Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/254 E. 2023/167 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/254
KARAR NO: 2023/167
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2019
NUMARASI: 2014/435 Esas, 2019/186 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı şirket arasında 4.416.000,00 TL keşif bedelli Başmüdürlük Binası Güçlendirme ve Tadilat Yapım İşi Sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye göre işin süresinin teslim tarihinden itibaren 150 takvim günü olarak belirlendiğini, sözleşmenin 22.maddesine göre keşif bedelinin %20’sinin aşacağı anlaşıldığı durumda yeni fiyatların uygulanacağının kararlaştırıldığını, işin yapımı sırasında işin içeriğinin davalı tarafından değiştirildiğini, bu nedenle davalı tarafça toplam 224 gün+110gün=334 gün süre uzatımı verildiğini, sözleşmeye göre işverenden kaynaklanan sebeplerle işin süresinin uzatıldığı hallerde fiyat farkı verilmesi gerekirken fiyat farkı ödemesi yapılmadığını, hakedişlere girmeyen 1-el arabası ile taşıma, kazı, moloz, nakliye, 2-derinlik zammı, 3-yemekhane çevresinde iksa yapılması, dış cephe iskelesi, 4-yapılan ilave işlere ilişkin proje işleri, 5-yemekhane ve bina arasındaki dilatasyon fugaları, 6-halı ve seramik alanlarının altına helikopter perdahlı şap yapılması işlemleri ve iş kalemlerinin hakedişlere girmediğini, mukayeseli keşfin onaylanmadığını, fakat 25/10/2010 tarihli davalı yazısında bu durumun kabul edildiğini, kesin hesabın davalı iş sahibinin keyfi tutumu nedeniyle yaklaşık 7 ay geç yapıldığını, kesin hesabın geç yapılması nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bu zararının yaklaşık olarak 200.000 TL civarında olduğunu, zararının bilirkişi incelemesi sonucunda tespit edilebileceğini, 20.04.2011 tarihinde geçici kabulün yapılmasından ve 13,05.2011 tarihinde de müvekkili yüklenici tarafından kesin heşaba ilişkin bilgi ve hesaplamaların gönderilmesinden yaklaşık 6-7 ay sonra davalı iş sahibi yetkililerinin, müvekkilinin yaklaşık 4 milyon TL tutarında olan alacağını yaklaşık 2,5 milyon TL’ye düşürmesi hâlinde bunu derhal ödeyecekleri, aksi takdirde konuya kurumun Yönetim Kurulu’nun ve Hukuk Bölümünün dâhil olacağını, bunun ise işin aylarca ve hatta belki yıllarca uzamasına ve davaların açılmasına sebebiyet verebileceği ve dolayısıyla 2,5 milyon TL’nın da ödenmesinin söz konuşu olmayacağı tehdidinde bulunduklarını, davalının alacaklarını geciktirmesi nedeniyle müvekkilinin ekonomik olarak zor durumda kaldığını, gerek iş sahibinin ödemeyi teklif ettiği 2,5 milyon TL’lik alacağını derhâl tahsil edip üçüncü kişilere olan borçlarını ödeyebilmek ve taahhüdü altında olan diğer inşaat işlerini devam ettirebilmek, gerekse 587.400,00.-TL tutarındaki teminatlarını geri alabilmek ve değeri milyonlarca TL olan davalı şi sahibi ile aralarındaki diğer işlere bir zarar gelmemesi için, henüz kesin kabulün yapılmamış olduğunu da dikkate alarak davalının istediği feragat ve ibra içeren bazı belgeleri, 2011 yılının Kasım Ayı’nın sonlarında tamamen başkı altında imzalamak zorunda kaldığını, baskı altında imzalatılan tüm belgelerin gerek ahlaka aykırılık gerekse gabin ve ikrah nedenleriyle geçersiz olduğunu, kesin hakedişin davalı tarafça zorla imzalatıldığını, anılan nedenlerle şimdilik 10.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili davayı ıslah ettiklerini ve davanın 1.126.754,06 TL üzerinden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı şirketin Gayrettepe yerleşkesi içinde bulunan … Müdürlüğü’nün hizmet binasının restore edilerek … Çağrı Merkezi ve Genel Müdürlüğü Hizmetlerinde kullanılmak üzere tahsis edilmesinin 06/02/2009 tarih ve 333 sayılı makam onayı ile kararlaştırıldığını ve 19/10/2009 tarihinde tarafların karşılıklı beyanları doğrultusunda sözleşme kurulduğunu, kurulan sözleşmenin davacı firmaya 4.416.000,00 TL’ye ihale edildiğini, davacının hakkı olmayan taleplerde bulunarak kâr elde etme peşinde olduğunu, davalı şirketin baskı altında davacı tarafa alacaklarını ödememek ve işi sürüncemede bırakmak tehdidi altında belge imzalatıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, davalı şirketin köklü bir kurum olduğunu ve tehdit ile iş yaptırmasının düşünülemeyeceğini, sözleşmenin 22. maddesinde kararlaştırıldığı üzere genel müdürlük ek hizmet binası kampüsü için davacıya toplam 9.790.184,15 TL + 565.184,71 TL = 10.335.368,86 TL ödeme yapıldığını, sözleşme gereği tüm ücretler ve hak edişlerin süresinde ödendiğini, anılan nedenlerle davalı aleyhine açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve beyan etmiştir. Mahkemece; yapılan yargılama, davacının iddiaları, davalının beyanları, ibraz edilen deliller, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan bilirkişi kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı ile davalı arasında, davalı şirketin başmüdürlük binasının güçlendirilmesi ve tadilatı yapım işi sözleşmesinin imzalandığı, sözleşme süresinin teslim tarihinden itibaren 150 gün olarak öngörüldüğü, ancak davalı tarafça toplam 334 gün süre uzatımı verildiği, sözleşmenin keşif bedelinin 4.416.000,00 TL olduğu, yapılan işlemler karşılığı taraflarca düzenlenen hakedişlerin her iki tarafça imzalandığı, bu hakedişler doğrultusunda uzayan süre ve artan iş miktarı da dikkate alınarak davalı tarafından davacıya toplam 10.335.368,86 TL bedel ödendiği, tarafların ortak iradeleri ile imzalanan hakediş, geçici kabul ve kesin kabul işlemlerinden sonra davalı tarafından davacıya ait teminat mektuplarının iade edildiği, düzenlenen hakedişlerin bir kısmında imalat farkından kaynaklanan imalat artışı bedellerinin hakedişlere katıldığı, bir kısmında ise fiyat farkı hesaplamasının yapılmadığı, ilk 13 hakedişte fiyat farkı hesaplaması yapılmamış olmasına karşı 14 nolu hakediş ve devamında düzenlenen hakedişlerde (toplam 7 adet) sözleşme tutarını aşan imalat miktarının, sözleşme miktarlarına esas birim fiyat ile çarparak ayrıca hesaplamaya katıldığı, 20/04/2011 tarihinde işin geçici kabulünün yapıldığı, sözleşmenin 10.2.1.maddesinde … tarafından verilen süre uzatım hariç iş zamanında bitirilmediği takdirde işin toplam iş süresinin %20’sine kadar gecikmelerin, toplam sözleşme bedelinin binde 6’sı kadar, %20’sinden fazla ise toplam sözleşme bedelinin binde 3’ü kadar oranında gecikme cezasının düzenlendiği, yine sözleşmenin 14. maddesi uyarınca yükleniciye fiyat farkının verilmeyeceğinin düzenlendiği, sözleşmenin 22. maddesinde de sözleşme kapsamında yaptırılabilecek ilave işlerin %20’ye kadar ödeneceğinin düzenlendiği, %20’yi geçen artış ve eksikliklerde sözleşmedeki fiyat ve şartların geçerli olduğunun belirtildiği, tüm bu düzenlemeler uyarınca sözleşme süresinin uzamasından itibaren 14. hakedişten 21. hakedişe kadar geçen süre içinde sözleşmenin 10.2.1.maddeleri ve sözleşmenin 22. maddesi uyarınca yapılan artışların hakedişlere yansıtıldığı, bunlar dışında sözleşmenin 14. maddesi uyarınca yükleniciye fiyat farkının verilmeyeceğinin düzenlendiği, yine taraflar arasında akdedilen eski başmüdürlük binası Güçlendirme ve Tadilat Yapım İşine ait Tip Sözleşmesinin 6 .maddesinde sözleşme eklerinin sayıldığı, Yapım İşleri Genel Şartnamesnin’de sözleşmenin eki olarak belirtildiği, Yapım İşleri Genel Şartnamesinin 40. maddesinde geçici hakediş raporlarının, 41. maddesinde ise kesin hakediş raporunun ne şekilde düzenleneceği ve hesabın ne şekilde kesileceğinin belirtildiği, taraflar arasında akdedilen sözleşme hükümleri ve hakedişler incelendiğinde tarafların birlikte hazırlayıp itirazsız olarak imzaladıkları hakedişlere göre, davalı tarafından davacıya ödemelerin yapıldığı, öte yandan; sözleşmenin eki Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40.a.12 maddesinde yüklenicinin geçici hakedişlere itirazı olduğu takdirde, karşı görüşlerinin neler olduğunu ve dayandığı gerekçeleri, idareye vereceği ve bir örneğini de hakediş raporuna ekleyeceği dilekçesinde açıklaması ve hakediş raporunu “idareye verilen …..tarihli dilekçemde yazılı ihtirâzi kayıtla..” cümlesini yazarak imzalaması gereklidir. Eğer yüklenicinin, hakediş raporunun imzalanmasından sonra tahakkuk işlemi yapılıncaya kadar, yetkililer tarafından hakediş raporunda yapılabilecek düzeltmelere bir itirazı olursa hakedişin kendisine ödendiği tarihten başlamak üzere en çok on gün içinde bu itirazını dilekçe ile idareye bildirmek zorunda olduğu, bu şekilde itiraz edilmediği takdirde hakedişi olduğu gibi kabul etmiş sayılacağı, yine kesin hakediş raporu ve hesap kesilmesine ilişkin 41. madde hükmünce, yüklenicinin itirazı olduğu takdirde itirazlarını 40. maddedeki usuller çerçevesinde dilekçe ile idareye bildirmesi gerektiği, Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40. ve 41. maddelerindeki bu düzenlemelerin 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanunu’nun 193. maddesi (1086 sayılı HUMK 287. maddesi) uyarınca delil sözleşmesi niteliğinde olup mahkemece re’sen gözetilmesi gerektiği, tüm bu hususlar dikkate alındığında davacı tarafın, eser sözleşmesi kapsamında davalıya verdiğini iddia ettiği tüm hizmet bedellerini itirazı kayıt olmaksızın geçici ve kesin hakedişlerde düzenleyerek davalı tarafla birlikte imza altına aldığı ve bu bedellere yönelik alacaklarını da davalı taraftan tahsil ettiği, ayrıca geçici ve kesin hakedişler dışında 18/05/2011 tarihli mutabakat sözleşmesini de tarafların birlikte imzaladıkları, her ne kadar davacı tarafça söz konusu mutabakat metninin zorla imzalatıldığı ve teminat mektuplarının iade edilmemesi sebebiyle gabin ve ikrah altında imzalatıldığı ileri sürülmüş ise de, davacı tacir olup, basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunduğu, dolayısıyla davacının gabin ve ikrah altında söz konusu yazıyı imzaladığı hususunda kanaat oluşmadığı, kaldı ki belirtilen tarihte yani davacı tarafın mutabakat zaptını imzaladığını iddia ettiği 18/05/2011 tarihinde davalı elinde bulunduğu belirtilen teminat mektuplarından birinin miktarın 428.000,00 TL, diğerinin miktarının ise 160.000,00 TL olduğu, dolayısıyla davacının davalı uhdesinde bulunan toplam teminat mektubu miktarının 588.000,00 TL olduğu, oysa davacının davalıdan alacaklı olduğunu iddia ettiği miktarın dava dilekçesine göre 2-3.000.000 TL olduğu, bu kapsamda 588.000,00 TL’lik bir teminat mektubunun davalı elinde bulunmasının 2-3.000.000 TL’lik alacak için ikrah oluşturmayacağı, davacının buna yönelik iddialarına da değer verilmediği, yine davacının ikinci bir zarar iddiasının ise kesin kabulün geç yapılmasından kaynaklı zarara uğradığı iddiası olduğu, oysa kesin kabulün sözleşmede öngörülen süreç içerisinde yapıldığı, bu nedenle bu zarar iddiasına da değer verilmediği, yine bilirkişi raporlarındaki aleyhe olan görüşlere değer verilmediği gerekçesi ile, Davacının davasının sübut bulmadığından REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile mahkemenin verdiği kararın hatalı, usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin gabin ve ikrah vâkıaları karşısında hak edişlere ihtirazi kaydın varlığının aranamayacağını gözetmediğini, tacirlerin zorda kalma (müzayaka hâli) bakımından gabine (TBK. m. 21- aşırı yararlanma) ve ayrıca ekonomik baskı suretiyle ikraha (TBK. m. 29 – zorlamaya) mâruz kalabileceklerini ve tüm yargı içtihatları ile öğretinin de bu doğrultuda olduğunu dikkate almadığını, gabin ve ikrah konusunda gerek mahkemece ve gerekse talimat yoluyla dinlenen beş (5) tanığın beyanlarının hiçbir şekilde değerlendirmediğini ve gerekçeli kararda bunlardan söz edilmediğini, dosyada mevcut bulunan ve 3 ayrı heyet tarafından hazırlanan 4 ayrı bilirkişi raporundaki tespitlerin çelişkili olmasına rağmen, çelişkileri gidermek üzere yeni bir heyetten rapor alınmadığını, hatta son rapora yönelik itirazları bakımından ek rapor dahi alınmadığını, mahkemenin toptan bir yaklaşımla, hiçbir ayırım ve değerlendirme yapmadan, bilirkişi raporlarında müvekkili lehine yer alan ve esasen haklılıklarını gösteren tüm görüş ve tespitleri külliyet reddettiğini, son bilirkişi raporunun cn önemli konularda paragraflarının ve cümlelerinin yarım bırakıldığını (eksik olduğunu) dahi fark etmediğini, ayrıca bu raporda yer alan ve davalarının haklılığını ortava koyan tespitler ile buna karşılık ulaşılan sonuçların çelişkili ve tutarsız olduğunu farketmediğini, son bilirkişi heyetinde yer alan yüksek mimar bilirkişinin ön raporla sunulmasını istediği belgelerin davalı …’dan celbini talep etmelerine rağmen, bu taleplerinin karşılamadığını ve delillerinin incelenmediğini, delilleri arasında yer almasına ve son bilirkişi raporunda da bu husus vurgulanmasına rağmen, davalı …’un kayıtlarının incelenmediğini, HMK. m. 293 uyarınca “Uzman Görüşü” olarak dosyaya sundukları, İTÜ tarafından hazırlanan Teknik Değerlendirme Raporu’nun dikkate alınmadığını, mahkeme, dava konusu uyuşmazlığın ana noktasını teşkil eden, sözleşmenin 22. maddesini açıkça yanlış okuyarak ve maddede yer alan düzenlemenin tam zıttı yönde ifadelere gerekçesinde yer vererek açıkça hatalı sonuca ulaştığını, fiyat farkı talep edilebileceğini açıkça düzenleyen sözleşmenin 19.5. Maddesini dikkate almadığını,“Kesin hesap” ve “kesin kabul” kavramlarını birbirine karıştırdığını, müvekkiline baskı altında imzalatılan başta kesin hak ediş tutanağı ve 18.05.2011 tarihli yazı olmak üzere tüm belgelerin gerek ahlaka aykırılık, gerekse gabin ve ikrah nedenleri ile iptallerine karar verilmesinin talep edildiğini, mahkemenin ahlaka aykırılık yönünde değerlendirme yapmadan, basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğinden bahisle de tacir olan müvekkilinin gabin ve ikraha dayanamayacağını gerekçede belirttiğini, oysa mahkeme kararının aksine, tacirlerin de ahlâka aykırılığın yanı sıra zorda kalma (müzayaka hâli) bakımından gabine ve ayrıca ekonomik bir baskının varlığı hâlinde de ikraha dayanabileceklerini, dava konusu somut olayda da, 20.04.2011 tarihinde geçici kabulün yapılmasından ve 13.05.2011 tarihinde de müvekkili tarafından kesin hesaba ilişkin bilgi ve hesaplamaların gönderilmesinden yaklaşık 6-7 ay sonra davalı yetkililerinin, müvekkilinin yaklaşık 4 milyon TL tutarında olan alacağını yaklaşık 2,5 milyon TL’ye düşürmesi hâlinde bunu derhal ödeyeceklerini, aksi takdirde konuya Kurumun Yönetim Kurulu’nun ve Hukuk Bölümünün dâhil olacağını, bunun ise işin aylarca ve hatta belki yıllarca uzamasına ve davaların açılmasına sebebiyet verebileceğini ve dolayısıyla 2,5 milyon TL’nin da ödenmesinin söz konusu olmayacağı tehdidinde bulunduklarını, karşı tarafın, müvekkili üzerinde baskı kurabilmek amacıyla, hazırlanan ve 11.306171,41.-TL olarak belirlenen mukayeseli keşif bedelini onaylamadığını, bu nedenle, davalı tarafın müvekkiline tehdit altında imzalattığı yazı ve belgelerin ikrah hukuki sebebinin yanı sıra ahlaka aykırılık ve gabin sebepleriyle de geçersiz olduğunu, mahkemenin, gabin ve ikrah konusunda sanki sadece davalı şirket uhdesinde bulunan teminat mektubu bedellerinin 587.000.-TL olduğunu ileri sürmüşler gibi, bu miktarın 2-3 Milyon TL’lik bir alacak iddiası bakımından zorda kalmayı kanıtlamayacağını ifade ettiğini ve bu nedenle gabin ve ikrah beyanlarına itibar edilemeyeceğine karar verdiğini, oysa, gabin ve ikrah konusunda, müvekkilinin zor durumda bulunduğunu ve baskı altında olduğunu ortaya koymak üzere dava dilekçesinin 16-18. sayfalarında 10 madde hâlinde somut açıklamalar yapıldığını ve buna ilişkin delillerin dava dilekçesinin 18-32 nolu ekleri olarak dosyaya sunulduğunu, bu açıklama ve delillerinin açıkça yok sayıldığını, her şeyden önce müvekkilinin bakiye 4 Milyon TL’lik alacağının 2,5 Milyon TL’ye indirilmesi yönünde yeniden hesaplama yapılmasını kabul etmemesi hâlinde, buna ilişkin kendisine hiçbir ödeme yapılmayacağı (diğer bir deyişle, 2,5 Milyon TL’nin de ödenmeyeceği ve bu miktar için de dava açmak zorunda bırakılacağı) tehdidiyle karşılaştığı, kesin hesabın yapılmasına rağmen davalının müvekkilimizi 6 aydan uzun bir süre beklettiği ve alacağını ödemediği ve bu şekilde alacağın düşürülmesini dayatmaya çalıştığı, müvekkilinin davalının uhdesinde bulunan teminat mektuplarının yanı sıra davalı ile devam etmekle olan ve toplam değerleri 2 Milyon TL’nin üstünde olan işlerinin de bulunduğu, davalının sürekli değişen keyfi istekleri nedeniyle işin süresinin ve keşif bedelinin en az 2-3 katı aşıldığı, buna rağmen davalının bakiye alacağı düşürmek için kesin hak edişi yapmaktan kaçındığı ve ödeme de yapmadığı, keşif bedelinin aşılması ve bu gecikmeler nedeniyle müvekkilinin taşınmaz ve araçlarını satmak ve ayrıca banka kredisi kullanmak zorunda kaldığı, müzayaka hâli ile baskıyı ortaya koyan daha birçok vâkıa ve delilin bulunduğunu, hukuki işlem teşkil etmediğinden ve buna göre senetle ispat kuralının (HMK. m. 200) kapsamına girmediğinden gerek gabine ilişkin zorda kalma durumu ve gerekse ikraha ilişkin ekonomik baskı konusunda, tanık dinletilmesinin mümkün olduğunu, mahkemece de, tarafların bu konuda gösterdikleri tanıklarının dinlenildiğini, dinlenen tanık beyanları ile; Davalı … A.Ş.’den kaynaklanan sebepler ve keyfi istekler sonucunda projede değişiklikler yapıldığı, bu hususun sürenin ve maliyetin artmasına sebebiyet verdiği, buna rağmen davalı … A.Ş.’nin ödemeleri aksattığı, Proje maliyetinin çok aşırı miktarda aşılmış olmasına rağmen davalı …’un ödemeleri düzgün yapmaması nedeniyle projenin yapımından kaynaklanan borçları ödeyebilmek için müvekkilinin evini satarak kiraya geçmek, araçlarını düşük bedellerle satmak ve yüksek bedelli banka kredisi kullanmak zorunda kaldığı, geçici kabulün yapılmasından, işin tesliminden ve hak ediş rakamlarının belirlenmesinden sonra davalı …’un alacak miktarını düşürmeye yönelik bazı belgeleri imzalaması için müvekkiline baskı kurduğu, alacak miktarını düşüren belgeleri imzalamaması hâlinde alacağın hiç ödenmeyeceği, Milyon TL’lik gecikmçe cezası kesileceği ve … A.Ş. nezdinde bulunan teminatların iade edilmeyeceği yolunda tenditte bulunulduğu, … A.Ş. yetkililerinin, bedeli 10 Milyon TL’yi aşan işlerde Genel Müdür’ün onayına tâbi olunması nedeniyle, keşif bedelinin sadece 4.416.000.-TL olduğu da dikkate alındığında sorumluluktan korktukları için Genel Müdür’ün onayına tâbi olmamak gayesiyle toplam alacak miktarını 10 Milyon TL’nin altına çekmek için bu baskının uygulandığı ve … yetkililerinin bunu açıkça ifade etmekten çekinmedikleri, işin başından sonuna kadar projede görev yapan tanıkların birbirini teyit eden görgüye dayalı ifadeleri ile açık ve net bir şekilde kanıtlandığını, özellikle, davalı …’un tanığı …’nunu, kendilerinin 11.300.000.-TL’lik bir hesap çıkartarak bunu genel müdürlüğe gönderdiklerini, ancak genel müdürlüğün kabul etmemesi üzerine yeniden hesaplama yaptıklarını beyan ve kabul ettiğini, zorla imzalatılan bu belgelere ihtirazi kayıt konulmasının mümkün olmadığını, ahlaka aykırılık, gabin ve ikrah hâllerinin varlığı hâlinde, ihtirazi kayıt şartının aranmasına hukuken ve maddeten olanak bulunmadığını, 5 yıllık yargılama süreci boyunca, çoğu akademisyenlerden oluşan toplam 4 bilirkişiden oluşan 3 farklı bilirkişi heyetinden rapor alan mahkemenin hangi yaklaşım ve gerekçe ile bilirkişi raporlarına itibar etmediğini veya itibar ctmeyecekse neden bu raporları aldığını ve yargılamayı bu çerçevede sürdürdüğü de açıklanması gerektiğini, teknik bir konuda, mahkemenin çok sayıda bilirkişi raporu aldıktan sonra hiçbirine itibar etmeyip, kendi sübjektif değerlendirmesine göre karar vermesinin hukuk güvenliğini yok eden keyfi bir yaklaşım olduğunu, mahkemenin, açık sözleşme hükümlerinin bir kısmını yanlış okuduğunu, bir kısmını hiç fark etmediğini. kesin hesap ve kesin kabul kavramlarını birbirine karıştırdığını, bilirkişi raporlarını ve İTÜ Teknik Değerlendirme Raporunu dikkate almayan, kendi ifadesiyle “aleyhe (davalı …’un aleyhine, müvekkili lehinc olan) görüşlere değer vermeyen” mahkemenin, uyuşmazlığın ana konusunu ve en büyük alacak kaleminin dayanağını oluşturan, sözleşme’nin 22. maddesini yanlış okuduğunu, sözleşme’nin 22. maddesinin ilgili kısmının aynen şu şekilde olduğunu “… tarafından ihtiyaç duyulması halinde iş miktarında %20 (yüzde yirmi)’ye kadar artış veya eksiliş yapılır. Bu artış ve eksiliş için Yüklenici’nin rızası aranmaz. %20 (yüzde yirmi)’den fazla olan artışlarda KARSILIKLI ANLAŞMASI şartı aranır, iş miktarında artış ve eksilişler geçici kabul tarihine kadar yapılabilir. İş miktarındaki %20 (yüzdeyirmi)’ye kadar olan artış ve eksilişlerde sözleşmedeki fiyat ve şartlar (süre hariç) geçerlidir.”, sözleşme hükmü aynen bu şekilde iken, mahkemenin, hükmün farklı içerikte olduğunu gerekçesine yazabildiğini, müvekkilinin, huzurdaki en önemli ve ana talebinin, keşif bedelinin en az %156 oranında aşılmış olması nedeniyle kesin hak ediş hesabının sözleşmenin 22. maddesine uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi olduğunu, ahlâka aykırılık, gabin ve ikrah (korkutma) nedenleriyle geçersiz bulunduğunu açıkladıkları belgelerin de, işte bu 22. maddeyi değiştirmeye yönelik olarak, işin geçici kabulünden ve tesliminden sonra müvekkiline zorla imzalatılan belgeler olduğunu, nitekim, gerek 18.09.2017 tarihli Bilirkişi Kurulu Raporu’nda, gerek 19.09.2018 tarihli Bilirkişi Raporu’nda ve gerekse İTÜ Teknik Değerlendirme Raporu’nda, somut olayda hazırlanan hak ediş hesabının Sözleşmeye aykırı olduğunun ve kesin hesap mantığıyla da çeliştiğinin tespit edildiğini, bu hüküm dikkate alhnarak bir hesaplama yapıldığında, müvekkili lehine 1.126.754,06.-TL’lik bir farkın (alacağın) hesaplandığını, gerçekten, sözleşmede, yer tesliminden itibaren işin 150 takvim günü içerisinde tamamlanmasının öngörüldüğünü, ancak işin tamamlanma süresinin iş sahibinden kaynaklanan sebeplerle uzaması hâlinde belirlenen formüle göre hesaplanacak fiyat farkının yükleniciye ödencceğinin (m. 19.5.) kararlaştırıldığını, somut olayda sözleşme konusu işin de, davalı iş sahibinden kaynaklanan sebeplerle 150 takvim günü içerisinde tamamlanamadığını ve davalının kendiliğinden işin normal süresini 2 katını aşacak şekilde 224 ve 110 günlük süre uzatımları verdiğini, işin davalı iş sahibinden kaynaklanan sebeplerle uzamış olması ve bu olgunun davalı tarafça verilen toplam 334 günlük süre uzatımları ile de sâbit olması karşısında, sözleşmenin 19,5. maddesine göre müvekkiline fiyat farkı verilmesi gerektiğini, fiyat farkı ödenmesinin, sözleşmenin eki niteliğinde bulunan Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesi’nin (BİGŞ) de zorunlu bir gereği olduğunu, müvekkilinin, kesin hesabin geç yapılmasından dolayı uğradığı zararların tazminini talep etmiş ise de mahkemenin, kesin kabulün süresinde yapılmış olması nedeniyle bir zarardan bahsedilemeyeceğini ifade ettiğini, oysa, dava dilekçesinde açıkladıkları üzere, kesin kabulün süresinde yapılıp yapılmaması değil, geçici kabulün yapılıp işin teslim edilmesinden sonra müvekkilinin kesin hesap ve ödeme için 7-8 ay bekletilmesinin müvekkilinin zarara uğramasına yol açtığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı işverenden kaynaklanan sebeplerle işin süresinin uzatıldığı hallerde fiyat farkı verilmesi gerekirken fiyat farkı ödemesi yapılmadığı, hakedişlere girmeyen imalatlara ilişkin ödemelerin yapılmadığı, kesin kabulün geç yapılmasından kaynaklı zarar oluştuğundan bahisle alacak istemine ilişkindir.Davacı vekili, taraflar arasında 19/10/2009 tarihli eser sözleşmesi imzalandığını, sözleşmede işin bitim tarihinin belirlendiğini, işin yapımı sırasında davalı iş sahibinin proje değişikliği yaptığını, davalı iş sahibinden kaynaklı olarak işin uzadığını, normalde işin süresi 150 gün iken davalı iş veren tarafından 224 ve 110 gün ek süre verildiğini, sözleşmede bu durumda fiyat farkı verileceğinin kararlaştırılmasına rağmen fiyat farkı ödenmediğini, hak edişlere girmeyen imalatlar yapıldığını bunların bedellerinin ödenmediğini, kesin kabulün geç yapılması nedeniyle müvekkilinin zararının oluştuğunu, müvekkilinin ödeme dengesinin bozulduğunu, müvekkilinin ekonomik olarak zor durumda kaldığını, bu nedenle müvekkilinin müzayaka halinden istifade eden davalı tarafın gabin ve ikrahla müvekkiline geçici ve kesin hak edişleri zorla imzalattığını belirterek, ödenmeyen fiyat farkı ve hak edişlere girmeyen ek işler bedellerinin ve kesin hak edişin geç yapılması nedeniyle uğranılan zararın tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur.Davaya konu sözleşme incelendiğinde taraflar arasında davalı idarenin eski baş müdürlük binasının güçlendirme ve tadilat yapım işi için 4.416.000 TL birim fiyatlı 19/10/2009 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşmenin 6. Maddesinde sözleşme eklerine yer verildiği, bu maddenin 14. Fıkrasında yapım işleri genel şartnamesinin sözleşmenin ekleri arasında sayıldığı, 14. Maddede fiyat farkı ödenmeyeceğinin, 19. Maddede iş artışı halinde ek süre verileceği, 19.5 maddesinde mücbir sebepler ya da iş sahibinin kusuru nedeniyle süre uzatımı verilmesi halinde uzatılan süre için ve bu süreye göre revize edilen iş programına uygun olarak yapılan iş kalemlerinde madde de yazılan formüle göre fiyat farkı verileceği, 22. Madde de sözleşme kapsamında yaptırılacak ilave işler ve iş eksilişinde hesaplamanın nasıl yapılacağı düzenlenmiştir.Taraflar arasında yukarıda bahsedilen eser sözleşmesinin imzalandığı, daha sonra proje değişikliği nedeniyle yükleniciye 2 defa süre uzatımı verildiği, işlerin süre uzatım tarihi sonunda bitirilerek geçici kabulün yapıldığı, yine sözleşmede öngörülen süre içinde kesin kabulün yapıldığı, işin yapımı sınasında hak edişlerin düzenlendiği, hak edişlerin itirazı kayıt konulmaksızın imzalandığı, geçici ve kesin kabullerinde yine itirazı kayıt konulmaksızın imzalandığı, taraflar arasında 18/05/2011 tarihli, sözleşme eki birim fiyat cetvelinde olan iş kalemlerinin artışlarında ve sözleşme eki birim fiyatlarda yer almayan iş kalemlerine ilişkin birim fiyatlarının nasıl tespit edileceğine ilişkin anlaşma yapıldığı sabittir.Sözleşmede yapım işleri genel şartnamesi ek olarak yer aldığından yapım işleri genel şartnamesinin geçici ve kesin hak edişlere ilişkin 39 ve 40 madde hükümleri geçerli olup, anılan maddelerde geçici ve kesin hak edişlere itiraz prosedürü ayrıntılı olarak belirtilmiştir. Yapım işleri genel şartnamesinde yer alan bu hükümler HMK’nın 193. Maddesi uyarınca delil sözleşmesi niteliğinde olup resen gözetilecektir. Davacı yüklenici geçici ve kesin hak edişleri imzalamış olup, Yapım işleri genel şartnamesi 39 ve 40. Maddelerde öngörülen şekilde ihtirazı kayıt bildirmemiştir. Buna göre taraflar arasındaki eser sözleşmesine konu iş davacı yüklenici tarafından yapılarak geçici ve kesin kabulleri yapılmak suretiyle iş sahibi tarafından kabul edilmiş ve taraflar arasında hesap mutabakatı yapılarak kesin hesap çıkarılmış ve buna uygun ödemeler yapılarak, davacı yüklenicinin hesabı tasfiye edilmiş ve teminatları iade edilmiştir.Ancak davacı yüklenici vekili, söz konusu kesin hak edişlerin ve mutabakat metninin davalının ikrahı ve müvekkilinin ekonomik olarak müzayaka altında olması nedeniyle imzalandığını, bunların geçersiz olduğunu belirtmiş, bu konuda tanık deliline başvurmuş, anılan dönemlere ilişkin müvekkili tarafından satılmak zorunda olduğunu beyan ettiği taşınır ve taşınmaz mal satışlarına ilişkin belgeleri dosyaya sunmuştur. Mahkemece bu konu yeterince araştırılmamış ve salt davacının davalı tarafta bulunan teminatlarının iade edilmemesinden kaynaklı ikrah iddiası varmış gibi, teminat mektup bedellerinin, talep edilen alacak miktarı dikkate alındığında ikrah için neden olmayacağından bahisle ikrah iddiasına değer verilmemiştir. Oysa davacı vekili, müvekkilinin alacaklarının geç ödenmesi nedeniyle ekonomik olarak zor durumda kaldığını, davalının müvekkilinin ekonomik olarak zor durumda olmasından da istifade ederek alacaklarından indirim yapılması, yapılmaması halinde ödeme için genel müdürlük ve hukuk işlerinin devreye gireceği, bu durumda alacakların ödenmesinin uzun yıllar alabileceği, bu durumda davalı tarafça tespit edilen alacak bedelinin de kendisine ödenmeyeceği baskısı ve ikrahı ile söz konusu belgeleri itirazi kayıtsız imzalamak zorunda kaldığını ileri sürmüştür.Mahkemece yapılacak iş, ikrah konusunda davacı iddiasına ilişkin olarak, davacı vekili söz konusu dönemde geç ödeme nedeniyle müvekkilinin ekonomik olarak zor durumda kaldığını, davalının da ödemelerin uzun yıllar alacağını beyan ederek tehdit altında kesin hak ediş ve mutabakatı imzalamak zorunda kaldığını beyan etmesi karşısında anılan dönemlere ilişkin davacının ekonomik durumunun araştırılması, bu konuda gerekmesi halinde konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişilerden oluşacak heyetten rapor alınarak ve buna göre ikrah hususunun değerlendirilmesi sonucuna göre söz konusu belgelerin ikrah altında imzalanıp imzalanmadığının değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek olmalıdır.Mahkemece anılan yönde her hangi bir araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılmadan, ikrah konusunun ispatlanamadığından bahisle karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2019 tarih, 2014/435 Esas, 2019/186 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 21/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.