Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/287 E. 2023/601 K. 20.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/287
KARAR NO: 2023/601
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2019
NUMARASI: 2018/273 Esas, 2019/663 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/06/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili; taraflar arasında 17/11/2017, 28/11/2017 ve 30/11/2017 başlama tarihli 3 adet fason iş sözleşmesi akdedildiği, ticari ilişkinin bir süre devam ettiği, ancak davalı şirketin bakiye kalan 117.221,16 TL borcu ödemediği, davalı hakkında İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibi yaptığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu belirtilerek; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, %20 oranında icra inkar tazminatına, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili; taraflar arasında yapılan 16/11/2017 ve 30/11/2017 tarihli 2 adet fason iş sözleşmesi düzenlendiği, fason iş sözleşmesi gereği boyanmak üzere müvekkili şirket tarafından davacıya malların gönderildiğini, müvekkili şirketin boyanan malları dava dışı … şirketine göndermesi neticesinde yapılan boyamaların hatalı olduğundan müvekkili şirkete geri gönderildiğini, boyama hatası sebebiyle malların müvekkili şirketin elinde kaldığını ve zarara uğradığını, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmenin 8. Maddesi gereğince doğan zarar neticesinde davacı şirkete 26/01/2018 tarihinde 112.769,47-TL bedelli faturanın düzenlendiği, müvekkili şirketin zarara uğradığını savunmuş, davanın reddine, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkemece; davalı şirketin malı davacıdan teslim alması akabinde nihai alıcı- müşteri dava dışı … firması tarafından yapılan final kontrolleri akabinde malın ayıplı olduğu kanısına vardığı, davacıdan, nihai alıcıya yapılan satışın ve mevcut ayıbın nihai alıcı tarafından tespit edilerek ortaya konması ticari hayatta, uygulamada bilinen bir uygulama olup, bu hususa dosyaya ibraz edilen bilirkişi raporunda da bu haliyle değinildiği, Borçlar Kanununda tanımını bulan ayıba karşı tekeffül, satılan şeyin satıcının zikrettiği vasıfları taşımamasından veya bu şeyin değerini sözleşme gereğince ondan beklenen yararları azaltan veya kaldıran eksiklikler bulunmasından satıcının sorumlu olması olduğu, taraflar arasında tanzim edilen sözleşmenin 8. Maddesinde imalat ve üretimin sözleşme şartlarına uygun olmamasından oluşan zarardan fasoncunun sorumlu olacağı belirtildiği, davacı vekili, davalının iddia etmiş olduğu ayıbı müvekkiline süresi içerisinde bildirmediğini ileri sürmüş ise de; 6098 Sayılı TBK’ nın 225/1 maddesinde aynen; “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz.” hükmünü kurulduğu, davacı- fasoncunun sadakat borcu, benzer işi üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara göre belirleneceği, tanzim edilen bilirkişi raporunda uyuşmazlık konusu malların açık ayıplı olduğu saptandığı, boyanan malların- yapılan işin mesleki ve teknik kurallara göre yapılmaması ağır kusur olarak değerlendirildiği, davalının yukarıda değinilen ağır kusurlu hareketi sebebiyle, TBK 219 ve 225/1 maddeleri gözetilerek tekstil- boyama işi ile iştigal olan davacının benzer işi yüklenen bir tacirin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara göre yapması gereken olağan işi ortaya çıkartmamış olması karşısında davalı yanca ileri sürülen TTK 23/c maddesinin uygulanması, kanun koyucunun TBK 225/1 de değindiği üzere ağır kusurundan ötürü sorumluluktan kurtulamayacağı, yapılan işteki ayıbın davacı tarafından yapılan boyama esnasında tespit edildiği de gözetilerek açıklanan yasalar ile değerlendirildiğinde davacının sebep olduğu zarardan sorumlu olması gerektiği kanısına varıldığı, buna göre davalı tarafından takip kapsamında itiraza uğramayan miktar da gözetilerek, ayrıntılı ve denetime elverişli şekilde tanzim edilen ek rapor hüküm kurmaya elverişli kabul edilerek, tespit edilen zarar dahlinde itirazın kısmen iptaline karar verildiği, likit bir alacaktan bahsedilemeyeceğinden davacı yanın icra inkar tazminatı talebinin ve davacı- alacaklının takip yapmakta kötüniyeti ispat olunamadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği görülmüştür.Davacı vekili istinafında; davalının ayıplardan dolayı ne sözlü nede yazılı olarak ihbarda bulunmadığını, tespit raporu yada mahkeme kararının da olmadığını, üçüncü kişi firmanın tespitini kabul etmediklerini, iki tarafın tacir olduğunu, kanuna göre ihtar olması gerektiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını talep etmiş ve istinaf talebinde bulunmuştur.Davalı vekili istinafında; bilirkişilerin raporda hesaplama yaparken ürün adet fiyatı olarak dava konusu modeller için teyamüllere göre çok yüksek olduğunu, kendilerinin fiyat belirlediklerini belirterek hesap yapmalarının doğru olmadığını, bilirkişilerin belirledikleri fiyatlar üzerine zarar hesabı yapılmasının doğru olmadığını, bu durumu kabul etmediklerini, ek rapora itiraz etmelerine rağmen itirazlarının değerlendirilmeden karar verildiğini, ürünlerin maliyetlerini nasıl hesapladıklarını ayrıntılı olarak itiraz ettiklerini, tekrardan bilirkişiden ek rapor alınmasının gerektiğini, dava konusu ürünlerin yurtdışına ihraç edilen ürünler olduğunu birim fiyatının hesaplanırken bu hususun dikkate alınması gerektiğini iddia ederek istinaf talebinde bulunmuştur.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Davacı yüklenici davaya konu takiple bakiye bedel alacağı talebinde bulunmuş, davalı ise işin ayıplı ifa edildiğini belirterek davanın reddini istemiş, mahkemece taraflar arasında hukuki ilişki satım sözleşmesi olarak nitelendirilmek suretiyle hesaplanan bakiye bedel alacağından ayıplı işler tutarı mahsup edilerek kalan alacağa hükmedilmiş, hüküm taraf vekillerince istinaf edilmiştir.Sözleşmeye konu iş fason üretim işine ilişkin olup, taraflar arasında eser sözleşmesi niteliğinde akdi ilişki bulunduğu anlaşılmakla; davacı yüklenicinin süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı savunması incelenip değerlendirilmesi gerekirken, mahkemece satış sözleşmesinden bahisle bu husus araştırılmadan hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.Yüklenicinin iş sahibine olan borçlarına aykırı olarak, imalini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; iş sahibi, açık ayıplarda 6098 sayılı TBK’nın 474 ( 818 sayılı BK’nın 359), gizli ayıplarda ise 6098 sayılı TBK’nın 477. ( 818 sayılı BK’nın 362.) maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde, 6098 sayılı TBK’nın 475. ( 818 sayılı BK’nın 360.) maddesinde tanınan hakları kullanabilir. Ayıplı eser sözleşmede kararlaştırılan vasıfları veya olmasından vazgeçilmez bazı vasıfları taşımayan eserdir. Diğer anlatımla ayıp, bir malda ya da eserde sözleşme ya da yasa hükümlerine göre normal olarak bulunması gereken niteliklerin bulunmaması ya da bulunmaması gereken bozuklukların bulunmasıdır. Ancak, kasten sakladığı bozukluklarla, usulüne uygun yapılan gözden geçirmede farkedilemeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin, teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse, ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Açık ayıplar, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz bizzat yapılan veya uzmanına yaptırılan gözden geçirme sonucu saptanınca, uygun sürede (TBK m.474); gizli ayıplar da ortaya çıkar çıkmaz, gecikmeksizin yükleniciye bildirilmelidir (TBK m. 477). Ayıp bildirimi süresinde yapılmadığı takdirde iş sahibi bu ayıbı örtülü olarak kabul etmiş sayılır. Eğer eser iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığı kabul edilir. Ayıp ihbarının yazılı olarak yapılması zorunlu olmayıp süresinde ayıp ihbarının yapıldığı her türlü delille ve tanık beyanıyla dahi kanıtlanabilir. (YHGK’nın 02.02.1979 gün 1977/11-393 E. 1979/80 K. sayılı ve Dairemizin 16.01.2013 tarih ve 2012/5835 E., 2013/129 K. sayılı ilamında bu ilke ve esaslar ayrıntıları ile açıklanmıştır.) Öte yandan, YHGK’nın 13.05.2009 tarih ve 13-160 E., 185 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere, ayıp ihbarı kural olarak şekle tabi bulunmayıp içeriği itibariyle ayıptan karşı tarafın haberdar olmasını sağlamaya elverişli her türlü ihbarın, ayıp ihbarı olarak kabulü mümkün olup, tespit dilekçesinin ya da raporunun tebliği işleminin de ayıp ihbarı niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Bu bilgiler ışığında somut olayda ayıpların açık ayıp niteliğinde olduğu hususu dikkate alınarak davalı iş sahibince süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı tanıklar dahil tarafların tüm delilleri toplanarak belirlenmesi, süresinde yapılmış bir ayıp ihbarının bulunmaması halinde ayıplı işlere yönelik taleplerin reddine, aksi halde ayıpların derecesi ve bedeli belirlenerek davacı alacağından mahsup edilmesi gerekir.Açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin davacı vekilinin istinaf talebinin açıklanan gerekçe nedeniyle kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/10/2019 tarih, 2018/273 Esas, 2019/663 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 7-Taraf vekillerinin sair istinaf sebepleri incelenmesine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 20/06/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.