Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/5 E. 2022/18 K. 13.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/5
KARAR NO: 2022/18
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2019
NUMARASI: 2017/190 2019/308
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ:13/09/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sırasında verilen ara kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında İzmir yolu Orhaneli kavşağı, no:1 adresinde bulunan … akaryakıt istasyonunun inşaatının anahtar teslimi üstlenilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını ve 15/07/2008 tarihli sözleşmenin bağıtlandığını, bu sözleşmeye göre bütün işler karşılığında müvekkili şirkete ödenecek bedelin 489.700,00 TL+KDV olduğunu, davalı tarafça inşaatın başladığı tarihten ihtilafın oluştuğu tarihe kadar yapı kullanma ruhsatı alınmadığını, bu nedenle yapı için iskan da alınamadığını, müvekkili şirketin fenni mesuliyetinin doğmaması için ve sözleşme gereğince üstlenilen ödemelerin davalı tarafından yapılmaması sebebiyle 24.09.2008 tarihinde haklı sebeplerle sözleşmenin feshedildiğini, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/70 sayılı dosyasında davalı tarafından sözleşme kapsamında verilen çeklerden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemli dava açıldığını, 2013/358 K. sayılı karar ile mahkemece davalının tüm taleplerinin reddedilerek, 3 adet çek sebebiyle davalının borçlu olduğunun tespit edildiğini, buna göre davalının 10.500 TL ve 20.000 TL lik çeklerden dolayı tamamen, 40.000 TL lik çekten dolayı da 37.008 TL borçlu olduğuna hükmedildiğini, kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiğini, müvekkilinin çekler nedeniyle toplam 67.508 TL alacağı bulunduğunu, ayrıca müvekkilinin oluşan bu durum nedeniyle ödemelerinin aksadığını, maddi zararının gerçekleştiğini, belirsiz alacak olarak 100.000 TL maddi zarar talepleri bulunduğunu, sözleşmenin feshi tarihinden itibaren ticari itibarının sarsılması nedeniyle 100.000 TL manevi tazminat istediklerini, müvekkili şirket tarafından inşaat alanına kurulan şantiyedeki iş alet ve makinelerinin ihtilaf vaki olmasını takiben ısrarlı taleplere rağmen teslim edilmediğini, aradan geçen zaman içerisinde de çürüyerek ekonomik değerini ve işlevlerini kaybettiğini bu nedenle 50.000 TL alacak talipleri bulunduğunu, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile açıklanan alacakların sözleşmenin fesih tarihi olan 24.09.2008 tarihinden itibaren ticari avans faizi ile ödenmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zaman aşımının iş bedelinin muaccel hale geldiği eserin teslimi ile başlayacağını, somut olayda davacı tarafından yapılan işlere ilişkin delil tespiti istenmesi üzerine 07.10.2008 tarihli bilirkişi raporunun alındığını ve 17.10.2008 tarihinde de önceki kısmi davanın açıldığını, bu durumda alacağa konu işin delil tespiti istenen tarihte teslim edilerek iş bedelinin muaccel olduğunu ve zamanaşımı süresinin de o tarihte başladığını, zamanaşımı itirazında bulunduklarını, esas yönden ise müvekkili şirketin üstlendiği ödemeleri yapmasına rağmen davalı şirketin 25.09.2008 tarihine kadar yerine getirmesi gereken edimleri yapmadığını, işin süresi olarak belirlenen 70 günlük sürede edimlerini yerine getirmediğini, 04.08.2008 tarihli ve 28.07.2008 tarihli Bursa Bölge Müdürlüğü’nün … yetkilisi … tarafından da bu durumun tespit edildiğini, müvekkili şirketin 24.09.2008 tarihinde davalı şirkete Beyoğlu …. Noterliği’nin, 24.09.2008 tarihli, … yevmiye nosu ile ihtarname çektiğini, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/70 Esas sayılı dosyasında 31.01.2011 tarihinde müvekkil şirketin ve davalı şirketin defter ve kayıtlarında inceleme yapıldığını, 31.01.2011 tarihli bilirkişi raporunda müvekkili şirketin 1.070,90 TL fazla ödeme yaptığının tespit edildiğini, sözleşmenin müvekkili şirket tarafından haklı olarak fesih edildiğini, davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle, mahkeme aksi kanaatte ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; 15/07/2008 tarihli eser sözleşmesi ile davacının İzmir-Orhaneli kavşağı … akaryakıt istasyonu yapımı işini üstlendiği, yapılacak iş için davacıya dava konusu 10.500 TL, 20.000 TL, 40.000 TL bedelli çeklerin verildiği, davacı tarafından yapılan iş miktarının tespiti bakımından Bursa 3.SHM 2008/1057 d.iş sayılı dosyasında tespit bilirkişi raporu alındığı, davalının, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/70 Esas sayılı dava dosyasında açtığı menfi tespit davasında da tarafların ticari defterleri incelenerek bilirkişi raporu alındığı, alınan bu bilirkişi raporuna dayanan 2013/358 sayılı kararın Yargıtayca onanarak taraflar yönünden kesinleştiği, bu rapora göre davacının -bina yapım işi-saha işleri-tank ve akaryakıt tesisatı-kanopi işlerini üstlendiği, bu işler için sözleşme ile KDV dahil 501.500 TL ücretin kararlaştırıldığı, davalının toplam 118.760 TL ödeme yaptığı, davacının üstlendiği işlerden 104.171.55 TL lik işi gerçekleştirdiği, yapılmayan iş bedelinin 352.367,72 TL olduğu, yapılan iş/üstlenilen iş oranı alındığında ( 104.171,55/501.500,00) davalının ödemesi gereken miktarın 80.000 TL olacağı, bu haliyle davalının fazla ödeme yaptığı, davacının maddi tazminat taleplerinin, bu nedenle kabul edilmediği, davacının teslim edilmeyen iş makineleri nedeniyle alacak isteminin ise sözleşmenin feshi tarihinden itibaren 5 yıllık süre geçtiği, davalının süresinde zamanaşımı def’inde bulunduğu gözetilerek zamanaşımı nedeniyle reddedildiği, davacının manevi tazminat talepleri yönünden ise; ticari itibarının sarsılmasını gerektirecek haksız eylem ve bu eylem sonucu oluşan zarar arasındaki illiyet bağının gerçekleşmediği, davacının doğmuş bir zararı bulunmadığı, gerekçesi ile; davacının iş aletleri için istediği tazminat talebinin zaman aşımı nedeniyle reddine, davacının diğer tazminat taleplerinin sabit olmadığından reddine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/70 E., 2013/358 K. Sayılı kesinleşmiş mahkeme kararı ile iş bu davaya konu yargılamadaki hukuksal olayların aynı olduğunu, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş ilamı ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshinde davalı tarafın haksız olduğunun tespit edildiğini, kesinleşmiş ilgili mahkeme kararından sonra bilirkişi kurulunun taraflar arasındaki sözleşmenin feshinde davalı tarafın haksız olduğu gerçeği ile değerlendirme yapması gerektiğini, ancak mahkemenin bilirkişi raporuna yaptıkları itirazı göz ardı ederek eksik ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanarak karar verdiğini, usuli açıdan bilirkişi heyetinin oluşmunda yasanın emredici hükümlerine aykırı davranıldığını, HMK. nun 267. maddesinde “Mahkeme, bilirkişi olarak yalnızca bir kişiyi görevlendirebilir. Ancak, gerekçesi açıkça gösterilmek suretiyle tek sayıda, birden fazla oluşacak bir kurulun bilirkişi olarak görevlendirilmesi de mümkündür.” hükmünün yer aldığını, kanunun emrettiği haliyle birden fazla bilirkişi görevlendirilmesi gerektiği durumlarında gerekçe gösterilmek suretiyle tek sayıda birden fazla bilirkişi atanabileceğini, kanunun bu hükmüne rağmen emredici hükme aykırı şekilde tek sayı değil çift sayı niteliğinde 4 kişilik bilirkişi kurulu tayin edilmiş olmakla mevcut raporun kanunun emredici hükmüne aykırı düzenlendiğini ve karara esas alınmasının mümkün olmadığını, mahkemenin incelenmesi gereken teknik konuların sınırlarını açıkça belirlemediğini, yine mahkemenin bilirkişi kurulundan cevaplanması gereken soruları tespit etmediğini, somut sorular halinde tereddüde mahal bırakmayacak biçimde hangi teknik konuda inceleme ve görüş istenildiğinin belirlenmediğini, hal böyle olunca bilirkişi kurulunca denetime elverişsiz teknik inceleme ile alakası olamayan kendi içerisinde çelişkili ve tutarsız rapor düzenlendiğini, maddi tazminat taleplerinin İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş kararı ve mahkemeye sundukları deliller kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, maddi tazminat talebi ile ilgili açıklamaları kapsamında toplanan deliller ile birlikte ekonomik analiz niteliğinde mahkemeye karara esas alınacak nitelikte donelerin sunulması kapsamında rapor alınması gerektiğini, ancak bu hususlar toptan gözardı edilerek yeterince inceleme yapılmadan ve yapılması yönünde ki itirazları ve raporun kendi içerisinde ki çelişkileri giderilmeden raporun esas kabul edildiği bir karar verildiğini, davalı şirket tarafından dosya kapsamı ve daha önce yapılan tespit dosyalarında bile davalı tarafca uhdesinde tutulan malların davacı müvekkiline ait olmadığına dair herhangi bir beyan bulunmamasına rağmen bilirkişi tarafından raporun 17 sahifesinin f maddesinde davalının bile iddia etmediği bir tespitte bulunarak davacı şirkete ait değildir denildiğini, bilirkişi heyeti tarafından haksız fiil zamanaşımı süresininin 10 yıl olduğu gözönüne alınmadan bir değerlendirme yapıldığını ve hatalı sonuca ulaşıldığını, mahkeme kararında ki gerekçenin bunun nedenlerini açıklar nitelikte olmadığını, bilirkişi heyeti tarafından verilen raporunun 20 sahife de ab. maddesinde Yargıtay onamasından geçen mahkeme kararında ve bu kararın dayanağı bilirkişi raporunda tesisat alanında yapılan işlerin yüzde 60.4 elektrik tesisat işlerinin yüzde 34 ceman yüzde 69 seviyesinde yapıldığı hüküm altına alınmasına rağmen eksik inceleme ve değerlendirme ile yüzde 26 seviyesinde olduğunun değerlendirildiğini, bu değerlendirmenin hatalı olduğunu ve yeniden değerlendirme yapılması gerektiğini, bilirkişi heyeti tarafından, kesinleşmiş 16. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının hüküm altına alındığı hususlarda yeniden ve yasal bir dayanağı olmayacak şekilde değerlendirilmeler yapıldığını, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile taraflar arasındaki sözleşmenin feshinde davalının kusurlu olduğu sabit olmakla davacı şirketin itibar kaybı dikkate alınarak emsal Yargıtay içtihatları kapsamında manevi tazminata hükmedilmesi konusunda doğrudan mahkemenin görev alanına giren hususta bilirkişi kurulunun görüş bildirmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi heyeti tarafından 22 sahifenin E maddesinde yapılan değerlendirmenin karışık olduğunu, eser sözleşmesinden TBK 146 ve genel zaman aşımından TBK 147 bahsedildiğini ancak yapılan değerlendirmenin esasının anlaşılamadığını, ortada bir mahkeme kararı bulunduğunu, bu mahkeme kararının Yargıtay 15. Hukuk Dairesi tarafından 2014/3471 E ve 2015/2925 sayılı kararı ile aynen onandığını ve kesinleştiğini, hal böyle iken açılan menfi tespit davası ile zamanaşımının kesildiğini, ortada kısmi dava değil alacağın tamamını kapsayan menfi tespit davası bulunduğunu, yerleşik ictihatlara görede zamanaşımı kesen bir dava olduğunu, haksız olarak iade edilmeyen alet edevat, ödenmeyen sözleşme bedeli sebebiyle alacağını alamayan müvekkilinin doğal olarak borçlarını ödeyemediğini, heyet tarafından bu hususun hiçte hukuksal bir çercevede değerlendirilmeden aksi kanaatte rapor verilmesinin tamamen hatalı değerlendirme olduğunu, Bursa 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/1057 D. İş sayılı dosyası ile tespit edilen ve davacı şirkete ait olduğu itirazsız kabul edilmiş olmakla toplanan tüm deliller ve ikrar niteliğindeki itirazsızlık dikkate alınmadan davacı şirkete ait olduğu tereddütsüz bilinen malzemelerin şirket envanterinde olmadığı gerekçesiyle mahkemelerin diğer delillerin yeterliliğinin olmaması durumunda başvurdukları ticari defter kayıtları ile değerlendirme yapılmasının mümkün olmadığını, bilirkişi heyeti tarafından mahkeme kararında yapılan işin 105.746.55 TL ye tekabul ettiği belirlendiği halde 118.760.00 TL ödendiğinin ifade edildiğini, ancak 16.Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasında 4 sahifenin 4 paragrafında 73.208,14 TL ödendiği tespitinin yapıldığını, 105.746,55-73.208,14=67.508. TL borc olduğunun açık olduğunu, davalı tarafından İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan davanın çek iptali davası olduğunu, bu davanın konusu olan çeklerin davalı tarafından çek iptali davasına konu edildiğini ve bu çekler sebebiyle borçlu olmadığı yolunda karar verilmesinin istendiğini, mahkeme tarafından söz konusu çekler nedeniyle eksik ödeme yapıldığı tespit edilmiş iken heyetin ödenmeyen çekleri de bu hesaba dahil etmesinin hatalı bir değerlendirme olduğunu, İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/70 E., 2013/358 K. sayılı kesinleşen kararında davacı şirketin, davalı şirkette kalan alacağının miktarının tespit edildiğini, ilgili mahkeme kararının kesinleşmesinden sonra davalı tarafça davacıya yapılan bir ödeme bulunmadığına göre 67.508 TL. kesinleşen mahkeme ilamı ile sabit olan alacağın varlığı üzerinde bilirkişi kurulunun yeniden inceleme ve hukuksal değerlendirme yapmasının usul hukuku ile maddi hukukun temel ilkelerine aykırı olduğunu, dava dilekçesinde deliller bölümünde belirtikleri üzere 67.508 TL. alacağa esas olan çeklerin … Bankası kayıtlarında olduğunu, bu çekler ile takibat yapılmadığı, çeklerin piyasaya sürülmediği sabit olmak ile özetle bu çekler ile takip imkanı olmadığından iş bu dava dilekçesi ile alacak talebinde bulunulduğu dikkate alınmadan bu hususlarda mahkemece bilirkişiden alınacak rapor ile ilgili gerekli açıklamalar yapılmadan alınan raporun karara esas alınmasının mümkün olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, eser sözleşmesine dayalı sözleşme kapsamında verilen çeklerin ödenmeyen bedellerinin, iş yerinde bırakılan ve teslim edilmeyen malzeme bedellerinin tahsili, haksız fesih nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece 07.12.2017 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konuları eser sözleşmesi nedeniyle davacının 3 adet çek nedeniyle toplam 67.508 TL alacağının ve 100.000 TL mahrum kalınan kar tazminatı, 100.000 TL manevi tazminat ve 50.000 TL malzeme bedeli isteminden oluştuğu belirtilerek taraf vekillerince imzalanmıştır. HMK’nın 140/3 maddesi gereğince tahkikatın bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülmesi gerekir. TBK’nın 147/6 maddesine göre eser sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zaman aşımına tabidir. Davacı yüklenici eser sözleşmesi kapsamında iş yerinde kaldığını ve iade edilmediğini belirttiği malzeme bedelinin tahsilini talep etmiştir. Taraflar arasındaki eser sözleşmesi yapılan karşılıklı ihtarlar sonucunda 24/09/2008 tarihinde feshedilmiştir. Taraflar arasında görülen ve kesinleşmiş İstanbul 16 ATM’nin 2011/70 Esas 2013/358 K. Sayılı sözleşmenin feshi ve menfi tespit davasında verilen kararla bu husus tespit edilmiş olup, davacı yüklenici malzeme bedelinin tahsili istemli iş bu davayı 27/02/2017 tarihinde açmıştır. Sözleşmenin feshi tarihi ile dava tarihi arasında TBK 147/6. Maddesinde öngörülen zaman aşımı süresi dolmuş olup, davacı yüklenici zaman aşımının kesildiğini veya durduğunu da ispatlayamamıştır. İstanbul 16. ATM’de açılan dava sözleşmenin feshi ve menfi tespit davası olup iş bu dava malzeme bedellerine ilişkin talep yönünden zaman aşımını kesen bir dava değildir. Davalı iş sahibi süresinde zaman aşımı itirazında bulunduğundan mahkemece bu talep yönünden verilen zaman aşımı nedeniyle red kararı usul ve yasaya uygun olup davacının bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Manevi tazminat isteğinin yasal dayanağı, dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK’nın 58. maddesidir. Bu madde gereğince kişisel hakları (çıkarları) hâleldar olan kimse manevi tazminat isteyebilir. Salt sözleşmenin ihlali ya da sözleşmeye aykırı davranış manevi tazminatın verilmesi için yeterli değildir. Ayrıca tüzel kişiliğin şahsiyet haklarının da zedelenmesi gerekir. Mahkeme gerekçesinde de belirtildiği üzere, bu hususun ispatlanamamasına göre yüklenicinin manevi tazminat talebinin reddedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Dosya içinde bulunan ve kesinleşen İstanbul 16. ATM 2011/70 Esas 2013/358 K. sayılı kararının gerekçesinde sözleşmenin yüklenici tarafından haklı nedenle feshedildiği tespit edilmiş olup mahkemece yüklenicinin kar kaybı alacağına yönelik araştırma yapılması doğru ise de hükme esas alınan bilirkişi raporunda talep edilebilecek kar kaybına ilişkin yapılan değerlendirme Yargıtay 15. HD’nin kabul ettiği ve istikrara kazanmış yol ve yönteme göre belirlenmemiştir. Yüklenicinin, iş sahibinin kusurlu olarak sözleşmeden dönmesi halinde isteyebileceği olumlu zarar (kâr kaybı) kesinti yöntemine göre hesaplanmalıdır. Kesinti yöntemi TBK’nın 408. maddesi düzenlenmiştir. Yargıtay’ın kabul ettiği bu yönteme göre, yüklenicinin işi tamamlayamaması nedeniyle yapmaktan kurtulduğu giderler (malzeme ve işçilik giderlerinden yaptığı tasarruf) ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar, sözleşme bedelinden düşülmek suretiyle yüklenicinin olumlu zarar kapsamındaki kâr kaybı bulunmalıdır (Yargıtay Yüksek (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 11/04/2007 gün ve 4955-2372 sayılı, 09/05/2013 gün ve 7521-3029 sayılı kararlar.) İş bu davadan önce, davalı iş sahibi tarafından davaya konu eser sözleşmesinden kaynaklı verilen ve bu davaya konu 3 adet çekten dolayı borçlu olunmadığının tespiti için İstanbul 16. ATM 2017/70 E. Sayılı davası açılmış olup, yapılan yargılama sonunda mahkemece davalı iş sahibinin anılan çeklerden dolayı 67.508 TL borçlu olduğunu tespit ederek menfi tespit davasını 2.991,86 TL üzerinden kabul etmiş, kalan miktar yönünden reddetmiştir. Mahkemenin bu kararı Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir. Davaya konu çekler yönünden İstanbul 16 ATM’nin verdiği ve kesinleşmiş olan bu karar taraflar arasında kesin delil teşkil eder ve tarafları bağlar. Mahkemece ilgili çek bedellerinin ödenip ödenmediği bankalardan sorulmuş, … bankasından gelen yanıtta ilgili çekin karşılıksız çıktığı ve çek aslının banka şubesinde olmadığı belirtilmiş, … bankasına yazılan yazıya ise ilgili çeklere dair bilginin Demirtaş OSB şubesinden sorulması yanıtı verilmiş, mahkemece ilgili şubeye müzekkere yazılmamıştır. Kesinleşen İstanbul 16. ATM kararı ile davalı iş sahibinin davaya konu çeklerden dolayı borçlu olduğu tespit edildiğinden davalı iş sahibinin bu çek bedellerini ödediğini ispatlaması gerekir. Çek bedellerine yönelik olarak kesinleşen mahkeme kararı ile davalı iş sahibinin borçlu olduğu sabit olduğundan somut olayda yeniden taraflar arasında cari hesap incelemesi yapılarak karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece yapılacak iş davaya konu 3 adet çekin ilgili bankalardan akıbetinin sorularak, İstanbul 16 ATM’nin ilgili davasından sonra bu çek bedellerinin davalı yüklenici tarafından ödenip ödenmediğinin tespiti ile oluşacak sonuca göre karar vermek olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 21/03/2019 tarih, Esas sayılı ara kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.