Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/44 E. 2022/123 K. 04.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/44
KARAR NO: 2022/123
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2019
NUMARASI: 2018/75 Esas, 2019/526 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 04/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, Müvekkili Şirketin, cari hesaba konu alacağının davalı tarafından ödenmediğini, bunun üzerine davacı şirket tarafından davalı borçluya Kartal …Noterliği’nin … yevmiye sayılı ve 20/10/2016 tarihli ihtarnamesinin gönderildiğini, ihtarnamenin davalıya 24/10/2016 tarihinde tebliğ edildiğini ancak cari hesap borcunun ödenmediğini, bunun üzerine davacı şirketin alacağını tahsil amacıyla İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından icra takibi başlattığını ancak davalının borca itiraz ettiğini belirterek, davalı borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına ve borçlunun alacağın itiraz edilen kısmının %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatı ödemesine hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, davalı şirket ile davacı şirket arasında daha önce ticari ilişki olduğunu, ancak tarafların ticari kayıtlarındaki uyuşmazlık nedeniyle icra dosyasına itiraz edildiğini, davacı şirketin davalı şirkete düzenlemiş olduğu davaya konu takibe dayanak yapılan faturanın karşılığında mal veya hizmet alınmadığını, icra dosyasına yapılan itirazın kötü niyetli olmadığını, tamamen likit olmayan bir alacaktan kaynaklanan itiraz olduğunu, tarafların ticari defter ve belgeleri incelendiğinde bu hususun ortaya çıkacağını belirterek, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, uyuşmazlığın cari hesap kayıtlarının birbirini doğrulamadığı iddiası noktasında toplandığı, yapılan mali incelemeye göre davalı defter ve kayıtlarında yer alan borç tutarının takip talebindeki asıl alacak miktarıyla aynı olduğu, keza davacı tarafça ihtarname yoluyla gönderilen mutabakat yazısına da aynı minvalde cevap verildiği, ticari ilişki ve borç kaydı açıkça belli olmakla davalının süresi içerisinde TTK 21-(2) hükmünce geçerli bir itiraz kaydına da dayanmadığından ayrıca keşide olunan ihtarname nazarında TBK 117. maddesince davalının temerrüde düşürüldüğü, bu nedenle temerrüt ila icra takip başlangıcına kadarki dönem itibariyle faiz alacağı isteminin de yerinde olduğu, ihtarname masrafının da belgelendirilmiş olduğu, fatura alacağı kapsamındaki miktar likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktar üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına vaki itirazının iptaliyle, takibin takip talebindeki şartlar dahilinde kaldığı yerden devamına, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 4.812,72-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında tarafların ticari defter kayıtlarının incelemesine göre müvekkilinin borçlu olduğuna kanaat getirdiğini, ancak tek başına bu incelemenin savunmaları kapsamında yetersiz olduğunu, cevap dilekçesinde ve yargılama sırasında davalı şirkete esasen hizmet verilmediğinin ifade edildiğini, davacı tarafın fatura dayanağı hizmetin verildiğini de ispat etmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı ve davalı defterleri arasındaki 649,18 TL’lik farkın muhasebe tekniklerinden kaynaklandığına dair görüşün açık olmadığını, bu hususta ek rapor alınmadan hatalı karar verildiğini, taraflar arasında ihtilaf bulunmasının borcun likit olmadığına da dayanak olduğunu, davalı yanın daha önce gönderdiği ihtarnamede faiz talebi bulunmadığınından bunun bir iyi niyet mektubu olarak değerlendirilmesi gerektiğini, buna göre ihtarname tarihinden faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, ayrıca dava konusu şantiyede hizmet verilmediğine dair tanık deliline dayanmış olmalarına rağmen tanık dinletme taleplerinin reddedildiğini, hizmet verilmemesi hukuki bir fiil olduğundan tanıkla, keşifle ve bilirkişi incelemesi ile ispat edilebileceğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılarak talepleri doğrultusunda yeniden hüküm tesis edilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı alt yüklenici, davalı yüklenicidir.Dava, davacı tarafça taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında 21.763,93 TL cari hesap alacağı, 170,08 TL ihtarname gideri, 2.129,59 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.063,60 TL’nin davalıdan tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı tarafça, davacıdan esasında bir hizmet alınmadığı, davacının fatura dayanağı hizmetin verildiğini ispat etmesi gerektiği belirtilerek, davanın reddi talep edilmiştir. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/3890 Esas ve 2018/368 Karar sayılı ilamında; “Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp sözleşmenin ifası safhasıyla ilgili olduğundan, faturanın sözleşmeyi değiştirir nitelikte olmaması ve sözleşmeye uygun biçimde düzenlenmesi gerekir. Bu nedenle, sözleşmeye aykırı düzenlenmiş faturaya itiraz edilmemesi aleyhe sonuç doğurmaz. Ancak fatura kabul edilerek ticari defterlere işlenmiş ise, faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılacağından ticari defterlere itibar edilerek iş bedeli miktarı belirlenir. Ticari defterlerin kesin delil olması da bu sonucu gerektirir. Zira, faturanın delil olması ile ticari defterlerin delil olması birbirinden farklıdır. Fatura karşı tarafça ticari defterlerine kayıt edilmiş ise burada delil olan fatura değil ticari defterlerdir. Ticari defterler uyumlu olmadığı için lehe delil değeri bulunmasa dahi, karşı çıkılan faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması halinde ticari defter aleyhe delil oluşturacaktır.” şeklinde, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 2016/4742 Esas, 2018/652 Karar sayılı ilamında; ” Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen faturadaki alacakla ilgili olarak, süre geçtikten sonra iade edilmesi veya ticari defterlere kaydedildikten sonra iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. İtiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan iade edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kuralla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacı taraf faturaların davalı tarafa tebliği edildiğini ve iade edilmediğini bildirmiş ve tebliğ belgeleri sunmuştur. Davalı tarafın beyanları ise faturaların tebliğ edildiğini ortaya koymakta ancak teslim edilmeyen malların faturalarının iade edildiğini savunmaktadır. Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olması (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafın ispat yükü altında olması (HMK 190) nedeniyle, tebliğ edildiği anlaşılan faturalara itiraz edildiği veya süresi içinde iade edildiği olgusundan lehine hak çıkaracak taraf olarak ispat yükü altında olan davalı bunu kanıtlayamamış ve fatura içerikleri kesinleşmiştir. Bu nedenle davanın kabulü gerekirken kısmen kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır.” şeklinde belirtildiği üzere, itiraz edilmeksizin ticari defterlere kaydedilen faturadaki miktar kadar iş bedeli bulunduğunu iş sahibi kabul etmiş sayılır. Yukarıda belirtilen Yargıtay kararları, tarafların ticari defter kayıtları ile bunlara ilişkin yapılan bilirkişi incelemesi bir arada değerlendirildiğinde, her ne kadar davalı tarafça takibe dayanak cari hesap ve faturalara ilişkin olarak davacıdan bir hizmet alınmadığı savunulmuş ise de, tarafların ticari defterleri üzerinde yaptırılan 12/04/2019 tarihli Mali Müşavir bilirkişi incelemesine göre, davalı yanın ticari defterlerine göre ise davacıya takip tarihi olan 20/10/2017 tarihi itibariyle 21.763,93 TL borçlu olduğu, davalı defter ve kayıtlarında yer alan bu borç tutarının takip talebindeki asıl alacak miktarıyla aynı olduğu, davalı tarafça davacıya gönderilen 10/10/2017 tarihli mutabakat yazısında da aynı miktarın yazılı olduğu anlaşıldığından, ticari defterlerin sahibi aleyhine kesin delil teşkil etmesinden dolayı, bu borç miktarı davalı bakımından bağlayıcılık arz etmektedir. Davalı vekili istinafında, savunmalarının ispatına yönelik olarak tanık dineltme taleplerinin reddedildiğini, keşif ve inşaat bilirkişisi incelemesi yaptırılmadığını belirtmiş ise de, davalının kesin delil mahiyetinde olan kendi defter kayıtlarının aksini ancak kesin delilerle ispat etmesi mümkün olduğundan, buna yönelik istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Cevap dilekçesinde yemin delili bulunmakta ise de, istinaf dilekçesinde yemin delillinin kullandırtılmadığına dair açık bir itiraz ve talep bulunmamaktadır. Mahkemece de esas hakkında bu doğrultuda değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmiş olması yerinde olmuştur. Her ne kadar davalı vekilince, takipteki işlemiş faize ve borcun likit kabul edilmiş olmasına yönelik de istinaf itirazlarında bulunulmuş ise de, davacı tarafça davalıya gönderilen Kartal … Noterliği’nin 20/10/2016 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesinde de cari hesaptan kaynaklanan alacak talebinin 21.763,93 TL olarak talep edilmiş ve 3 günlük ödeme süresi öngörülmüş olması karşısında, davalının bu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 3. Günden sonra mütemerrit duruma düşmüş olduğu, faiz talep edebilmek için davalının temerrüte düşürülmüş olmasının yeterli olduğu, bu nedenle bu tarihten itibaren hesaplanan işlemiş faiz talebinin yerinde görülmüş olmasının da usul ve yasaya uygun bulunduğu, takibe konu alacağın davalı defterlerinde kayıtlı olması karşısında alacağın likit kabul edilmesinin de yerinde bulunduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/06/2019 tarih ve 2018/75 Esas, 2019/526 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.643,78 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 411,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.232,78 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.