Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/346 E. 2023/780 K. 19.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/346
KARAR NO: 2023/780
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESz: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2019
NUMARASI: 2017/507 Esas, 2019/1360 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 19/09/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı-karşı davalı vekili; dava dilekçesi ile taraflar arasında yapılan sözleşme gereği müvekkilinin insan taşıma asansörü yaptığını ve sözleşme koşullarına uygun ve çalışır vaziyette davalıya teslim ettiğini, sözleşme ile asansörün bedelinin 79.142 TL olarak kararlaştırıldığını, ancak davalının müvekkiline ödemenin tamamını yapmadığını, bakiye alacaklarının tahsili bakımından İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile davalı aleyhinde icra takibine geçtiklerini, takibin davalının haksız ve kötü niyetli itirazı üzerine durduğunu beyan ile itirazın iptalini, takibin devamını ve % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı-karşı davacı vekili; davacının sözleşme ile yüklendiği edimi tam ve eksiksiz olarak yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkilinin davacıya bir borcu olmadığı gibi alacağının olduğunu, müvekkilince ödemelerin zamanında yapıldığını, davacının ise işi zamanında yapmayarak aksaklıklara sebep olduğunu, bu nedenle de kendi kusurundan faydalanamayacağını beyan ile asıl davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı-karşı davacı vekili; karşı davasında taraflar arasındaki sözleşme ile işin ne kadar sürede bitirileceğinin ve kalitesinin, ayrıca ödemelerin hangi şartlarda yapılacağının kararlaştırıldığını, mevcut sözleşme gereği geciken her gün için 500,00-TL ödeme yapılması gerektiğini, bu konuda davacı karşı davalıya noter kanalı ile ihtarname gönderdiklerini, ancak cevap verilmediğini, ödemenin geç yapılması gerekçe gösterilerek müvekkilinden vade farkı talep edildiğini beyan ile işi süresinde yapmayarak hak edişlerin zamanında alınmamasına sebep olan davacı karşı davalının müvekkilini uğrattığı zarardan ötürü, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 5.000,00-TL cezai şartın davacı karşı davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davacı-karşı davalı vekili; karşı davaya cevabında, sözleşmenin 12/04/2016 tarihinde imzalandığını, sözleşme ile asansörün yapılması için gerekli olan çelik konstrüksiyon kuyu imalatının davalı tarafça yapılacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının bu işi zamanında yapmayarak, müvekkiline ait işe geç başlanmasına sebebiyet verdiğini, davalının kendi kusurundan kaynaklanan gecikmesini müvekkiline yansıtmasının kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin çalışmasını zamanında tamamladığını beyan ile karşı davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece; Asıl dava açısından; davacının tanzim ettiği 01.12.2016 tarih ve … numaralı faturanın içeriğinin 60.500,00 iş bedeli, 4.070,00-TL vade farkı, 2.500,00-TL ruhsat eksikliğinin giderilmesi, 12.072,60-TL KDV olduğu ve toplam bedelinin 79.142,60 TL olduğu, faturanın davalı kayıtlarında yer aldığı, davalı tarafın ticari defterlerinde davaya konu 7.752,60-TL davacı alacağının kayıtlı olduğu, davalının bu faturaya yönelik bir itirazı bulunmadan defterine işlediğini belirttiği, somut olayda davalı tarafın, davacı tarafından tanzim edilen faturayı kendi defterine kaydettiği, faturanın içeriğine yönelik bir itirazda bulunmadığı gerekçesiyle TTK m.21/2 uyarınca faturanın içeriğini kabul ettiği sonucuna ulaşılarak asıl davada, davacının takip tarihi itibariyle 7.752,00-TL alacaklı olduğuna karar verilmiştir. Karşı dava açısından; asansörün açık veya gizli ayıplı olmadığı, cezai şart talebi yönünden yapılan değerlendirmede; işin süresinin sözleşmede işveren tarafından sözleşmeye uygun olarak yer teslimi yapılmasından itibaren 45 gün olarak belirtildiği, işin geç teslim edilmesi halinde yükleniciye günlük 500,00-TL cezai şart kesileceğinin kararlaştırıldığı, dosya kapsamındaki Yer Teslim Tutanağı’ndan yerin 26.04.2016 tarihinde teslim edildiği, Montaj Teslim Tutanağı’ndan işin 28.10.2016 tarihinde teslim edildiği, ancak 28.10.2016 tarihli iş teslim tutanağının incelenmesinde, davalı-karşı davacı ve üst işveren tarafından gecikmeye ve cezai şart alacağına yönelik bir şerh düşülmeksizin, ihtirazı kayıt konulmaksın işin teslim alındığı, davalı-karşı davacı, işi teslim alırken bir başka ifadeyle ifayı kabul ederken gecikme cezasına yönelik olarak bir çekince koymadığından TBK m.179/2 hükmü uyarınca cezai şart talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verilmiştir.Davalı Karşı Davacı istinafında; Asıl dava yönünden; davacının vade farkı faturası talep etmesinin mümkün olmadığını, işi zamanında yapmayarak kendi kusuruyla geciktirdiğini, ödemelerin zamanında yapıldığını, davacının kendi kusurundan faydalanamayacağını belirterek istinaf talebinde bulunmuştur. Karşı dava yönünden; 28.10.2016 tarihinde yapılan teslimin montaj teslimi olup iş teslimi olmadığını, sözleşmenin 1.14 maddesinde teslimin nasıl yapılacağının düzenlendiğini, sözleşmeye uygun teslim yapılmadığını, bilirkişinin asansörün kusurlu olduğunu ama ayıplı olmadığını belirttiğini, kusur ve ayıpın aynı şeyler olduğunu, bilirkişiler tarafından cezai şart bedeli ve işin geç tesliminden kaynaklı hak edişlerin geç ödenmesinden kaynaklı zararların hesaplanmadığını belirterek istinaf talebinde bulunmuştur.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı-karşı davalı yüklenici, davalı-karşı davacı iş sahibidir. Davacı yüklenici asıl davada asansör yapım işi konusunda davalı iş sahibi ile anlaştıklarını, işi teslim ettiğini fakat bakiye bedelin ödenmediğini, takip başlattığını, takibe itiraz sonucu itirazın iptalini talep ettiği, davalı karşı davasında işin geç teslim edildiğini gecikilen her gün için 500.00 TL ödeme yapılması gerektiğini, 5.000 TL cezai şartın tahsilini talep etmiş, mahkemece asıl davanın kabulüne karşı davanın reddine dair verilen karara karşı davalı vekilince hem asıl dava yönünden hem karşı dava yönünden istinaf talebinde bulunulmuştur.Davacı tarafından başlatılan takibin 7.752,60 TL cari hesap alacağına ilişkin olduğu, davacı tarafından düzenlenen 01.12.2016 tarih ve … numaralı 79.142,60 TL değerindeki faturanın davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, ayrıca davaya ve takibe konu 7.752,60 TL alacağın da davalı tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Faturanın defterde kayıtlı olması hizmetin verildiğine karine teşkil eder. Davacı alacağının davalı defterlerinde kayıtlı olması ve davalı tarafından karinenin aksi iddia ve ispat edilemediği anlaşılmakla, mahkemece bu yönde verilen karar usul yasa ve dosya kapsamına uygun olmakla davalı vekilinin asıl dava yönünden istinafı yerinde görülmemiştir. Karşı dava yönünden davalı iş sahibi işin süresinde teslim edilmemesi sebebiyle sözleşmenin 4.1 maddesinde düzenlenen gecikme cezası ile (cezai şart ), asıl işverene karşı yine bu sebeple uğradığı zararın tazminini talep etmiştir.Dosya içinde bulunan Montaj Teslim Tutanağı isimle belge incelendiğinde; taraflarca imzalandığı, imza inkarının olmadığı, sözleşmenin 1.5 maddesinde belirtilen yerde teslimin yapıldığı, yine sözleşmenin 1.14 maddesinde belirtilen teslimle ilgili test ve kabul aşamalarının yapıldığının belirtildiği, gerekli eğitimlerin verildiği tüm bu hususlara göre bu tutanağın sözleşmeye uygun olarak düzenlenmiş bir teslim tutanağı olduğu anlaşılmakta davalı tarafından aksi iddia ve ispat edilememektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179. maddesi hükmüne göre; borcun kararlaştırılan yerde veya zamanda ifa edilmemesi durumunda ceza ödenmesi kararlaştırılmışsa ifaya eklenen cezai şart söz konusudur.Cezai şart (sözleşme cezası) sözleşmeden doğan borcun hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi halinde ödenmek üzere, borçlunun alacaklıya önceden taahhüt ettiği bir edimdir. Cezai şart kararlaştırıldığı sözleşmenin bir hükmü ve bu şartın gerçekleşmesi üzerine doğan alacak da aynı sözleşmeden doğan fer’i bir alacak olduğundan, sözleşmenin feshi üzerine istenemez. İfaya eklenen cezai şartın talep edilebilmesi için öncelikle alacaklının ifayı çekincesiz olarak kabul etmemiş olması gerekir. Somut olayda davalı iş sahibi herhangi bir ihtirazı kayıtta bulunmadan ifayı kabul ettiği görülmüştür. Davalının istinafa konu ettiği husus cezai şarta yönelik olması ve davalının ihtirazı kayıt koymadan ifayı kabul etmesi sebebiyle karşı dava yönünden davalının bu yöndeki istinafı yerinde görülmemiştir. 6100 sayılı HMK’nın 107/1.maddesine göre, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Kısmi davanın düzenlendiği HMK 109/1. maddeye göre, talep konusunun niteliği itibariyle bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir. Bir başka deyişle, kısmi dava, davacının aynı hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağının veya hakkının tümünü değil bir kısmını talep ederek açtığı davadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle mülga 1086 sayılı HUMK’da yer almayan yeni bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası kabul edilmiştir. Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hâli, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkansızlığa dayanmalıdır.6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. maddesinde eser sözleşmesinin tanımı yapılmıştır. Bu maddeye göre; “Madde 470- Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Davacı tarafın talepleri ve taraflar arasında imzalanan sözleşme dikkate alındığında talep miktarının belirlenebilir olduğu ve belirsiz alacak davası olarak dava açma koşullarının bulunmadığı, her ne kadar davacı taraf açtığı davayı belirsiz alacak davası olarak adlandırsa da, davanın kısmi dava olması nedeniyle belirsiz alacak davası olarak yargılamaya devam edilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca, davalı karşı davacı dilekçesinde talep olarak fazlaya ilişkin hakları saklı tutarak, hem gecikme cezası (cezai şart )hem de gecikmeye bağlı 5.000 TL zarar talebinde bulunmuş ise de, dava dilekçesinde bu talep miktarlarını ayrı ayrı açıklamadığı görülmüştür. Mahkemece gecikme cezası yönünden değerlendirme yapılarak hüküm kurulmuş olmasına rağmen diğer zarar talebi yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. O halde, mahkemece karşı davaya kısmi dava olarak bakılıp öncelikle HMK 31. Madde hükmü gereğince davalının her bir kalem talep yönünden ne miktarda istemde bulunduğu açıklattırılarak , işin gecikmesi sebebiyle uğranılan zarara ilişkin talep edilen bedel belirtildikten sonra, bu zarar kalemi yönünden ihtirazi kayıt şartı aranmaksızın mahkemece incelenip araştırma yapılarak, davalının karşı davasında gecikmeye bağlı olarak zararının oluşup oluşmadığı tespit edilerek yargılama sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden mahkeme kararının bu gerekçeyle kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin asıl dava yönünden istinaf talebinin reddine, karşı dava yönünden istinaf talebinin işin gecikmesi nedeniyle uğranılan sair zararlara ilişkin gecikme tazminat talebi yönünden kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı-karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun asıl dava yönünden REDDİNE, karşı dava yönünden istinaf talebinin işin gecikmesi nedeniyle uğranılan sair zararlara ilişkin gecikme tazminat talebi yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/12/2019 tarih, 2017/507 Esas, 2019/1360 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı-karşı davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı-karşı davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 19/09/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.