Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/315 E. 2023/824 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/315
KARAR NO: 2023/824
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/11/2019
NUMARASI: 2017/988 Esas, 2019/1172 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 27/09/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin davalının isteğiyle bilgisayar programı tasarladığını, yazılımın tam olarak bitmediğini, ancak davalı yanla anlaşamayarak yollarının ayrıldığını, 6 aylık çalışması karşılığında 29/07/2016 tarihinde müvekkiline 5.000,00 TL ödeme yapıldığını, bunun kabul edilebilir olmadığını, müvekkilinin işin yüzde kaçlık kısmını bitirdiyse 59.813,08 USD’lik bütçe üzerinden hak edişinin tespit edilmesi ve davalıdan alınarak kendisine verilmesi gerektiğini belirterek şimdilik alacağının 1.000,00’lik kısmının işlemiş ve işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslahla talebinin arttırmıştır.Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı derneğin projesinin dijital ortama taşınması amacı ile mobil uygulama ve web sitesi şeklinde Türkiye’nin alanında ilk ve tek Engelsiz Erişilebilirlik harita uygulama projesinin, … olarak adlandırılarak hayata geçirilmesi için gerekli çalışmaların yapılmaya başlandığını, proje koordinatörü olan …’ın, yarı gönüllülük esasına dayanarak derneğin ihtiyacı olan gerekli yazılımları yapan ve teknik desteği sağlayan davacı ile … projesinin yapılması için görüşmeler yaptığını, çalışmalara başladıktan sonra davacının çeşitli bahaneler ileri sürerek …’la iş birliğinden kaçındığını, iş planı dışında hareket etmeye başladığını, sıkıntılı bir durum ortaya çıkardığını, projenin bu şekilde yürütülmesinin mümkün olmadığından daha profesyonel firmalar aracılığı ile projeye devam edilmesine karar verildiğini, davacının eser sözleşmesinde yüklenici taraf olarak üzerine düşen sadakat ve özen sorumluluğunu yerine getirmediğini, davacı tarafın hak edişlerinin karşılığı olarak yönetim tarafından 5000 TL, ödenmesine karar verildiği, ödemenin gecikmesin de davalının kusuru olmadığını, yazışmalarda uygulamanın hatalı ve eksik olduğu ve kullanılamadığı, çalışabilir şartına bağlı ödemenin yapılacağının bildirildiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde işin tam bitmediğini ikrar ettiğini, davacının yazılımı tam bitirmediğini, yapılan işin toplam işin %1 kadar olduğunu, davacı tarafça bugüne kadar yapılan işler teslim edilse bile yazılım işinin doğası gereği yarım kalmış bir yazılımın hiçbir anlamı olmadığını, davacının işi savsaklaması sebebi ile bitirilemediğini, … Bankası ile yapılan sponsorluk sözleşmesinin tehlikeye girdiğini, projenin devamı için başka bir firma ile anlaştıklarını, kalan işleri 18.000,00 TL karşılığında yaptırdıklarını, davacının … Bankası ile yapılan anlaşmadaki yazılıma ayrılan 59.813,00 USD nin tamamının kendisine ödeneceği gibi düşünce ile yanılgıya düştüğünü, davacının gönderdiği maillerdeki 60.000 USD yıllık bütçeli işte 4 ay çalıştığını, yılın üçte bîrinde çalıştığını, böylece 20.000 USD alacaklı olduğunu belirttiğini, ancak bu talebin hiçbir akdi ve hukuki dayanağının bulunmadığını, kabul edilmesinin de mümkün olmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; taraflar arasında yazılı olmasa da sözlü olarak bilgisayar yazılımı geliştirilmesi konusunda anlaşma olduğu, davacının 2016 yılı Ocak ayından 19/06/2016 tarihine kadar proje kapsamında çalışarak yazılım geliştirme işini yaptığı, davalı dernek tarafından davacıya hizmet bedeli olarak 5.000,00 TL ödendiği, ödemenin davalı taraf ticari defterlerince kayıt altına alındığı, … isimli uygulama incelendiğinde, mekan listeleme, mekan türüne göre mekan ekleme, mekan ekleme, haritada işaretleme ve mekan düzenleme işlevlerinin olduğu, bu işlevlerin düzgün çalıştığı, davacı tarafından geliştirilen uygulamalarda yer alan ve mekana ait fotoğrafların olduğu veya eklenebildiği işlevin davalı tarafından sonradan başka bir firmaya yaptırdığı, davacı tarafından … ve … platformlarında geliştirmiş olduğu … (…) isimli uygulamanın genel itibari ile işlevini yerine getirdiği, uygulamaların çalışmayan işlevleri için makul bir iş gücü ile ilgili hataların giderilebileceği, davacının geliştirmiş olduğu programın tamamlanmış değerinin yaklaşık 160.000,00 TL olduğu, tamamlanan yazılımın işin %60’ına denk geldiği, 12/03/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da yapılan işin %70’lik kısmının tamamlandığının tespit edildiği, yazılımın tamamlanmış değerinin 160.000 TL olması, davacının işin %60’lık kısmını yapması karşılığında hakedişin 96.000,00 TL olduğu, davalı tarafından önceden ödenen 5.000 TL’nin hakedişten tenzil edilmesi sonucu davacının davalıdan bilgisayar yazılım programı geliştirme hizmeti karşılığında 91.000 TL alacağı olduğu, tarafların tacir olması yapılan işin ticari iş mahiyetinde olması nedeni ile davacı tarafından avans faizi talep edilebileceği gerekçesi ile; Davanın KABULÜNE, Islah ile artırılmış 91.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş karara karşı, davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile: davaya konu edilen yazılım işinin 5846 sayılı Kanunun 2. maddesi uyarınca ilim eseri olarak kabul edildiğini, bu kapsamda uyuşmazlığın çözümünde Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, bu haliyle görevsiz mahkemede yapılan yargılama neticesinde karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, davanın başından bu yana davacının ayıplı bir şekilde yapmış olduğu çalışmanın anlaşılması adına dosyaya ne kadar beyan dilekçesi, mütalaa, grafik ve tablolar sunulmuşsa da bu hususun gerek yerel mahkeme, gerekse de dosyaya atanan bilirkişiler tarafından anlaşılamadığını, davacının yapmış olduğu çalışmanın sadece ve sadece, son kullanıcı için hazırlanacak yazılımın içeriğinin müvekkili … tarafından oluşturulması için kullanılacak datanın toplanmaya hazırlanmasına ilişkin yazılım işi olduğunu, gelinen noktada yere| mahkemenin gerekçesine bakıldığında yapılan tespitler nedeniyle sanki uygulamanın davacının yapmış olduğu çalışma ile yerine getirildiği kabulü ile karar verildiğini, somut olayın ve davaya konu yazılım ile davacının yapmış olduğu yazılımın birbirinden oldukça farklı olduğu hususlarının anlaşılmadığını, toplam … projesinin tüm bütçesinin 100 birim alındığında davacının ayıplı olarak yaptığı işin projenin çok küçük bir kısmını oluşturduğunu, dosya kapsamında yapılan yargılamada gerek bilirkişi tarafından gerekse de mahkeme tarafından davaya konu işte 4 ayrı platform için çalışma yapılması gerektiği hususuna dikkat edilmediğini, hatalı olarak her platform için davacının çalışma yaptığının kabul edildiğini, 1 ay gibi kısa sürede yapılması gereken bu mekan ekleme yazılımının 6 ay gibi kabul edilemez bir sürede tamamlanamadığını, davacının gerçekleştirilmeye çalıştığı ancak tam ve eksiksiz olarak tamamlayamadığı, davalıya hiç bir şekilde teslim edilmemiş yada uygulama mağazalarına konmamış bir yazılımın tüm projenin %60’lık kısmını oluşturduğu ve bunun bitirildiğinin kabulünün hatalı olduğunu, davacının yapmış olduğu mekan ekleme yazılımının yarım bırakılması ile birlikte bu yazılım üzerinden projeye ve yazılıma devam edilmesinin de kesinlikle söz konusu olamadığını, birinci teknik bilirkişinin incelemesini davacının kendi kendine oluşturduğu, hiçbir şekilde bir kaynak gösterilmeyen, ekran görüntüsü dahi olmayan Word sayfalarındaki basit çizimlerine dayandırdığını, teknik bir konuda bu şekilde bir rapor düzenlenemeyeceğini, bu nedenle de birinci teknik bilirkişinin olaya aykırı incelemesine itibar edilemeyeceğini, ikinci teknik bilirkişinin ise son kullanıcıya yönelik hem … hem de … Uygulaması üzerinden bir inceleme yaptığını beyan ettiğini, oysaki davacının çalışmasını bitirip müvekkiline teslim ettiği son kullanıcıya yönelik … ve … uygulaması bulunmadığını, yine dosyaya bilimsel mütalaa sunulduğunu, bu bilimsel mütalaanın ve dosyada bulunan hatalı bilirkişi raporlarının değerlendirildiği üçüncü bir bilirkişi raporu alınması gerekirken mahkeme tarafından bu yönde karar tesis edilmediğini, bilirkişi raporları arasındaki çelişki ortadan kaldırılmadan karar verildiğini, bilirkişi raporlarının hiçbir yerinde, bilirkişilere verilen görev doğrultusunda, taraflar arasında kararlaştırılan, yapılması gereken işleri gösterir, işlere yönelik iş planına ve bunun karşılığından davacının tek tek bu kalemlerden hangilerini yaptığına yönelik işlemleri belirtir bir karşılaştırmaya/tabloya yer verilmediğini, bu konuda raporların eksik olduğunu, dosya kapsamında teknik bilirkişi raporları dikkate alındığında 2 tane farklı görüşün yer aldığı kök rapor bir tane de ek rapor olmak üzere 3 adet teknik bilirkişi raporu düzenlendiğini. işbu farklı görüşün bildirildiği 2 kök raporda da oldukça fahiş ve birbirinden oldukça farklı tutarlarda hak edişler belirlendiğini, davacının ayıplı çalışması sonrası tüm projenin baştan başlanarak dava dışı başka bir firmaya yaptırılmak zorunda kalındığını ve bu firmaya ödenen tutarında somut olarak ortaya konulduğunu, dosya kapsamında düzenlenen bilirkişi raporlarının çok büyük hatalar içermekle birlikte yazılıma yönelik takdir edilen hak ediş tutarlarının da birbirinden oldukça farklı olduğunu ve somut gerçeklikler de göz ardı edilerek değerlendirmeler yapıldığını, takdir edilen tutarların gerçeklikten uzak olduğunu, davacının davasını 1.000,00-TL üzerinden ikame ettiğini, yargılama devam ederken de 11.07.2019 tarihli 6. Celsedeki duruşmada ıslah ile davasını 90.000,00-TL arttırarak 91.000,00-TL’ye çıkardığını, esasa yönelik kabul anlamına gelmemek kaydıyla kararda ıslah ile artırılan tutara ıslah tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerekirken 91.000,00 TL’ye dava tarihinden faiz işletilmesi de usul ve yasaya aykırıdır diyerek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, eser sözleşmesi kapsamında ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Davacı taraflar arasında sözlü eser sözleşmesi yapıldığını, tarafların bilgisayar programı tasarlanması ve yazılımının yapılması konusunda anlaştıklarını, yazılımın tam olarak bitmediğini, tarafların karşılıklı olarak sözleşmeyi feshettiklerini, sözleşme konusu işin yapımı için 100.000 TL bütçe ayrıldığını, kendisine 5.000 TL ödeme yapıldığını, feshe kadar yaptığı işler bedelinin ödenmediğini belirterek bunların tahsilini talep etmiştir. Davalı her ne kadar uyuşmazlığın çözümünde Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin görevli olduğunu istinaf sebebi olarak ileri sürmüş ise de uyuşmazlık eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup fikri mülkiyet konusunda bir ihtilaf bulunmadığından ihtisas mahkemesi görevli olmayıp genel mahkemeler görevlidir, davalının bu istinaf sebebi yerinde değildir. Mahkemece 2 ayrı bilirkişi heyetinden rapor alınmış ikince bilirkişi heyeti raporuna itibar edilerek karar verilmiştir. Alınan her iki bilirkişi raporunda davaya konu davacı tarafça yapılan işin toplam sözleşme konusu işe oranı ile işin bedeli yönünden büyük fark olmasına rağmen mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun neden kabul edildiği belirtilmeden bilirkişi raporları arasındaki açık çelişki giderilmeden karar verilmesi hatalı olmuştur. Eser sözleşmesinde taraflar işin bedelini serbestçe kararlaştırabilirler. Somut olayda olduğu gibi taraflar arasında yazılı sözleşme yok ise ve taraflar işin bedeli konusunda anlaşmazlar ise bedel eserin yapıldığı yer ve zamandaki rayiç değerine göre belirlenir. Mahkemece yapılacak, iş taraflar arasında yapılacak işin bedeli konusunda ihtilaf bulunduğundan ve alınan bilirkişi raporları arasında yapılan işin miktarı ve bedeli konusunda açık çelişki olduğundan bu durumda işin bedelinin Yargıtay kararları doğrultusunda yapıldığı yer ve tarihteki mahalli rayicine göre tespit edileceğinden, gerekmesi halinde konusunda uzman yeni bir bilirkişi veya bilirkişi heyetinden önceki bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi giderir şekilde rapor alınarak uyuşmazlığa konu işin bedelinin ve davacı tarafça yapılan kısmının tespiti ile oluşacak sonuca göre karar vermek olmalıdır. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/11/2019 tarih, 2017/988 Esas, 2019/1172 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 27/09/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.