Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/336
KARAR NO: 2023/881
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2020
NUMARASI: 2019/275 Esas, 2020/43 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/10/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı … Ticaret A.Ş. ile davacının 22.03.2017 tarihli sözleşme yaptıklarını, bu sözleşmeye göre … Projesi için asansör temini, montajı ve teslimine ilişkin olarak anlaştıklarını, sözleşmeye göre işin yedi ay içinde bitirilmesinin kararlaştırıldığını, ancak işin bu süre içinde bitirilmediğini, işin geç bitirilmesi nedeniyle de kendi yaptıkları inşaatın geciktiğini ve bu nedenle de hem kendilerine ait bağımsız bölümleri kullanamadıklarını hem de arsa sahiplerine karşı aylık rayiç kira bedeli ödemek zorunda kaldıklarını, davalı tarafın zararlarını karşılamadığını belirterek, bu kapsamda müvekkilinin uğramış olduğu zarara ilişkin olarak şimdilik 10.000,00 TL’nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, davalı ile yapılan sözleşmeye göre sözleşme bedeli olan 139.500,00 Euronun peşin olarak davacının anlaşacağı finansal kiralama firması tarafından kendilerine ödenmesi gerekirken ödemenin zamanında yapılmadığını, sözleşmeye göre ödemenin yapılmaması durumunda işi durdurma haklarının bulunduğunu, ödemenin yapılmaması nedeniyle işin durduğu dönem içinde yapımı öngörülen asansörlerin teknik özelliklerinde değişiklikler olduğunu, bu nedenle de yeni sipariş verilmesi gerektiğini, bu gecikmeden kendilerinin sorumlu olmadığını, davacı tarafın kendilerine halen 70.391,50 TL borçlu olduğunu, sözleşmeye göre fesih hakları olduğu halde işe devam ederek asansörlerin teslimatının ve montajının tamamlandığını, davacı tarafın asansör kuyularını teslime uygun hale getirmesi gerekirken bunu da zamanında yerine getirmediğini, buna ilişkin tutanakların bulunduğunu, asansör kuyularının ancak sekizinci ayın ortalarında uygun duruma getirildiğini, kabin onayının da 30.10.2017 tarihinde yapıldığını, davacı tarafın asansörlerin tamamını ihtirazi kayıt koymadan teslim aldığını, gecikmeden ötürü zarar gördüğüne ya da kira ödemek zorunda kaldığına ilişkin bir delili de dosyaya sunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, her ne kadar sözleşmenin 4.maddesi gereğince peşin ödenmesi gereken 139.500 Euroluk malzeme bedeli 6 ay sonra (20.09.2017) ödenmiş ve bu sebeple aynı madde gereğince davalının işi durdurma hakkı bulunmakta ise de, aynı madde gereğince bu hakkın kullanılabilmesi için davacıya buna dair bildirimde bulunulması gerektiği, oysa dosyada bu yönde bildirimde bulunulduğuna dair bir delil bulunmadığı, bu nedenle davalının, paranın geç ödenmesi nedeniyle işin durduğu dönemde asansörlerin teknik özelliklerinde oluşan değişiklikler nedeniyle yeni sipariş verilmesi gerektiğine yönelik savunmasının hukuki dayanağı bulunmadığı, davalı tarafça sunulan kuyu teslim tutanakları ve 04.05.2018 tarihli e-posta yazışmasına göre, sözleşmenin 15.maddesi gereğince davacı tarafın öncelikli edimi olan “asansör kuyusunun asansör montajına hazır vaziyette teslim edilmesi” koşulunun 04.05.2018 tarihinde halen yerine getirilmemiş olduğu, buna göre, sözleşmenin 3.maddesine göre 7 ay içinde işin bitilmesi gerekirken, davacı tarafça, sözleşmenin imzalanmasından yaklaşık 1 yıl sonra dahi öncelikli edim yerine getirilmemiş olduğundan davalı tarafından asansörlerin montajına başlanamayacağı, bu nedenle dosya teknik bilirkişiye gönderilmeden davacının davasının reddine karar verilmesi gerektiği, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, davalının işi sözleşmede öngörülen 7 aylık süre içerisinde bitirememiş olduğunun dosyaya sunulan sözleşmeler ve kabin onay formları ile sabit olduğunu, mahkemenin asansör kuyularının montaja uygunluğuna ilişkin olarak hiçbir teknik bilirkişi incelemesi yaptırmadan ve delilleri davanın reddine karar verilmiş olmasının usule aykırı olduğunu, kaldı ki asansör kuyularıyla ilgili değişilik taleplerinin davalı tarafın tek taraflı isteklerin ibaret olduğunu, bu hususun ancak teknik inceleme ile açıklığa kavuşacağını, montajı yapılmış asansörler ile sipariş edilen asansörlerin uygunluğunun, asansör kuyularının gerçekten uygun olup olmadığının, asansör kuyusu tutanaklarında müvekkili şirket yetkilisinin imzasının bulunup bulunmadığının, tutanakları imzalayan kişilerin ilgili şirketi temsile yetkili olup olmadığının incelenmesi, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, mahkemenin gerekçeli kararda yer verdiği ve ihtirazi kayıt olmadığını ileri sürdüğü “kuyu teslim tutanaklarında” şirket yetkilisinin imzasının bulunmadığını, bir kısım tutankların ise sadece davalı şirket yetkilisi tarafından imzalandığını, tutanaklar geçerli kabul edilse bile, tutanaklardaki hususların asansör montajının gecikmesini gerektirecek hususlar olup olmadığının bilirkişi vasıtasıyla teknik olarak incelenmesi gerektiğini, ayrıca dava dilekçelerinde talep etmiş oldukları müvekkili şirketin zararlarının tespiti bakımından hiç bir bilirkişi incelemesi yaptırılmamış olmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir. Dava, 22.03.2017 tarihli “asansör temini, montajı ve teslimine” ilişkin sözleşme kapsamında, davalının edimini sözleşmede öngörülen sürede bitirememesi nedeniyle uğranılan; asansör kurulamadığından inşaatın bitimi geciktiğinden davacıya düşen bağımsız bölümlerin kullanılamamasından kaynaklı ve dava dışı arsa sahiplerine ödenmek zorunda kalınan kira bedellerine ilişkin zararların davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Davalı vekilince, gecikmenin, sözleşmeye göre peşin olarak ödenmesi gereken iş bedelinin zamanında ödenmemesinden ve asansör kuyularının zamanında teslime uygun hale getirilmemesinden ve kabin onayının geç yapılmasından kaynaklandığı, ayrıca davacının iddia ettiği zararlarının oluştuğunu ispat edemediği belirtilerek, davanın reddi istenmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki 22.03.2017 tarihli “asansör temini, montajı ve teslimine” ilişkin sözleşme kapsamındaki işin, sözleşmede belirtilen süreden daha geç yerine getirildiği, işin bedelinin 139.500 Euro olduğu ve bu meblağın davalıya ödenmiş olduğu hususlarının ihtilafsız olduğu, Mahkemece yerinde görülmeyen “davacının iş bedelini geç ödemesi nedeniyle işin geciktiği” savunması bakımından davalı tarafça istinafa gelinmediğinden HMK’nın 355. Maddesi gereğince bu hususta bir değerlendirme yapılamayacağı, davalının diğer gecikme savunması olan “asansör kuyularının davacı tarafça geç hazırlanması” bakımından ise; davalı tarafça sunulan kuyu teslim tutanakları ve 04.05.2018 tarihli e-posta yazışmasına göre, sözleşmenin 15.maddesi gereğince davacı tarafın öncelikli edimi olan “asansör kuyusunun asansör montajına hazır vaziyette teslim edilmesi” koşulunun 04.05.2018 tarihinde halen yerine getirilmemiş olduğu, buna göre, sözleşmenin 3.maddesine göre 7 ay içinde işin bitilmesi gerekirken, davacı tarafça, sözleşmenin imzalanmasından yaklaşık 1 yıl sonra dahi öncelikli edim yerine getirilmemiş olduğundan davalı tarafından asansörlerin montajına başlanamayacağına dair Mahkeme kabulünün ve usul ekonomisi gözetilerek dosya teknik bilirkişiye gönderilmeden davacının davasının reddine karar verilmesinin usul, yasa ve dosya kapsamına uygun bulunduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/01/2020 tarih ve 2019/275 Esas, 2020/43 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 170,78 TL’nin mahsubu ile bakiye 99,07 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 11/10/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.