Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/366 E. 2023/1022 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/366
KARAR NO: 2023/1022
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/12/2019
NUMARASI: 2017/625 Esas, 2019/1136 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/11/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, taraflar arasında 24.12.2014 tarihli anahtar teslimli inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı tarafın bu sözleşmeye uygun olarak imalatı yapmayı, müvekkilinin ise bedelini ödemeyi kabul ettiğini, müvekkili tarafından davalı tarafa bütün ödemelerin tam ve eksiksiz yapıldığını, müvekkilinin yapılan bu işler ve kesilen faturalar karşılığında borcunun bir kısmını banka üzerinden eft ve havale yoluyla, bir kısmını da nakit olarak ödediğini, ancak davalı alacaklının Beyoğlu … Noterliği’nin 29 Mayıs 2017 tarihli … yevmiye numaralı ihtarname ile 690.000,00 TL bedelin ödenmesini talep ettiğini, bu ihtarnameye karşın müvekkilinin Beşiktaş … Noterliği’nin 14.06.2017 tarih, … yevmiye numaralı ihtarname ile borcun olmadığı, asıl davalı tarafın müvekkili firmaya borcu olduğunun ihtaren bildirildiğini, davalı tarafça yapılan icra takibine müvekkili tarafça yapılan itirazın süresinde olmadığından bahisle takibin kesinleştiğini ve 10.07.2017 tarihinde müvekkili şirketin … Mah. … Caddesi No:… Fatih/İstanbul adresinde bulunan … isimli oteline hacze gelindiğini, davalı tarafın tamamen kötü niyetli olarak otelde müşterilerin bulunduğu sırada bütün eşyaları muhafaza altına alacağı beyanı üzerine müvekkili şirketin itibarının zarar görmemesi için haciz baskısı altında 450.000,00 TL’nin … İcra Daire’si hesabına yatırıldığını, İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün… esas numaralı icra dosyası ve dayanağı belgelerden dolayı davalı tarafa borçlu olunmadığının tespitine, davanın kabulü ile takibin iptaline ve davalı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, taraflar arasında 24.12.2014 tarihli 1.000.000,00 TL + %18 KDV bedelli anahtar teslimi götürü bedel inşaat sözleşmesi imzalandığını, sözleşme uyarınca kendi yükümlülüklerini yerine getiren müvekkili firmanın bu sözleşme uyarınca karşı tarafın ödemesi gereken miktarlar için karşı tarafa … fatura numaralı, 31.12.2015 tarihli, 1.121.000,00 TL tutarlı ve 093281 fatura numaralı 31.01.2016 tarihli 59.000,00 TL tutarlı toplamda KDV dahil 1.180.000,00 TL tutarlı iki adet fatura keşide ettiğini, bu faturaların 690.000,00 TL’lik kısmının davacı tarafından ödenmediğini, müvekkilinin Beyoğlu …. Noterliği’nin … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile haklı alacağını istediğini, davacı tarafından ödemenin yapılmaması üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas numaralı dosyası ile takip başlatıldığını, davacının ödeme emrine yasal süresi içinde itiraz etmemesi üzerine takibe devam edildiğini, davacının borcu kabul edip ödeme yapmasının cebri icra baskısı ile alakasının olmadığını, davacının kendi isteği ile dosyaya ödeme yaptığını, davacının borcu kabul edip daha sonra tedbir talebiyle dava açmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu, yapılan haciz esnasında davacı/borçlu tarafın 450.000,00 TL ödeme yapıldığını, davacı tarafından sunulan iddiaların hiçbirini kabul etmediklerini, haciz esnasında borcu kabul eden borçlunun sonradan borçlu olmadığını ileri sürmesinin hukuka aykırı olduğunu, haksız ve mesnetsiz davanın reddine, dava konusu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacının, sözleşmeden kaynaklanan ödeme borcundan 400.000,00 TL’sini 14.08.2015 tarihinde şirket yetkilisine ödediğini iddia etmiş ise de bu yöndeki iddiasının yerinde görülmediği, dosyada mevcut ödeme belgesi incelendiğinde ödeme belgesi üzerinde davalı tüzel kişi …Ltd.Şti’nin herhangi bir kaşesinin olmadığı ve belge üzerinde zikredilen alıcının … isimli şahıs şirketi olduğu, davalı şirketin …Ltd.Şti. Şirketi olduğu, birinin şahıs şirketi, diğerinin limited statüsünde tüzel kişi olduğu, 2 ayrı tacirin olduğu, karışıklığa sebep olacak şekilde davalının unvanında … ibaresinin de bulunmadığı ve yine dinlenen davalı şirket yetkilisi …’ın isticvap üzerine alınan beyanlarına karşı davalı tarafın ne dava dilekçesinde, ne cevap dilekçesinde ne de bu beyanlara karşı herhangi bir açıklama da sunmadığı dikkate alındığında 400.000,00 TL’lik ödemenin davalıya değil dava dışı şahıs şirketinin kendisinden olan alacağına binaen ödenmiş olduğu, davalı tarafça verildiği iddia edilen 18.08.2015 tarihli tahsilat belgesindeki … yetkilisi olarak 100.000,00 TL’nin … ismi üzeri çizilerek …’na ödendiği yönündeki iddiası yönünden yapılan değerlendirmede: öncelikle …’nun davalının yetkilisi olmadığı, bu durumun aksinin ispat edilemediği ve yine bu kişiye para alma yetkisi verildiğine dair davalı şirketten sadır olmuş bir yetki belgesi sunulamadığı, bu kişinin şirket yetkilisi ve para almaya yetkili olduğu ispatlanamadığı gibi paranın … Yetkilisi’ne şeklindeki ibare de dikkate alındığında bunun şahıs şirketi olduğu, ödemenin dava dışı kişiye yapıldığı, bu nedenle davacının bu ödeme kısmına ilişkin iddialarına da itibar edilmediği, davacının dosyaya sunduğu banka kayıtları ile 09.12.2014 tarihinde … Bankası’na yapılan 150.000,00 TL, aynı bankadan 03.12.2014 tarihinde yapılan 5.000,00 TL ve yine aynı bankadan 02.12.2014 tarihinde yapılan 95.000,00 TL’lik havaleler ki toplam 250.000,00 TL ödemeye ilişkin olarak yapılan değerlendirmede: her ne kadar davacı bu ödemenin de sözleşmeye istinaden yapıldığını belirtmiş ise de bu yöndeki iddialarına da itibar edilmediği, zira, yapılan bu ödemelerin davalı ile yapılan sözleşme ile ilgisinin olmadığı, bu ödemelerin davaya konu sözleşmeden önceki bir tarihte davacının işini üstlenenen … isimli dava dışı şirketin, üstlendiği ancak yapamadığı işin davalı tarafın yapılması üzerine yapılan işin bedeli olan bu 250.000,00 TL’lik ödemenin, davaya konu edilen 24.12.2014 tarihli sözleşmeden önce olduğu ve davalı yetkilisinin alınan isticvap beyanında bu durumun belirtildiği ve keza yapılan defter incelemeleri ile de hem davalı, hem davacı, hem de dava dışı …’nun defterleri ile teyit edildiği, neticeten davacı tarafın bu 250.000,00 TL’lik kısma ilişkin ödeme iddiasının da dava konusu sözleşme ile ilgisi olmadığı, buna göre de davacı tarafın iddia ettiği, davalı şirket yetkilisi olan ancak aynı zamanda … isimli şahıs şirketinin sahibi olan …’a yapılan 400.000,00 TL’lik, davalı şirket ile ilgisi olmayan ve ödeme belgesi içeriğine göre yine dava dışı şahıs şirketi olan … isimli firmaya atfen yapılan 100.000,00 TL’lik ve mevcut delillere göre, sözleşme tarihinden önce olması nedeniyle ve bu hususun ayrıca sözleşmede açıkça, sözleşme öncesi avans olarak yapıldığını da gösteren bir hüküm, açıklama bulunmaması hususu da dikkate alınarak 250.000,00 TL’lik banka yoluyla yapılan ödemenin de davaya konu sözleşme ile ilgisinin olmadığı, toplamda 750.000,00 TL’lik ödemenin, davacı ile davalı arasındaki sözleşme ilişkisi ve davalı ile ilgisinin olmadığı, aksinin ispat yükü üzerinde olmamasına rağmen davalı tarafça da kanıtlanmış olduğu, davacı ispat delillerinin ise davacı beyanlarının aksi yönde olduğu, davacı tarafça sözleşme tarihinden sonra 23.01.2015 tarihinde 80.000,00 TL, 17.02.2015 tarihinde 40.000,00 TL, 09.03.2015 tarihinde 100.000,00 TL, 10.03.2015 tarihinde 50.000,00 TL, 16.03.2015 tarihinde 120.000,00 TL, 14.07.2015 tarihinde 100.000,00 TL olmak üzere 490.000,00 TL’lik toplam banka ödemeleri ile borcun ödendiği, bu nedenle de önceki ödemelerle birlikte borcunun kalmadığı ve haciz baskısı altında yapılan ödemeden dolayı da borçlu olmadığının tespitini talep etmiş ise de, bahsi geçen sözleşme tarihinden sonraki ödemelerin davalı kayıtlarında yer aldığı, davalının bu kısma ilişkin bir itirazının bulunmadığı, davacı tarafça icra baskısı altında ödendiği bildirilen 450.000,00 TL’ye ilişkin kısma yönelik olarak da açtığı davasında, menfi tespit olarak davasını nitelendirdiğinden ve İİK 72 maddesi uyarınca icra baskısı altında ödenmiş olan alacağın ancak İİK 72/7.maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde istirdat talebi olarak davaya konu edilebileceği ve istirdat davasının da hak düşürücü süreye tabi olması nedeniyle mahkemece taleple bağlılık kuralı gereği dava istirdat olarak nitelendirilmeyip, menfi tespit olarak nitelendirildiğinden, davacının 450.000,00 TL’lik kısma ilişkin davasının menfi tespit olarak açmasında hukuki yararının olmadığı, hukuki yararın HMK 114/1-h maddesinde dava şartı olarak ön görüldüğü ve HMK 138 maddesi uyarınca dava şartlarının yargılamada öncelikle dikkate alınacağı ve yine HMK 114/1 maddesi uyarınca yargılamanın her safhasında resen dikkate alınması gerektiği, icra takibine karşı açılan dava üzerine, davacı tarafın talebi gereği İİK 72/3 maddesi uyarınca icra veznesine girecek paranın teminat mukabilinde alacaklıya ödenmemesine dair tedbir kararı verildiği, tedbir kararı infaz edilmekle ve davanın sonucunda, davacı davasında haksız bulunmakla, davalı alacağına geç ulaşmış olduğundan İİK 72/4 maddesi uyarınca davacı lehine ayrıca reddedilen dava değeri üzerinden takdiren %20 oranında tazminata hükmetmek gerektiği gerekçesi ile; Davacının 342.364,18 TL’lik menfi tespit davasına ilişkin kısmın reddine, Davacının, davadan önce 11.07.2017 tarihinde icra yoluyla yapmış olduğu 450.000,00 TL’lik ödemeye ilişkin menfi tespit davasının hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine, Davacının açmış olduğu dava üzerine icra veznesine giren paranın ödenmesini engelleyen tedbir kararından dolayı dava değeri 792.364,18 TL üzerinden takdiren %20 oranında hesaplanan 158.472,83 TL tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiş karara karşı, davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile, davalının, cevap dilekçesinde; müvekkili tarafından davalıya yapıldığı belirtilen ödemelerin hiç birini kabul etmediğini, bunun üzerine dava dosyasına banka dekontları ile elen yapılan ödemelere ilişkin tahsilat makbuzlarının sunulması üzerine davalının, savunmasını değiştirdiğini ve genişlettiğini, yapılan bu ödemelerin taraflar arasında daha önce yapılmış olan 18/12/2013 tarihli Otel Binası Genel Güçlendirme İnşaat İşleri konusunda yapılan eser sözleşmesine istinaden yapıldığını ileri sürdüğünü, bahsi geçen sözleşmenin 3 taraflı olup, sözleşme ödemesinin müvekkili tarafından dava dışı üçüncü şahıs … GRUP’a, … Grup tarafından da davalıya yapıldığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmede de ödemelerin bu şekilde yapılacağının düzenlendiğini, müvekkili tarafından davalıya doğrudan hiç bir ödeme yapılmadığını, itirazları doğrultusunda dava dışı 3. Şahıs … GRUP’un da defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verildiğini, … GRUP defterlerine göre; müvekkilinin dava dışı üçüncü şahıs … Grup’a 20/12/2013 tarihinde banka havalesi ile 787.500,00 TL ödeme yaptığını, … Grub’un da davalıya bu havaleyi 01/01/2014 tarihinde gönderdiğini, bundan sonra verilere bakıldığında ödemelerin müvekkili tarafından … Grup’a havale yapıldığı, aynı tarihte ödemenin … Grup tarafından davalıya gönderildiğinin ispatlandığını, görüldüğü üzere, dava konusu dışındaki bu sözleşme kapsamında davacının davalıya doğrudan gönderdiği hiç bir ödeme veya havale bulunmadığını, davalı şirketin, dava dışı … Grup’a 30/11/2014 ve 31/12/2014 tarihli iki fatura göndermek suretiyle … ile arasındaki bu üçlü sözleşmeden doğan alacak/borç bakiyesini sıfırladığını ve aralarındaki açık hesabın kapandığını, mahkemenin, davalı şirket yetkilisinin isticvabına karar verdiğini, davalı şirket yetkilisinin yapılan bu ödemeleri kabul ettiğini ancak yeni bir iddia ile savunmasını değiştirerek yapılan bu ödemelerin davalıya yapmış olduğu danışmanlık hizmetleri nedeniyle verildiğini, 1.000.000,00 TL’lik sözleşmeden sadece 690.000,00 TL alacaklı olduğunu bunun dışında tüm ödemelerin davacı tarafından yapıldığını beyan ettiğini ve yapılan ödemeleri inkar etme yoluna gittiğini, her ne kadar davanın geldiği aşama itibariyle yeni delil ikamesinin mümkün olmadığına dair itiraz etseler de, mahkemenin, davalının, davacıya danışmanlık hizmeti verdiği ile ilgili sözleşmesi veya belgesi var ise davalı şirket yetkilisine bunları dosyaya sunması için 2 haftalık kesin süre verdiğini davalının, verilen kesin süre içinde dosyaya bu iddiasını da ispatlayabilecek delil sunamadığını, zira böyle bir delilin de bulunmadığını, müvekkili tarafından davalıya 1.240.000,00 TL. ödeme yapıldığını, davalı ile arasında başkaca bir borçlandırıcı işlem de bulunmadığını, müvekkilinin yapmış olduğu tüm ödemeleri, gerek dekont ve makbuzlarla, gerekse ticari defterler üzerinde yapılan inceleme sonucunda ispatladığını, buna karşılık davalının 3 farklı iddia ile ispat yükünü üzerine geçirmiş olmasına rağmen üçünü de ispatlayamadığını, tüm bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, müvekkilinin iddiasının, vakıalarıyla birlikte hangi yasal gerekçeyle reddedilmiş olduğunun, çelişkilerle dolu olan karar metninden anlaşılamadığını, mahkemece verilen kararda, davalı tarafından davanın başından sonuna kadar hiç bir aşamasında, böyle bir iddia ileri sürülmemiş olmasına rağmen, mevcut olmayan yeni bir şahıs şirketi ihdas olunduğunu ve isticvabın HMK’da yer alan amaca uygun olarak uygulanmadığını, özellikle ödeme vakıasına mahsus beyanların müzakere konusu yapılmadığını, isticvabın hatalı bir şekilde uygulandığını, davalı şirket yetkilisinin soyut beyanlarını hiçbir delile dayandırmamış olmasına rağmen iddialarını kanıtlamış olduğunun kabulünün hatalı olduğunu, davalıya ödenen 400.000,00 TL’nin, şahıs şirketine alacağından dolayı ödendiği mahkemece iddia olunmasına rağmen, böyle bir alacağın mevcudiyetine dair tek bir delil bulunmadığını, taraflar arasında işbu dava konusu eser sözleşmesi dışında başkaca bir sözleşme, iş emri veya her ne nam altında olursa olsun ticaretin de söz konusu olmadığını, davalının da böyle bir durumun varlığını hiç bir zaman ileri sürmediğini, İcra Ve İflas Kanununun menfi tespit ve istirdat davalarını düzenleyen 72. Maddesinde, menfi tesbit davası zımnında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edileceğinin yazıldığını, somut olayda icra kasasındaki paranın davalıya ödenmemesi için tedbir konulduğunu, dolayısı ile davanın istirdat davasına dönüşmesinin mümkün olmadığını, maddenin devamında, davacı borçlunın takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalması halinde, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebileceğinin belirtildiğini, buradaki 1 yıllık hak düşürücü sürenin borcun tamamen ödenmesi önşartına bağlı olduğunu, mahkemece istirdat davası açılması gerekirken açılmamış olması ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle verilen kararın kanunun ilgili maddesine ve mahkemece gerekçe olarak sunulan Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararına da aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava eser sözleşmesi kapsamında iş bedelinin tahsili için yapılan takipten dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Davacı, taraflar arasında müvekkiline ait otel binasının iç mimarlık işlerinin davalı tarafça yapılmasına dair 24/12/2014 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme kapsamında müvekkilinin tüm ödemeleri yapmış olmasına rağmen davalı yüklenicinin iş bedeli adı altında takip yaptığını, takibe süresinde itiraz edemediklerini, takibin kesinleştiğini belirterek takipten dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiştir. Davaya konu takip dosyası incelendiğinde, takip alacaklısının davalı, borçlusunun davacı, takip dayanağının 31/01/206 ve 31/12/2015 tarihli faturalardan kalan borç olarak belirtildiği, takibin itiraz edilmeksizin kesinleştiği, alacaklı vekilinin talebi üzerine davacı şirketin iş yeri adresinde 10/07/2017 tarihinde hacze gidildiği, aynı tarihli haciz tutanağına göre davacı şirket yetkilisinin takip borcunun 450.000 TL’sini banka havalesi ile icra dosyasına ödediği, kalanı olan 465.404,60 TL içinde 17/07/2017 tarihinde ödeme taahhüdünde bulunduğu, haciz sırasında yapılan ödeme ve taahhütte itirazi kayıt konulmadığı, haczin tatbiki sırasında davacı vekilinin de hazır bulunduğu, haciz tutanağının davacı şirket yetkilisi ile taraf vekillerince imzalandığı görülmüştür. Davacı şirket yetkilisi davaya konu takip borcuna itiraz etmeden ve itirazi kayıt koymadan haciz sırasında borcun bir kısmını ödeyerek kalanı içinde ödeme taahhüdünde bulunarak borcu kabul etmiştir. Her ne kadar davacı vekili, ödemenin ve taahhüdün haciz baskısı altında yapıldığını, haciz tutanağına itirazi kayıt koymaları halinde alacaklı vekilinin kısmi ödeme ve taahüdü kabul etmeyeceklerini ve fiili hacze devam edeceklerini bildirmeleri nedeniyle itirazi kayıt koymadıklarını, itirazı kayıtlarının haciz tutanağına işlenmediğini belirtmiş ise de haciz tutanağının geçersiz olduğuna veya itirazi kayıtlarının haciz tutaanğına geçirilmediğine ilişkin olarak her hangi bir yasal yola başvurmamıştır. İİK 72. Maddesine göre borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilecektir. Aynı maddede İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkemenin, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebileceği, icra takibinden sonra açılan menfi tesbit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemeyeceği, ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyle icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, devamında borçlunun, menfi tesbit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edileceği, takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan borçlunun, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebileceği düzenlenmiştir, Somut olayda, davacı borçlu takibe süresinde itiraz etmemiş, takip kesinleşmiş, fiili haciz sırasında borcu kabul ederek kısmi ödemede bulunmuş, kalan borç için ödeme taahhüdünde bulunmuş, hacizden sonra ise menfi tespit davası açarak tedbir yoluyla icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesini talep etmiş, mahkemece bu talebi kabul edilerek teminat karşılığında İİK 72. Maddesi gereğince icra veznesine girecek paranın alacaklıya ödenmemesi konusunda tedbir kararı verilmiş ve teminatın süresinde yatırılması üzerine tedbir kararı uygulanmıştır. Buna göre aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan haciz tutanağına göre davacı borçlu takip konusu borcu kabul etmiş olduğundan ve bu kabulü davacı tarafı bağlayacağından menfi tespit davasının reddine karar verilmesi gerekirken mahkemece farklı gerekçe ile red kararı verilmesi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun mahkeme gerekçesine yönelik olarak kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi ile kaldırılarak, açılan menfi tespit davasının reddine dair yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1-Davacı vekilinin istinaf talebinin gerekçeye yönelik olarak KISMEN KABULÜNE, 2-İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 02/12/2019 tarih ve 2017/625 Esas, 2019/1136 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3- Davanın REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 269,85 TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 13.531,60 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 13.261,75‬ TL harcın kararın kesinleşmesini takiben ve istek halinde davacı tarafa İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 3-Davalı tarafından yapılan herhangi bir masraf olmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 4-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 28.016,85 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,2-Davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 95,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 243,6‬0 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 08/11/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.