Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/57 E. 2022/89 K. 27.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/57
KARAR NO: 2022/89
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2019
NUMARASI: 2017/799 Esas, 2019/683 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 27/09/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının 13/01/20016 tarihinde verdiği teklifine göre yazılım projesi konusunda anlaştıklarını, bedelin 14.500 USD+KDV olarak kararlaştırıldığını, davalıya 3.000 USD ödediklerini, işin anlaşma tarihinden itibaren 35 günde bitirilmesinin gerekmesine rağmen tamamlanmadığını, uyarılara da uyulmadığını, bu nedenle en son gönderdikleri 18/02/2016 tarihli mail ile ödedikleri avansın iadesini talep ettiklerini ancak avansın iade edilmediğini, yaptıkları icra takibine de itiraz edildiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalının itirazın iptali ile takibe konu 3.000 USD’nin fiili ödeme tarihindeki kur üzerinden hesaplanarak müvekkiline ödenmesine, davalı aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında, sözleşmeye göre işin 14.500 USD+KDV olan bedelinin yarısının sipariş aşamasında davacı tarafından ödenmesi gerekirken sadece 3.000 USD’sinin ödendiğini, sürenin 35 iş günü olmasına rağmen 9. günde ilk yazılım kurulumunu yaptıklarını, davacının ek taleplerini de 21 adet farklı versiyon olarak yerine getirdiklerini, ancak davacının iş süresi bitmeden haksız olarak sözleşmeyi feshettiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin ödeme başlıklı bölümünde toplam proje bedelinin(14.500 USD+KDV) %50’sinin siparişte kalanının iş kabulünde ödeneceğinin belirtildiği, davacının sipariş bedelinin %50’sini davalıya ödemediği, sözleşme konusu işin %90’nın tamamlandığı, davacının sözleşmeyle kararlaştırılan teslim süresinden önce sözleşmeyi haksız olarak feshettiği gerekçesiyle, davanın reddine, davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, sözleşme müvekkili şirket tarafından feshedilmiş ise de bu feshin haklı nedene dayandığını, davalı yanın sözleşmeye aykırı hareket ettiğini ve yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının göndermiş olduğu Yazılım Projesi Teklifine istinaden ön ödeme yapılmak suretiyle davalı ile anlaşmış olmasına rağmen, yazılım projesinin yapım aşamasında iken her defasında hatalar ve eksiklikler ile müvekkilinin kullanımına sunulduğunu ve müvekkilinin eksikleri bildirmesine rağmen çok uzun bir süre boyunca yazılımın tam anlamıyla müvekkiline teslim edilemediğini, bu durum karşısında müvekkilinin sözleşmeyi feshetme ve zararının tazminini talep etme hakkına sahip olduğunun kabulü gerektiğini, sunulan tüm mail evraklarında müvekkili tarafından yazılıma ilişkin eksikliklerin bildirildiğinin, davalının bu süreçte müvekkiline hiçbir zaman kesin sonuç sunamadığının, düzeltilmeler yapılırken hatalarla karşılaşıldığının ve bu nedenlerle tam anlamıyla kullanıma sunulamayacağı düşüncesinin, sözleşmenin feshine haklı bir neden oluşturduğunun açık olduğunu, bu nedenle müvekkili tarafından davalı yan aleyhine 16.03.2016 tarihinde İstanbul Anadolu 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/31Değişik İş nolu dosyası ile delil tespiti yapıldığını ve eksiklikler tespit edildiğinden keşide edilen Kadıköy … Noterliğinin 25.05.2016 tarih ve … yevmiye nolu ihtar doğrultusunda sözleşmenin feshedildiğini, delil tespiti dosyasına sunulan raporda davalının görevini yerine getirmediğinin açıkça ifade edildiğini ve bu davadaki haklılıklarının ispatlandığını, dosya kapsamında alınan bilirkişi kök ve ek raporunun hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığını, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, alınan raporlarda eksiklikler üzerinde durulmadığını, tespit raporu ile yargılama sürecinde alınan rapor bu denli çelişki barındırırken yeni bir bilirkişiden rapor alınması taleplerinin haksız olarak reddedildiğini, davalı yanın takas ya da mahsup gibi bir iddiası olmamasına, karşı dava açılmamasına ve davalı tarafça talep edilmemiş olmasına rağmen alınan bilirkişi raporlarında davalı yanın hak edişinin hesaplandığını ve bu raporların hükme esas alındığını, davalı yanın hak ediş alacağının bulunduğuna ve müvekkili tarafından yapılan ön ödemenin mahsubuna ilişkin herhangi bir talebinin bulunmadığını, mahkemece verilen hükmün taleple bağlılık ilkesine aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Davacı tarafça, taraflar arasındaki anlaşma gereğince 35 günde bitirilmesi gereken “yazılım projesi” işinin davalı tarafça süresinde bitirilememesi nedeniyle, ödenen 3.000,00 USD avans bedelinin davalıdan iadesi talep edilmiş, davalı taraf ise, işin süresinden önce büyük oranda tamamlandığı ancak davacı tarafından iş süresi bitmeden haksız olarak sözleşmenin feshedildiği belirtilerek, davanın reddi talep edilmiş, Mahkemece, yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.Eser sözleşmelerinde bedel bir miktar para olarak kararlaştırıldığından, tarafların bu sözleşmeyi tek taraflı irade beyanları ile feshetmeleri (dönmeleri) mümkündür ve karşı tarafın kabulüne bağlı değildir. Dönme beyanının açık olmasına gerek yoktur. Fesih veya dönme sözcüğü kullanılmasa da iş parasının geri istenmesi gibi dönme iradesini gösteren beyanlarda bulunulmuş ise sözleşmeden dönme iradesinin bildirildiğinin kabulü gerekir. (Yargıtay HGK 2010/19-38 E – 2010/69 K) Bu halde karşı tarafın dönme-feshin haksız olduğunun tespiti ile sözleşmenin aynen ifasını talep etmesi mümkün değildir. (Yargıtay 15. H.D. 2010/98 E – 2010/1538 K ve 2015/4091 E – 2016/2694 K) Ancak, dönmenin haksız olması halinde karşı taraf kâr kaybı alacağı ile sözleşmede kararlaştırılmış ise dönme cezasını haksız fesheden taraftan isteyebilir. Ayrıca, sözleşmeden dönme halinde, sona erme geriye etkili sonuç doğuracağından tarafların sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını karşı tarafa iade etmeleri gerekir. Nakit bedel karşılığı eser sözleşmelerinde dönme halinde yüklenicinin talep edebileceği, iş sahibinden geri alınamayacak işlerin bedelinin sözleşme fiyatlarıyla istenebileceği kabul edilmekte ve uygulamaktadır. (Muammer Öztürk – Zeki Gözütok, Usul ve Esaslarıyla Eser Sözleşmesi Uygulaması, 2. Baskı. Sayfa 463-464.)Taraflar arasında akdedilen sözleşme 6098 sy. TBK’nın 480. maddesi uyarınca götürü bedel esasına dayalı eser sözleşmesidir. Bu türden sözleşmelerde, iş tamamen bitirilmeden sözleşmenin taraflardan biri tarafından feshedilmesi halinde, ekonomik değerinin bulunması şartıyla, yüklenici fesih tarihine kadar yaptığı işin bedelini alacaktır. Götürü bedel esasına dayalı eser sözleşmelerinde, fesih halinde, yüklenicinin yaptığı işin bedelinin hesaplanmasında öncelikle, yüklenicinin işin bütününe oranla ne kadarlık kısmı tamamladığı bulunmalıdır. Bulunan bu orana “İşin Fiziki Gerçekleşme Oranı” denir. İşin fiziki gerçekleşme oranının, sözleşme ile kabul edilen götürü bedele uygulanması yüklenicinin hakettiği bedeli ortaya çıkarır. İş bedelinin hesaplanmasında, sözleşmenin feshi nedeniyle hangi tarafın kusurlu olduğunun önemi yoktur. (Yargıtay 15. H.D. 2015/518 E – 2018/3395 K)Bu yöntem gereğince, sözleşmede yapımı kararlaştırılan işin tamamına göre eksik ve kusurlar dikkate alınıp düşülmek suretiyle gerçekleştirilen imalâtın fiziki oranı tespit edilip, bu oranın götürü bedele uygulanarak hak edilen bedelin saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanma yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 15. H.D. 2016/1472 E – 2016/3158 K) Bu açıklama ve tespitler doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, dava dilekçesinden ve ekindeki ödeme dekontundan anlaşılacağı üzere, davalı yüklenici tarafından 13/01/2016 tarihinde gönderilen teklifin, davacı iş sahibi tarafından 18/01/2016 tarihinde yapılan 3.000,00 USD avans ödemesi ile kabul edilmesiyle başlayan, “yazılım projesine” ilişkin eser sözleşmesi ilişkisinin, davacı tarafça 18/02/2016 tarihinde davalıya gönderilen “ödenmiş olan avansın iadesine” ilişkin mail ile sözleşmeden dönme iradesi gösterilerek sonlandırılmış ve iade edilmemesi üzerine de iş bu davaya konu icra takibi ile davalıdan tahsilinin talep edilmiş olduğu, Mahkemece alınan kök ve ek bilirkişi raporlarında da belirtildiği üzere, sözleşmede işin süresinin “35 iş günü” olarak belirlenmiş olduğu, buna göre davacı iş sahibi tarafından bu teslim süresi beklenmeden “35 normal gün” hesabıyla 18/02/2016 sözleşmeden dönülerek kalan işlerin yapılmasına mani olunduğu, yine kök ve ek raporda belirtildiği üzere, davacı iş sahibinin işyerindeki bilgisayarlarda yapılan incelemeye göre, davalı tarafından hazırlanan programın ilk kurulumun 29/01/2016 tarihinde yapıldığı ve programın sözleşmede belirtiği şekilde çalıştığı, sözleşmedeki tüm işler dikkate alındığında işin %90 oranında tamamlanmış olduğu, 35 iş günü sonunda tüm istenilenlerin yetişebilecek şekilde olduğu, davacının projeyi sonlanmasına haklı gerekçe oluşturacak somut her hangi bir delil bulunmadığ, projenin toplam bedeli olan 14.500 USD+KDV=17,110 USD göz önünde bulundurulduğunda, işin %90’lık biten kısmına 15.399 USD tekabül ettiği ve bu miktarın davalı program yazarının hak ediş ücreti olduğu, yapılan bu hesaplamanın yukarıda açıklanan “fiziki oran yöntemine” uygun olduğu, proje yazılımı ile ilgili olarak davacı tarafından davalıya yapılan 3.000 USD tutarındaki ön ödemenin her iki taraf ticari defterlerinde de kayıtlı olduğu ve bu hususta taraflar arasında ihtilaf olmadığı, projenin gerçekleşme oranı ve sözleşmenin teslim süresi bitmeden davacı iş sahibi tarafından haksız olarak feshedilmesi nazara alındığında davacı tarafın davalı tarafa 12.399 USD daha borçlu olduğu, buna göre davacı tarafından yapılan icra takibinin yerinde olmadığı, Mahkemece de bu doğrultuda davacının itirazın iptali davasının reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/07/2019 tarih ve 2017/799 Esas, 2019/683 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/09/2022 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI Dava, sözleşmenin geriye etkili şekilde feshedilmiş olması nedeniyle ödenen bedelin iadesi amacıyla başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı iş sahibi şirket, davalı yüklenici şirketin sözleşmeye aykırı hareket ederek sözleşmeyi süresinde ifa etmemesi nedeniyle sözleşmeyi geriye etkili olarak feshettiklerini belirterek dava konusu takiple sözleşmenin ifası sırasında davalı tarafa ödedikleri 3.000 USD avans bedelinin iadesini istemiş; davalı yüklenici ise, işin başında ödenmesi kararlaştırılan bedelin tamamının ödenmediğini, sözleşmenin süresi dolmadan davacı tarafından haksız olarak feshedildiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin ödeme başlıklı bölümünde toplam proje bedelinin(14.500 USD+KDV) %50’sinin siparişte kalanının iş kabulünde ödeneceğinin belirtildiği, davacının sipariş bedelinin %50’sini davalıya ödemediği, sözleşme konusu işin %90’nın tamamlandığı, davacının sözleşmeyle kararlaştırılan teslim süresinden önce sözleşmeyi haksız olarak feshettiği gerekçesiyle, davanın reddine, davalının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir. Karara karşı davacı tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur. Çoğunluk kararı ile muhalefet gerekçesi arasındaki görüş farkı, eser sözleşmesinin geriye etkili sonuç doğacak şekilde feshedilmiş olması (sözleşmeden dönme) halinde davacı iş sahibi tarafından işin başında davalı yükleniciye yapılan avans ödemesini isteyip istemeyeceği noktasındadır. Çoğunluğun kararına göre, sözleşmenin henüz ifa edilmeden davacı iş sahibi tarafından belirtilen gerekçelere göre haksız olarak feshedilmiş olduğu, işin %90’lık biten kısmına denk gelen davalı alacağı karşısında (12.399 USD) davacının 3.000 USD avans ödemesini isteyemeyeceği belirtilmiş, mahkemece de bu doğrultuda davanın reddine karar verilmiştir. Eser sözleşmesi kural olarak ani edimli sözleşmelerden olduğundan yine kural olarak geriye etkili sonuç doğuracak şekilde sona erer. Para karşılığı düzenlenen eser sözleşmesi tek taraflı irade beyanıyla sonlandırılabilir, bu durumda fesih irade beyanı karşı tarafa ulaştığı tarih itibariyle sonuçlarını doğurur. Eser sözleşmesinin geriye etkili şekilde feshedilmesi (sözleşmeden dönme) halinde sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönülür. Bu durumda taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını geri vermekle yükümlüdürler. (TBK’nın 77 ve 125/Ⅲ) Ayrıca eser sözleşmesinde yüklenici işin teslimi ile bedele hak kazandığından, bundan önce yükleniciye yapılan ödemeler veya kat karşılığı eser sözleşmesinde olduğu gibi devri yapılan paylar avans niteliğindedir. Sözleşmenin geriye etkili olacak şekilde feshedilmesi başka bir anlatımla sözleşmeden dönülmesi halinde kural olarak ve öncelikle bu avansların yine kural olarak aynen iade edilmesi gerekir. Bunun için sözleşmenin feshinde kimin haksız olduğunun bir önemi yoktur. Sözleşmenin haksız yere feshedilmiş olması halinde buna bağlı sonuçlar kanunla veye içtihatlarla kabul edilmiş olup bunlar kusur ve zarar incelemesi gerektiren hususlardan olup avans ödemelerinin bu kapsama girmeyeceği açıktır. Ancak sözleşmenin haksız yere feshedildiğini iddia ve ispat eden taraf varsa menfi zararını ve istisnaen müsbet zararlarını talep edebilir. Eser sözleşmesi iki taraflı bir sözleşme olduğu için her iki taraf hem alacaklı, hem de borçlu olabilir. Sözleşmeden dönülmesi halinde tasfiye sonucu her iki taraf da alacaklı çıkabilir. Bu durum da takas-mahsup veya karşı davayla alacak talebinde bulunulmuş ise karşılıklı olacak ve borçlar mahsuplaştırılarak sadeleştirme yapılır veya karşı davada hükmedilmek suretiyle sonuca gidilir. Bunun için davalı tarafından da belirtilen şekilde talepte bulunulmuş olması gerekir. Sözleşmenin geriye etkili sonuç doğacak şekilde sona ermesi halinde sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönüleceğinden yüklenici sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince yapmış olduğu imalatın aynen iadesini isteyebilir. Aynen iadesi mümkün değilse veya sökülüp iadesi aşırı zarar doğuracaksa ve bu imalat yasal ve iş sahibinin yararına ise bu durumda yapıldığı tarihteki piyasa fiyatlarıyla (yüklenici karı eklenmeden) belirleyecek bedelini talep edebilir. (sözleşmeden dönüldüğü ve bu nedenle sözleşme ortadan kalktığı için yapılan imalat bedelinin sözleşme fiyatlarıyla belirleneceğine ilişkin çoğunluk görüşüne de katılmamaktayım) Yapılan açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı iş sahibi sözleşmenin süresinde ifa edilmemiş olması nedeniyle sözleşmeden döndüklerini ileri sürerek davaya konu takiple davalıya yapılan avans ödemesinin iadesini istemiş; davalı yüklenici ise, sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini belirterek ve tüm haklarını saklı tutarak davanın reddini savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda sözleşmenin haksız nedenle feshedilmiş olması ve yapılan imalat karşılığı davalı yüklenicinin de alacaklı bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, çoğunluk kararıyla da bu görüş benimsenmiştir. İşin ifası sırasında davacı iş sahibi tarafından davalıya 3.000 USD avans ödemesi yapıldığı, sözleşmenin henüz ifayla sonuçlanmadan davacı tarafından tek yönlü olarak geriye dönük sonlandırıldığı, davalı yüklenici tarafından bir kısım imalatların yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.Hemen burada önemle belirtilmelidir ki; eser sözleşmesinin geriye etkili olacak şekilde (sözleşmeden dönme) feshedilmiş olması halinde sözleşme hiç yapılmamış gibi sona erdiğinden ileriye dönük fesihten farklı olarak sözleşmenin ifasına yönelik herhangi bir talepte bulunulamaz. Sözleşmeden dönülmesi halinde tasfiye kapsamında tarafların karşılıklı alacakları ve borçları belirlenip hak sahiplerine hak ve alacakları verilmelidir. Somut olayda sözleşmeden dönüldüğüne göre davacı iş sahibi sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği davalıya yapmış olduğu 3.000 USD avans ödemesini geri alabilir. Bunun için sözleşmesinin haklı veya haksız olarak feshedilmiş olmasının bir önemi yoktur. Zira bu paranın iadesi kusur incelemesini gerektiren hususlardan değildir. Bir an için davalı yüklenicinin gerek haksız fesih nedeniyle ve/veya gerekse yapmış olduğu imalat karşılığı alacaklı olduğu var sayılsa dahi bu alacakların varlığı tek başına ve doğrudan davanın reddini gerektirmez. Olsa olsa, ileri sürülüp talep edilmiş olması halinde sair koşulları da varsa takas mahsup kapsamında veya açılmış ise karşı davada incelenip değerlendirmeye tabi tutulabilir. Oysa somut olayda davalı bu haklarını kullanmamış saklı tutmuştur. Davalı yüklenicinin feshin haksız olduğunu iddia ederek haklarını saklı tutmak suretiyle davanın reddini istemiş olması bir ödemezlik def’i itiraz olarak nitelendirilip değerlendirmek de mümkün değildir. Çünkü bu savunma ancak sözleşmenin ayakta olması yani sözleşmeden geriye dönük dönülmemiş olması halinde olanaklıdır. Ödemezlik def’i iki taraflı sözleşmelerde öncelikli edimini yerine getirmeyenin karşı edim talebinde bulunamayacağı durumlarla sınırlı ve ifaya yönelik talepler kapsamında ve birlikte ifa kuralının uygulanmasının olanaklı olduğu hususlarda gözetilip değerlendirmesi gerekir. Olayımızda sözleşmeden dönülmüş ve yüklenici de herhangi bir talepte bulunmamıştır. O halde ve sonuç olarak, açıklanan nedenlerle mahkemece davanın kabulüne, davalı yüklenicinin saklı tuttuğu haklarla ilgili dava aşamasında muhtariyetine karar verilmesi gerekirken hatalı yorumla yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan kararın kaldırılması gerektiği görüşü ile sayın çoğunluğun kararına katılamadığıma ilişkin karşı oy yazısıdır.