Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/67 E. 2022/320 K. 15.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/67
KARAR NO: 2022/320
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/06/2019
NUMARASI: 2018/768 Esas, 2019/697 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı dava dilekçesinde, davalıya yapılan kumaş boyama hizmeti karşılığında imalat aşamalarında % 5 ile % 10 oranında fire hakkı olmak şartıyla üretim esnasında ve sonrasında kendilerine yapılması gerekenlerin anlatıldığını, ürün işlem prosesi hazırlanıp davalıya teslim edilmiş olduğunu, davalıdan 11.04.2018 tarihli … ve 31.05.2016 tarihli … seri numaralı fatura bedellerinin mal tesliminde istendiğini, davalının bir model daha olduğunu iki modelin toplam ödemesini peşin olarak yapacaklarını belirttiğini, gelen ürünlerin sözlü ve yazılı (proses) uyarılara rağmen işleme uygun olarak gönderilmediğini, bu durumunun davalı firmaya bildirildiğini, daha sonra davalının 11.04.2018 tarihli … ve 31.05.2016 tarihli … seri numaralı fatura bedellerini ilk mallarda işlemden kaynaklanan problemler nedneiyle ödemeyeceğini bildirdiğini, kullanılan ham madde ve yapılan işçiliğin tüm ürünlere aynı işlemler uygulanarak yapıldığını, sevk edilen ve fason işçilikten kaynaklanan hataların 2 ila 5 iş gününde üzerinde başka işlem yapılmadan iade veya tamir irsaliyesiyle iade edilmesi gerektiğini, bunca zamana kadar hiçbir şekilde iade ve tamir irsaliyesi kesilmediğini belirterek, davanın kabulü ile 7.823,40 TL’nin dava tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap ve karşı davasında, davacı tarafından müvekkiline 2.185 adet ihracat ürününe yağ yıkama işlemi yapıldığını, ancak yapılan işlemdeki hatalar nedeniyle müvekkilinin İngiltere’deki müşterisinden DEBIT NOTE (CEZA) yediğini, müvekkili 3.240,37 İngiliz Sterlini zarara uğradığını, müvekkili tarafından davacının ürünlerinden birini İstanbul Teknik Üniversitesi Tekstil Teknolojileri ve Tasarım Fakültesinde muayene ettirmiş ve raporda “söz konusu hatanın ürüne yapılan yağ yıkama (renklendirme) işlemlerinden kaynaklandığı kanaatine varılmıştır” şeklinde rapor düzenlendiğini, bu durum 22.06.2018 tarihli rapor ile davacıya bildirildiğini, ancak ürünler yurt dışından geri gönderilmediği için iade edilmesi mümkün olmadığını, yurtdışı satışlarında malın iadesi işlemleri hem masraflı hem de ağır prosedürlere tabi olduğundan iade yapılmamakta olduğunu, müvekkilinin uğrattığı 3.240,37 İngiliz Sterlini (takip tarihi itibariyle 21.775,28 TL) zarar sebebiyle Davacı-karşı davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davacının itirazı üzerine takibin durduğunu, itirazın kaldırılması davası açmak için zorunlu arabuluculuk sürecine gidilmiş ancak anlaşma sağlanamadığını belirterek, davanın reddi ile takibin devamına, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı ıslah ve karşı davaya cevap dilekçesinde, karşı davayı kabul etmediğini, karşı davanın ve cevap dilekçesinin süresinden sonra sunulduğunu, dava dilekçesindeki anlatımlarını tekrar etmiş, davalı-karşı davacının süresinde muayene yapmadığını ve ayıp ihbarında bulunmadığını, bu nedenle ayıplı ifa nedeniyle bir talepte bulunamayacağını belirterek, süresinde verilmeyen cevap dilekçesinin “münker” sayılmasına, karşı davanın reddine, asıl davaya konu 2 adet fatura bedeli olan 7.823,40 TL’nin 3095 sayılı Kanun’un 2. Maddesine göre %19,50 temerrüt faizi üzerinden dava tarihinden itibaren işletilecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, ayrıca davalı-karşı davacı aleyhine alacağın %40’ı oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini beyan ve talep etmiştir. Mahkemece, davalı-karşı davacı iş sahibinin makul sürede ürünleri incelemediği ve bu nedenle ayıpları tespit edip davacı-karşı davalıya ihbar etmediği, ürünlere ilişkin faturanın davalı-karşı davacı defterinde kayıtlı olduğu, davalı-karşı davacı tarafça düzenlenen iade faturasının davacı-karşı davalı tarafça iade edildiği, davalı-karşı davacının İngiltere’deki firmadan yediği cezaya muayene mecburiyetini yerine getirmemesi sebebiyle kendisinin sebebiyet verdiği, bu nedenle sonuçlarına katlanması gerektiği gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne, 7.823,40TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacıya ödenmesine, karşı davanın reddine, karar verilmiştir. Davalı-karşı davacı vekili istinafında, müvekkilinin İTÜ’den aldığı 22.06.2018 tarihli rapor sonrasında tespit edilen ayıbı davacıya bildirdiğini, davacının da dava dilekçesinin 4. ve 12. Paragrafındaki beyanlarıyla kendisine ayıp ihbarında bulunulduğunu kabul ettiğini, buna rağmen mahkemece davacıya ihbarda bulunulmadığının kabulünün dosya içeriğine aykırı olduğunu, davacının zararı karşılamak için süre talep etmesi nedeniyle hakkında yasal işlem başlatıldığını, müvekkilinin takpiten sonra davacıya kestiği iade faturasının haklı olarak düzenlendiğini belirterek, kararın kaldırılarak asıl davanın reddine, karşı davanın ise kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı-karşı davalı yüklenici, davalı-karşı davalı iş sahibidir. Asıl dava; taraflar arasındaki “kumaş boyama hizmetine” ilişkin sözlü eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında 7.823,40 TL iş bedeli alacağının tahsili talebine, karşı dava ise; davacı-karşı davalının ayıplı ifada bulunduğu, bu nedenle İngiltere’deki firmadan ceza yenildiği, ürünler yurt dışından geri gönderilmediği için iade edilmelerinin mümkün olmadığı, ancak ürünlerden birisi üzerinde yaptırılan inceleme ile ayıplı ifanın ortaya konulduğu iddiasıyla, bu zararın davacıdan tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Taraflar arasında “kumaş boyama hizmetine” ilişkin sözlü eser sözleşmesi ilişkisi kurulduğu, bu kapsamında boyaması yapılan ürünlerin davalı-karşı davacı iş sahibine teslim edildiği, sonrasında bu ürünlerin yurt dışına gönderildiği, bu iş nedeniyle davacı-karşı davalıya ödenmesi gereken bedelin 7.823,40 TL olduğu, buna ilişkin 2 adet faturanın davalı-karşı davacı defterlerinde kayıtlı olduğu hususlarında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Taraflar arasındaki ihtilaf, davacı-karşı davalı tarafından yapılan kumaş boyama işleminin ayıplı olup olmadığı, eğer ayıplı ise davalı-karşı davacı tarafça buna ilişkin olarak süresinde bir ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı, süresinde ayıp ihbarı var ise ayıp nedeniyle davacı-karşı davalının iş bedeli alacağından yapılması gereken kesintinin ne kadar olduğu ve bu kapsamda davalı-karşı davacı tarafça bu nedenle yurt dışı firma tarafından kendisine kesildiği belirtilen 3.240,37 İngiliz Sterlini cezanın davacı-karşı davalıdan tahsilinin gerekip gerekmediği hususlarına ilişkindir. Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, ayıp ihbarı yapılması hukuki bir işlem değil “hukuki işlem benzeri bir fiil” olması nedeniyle süresi içinde ayıp ihbarının yapıldığı tanık da dahil her türlü deliller ispatlanabilecek olup, eser sözleşmelerinde TTK’nın 23. maddesinde düzenlenen 2 ve 8 günlük ayıp ihbar süreleri geçerli olmayıp, TBK’nın 474. maddesi gereğince eserin teslimden sonra işlerin olağan akışına göre imkan bulur bulmaz gözden geçirilmesi ve ayıp var ise bunun uygun bir süre içerisinde yükleniciye bildirilmesi gerekmektedir. Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davaya konu kumaş boyama işlemine ilişkin 2 adet faturadan birisinin 31.05.2018 tarihli irsaliyeli fatura olduğu, 11.04.2018 tarihli diğer faturaya ilişkin ise 03.04.2018 tarihli irsaliyenin mevcut olduğu, ayrıca bu faturaların sırasıyla 30.05.2018 ve 20.04.2018 tarihlerinde davalı-karşı davacının ticari defterlerine kaydedilmiş oldukları, karşı davaya konu edilen, ayıplı ifa nedeniyle yurt dışı firma tarafından kesilen ceza tarihinin 23.05.2018, davalı-karşı davacının 1 adet ürün üzerinde İTÜ’ye yaptırmış olduğu inceleme tarihinin 22.06.2018 olduğu, davalı-karşı davacının iddia ettiği bu ayıplı ifa nedeniyle uğradığı zarara ilişkin olan karşı davaya konu icra takibini ise 29.11.2018 tarihinde başlattığı, buna göre, davalı-karşı davacı tarafça ürünler teslim alındıktan sonra yurt dışına gitmeden önce muayenesi yapılmayarak ve koliler kontrol edilmeyerek kendisine düşen makul sürede muayene yükümlülüğü yerine getirilmediği gibi, davalı-karşı davacının ayıplı ifayı en geç yurt dışı firmadan ceza yediği 23.05.2018 veya İTÜ’ye inceleme yaptırdığı 22.06.2018 tarihinde öğrendiği kabul edilse dahi, karşı davaya konu olan icra takibi tarihine kadar bu hususta davacı-karşı davalı tarafa bir ihbarda bulunmadığı, bu öğrenme tarihlerinden yaklaşık 5 ay sonra icra takibi yoluyla yapılan ayıp ihbarının ise makul süre içinde kabul edilemeyeceği, her ne kadar davalı-karşı davalı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, müvekkilinin İTÜ’den aldığı 22.06.2018 tarihli rapor sonrasında tespit edilen ayıbı davacıya bildirdiği, davacının da dava dilekçesinin 4. ve 12. Paragrafındaki beyanlarıyla kendisine ayıp ihbarında bulunulduğunu kabul ettiği ileri sürülmüş ise de, söz konusu bentlerindeki ifadelerin davalı-karşı davacının süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispata yeterli olmadığı, 4. Bentte; fatura bedellerinin tahsili sırasındaki görüşmelerden bahsedildiği ve bir tarih belirtilmediği, 12.bentte ise; sadece varsayımsal bir ifadede bulunulduğu, kaldı ki dava dilekçesinin diğer betlerinde süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığının açıkça ifade edilmiş olduğu, buna göre, süresinde ayıp ihbarında bulunmayan davalı-karşı davacı tarafça davacı-karşı davalıdan iddia ettiği ayıplar nedeniyle bir tazminat talep edilemeyeceğinden ve ihtilafsız olan iş bedelinin daavcı-karşı davalıya ödenmesi gerektiğinden, mahkemece de benzer değerlendirme neticesinde, asıl davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen kararın usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/06/2019 tarih ve 2018/768 Esas, 2019/697 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 3-Davalı-karşı davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 15/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.