Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/46 E. 2022/153 K. 11.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/46
KARAR NO: 2022/153
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 15/03/2018
NUMARASI: 2015/732 Esas, 2018/281 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 11/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı firma ile müvekkili arasında imzalanan 14.08.2015 tarihli sözleşmenin 8. maddesi gereği ilk peşinata karşılık müvekkilinin dava konusu çeki keşide ederek teslim ettiğini, sözleşme konusu Basketbol Sahası amaçlı olarak inşa edilecek olan çelik Konstrüksüyon Membran Mimari Strüktürün sözleşmenin 4. Maddesi gereği 15 Eylül 2015 tarihinde teslim edilerek inşasının yapılması gerektiğini, davalının bu sürede teslimi gerçekleştirmediğini ve montajı da yapmadığını, davalının sözleşmeye aykırı davranmış olduğu sabit olduğundan müvekkilinin sözleşmeyi fesih hakkının doğmuş bulunduğunu, sözleşme fesih edilmiş olduğundan davalının sözleşmeye dayanarak teslim almış olduğu dava konusu çeki iade etmesi gerektiğini, tüm taleplerine rağmen davalının çeki iade etmediğini belirterek, dava konusu edilen … Bankası Bağlarbaşı Şubesine ait … nolu 07/10/2015 tarih ve 22.000,00 TL bedelli çekten ve dayanağı sözleşmeden dolayı müvekkilinin davalıya borcunun olmadığının tespitine, anılan çekin müvekkiline iadesine, iade gerçekleşmediği taktirde iptaline, anılan çek bedeli olan 22.000,00 TL’nin ödenmesi halinde ödeme tarihinden itibaren ticari faizi ve müvekkilinin uğramış olduğu zararları ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevabında, müvekkilinin davacı firma ile aralarındaki sözleşme gereği müvekkilinin davacıdan alacağının bulunduğunu, açılan menfi tespit davasının haksız ve yersiz bir dava olduğunu, müvekkilinin sözleşme konusu edimini yerine getirmek istemesine rağmen davacının, sözleşme gereği edimlerini yerine getirmemesi, ödemelerini yapmaması nedeniyle müvekkilinin işi yapmasının engellendiğini, davacının sözleşme çerçevesinde ödemelerini yapması durumunda, müvekkilinin de üzerine aldığı işi tamamlayacağını, dava konusu çekin ilk peşinat olduğunu, tarihinin 07.10.2015 olduğunu, ödemenin bu tarihte yapıldığını, buna göre müvekkilinin edim yükümlülüğünün bu tarihten sonra başlamış olduğunu, işin gecikmesinde müvekkiline kusur atfetmenin mümkün olmadığını, bu sebeple davacının kendi edimlerini yerine getirmeden, karşı taraftan edim beklemesi ve buna dayalı olarak huzurdaki davayı açmasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.Mahkemece, her ne kadar imza edilen sözleşmede satış ibaresi kullanılmış ise de taraflar arasındaki 14/08/2015 tarihli sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu, davacı işsahibinin borcu açısından sözleşmenin 8. maddesi gereğince sözleşme tarihinde 7.800,00 USD’nin, alana malzemeler getirildiğinde 6.240,00USD’nin ve işin bitiminde ise 1.560,00USD’nin davalının banka hesabına ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacı işsahibinin davalı yükleniciye 07.10.2015 ibraz tarihli, 22.000,00 TL tutarındaki makbuzla göre çek verdiği, dosyaya sunulan çekin ön yüzünün fotokopisinin alt kısmında ise “Aslını elden teslim aldım” ibaresi, 20.08.2015 tarihi ve imzanın bulunduğu anlaşılmakla davacı iş sahibinin ifa uğruna edim niteliğindeki çeki davacıya kısmi ödeme için gecikme ile keşide edip teslim ettiği, davalı yüklenicinin borcu açısından ise sözleşmede eserin teslim vadesinin belirli vade şeklinde 15.09.2015 olarak belirlendiği ve fakat dosya kapsamında iş teslim tutanağının veya bunun yerine geçen başka bir delilin sunulmadığı, davalının, kendisine keşide edilen çekin ödeme tarihinin 07.10.2015 tarihi olmasından (bu tarih sözleşmede kararlaştırılan eseri teslim vadesinden ve de eser bedelini ödeme vadelerinden sonraki bir tarihtir) ve de davacının bakiye bedelleri vadesinde ödemediğinden dolayı TBK m. 97 hükmünce ödemezlik def’ini ileri sürdüğü ve borcunu ifadan kaçındığı, davacının sözleşmeyi feshettiği yönündeki irade beyanı değerlendirildiğinde ise, bu irade beyanının TBK m. 19/I hükmünce “fesih” (ileriye etkili) olarak değil, ancak “sözleşmeden dönme” (geriye etkili) olarak nitelendirilebileceği, her iki taraf da tacir olduğundan, “sözleşmeden dönme” iradesinin TTK m. 18/3 hükmünde yazılı emredici şekillerden biriyle yapılmaması gerektiği, ancak bu şekilde yapılan bir dönme irade beyanı bulunmadığı, dolayısıyla sözleşmenin dönme ile tasfiye sürecine girmediği, ayakta olduğu, bu durumda davacının ödemiş olduğu bedeli geri isteyemeyeceği, kaldı ki eserin teslim tarihinin belirli olması sebebiyle dönme yönündeki bozucu yenilik doğuran irade beyanı neticesinde TBK m. 125/son, c. 1 hükmünce “daha önce ifa ettiği edimleri geri istediği”, yani ödediği bedelin TBK m. 77/son “sebebin ortadan kalması” dolayısıyla sebepsiz zenginleşme hükümlerince iadesini talep edebilmesi için TBK 123. maddesi uyarınca davacının davalıya mehil vermesi gerektiği, ancak bu hususun da somut olayda gerçekleşmediği dolayısı ile sebepsiz zenginleşme hükümlerinin de uygulanamayacağı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, dava dilekçesini aynen tekrar etmiş, davalının belirttiğinin aksine taraflar arasında akdedilen Sözleşmenin 8. Maddesi gereği ilk peşinata karşılık müvekkilinin dava konusu çeki keşide ederek teslim ettiğini, 20.08.2015 tarihli Tahsilat Makbuzu ve Çek fotokopisinin dava dilekçemiz ekinde sunulduğunu, müvekkilinin bu şekilde davalıya yapması gereken ödemeyi yaparak sözleşmeden doğan yükümlülüğünü yerine getirdiğini, fakat buna rağmen davalının sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının sözleşmeye aykırı davranmış olduğu sabit olduğundan müvekkilinin sözleşmeyi fesih hakkı doğmuş bulunduğunu, bu hususların bilirkişi raporu ve tanıklarla da ispat edildiğini, tüm bu haklı nedenlere rağmen Mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın ortadan kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.Davacı tarafça, davalı yüklenicinin ifada temerrüte düştüğü, bu nedenle sözleşmeden dönüldüğü belirtilerek, peşin olarak ödemiş olduğu 22.000,00 TL bedelli çekten ve dayanağı sözleşmeden dolayı davalıya borcunun olmadığının tespiti, anılan çekin iadesine, iade gerçekleşmediği taktirde iptali, çek bedeli olan 22.000,00 TL’nin ödenmesi halinde ise bedelinin davalıdan tahsili talep edilmiş, davalı tarafından ise, davacı iş sahibinin iş bedeli ödeme edimi bakımından temerrüte düştüğü, bedelin ödenmesi durumunda ifanın tamamlanacağı belirtilerek davanın reddi talep edilmiş, Mahkemece, yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.Eser sözleşmesi kural olarak ani edimli sözleşmelerden olduğundan yine kural olarak geriye etkili sonuç doğuracak şekilde sona erer. Para karşılığı düzenlenen eser sözleşmesi tek taraflı irade beyanıyla sonlandırılabilir, bu durumda fesih irade beyanı karşı tarafa ulaştığı tarih itibariyle sonuçlarını doğurur. Eser sözleşmesinin geriye etkili şekilde feshedilmesi (sözleşmeden dönme) halinde sözleşme hiç yapılmamış gibi başa dönülür. Bu durumda taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını geri vermekle yükümlüdürler. (TBK’nın 77 ve 125/Ⅲ) Ayrıca eser sözleşmesinde yüklenici işin teslimi ile bedele hak kazandığından, bundan önce yükleniciye yapılan ödemeler veya kat karşılığı eser sözleşmesinde olduğu gibi devri yapılan paylar avans niteliğindedir. Sözleşmenin geriye etkili olacak şekilde feshedilmesi başka bir anlatımla sözleşmeden dönülmesi halinde kural olarak ve öncelikle bu avansların yine kural olarak aynen iade edilmesi gerekir. Bunun için sözleşmenin feshinde kimin haksız olduğunun bir önemi yoktur. Sözleşmenin haksız yere feshedilmiş olması halinde buna bağlı sonuçlar kanunla veye içtihatlarla kabul edilmiş olup bunlar kusur ve zarar incelemesi gerektiren hususlardan olup avans ödemelerinin bu kapsama girmeyeceği açıktır. Ancak sözleşmenin haksız yere feshedildiğini iddia ve ispat eden taraf varsa menfi zararını ve istisnaen müsbet zararlarını talep edebilir. Eser sözleşmesi iki taraflı bir sözleşme olduğu için her iki taraf hem alacaklı, hem de borçlu olabilir. Sözleşmeden dönülmesi halinde tasfiye sonucu her iki taraf da alacaklı çıkabilir. Bu durum da takas-mahsup veya karşı davayla alacak talebinde bulunulmuş ise karşılıklı olacak ve borçlar mahsuplaştırılarak sadeleştirme yapılır veya karşı davada hükmedilmek suretiyle sonuca gidilir. Bunun için davalı tarafından da belirtilen şekilde talepte bulunulmuş olması gerekir.Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davalı yüklenici tarafından, taraflar arasındaki davaya konu eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında henüz ifaya başlanmadığı aşamada, davacı iş sahibi tarafından sözleşmeden dönülmüş ve yukarıda açıklandığı üzere nakit bedel karşılığı eser sözleşmelerinin özelliği gereğince tek taraflı bu dönme beyanı karşı tarafa ulaştığı andan itibaren geçerli olduğundan, Mahkeme gerekçesinde yer verilen TTK’nın 18/3. Maddesi ile TBK’nın 123. Maddesinin nakit bedel karşılığı eser sözleşmesinden dönme halinde uygulanma yeri bulunmadığından, davacı iş sahibinin bu sözleşme kapsamında avans mahiyetinde davalıya ödemiş olduğu davaya konu çeki iade talebi haklı bulunmaktadır. Davacı iş sahibi, sözleşmeden dönmede haksız olsa da, davalının açıkça ifada bulunduğu bir imalat bedeli ve zarar talebi bulunmadığından, bu durumun incelemeye konu dava bakımından bir önemi bulunmamaktadır.Buna göre, Mahkemece, davacının davaya konu çek ve sözleşmeyle ilgili olarak davalıya borçlu olmadığı talebinin, bu açıklamalar göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi, ayrıca davacı tarafından davaya konu çekle ilgili olarak gerek Bankaya ibrazında ödenmiş bulunan asgari ödeme tutarı, gerek dosyaya ödeme emri örneği sunulan Gaziantep … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasındaki ödemeler ve eğer varsa bunlar haricinde yapılmış olan tüm ödemeler tespit edilmek suretiyle, yapılan toplam ödeme miktarına göre davacının çek bedelinin iadesi talebinin değerlendirilmesi gerekirken, yukarıda özetlenen gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin yukarıda belirtilen sebeplerle kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 15/03/2018 tarih ve 2015/732 Esas, 2018/281 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.