Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/75 E. 2022/326 K. 16.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/75
KARAR NO: 2022/326
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2019
NUMARASI: 2017/663 Esas, 2019/836 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 16/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, tarafların müvekkili şirket tarafından davalı şirkete ait “…” projesinin muhtelif inşaat işleriyle iş bu davaya konu olan statik projenin hazırlanması için anlaştıklarını, müvekkili şirket tarafından proje müellifi olan … vasıtasıyla projelerin hazırlanıp tasdiklerinin sağlandığını belirterek, söz konusu projelerin hazırlanması karşılığında tahakkuk eden ancak ödenmeyen fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 350.000,00-TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilince sunulan 12/06/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle, düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda talep miktarı 1.450.076,13 TL’ye arttırılarak, bu meblağın davalıya ihtarname tebliğ tarihi olan 27.12.2016 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsili talep edilmiş ve buna dair gerekli ıslah (tamamlama) harcı yatırılmıştır. Davalı vekili cevabında, öncelikle müvekkili şirket ile davacı şirket arasında alacağın konusunu teşkil eden proje çizimiyle ilgili herhangi bir sözleşme bulunmadığını, projeleri çizenin davacı şirketin ortağı ve yetkilisi olan … olduğunu, bu bağlamda alacakla ilgili ancak … tarafından talep de bulunulabileceğini belirterek, öncelikle davacı yönünden davanın aktif husumet nedeniyle reddine, ayrıca dava konusu yapılan projelerle ilgili herhangi bir borçları bulunmadığından davanın esastan da reddine karar verilmesini talep etmiştir. İhbar olunan … vekili, mevzuat gereğince projeleri imzalamaya yetkili kişinin mutlaka odaya kayıtlı mühendis olması gerektiğini, projelerin müellifinin … olduğunu, projeleri teknik eleman olarak kendisinin imzalaması gerektiğini, ancak …’ın söz konusu projeleri ortağı ve temsilcisi olduğu davacı şirket adına hazırladığını, dolayısıyla alacaklı tarafın davacı şirket olduğunu beyan etmiştir. Mahkemece, dosyadaki delillere göre davalının husumet itirazının yerinde olmadığı, yaptırılan bilirkişi incelemesi ile davacı tarafından hazırlanan projelerin bedeli en az 1.467.074,75 TL olarak belirlenmiş ve bu rapor yeterli görülerek hükme esas alınmış ise de, davacı şirket tarafından davalıya gönderilen 23.12.2016 tarihli ihtarnamede proje bedelinin 1.000.000,00 TL olduğu belirtildiğinden söz konusu bedelin davacı yönünden bağlayıcı olduğu, tarafların ticari defter incelemesine göre davalı tarafından yapılan 16.988.00 TL ödeme mahsup edildiğinde davacının talep edebileceği miktarın 983.012,00 TL olduğu, davacı tarafından davalıya gönderilen mailde işin devamı ve ödemeyle ilgili taahhüt kapsamında 339.312,00 TL’lik teklifte bulunulmuş ise de davalı tarafça bu doğrultuda bir ödeme yapılmadığından maildeki şartlar gerçekleşmediğinden davacının bu teklifle bağlı olmayacağı, davalı tarafın 04.01.2017 tarihli ihtarnameyle temerrüde düşürüldüğü gerekçesiyle, davacının ıslah talebi kapsamında davasının kısmen kabulü ile 983.012-TL’nin temerrüt tarihi olan 04/01/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin ıslah talebinin reddine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davacının müvekkili ile eser sözleşmesi ilişkisi kurduğunu ispat edemediğini, bu hususta tanık dinlenemeyeceğini, buna rağmen mahkemenin dinlediği tanık beyanlarını bu hususta dikkate aldığını, müvekkilinin davacıya gönderdiği 03.01.2017 tarihli cevabi ihtarnamede taraflar arasında akdi ilişki kurulduğuna dair bir beyan bulunmadığını, dosyaya sundukları mail yazışmaları, celp edilen Belediye kayıtları ve ihtarnameler ile proje müellifinin davacı şirket değil dava dışı ihbar olunan … olduğunun ortaya konulduğunu, proje müellifinin edimini ifa etmediğini, bu hususun 13.10.2016 tarihli ihtarnamesi ile de sabit olduğunu, bu nedenle müvekkilinin ödemezlik definin haklı olduğunu, …’ın projeleri ile inşaat ruhsatları alınması sonrasında bu statik projelerin ilim ve fen kurallarına uygun olmadıklarının anlaşıldığını, …’ın gönderdiği 13.10.2016 tarihli ihtarname ile “zemin ile ilgili bilgisi olmadan statik proje hazırladığım” iddia ederek, kendi çizdiği proje neticesinde yapılan binaların büyük hasar alabileceğini, bu sebeple hazırladığı statik projelerin geçersiz duruma düştüğünü resmi kurumlara bildirdiğini, bunun üzerine kendisi ile irtibata geçilmesine rağmen statik projeleri tadil etmediğini, bilirkişi heyetinin, bu hususları dikkate almadan, çizilen projenin ilim ve fen kurallarına uygun olup olmadığını irdelemeden rapor tanzim ettiğini, buna dair ek rapor taleplerinin de dikkate alınmadığını, eser meydana getirilmediği sabit olmasına rağmen ücrete hükmedildiğini, proje müellifi … tarafından gönderilen 01.06.2016 tarihli e-mail ile dava konusu iş ile ilgili 339.312,00 TL ücret talep edildiğinden davacının bu ücret talebi ile bağlı olduğunu, bu e-mailde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmadığını, müvekkilinin davacının kusuru sebebiyle yeniden statik proje çizdirmek zorunda kalması karşısında, henüz gündemde olmayan proje etapları ile ilgili davacıya iş vermemekte haklı olduğunu, bundan dolayı davacının 339.312,00 TL’lik ücret ikrarından kurtarılamayacağını, davacı tarafından gönderilen ihtarnameye itiraz edildiğinden ve yukarıda açıklanan sebeplerle müvekkilinin temerrüde düşmüş olarak kabul edilemeyeceğini, davacının edimini yerine getirmediğinden ödemezlik definde bulunduklarını, buna rağmen ihtarname tarihinden itibaren faizine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca ıslahla attırılan miktara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiğini, davacı taraf haklı kabul edilse bile, müvekkiline teslim edilen proje geçersiz olduğundan müterafik kusura göre bir değerlendirme yapılması gerektiğini, ayrıca bilirkişi heyetinin de ücrete ilişkin olarak ” toplu işlerde indirim yapıldığının bilindiği ve bunun değerlendirilmesi gerektiği” şeklinde mütalaada bulunduğunun, bu hususlar da gözetilerek hakkaniyet ve nefaset kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğini, dosya sundukları uzman mütalaası ve itirazları çerçevesinde, davacının edimini tam ve eksiksiz biçimde yerine getirip getirmediği hususlarında yeniden bilirkişi raporu alınmadan, bu hususlar kararda hiç tartışılmadan hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında, davalının inşaatının “statik projelerinin” davacı tarafça hazırlanmasına rağmen bedelinin ödenmediği iddiasıyla (ıslahla) 1.450.076,13 TL alacak talebine ilişkindir. Davalı vekili cevabında, müvekkilinin davacı ile proje çizimi konusunda bir anlaşmasının olmadığını, projeleri çizenin davacı şirketin ortağı ve yetkilisi … olduğunu, bu nedenle davanın husumetten reddi gerektiğini, ayrıca davanın esastan da reddi gerektiğini, çünkü bu projelerle ilgili herhangi bir borcu bulunmadığını belirtmiştir. İhbar olunan …, projeleri teknik eleman olarak kendisi imzalamış ise de, asıl yüklenicinin davacı şirket olduğunu, projeleri şirket adına hazırladığını, alacaklının davacı şirket şirket olduğunu belirtmiştir. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 25/09/2018 tarih,2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı yüklenici davalı iş sahibine yaptığını iddia ettiği statik projelerinin hazırlanması işinin bedelini talep etmiş ise de, davalı iş sahibi vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarıyla davacı ile akdî ilişkiyi inkâr ettiğinden, taraflar arasında sözlü akdî ilişkinin kurulduğunu ispat külfeti davacı yüklenici üzerinde kalmaktadır. Davacı tarafça, HMK’nın 200/1. Maddesi gereğince dosyaya taraflar arasındaki sözleşme ilişkisini ispatlayacak yazılı bir belge sunulmamakla birlikte, davaya konu statik projelerin davalı tarafça kullanılmış olmaları, davalının sözleşmenin asıl tarafı olduğunu belirttiği proje müellifi …’ın davalı ile olan yazışmalarında davacı şirketin unvanını kullanması hususları yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Bu durumda, tanık dinlenilmesi mümkün olduğundan, davalı tarafın davalının sözleşmenin asıl tarafı olduğunu belirttiği proje müellifi …’ın ihbar olunan olarak, asıl yüklenicinin davacı şirket olduğunu, projeleri şirket adına hazırladığını beyan etmesi, …’ın davacı şirkette çalışıyor ve projeleri “proje müellifi olarak imzalamış olması, davalıya göndermiş olduğu fiyat teklifinde dahi davacı şirketin unvanını kullanması, Büyükçekmece … Noterliğinin 23/12/2016 tarih … yevmiye numaralı proje bedelinin ödenmesine ilişkin ihtarnamenin bizzat davacı şirket tarafından çekilmesi, iş bu ihtarnameye davalı şirket tarafından Büyükçekmece … Noterliğinin 03/01/2017 tarih … yevmiye numarası ile cevap verilmesi hususları dikkate alındığında, davacı tarafın, proje müellifi …’ın davacı şirket adına hareket ettiğini ve davalı şirket ile aralarında “davalının inşaatının statik projelerinin hazırlanmasına” ilişkin sözlü bir eser sözleşmesi ilişkisi bulunduğunu ispat ettiği anlaşıldığından, mahkemenin de bu yöndeki kabulü yerinde bulunmaktadır. Her ne kadar davalı vekilince, …’ın hazırladığı davaya konu projeler ile inşaat ruhsatları alınması sonrasında bu statik projelerin ilim ve fen kurallarına uygun olmadıklarının anlaşıldığı, …’ın gönderdiği 13.10.2016 tarihli ihtarname ile de bu durumun kabul edildiği, bu nedenle bu projeler için bir ücret talebinde bulunulamayacağı, bilirkişi heyetinin bu hususları dikkate almadığı ileri sürülmüş ise de, mahkemece inşaat mühendisi ve mimar bilirkişilerden alınan 22/03/2019 havale tarihli raporda; proje müellifi …’ın projeleri ilk jeolojik etüdler ve raporlar doğrultusunda hazırladığının ruhsattan da anlaşılığı, daha sonra hazırlanan heyelan raporu ile bu projelerin yetersiz ve geçersiz olduğunun ortaya çıktığı, uygulamada inşaat mühendisi hesapları yapmadan veya statik projesini çizmeden önce, zemin etüd raporunun hazırlanıp zemin katsayıları gibi bir takım doneler kendisine verilerek bu veriler doğrultusunda ve mimari projenin de hazırlanmasından sonra statik projelerin hazırlandığı, dolayısıyla somut olayda proje müellifinin görevini zamanında yaptığı, heyelan raporunun sonradan ortaya çıkmasıyla projelerin yetersiz kaldığı ve ayrı bir projeye ihtiyaç duyulduğu, bunun da ayrı bir bedel gerektirdiği şeklinde açıklandığı üzere, bu hususun raporda denetime elverişli bir şekilde değerlendirilmiş olduğu, yapılan bu değerlendirmenin dosya kapsamına uygun olduğu, davalı vekilinin buna ilişkin istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Bu değerlendirmelere göre, taraflar arasında, davalının inşaatının statik projelerinin davacı tarafça hazırlanmasına ilişkin sözlü bir eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, davacı tarafça bu kapsamda gerekli edimin yerine getirildiği davada ortaya konulmuş olmakla birlikte, bu iş için ne kadar ücret ödenmesi gerektiği hususu taraflar arasında ihtilaflı bulunmaktadır. Her ne kadar davalı tarafça, proje müellifi … tarafından gönderilen 01.06.2016 tarihli e-mail ile dava konusu iş ile ilgili 339.312,00 TL ücret talep edildiğinden dolayı davacının bu ücret talebi ile bağlı olduğu ileri sürülmüş ise de, söz konusu mailde davacı tarafın işin devamı ve ödemeyle ilgili yapılan taahhüt kapsamında teklifte bulunduğu, söz konusu ücretin mail içeriğindeki koşullara göre hazırlandığı, ancak davalı tarafın teklif edilen ücret konusunda herhangi bir ödeme yapmadığı ve maildeki şartların da gerçekleşmediği dikkate alındığında, söz konusu teklif ile davacı tarafın bağlı olamayacağına dair mahkeme kabulü Dairemizce de yerinde görülmüştür. Eser sözleşmelerinde, kural olarak yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesinde; “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Dairemiz kararları ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi ve 6.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları ve uygulamasında da; eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kabul edilip sözleşmede bedel yazılı olmaması ya da sözlü sözleşme ilişkisinde tarafların bedelde anlaşamamaları halinde yüklenicinin gerçekleştirdiği imalât bedelinin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 366. ve 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanacağı kabul edilmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, Mahkemece hükme esas alınan 22/03/2019 havale tarihli raporda, doğrudan İnşaat Mühendisleri Odası tarafından belirlenen ve önerilen en az bedel hesap yöntemine göre davacının talep edebileceği toplam iş bedelinin belirlendiği, sadece bu usule göre yapılan hesaplamanın yukarıda belirtilen usule uygun olmadığı, iş bedelinin mahalli piyasa rayiçleri dikkate alınarak belirlenmesi gerektiği, ayrıca bu belirleme yapılırken raporda değinilen ancak bu yönde ayrıca hesap yapılmayan “toplu işlerde indirim yapılmakta olduğuna” dair husu ile davalı vekilince yapılan sair itirazların da denetime elverişli bir şekilde ve yine mahalli piyasa rayiçlerine göre usulüne uygun bir şekilde değerlendirilmesi gerektiği anlaşıldığından, mahkemece, davacının 23.12.2016 tarihli ihtarnamesindeki 1.000,000,00 TL’lik bedelle bağlı olduğu hususu göz önünde bulundurulmak suretiyle, yukarıda belirtilen şekilde usulüne uygun bir ek rapor alınmadan, iş bedeli hesabı bakımından yetersiz olan mevcut bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiş, kaldırma sebebine göre sair istinaf itirazları bu aşamada değerlendirilmemiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2019 tarih, 2017/663 Esas, 2019/836 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.