Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/453
KARAR NO: 2023/997
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 02/12/2019
NUMARASI: 2015/821 Esas, 2019/1135 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 01/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; davalı şirket tarafından hazırlanan fiyat teklifli Mask HP – Su İzolasyon Uygulamasına yönelik sözleşmenin, müvekkili şirket tarafından onaylanarak davalı ile sözleşme imzaladığını, 03.03.2014 tarihinde ise sözleşme kapsamında davalı şirkete 15.000 TL tutarında peşinat ödemesi yapıldığını, 25.04.2014 tarihinde, gönderilen İhtarname ile davalıdan; sözleşmenin ifası, aksi taktirde yatırılan peşinatın iadesinin talep edildiğini, buna karşılık davalı şirketin ise 06.05.2014 tarihli cevabi ihtarnamesinde; işi yapmaya hazır olduğunu belirtmiş ise de ihtarnamede belirtilen sürede işe başlamadığını, ayrıca anılan cevabi ihtarnamede belirtilen eksikliklerin yerine getirilmediği iddiasının ise haksız ve mesnetsiz olduğu gibi sözleşme gereği anılan hususların, davalı tarafından yerine getirileceğinin açıkça kararlaştırıldığını, açıklanan nedenlerle, müvekkili şirketin; sözleşmeyi fesh etmek zoruna kaldığını ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosya kapsamında icra takibi başlattığını, ancak davalının ise haksız ve hukuka aykırı itirazla takibi durdurduğunu, %20den aşağı olmamak üzere, davalının tazminata mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; 11.02.2014 tarihli sözleşme kapsamında, müvekkili şirketin; üstlendiği işleri yerine getirmek üzere ve davacının talimatı doğrultusunda, 21.02.2014 tarihinde çalışmalara başladığını, ancak zemindeki problemler nedeniyle yapılan uygulamanın sonuç vermediğini ve İzolasyonunun kabardığını, müvekkili şirketin; zemindeki şap kalitesinin kötü olduğunu, ayrıca su giderlerinin yapılarak zeminin hazır hale getirilmesi ve bu eksiklikler tamamlandıktan sonra, uygulamanın sonuç verebileceği konusunda, sözlü ve yazılı olarak defalarca davacı şirketi uyardığını, 17.04.2014 ve 21.04.2014 tarihlerinde, işe başlamak için uygulama alanına gidildiğinde ise sözleşme konusu işlemin uygulanmasına imkan verecek bir zeminin teslim edilemediğini, 06,05.2014 tarihli cevabi ihtarnamede de belirtildiği gibi, sözleşmenin haksız bir şekilde fesh edildiğini müvekkil şirketin yapmış bulunduğu bildirimler ile üstlenmiş bulunduğu işi; özen ve sadakatle yapma borcunu yerine getirdiğini, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle, müvekkili şirketin zararına neden olduğunu ve kar kaybına uğradığını, bu konudaki talep haklarını saklı tuttuklarını, haksız davanın reddini, % 20 den aşağı olmamak üzere, davacı tarafın kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece; rapora göre davalının 900 m2 alanlı zeminde, şap üstü izolasyon uygulaması iş kapsamında zemin hazırlama ve temizlik işini üstlendiği, başarılı izolasyon uygulamalarının özel uzmanlık ve kalifiye elemanlarla uygulama gerektirdiği, ayrıca izolasyon yapılacak zeminin teknik açıdan uygulamayı yapacak uzman ekipler tarafından uygulamaya hazır hale getirilmesinin zorunlu ve gerekli olduğu değerlendirilmiş, zeminin izolasyona hazır olmasının önemi nedeniyle mevcut alandaki derzlerin doldurulmasının davalı taahhütleri arasında yer aldığı görülmüş ve her ne kadar zeminin kuru olması davacı sorumluluğa bırakılmış ise de sorunun sadece zeminin ıslak olmasından kaynaklanmadığı, ayrıca şapların da bozuk olduğu ve birtakım eksik giderlerin ise imal edilmesi gerektiği ayrıca kural olarak sağlıklı ve başarılı bir izolasyon uygulaması için zeminin tercihen ve öncelikle izolasyon uygulamasını üstlenen yüklenici tarafından hazırlanması gerektiği bu mümkün değilse yüklenicinin kontrol ve direktifleri altında zemin hazırlama işlerinin başka ekipler tarafından yapılmasının mümkün olduğu ancak zemin şapı ve diğer alt yapının izolasyon uygulanmasına hazır durumda bulunmadığı ve bu hususun davalı tarafından bilindiği veya bilinmesi gerektiği halde sonuç vermeyeceği daha başından belli hatalı bir deneme ile gereksiz izolasyon uygulaması yaptığı ve sonuç alamadığı görüşüne iştirak edilmiş, bilirkişi heyet raporunun denetime elverişli ve hükme esas alınabilir olduğu teknik açıdan dosya kapsamı ile uyumlu olduğu gerekçesiyle rapor doğrultusunda davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın 15.000-TL asıl alacak ve 1.439,38-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 16.439,38-TL yönünden iptali ile, 16.439,38-TL üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda ticari faiz işletilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, alacak likit bulunmakla asıl alacağın %20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği görülmüştür. Davalı istinafında; sözleşme konusu uygulamanın yapılmasına uygun bir zemin teslim edilmediğini, buna ilişkin ihtarlar davacıya yapıldığını, raporun yeterli olmadığını, eksik olduğunu, yüklenicinin yapmış olduğu masraf ve emekler gözetilerek hüküm tesis edilmesi gerektiğini, tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, mail ve ihtarnameler ile ayıpların işverene bildirildiğini, bunun yeterli olmaması halinde tanık dinletmek istediklerini ama mahkemenin taleplerini reddettiğini, üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirdikdiklerini fesihin haksız olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına yönelik istinaf talebinde bulunmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi davalı ise yüklenicidir. Davacı iş sahibi davalı ile yapılan eser sözleşmesi kapsamında 15.000-TL ödediğini, davalı tarafından işin süresinde yapılmadığı ve sözleşme şartlarına uygun olarak yerine getirilmediğinden bahisle sözleşmeyi feshettiğini ve ödediği bedelin tahsili için takip başlattığını , itirazın iptalini talep ettiğini belirtmiş, davalı ise işin sözleşmeye uygun olarak yerine getirilmemesinde kusuru olmadığını, zemindeki problemler sebebiyle yapılan uygulamanın sonuç vermediğini, feshin haksız olduğunu ,haksız fesih sebebiyle kar kaybına uğradığını ve zararının olduğunu, bunlara ilişkin haklarını saklı tuttuğunu belirterek davanın reddini istemiş, mahkemece sözleşmenin feshedildiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş karar davalı vekilince istinaf edilmiştir. Davacı tarafından 15.000-TL ödendiği davalının da kabulünde olduğundan bu konuda ihtilaf bulunmamaktadır. Nakit bedel karşılığı düzenlenen eser sözleşmeleri taraflardan birinin karşı tarafa ulaşan ve kabulüne bağlı olmayan tek taraf irade beyanı ile feshedilebilir (veya dönülebilir). Bu durumda taraflar ifa yükümlülüğünden kurtuldukları gibi işin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tasfiye edilmesi gerekir. Sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre taraflar aldıklarını geri vermekle yükümlüdürler. Bunun için kusurlu olup olmadıklarının bir önemi yoktur. Ancak tarafların tazminat (zarar) taleplerinin bulunması halinde sözleşmenin haklı nedenle feshedilip edilmediğinin araştırılması gerekir. Davacı iş sahibi sözleşmeye konu işin süresinde teslim edilmediğini ve ayıplı yapıldığını iddia ederek ödediği bedelin tahsilini istemiş olmakla sözleşmeden döndüğün anlaşılmasına göre davaya konu sözleşme bedel karşılığı düzenlenen eser sözleşmesi niteliğinde olduğundan fesih iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla kural olarak geriye dönük sona ermenin tüm sonuçlarını doğurur. Bu durumda davacı ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre geri isteyebilir. Mahkemece sözleşmenin feshedildiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş karar bu yönüyle usul yasa ve dosya kapsamına uygun olmuştur. Her ne kadar mahkemece sözleşmenin feshedilmesinde davalının kusuru bulunduğu belirtilmiş ise de, davacının ayrıca bir zarar talebi olmadığı gibi davalının da buna ilişkin hakları saklı tuttuğu gözetilerek bu aşamada kusur incelemesini gerektiren bir durum bulunmadığından davalı vekilinin bu yöndeki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/12/2019 tarih ve 2015/821 Esas, 2019/1135 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.122,97-TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 281,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 841,97-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 01/11/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.