçlu olmadığını ispatlaması gerektiği, her ne kadar davalı, malları gümrükten Bakü’ye götürebilmek için faturaları defterine iyi niyetle işlediğini ileri sürmüşse de, bu beyanın soyut nitelikte olduğu, davalının davacıya bu faturalar nedeniyle çektiği bir ihtarname, ayıpların giderilmesi için usulüne uygun şekilde, önel verdiğini gösteren bir ihtarı olmadığı, takibe itiraz dilekçesinde dahi ayıp iddiası bulunmadığı, davalının, cevap dilekçesi ile birlikte eksik ve ayıplı iş yapıldığını, geç teslimat nedeniyle sorunlar yaşandığını ileri sürdüğü ve 30/04/2016 tarihli maile dayandığı, ayrıca davalının delil olarak iki mavi klasör ek ve bir takım fotoğraflar sunduğu, bunların gerek bilirkişi gerekse mahkemece incelendiği, öte yandan, söz konusu mobilyaların davalıya teslim edilmesinden sonra 02/05/2015 tarihinde yapılan açılış/seminer benzeri bir etkinlikte kullanıldığına dair iki şirket yetkilileri arasında mail yazışmaları olduğu, bu durumda fotoğraflardaki ayıpların ne zaman ne şeklide oluştuğu, bu haliyle mi teslim edildiği, teslim edildikten sonra mı olduğu, mallar Bakü’ye gönderildikten sonra montaj aşamasında mı olduğu, sunulan fotoğrafların ne zaman nerede çekildiği hususlarının izaha muhtaç olduğu, bu durumda davalının usulüne uygun ayıp ihtarında bulunduğundan söz edilemeyeceği, davalının faturaları defterine kaydederken de itirazı şerh de düşmediği, 2016 yılının Mart ayında atılan maile karşılık Ekim ayında vergi dairesine BA formu ile bildirimde bulunulduğu, teknik bilirkişi raporunda çeşitli kusurlardan bahsedilmişse de, ayıbın varlığının yetmeyeceği, süresinde usulünce ihbar edilmesi ve ürünün ayıplı haliyle kabul edilmediğinin ortaya konması gerektiği, ancak davalı tarafça bunun ortaya konulmadığı, davalının, davacıya 20/02/2015 tarihinde 200.000 euro; 10/05/2015 tarihinde 100.000 euro; 20/04/2015 tarihinde 130.000 euro; 30/04/2015 tarihinde 120.000 euro; 30/04/2016 tarihinde 100.000 euro ödeme yaptığı, yapılan ödemelerin doğru sırayla mahsup edildiği, kalan 252021 nolu ve 252023 nolu fatura için, euro olan alacağın takip tarihindeki kur üzerinden TL karşılığı için icra takibi yapıldığı, takibin asıl alacaklar yönünden haklı, faiz yönünden kısmen haklı olduğu, alacak faturalara dayandığı, faturaların her iki tarafın da defterlerinde kayıtlı olduğu, bu durumda alacağın likit olduğu, bilirkişinin bu husustaki yorumuna itibar edilmediği gerekçesi ile; Davanın KISMEN KABULÜNE; İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında davalı tarafça yapılan İTİRAZIN KISMEN İPTALİ ile takibin, … nolu fatura yönünden 106.581,72 TL asıl alacak, 3.924,54 TL işlemiş faiz; 252023 nolu fatura yönünden 466.715,45 TL asıl alacak, 17.185,36 TL işlemiş faiz olmak üzere toplamda 594.407,07 TL üzerinden DEVAMINA; fazlaya ilişkin kısmın REDDİNE; Asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca faiz uygulanmasına; Asıl alacak olan 573.297,17 TL’nin %20 si oranında (114.659,43TL tutarında) icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine; karar verilmiş karara karşı, davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; davacının icra takibi, dava dilekçesi ve devam eden yargılamanın tamamında taraflar arasındaki hukuki ilişkinin alım satım sözleşmesine dayandığını, bu anlamda sadece faturalara dayandığını açıkça ortaya koyduğunu, bu anlamda mahkeme tarafından yapılması gerekenin, davacının talebi ve hukuki nitelendirmesi tahtında bu hususun tespit edilmesi olması gerekirken, mahkemenin sınırlarını aşarak hem dava konusu olayın nitelendirilmesini hatalı yaptığını, hem de maddi vakıaları dilekçede ortaya konulan tüm beyanlara rağmen tam anlayamadığını, taraflar arasında hukuki ilişkinin sadece alım satım sözleşmesi değil aynı zamanda sözleşme konusu olan mobilyaların yurt dışı projesinde montajı ve işler hale getirilmesini de içeren Eser Sözleşmesi niteliğinde olduğunu, itirazlarının faturalardan kaynaklanmadığını, fatura içeriği olan ve dosyaya sunulan sözleşme tahtında davacı tarafın sorumluluklarını ve taahhütlerini yerine getirmemiş olması noktasında toplandığını, davacı tarafın faturalarının kabulü noktasında en önemli etkenin, davacı tarafın Azerbaycan Gümrük sahasına mal göndermesinin mümkün olmaması, taraflar arasında yapılan anlaşmanın eser sözlemesi olması, işin birden fazla yıla sirayet edecek olan bir iş olup ve en önemlisi de taraflar arasında kesin hesapların işin tamamlanması sonrası kesinlik kazanacak olması olduğunu, dosyaya önceden de sunulan davacı tarafça imza edilmiş olan hak ediş belgelerinin de bu savlarını doğruladığını, bu anlamda davacı tarafın iş bu alacağın sadece alım satım sözleşmesine dayalı olduğunu ispatlayamadığını, bu anlamda ispatlanmayan davanın reddi gerektiğini, mahkeme kararında bir kısım ayıpların varlığı kabul edilmekle, hem icra inkar tazminatı hem de faiz kararlarının da hatalı olduğunu, davacı tarafın bahse konu olan fatura bedellerini talep etmesinin hukuka, yasaya ve taraflar arasında yapılan sözleşmeye açıkça aykırı olduğunu, davacı tarafın tamamen kötü niyetli olarak iş bu faturaların muhasebeleştirilme yöntemini ve sözleşmenin sehven imzalanmamış olmasını kullanarak haksız olan ve hak ediş belgeleri ile likit hale gelmeyen fatura alacaklarını icraya koyduğunu, bu durumun taraflar arasındaki sözleşme kapsamında müvekkili şirket tarafından davacıya yapılan yüksek değerli ödemelerden rahatlıkla tespit edileceğini, davacı tarafın faiz talebini de yukarıda yer alan gerekçeleri tahtında fatura alacakları olmaması nedeniyle kabul etmediklerini, lakin davayı kabul ettikleri anlamına gelmemek kaydı ile dava haklı dahi kabul edilse istenilen faiz miktarının da fazla olması ve alacağın likit olmamasından kaynaklı olarak icra inkar tazminatına da hükmedilmemesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir. Davacı, davalı ile ahşap banko ve hareketli mobilyalar imalatı ve teslimi konusunda anlaşmaya vardığını, akabinde imal edilen ürünlerin davalının İstanbul’daki adresine teslim edildiğini, teslim edilen ürünlerin davalı tarafından Bakü/Azerbaycan’a ihraç edildiğini, işbu ürünlerin CCB Konferans salonunda davalı tarafından monte edilerek gerekli muayeneler yapıldıktan sonra kullanılmaya başlandığını, faturaların tebliğ edildiğini, davalının herhangi bir itirazda bulunmadığını, faturalara rağmen kalan bakiyenin ödenmemesi üzerine davalıya Beyoğlu … Noterliği … yevmiye ve 22.04.2016 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, davalının ise bu ihtarnameye itiraz etmediğini, tebliğ edilen ihtarname sonucu davalının 26.04.2016 tarihinde müvekkili şirkete 100.000,00 Euro ödeme yaptığını, bakiye borç ile ilgili ödeme yapılması konusunda yapılan tüm görüşmelere rağmen ödeme yapmadığını, bunun üzerine yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Davacı her ne kadar davasının alım satım sözleşmesine dayandırmış ise de mahkemece taraflar arasında eser sözleşmesi bulunduğu tespiti ile buna göre yargılama yaparak hüküm kurulmuştur.Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davalı sözleşme yapıldığını beyan etmiş ise de yazılı bir sözleşme sunmamıştır. Sunulduğu belirtilen sözleşmenin imzasız olduğu davalının da kabulündedir. Buna göre taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi bulunmaktadır.Taraflar arasındaki sözleşme konusu eserin üretildiği ve Bakü’ye götürülerek CCR konferans salonunda monte edildiği ve davalının da kabulünde olduğu üzere, davaya konu eser CCR konferans salonunda geçici yapılan açılışta kullanılmıştır. Davalı söz konusu ürünlerin eksik ve ayıplı olduğunu işin tam olarak teslim edilmediğini, geç teslim edildiğini, bir kısım ayıpların başka firmaya giderildiğini savunmuş ise de söz konusu ayıp ve eksiklere ilişkin her hangi bir tespit ve davacıya bildirim yapıldığına ilişkin belge sunmamıştır. Davacı faturaları davalı tarafça teslim alınmış ve bedele ilişkin kısmi ödemede bulunulmuştur. Davacının ödenmeyen fatura bedellerinin ödenmesi için davalıya gönderdiği ihtarnameye de davalı tarafça işin eksik ve ayıplı yapıldığına ilişkin bir itiraz da bulunulmamış, kısmi ödeme yapılmıştır.Buna göre davalı her ne kadar taraflar arasında yazılı sözleşme bulunduğunu, sözleşme ile kararlaştırılan işlerin eksik ve ayıplı ifa edildiğini, kesin hesabın çıkarılmadığını, davacının alacağının kesin hesap ile belirli olacağını bu nedenle alacağın varlığından söz edilemeyeceğini savunmuş ise de yazılı bir sözleşme sunamadığı gibi, eksik ve ayıplı işler bulunduğunu da usulüne uygun ispat edememiştir. Davaya konu davacı faturalarını itiraz etmeksizin kabul ederek ticari defterlerine işlemiş, kısmi ödeme yapmıştır. Bu nedenle davalının bu yönlere ilişkin istinaf sebebi yerinde eğildir.Takip faturaya dayalı olup davalı ödemeleri düşüldükten sora kalan bakiye için takip yapılmış, davacı faturaları davalı tarafça kabul edilmiştir. Buna göre takip konusu alacak likit olup davalı itirazında haksız bulunduğundan şartları oluşmakla icra inkar tazminatına hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 12/06/2019 tarih ve 2017/199 Esas, 2019/634 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 40.603,95 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 10.150,99 TL harcın mahsubu ile bakiye 30.452,96 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.