Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/8 E. 2022/96 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/8
KARAR NO: 2022/96
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2018
NUMARASI: 2017/325 Esas, 2018/1053 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 27/09/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkilinin haber ajansı, film, reklam tanıtımı, gazetecilik ve prodüksiyon (yapım) hizmeti verdiğini, müvekkilinin davalı şirkete ropörtaj içerikli tanıtım reklam filmini çekmek ve bu çekimi … “…” programında yayınlatmak üzere davalı şirket yetkilisi ile anlaşıldığını, taraflar arasında bu hizmetin ücretinin 12.000,00 TL +KDV olmak üzere toplamda 14.160,00 TL olarak kararlaştırıldığını, yapılan anlaşma gereği çekimlerin yapıldığını, programda yayınlandığını ve fatura düzenlendiğini, faturaların davalı şirket tarafından iade edildiğini, fatura bedellerinin ödenmemesinden dolayı Antalya … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve takibe itiraz edildiğini bu nedenle dosyanın İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı sırasına kaydının yapıldığını, davalının kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, itirazın iptali ile %20’den aşağıya olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafa usulüne uygun olarak dava dilekçesi tebliğ edildiği, ancak davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.Mahkemece; taraflar arasında çekim ve reklam hizmetinin yapılacağına ilişkin bir yazılı sözleşme olmadığı, davacının, çekim ve reklam hizmeti verdiğini, buna karşılık düzenlenen 05.05.2014 tarihli 14.160,00 TL fatura bedeli alacaklı olduğunu, davalı tarafa gönderilen hizmet bedeli faturanın davalı tarafça kabul edilmeyerek iade edildiğini iddia ettiği, T.M.K.nun 6. Madde hükmü gereğince kanun hilafına emretmedikçe iki taraftan her birinin iddiasını ıspat etmekle yükümlü olduğu, somut uyuşmazlıkta yanlar arasında yazılı bir sözleşme bulunmaması nedeniyle çekim ve reklam hizmetinin verildiği konusundaki ıspat külfetinin davacı tarafa ait olduğu, davacı tarafça delil dilekçesinde bu konuda tarafların ticari defter ve müstenidatı belgelere dayandığını belirttiği, ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına ilişkin ara kararı yerine getirerek bilirkişi ücreti yatırılmadığı, 18.10.2018 tarihli oturumda, davacı vekilinin, davalı tarafın ticari defterlerini sunmadığını, bu sebeple ücret yatırılmadığını beyan ettiği, davacı her ne kadar … logolu kanalda yayınlanan “…” isimli programda 04.05.2014 tarihinde 10 dakika 54 saniye süreyle yer verildiğini , böylece edimin bu şekliyle yerine getirildiğini iddia etmiş ise de söz konusu fatura bedelinin bu yayın ile ilgili olup olmadığı, bu yayına ait ise bedelinin ne olduğu konusunda ki ıspat kuralını yerine getirmediği, verilen süre içinde bilirkişi inceleme giderlerini yatırmadığı, bu itibarla davacı iddiasının yapılan yargılama ve toplanan delillere göre ıspatlanmadığı gerekçesi ile; kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, 28.09.2017 tarihli celsede müvekkiline ait ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiğini, ara karar gereği hükmedilen 400-TL bilirkişi ücretinin taraflarınca yatırılarak 11.12.2017 tarihli bilirkişi raporu alındığını, S.M.Mali Müşavir … tarafından düzenlenen bu raporda, davaya konu edilen faturanın müvekkilinin işletme defterinde kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, 08.03.2018 tarihli celsede ise bu sefer davalı şirkete ait defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiğini, bu sefer her bir bilirkişi için 800-TL ücret takdir eden mahkemenin toplamda 1.600-TL bilirkişi ücretinin inceleme gününden 5 gün öncesinde mahkeme veznesine depo edilmesini istediğini, ancak mahkemenin taraflarına verdiği bu sürenin kesin süre olmadığını, aynı celsede mahkemenin davalı şirkete defterlerini ibraz etmesi için muhtıra çıkartılmasına karar verdiğini, 09.03.2018 tarihli bu muhtırada “…Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin tüm yasal ve defterlerin ve dayanaklarının inceleme günü bulunan 09.04.2018 günü saat 09:30’da mahkememiz kaleminde hazır bulundurmanız, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özür belirtilmeksizin hazır bulundurulmadığı takdirde söz konusu defter ve belgelere dayanmaktan ve ibrazdan kaçınmış sayılacağınız tebliğ olunur.” denildiğini, muhtıranın davalı şirkete 14.03.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı şirketin ihtarlı muhtıraya rağmen inceleme günü olan 09.04.2018 günü ticari defterlerini ibraz etmediğini, yani davalı şirketin, defterlerini ibrazdan kaçıındığını, bu durumda HMK 222/f.5 ” karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” hükmü gereği davayı ispat etmiş sayıldıklarının mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, mahkemenin yargılama süresince davalı şirkete çıkardığı 2 muhtıraya rağmen davalı şirketin ticari defterlerini ibraz etmemesine hiçbir hukuki sonuç bağlamayarak sadece bilirkişi ücretinin taraflarınca yatırılmamış olmasını red kararına gerekçe yaptığını, oysa taraflarına verilen sürenin kesin süre olmadığını, ancak davalı tarafa çıkarılan muhtıranın ihtaratlı olduğunu, şayet davalı taraf ticari defterlerini ibraz etse idi bilirkişi ücretinin tamamlanabilecek usuli bir işlem olduğunu, ticari defterlerin ibraz edilmediği bir durumda sırf bilirkişi ücretinin yatırılmamasının haklı red gerekçesi olmadığını, 18.10 tarihli celsede “davalı taraf ticari defterlerini sunmamıştır. Biz de bu sebeple ücreti yatırmadık” şeklindeki beyanlarının duruşma zaptında yazılı olduğunu, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, davanın “bilirkişi ücreti yatırılmaması” gerekçe gösterilerek reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemenin gerekçeli kararında söz konusu fatura bedelinin bu yayın ile ilgili olup olmadığı, bu yayına ait ise bedelinin ne olduğu konusundaki ispat kuralının da yerine getirilmediğini belirterek davalı tarafın ileri sürmediği bir konuda sanki bu şekilde bir itiraz varmış gibi bir gerekçe oluşturduğunu, davalı tarafın başından beri davayı takip etmediğini ve davalı şirketin “fatura bedeli bu yayın ile ilgili değildir” diye bir itirazı bulunmadığını, … A.Ş.’den gelen 19.10.2017 tarihli müzekkere cevabında, müvekkili tarafından verilen hizmetin “…” kanalı “…” programında 04.05.2014 tarihinde 10 dakika 54 saniye süreyle yayınlandığının belirtildiğini, ayrıca verilen hizmet bir çekim ve prodüksiyon hizmeti olup, bizzat davalı şirket yetkilisi …’in bu çekimin içeriğinde röportaj kısmında yer aldığını, yani verilen hizmetin davalı şirket yetkilisinin kabulünde olduğu ve bu hizmetten davalı şirketin reklam yolu ile faydalandığının açık olduğunu, taraflar arasında yazılı bir ücret sözleşmesi bulunmadığı durumda icra dosyasına yapılan itiraz dikkate alınarak mahkemece böyle bir hizmetin ne kadara yapılabileceğinin bilirkişi marifetiyle araştırılması gerektiğini, bu yönde hiçbir inceleme ve araştırma yapılmadığını, bedelin ne olduğu konusundaki ispat kuralını yerine getirmedikleri ifade edilerek davanın reddine karar verildiğini, şayet bedele itiraz varsa ya da faturada yer alan bedel mahkemece dikkate alınmıyorsa o zaman ortada somut bir hizmetin varlığı gözetilerek bu hizmetin rayiç bedelinin bilirkişi aracılığı ile tespiti gerektiğini, mahkemenin bu konuda araştırma yapmadığını, belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı faturaya dayalı alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı, davalıya çekim ve reklam hizmeti verildiğini bedelinin ödenmediğini, bedelin tahsili için yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, davalı yanıt vermemiştir. Davalı yanıt vermeyerek akdi ilişkiyi de reddetmiştir. Taraflar arasındaki akdi ilişki davalı tarafça reddedildiğinden, davacının öncelikle akdi ilişkiyi ispatlaması gerekir. Taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmamaktadır. Davaya ve takibe konu faturada teslim alan isim ve imzası bulunmamaktadır. Davacı iddiasına göre davalı faturayı kabul etmeyerek iade etmiştir.Davacı delil olarak tarafların ticari defterlerine dayanmış olup, davacı ticari defterleri bilirkişi vasıtasıyla incelenmiş ve rapor düzenlenmiştir. Davalı ise ticari defterlerini dosyaya sunmamıştır. Mahkemece ticari defterlerini sunması için davalıya muhtıra gönderilmiştir. Davacı vekili 21/06/2018 tarihli duruşmada davalı ticari defterlerinin incelenmesine ilişkin taleplerinden vazgeçtiklerini dosya kapsamı ile karar verilmesini talep etmiştir. Salt fatura düzenlenmesi fatura içeriği mal ve hizmetin verildiğini ispata yeterli değildir. HMK 222/5 fıkrasında düzenlenen tacir olan tarafın ticari defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılması için tarafın salt tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtmiş olması gerekir. Ancak bu durumda ibrazdan kaçınmanın hukuki sonuçları söz konusu olabilecektir. Oysa davacı delil dilekçesinde her iki tarafın ticari defterlerine dayanmış olup, davalının ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğine dayanmamıştır. Bu nedenle mahkemece davalıya gönderilen ibrazdan kaçınmış sayılacağına dair ihtarname usulüne uygun değildir. Davacı, davalının ticari defterlerine delil olarak dayanmaktan vazgeçtiğinden ve dosyada mevcut duruma göre iddiasını ispatlayamadığından, mevcut duruma göre ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davacının istinaf sebepleri yerinde değildir.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2018 tarih ve 2017/325 Esas, 2018/1053 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 51,48 TL’nin mahsubu ile bakiye 29,22 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/09/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.