Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/225 E. 2022/373 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/225
KARAR NO: 2022/373
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11/09/2019
NUMARASI: 2018/506 Esas, 2019/869 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalının müvekkiline boş senet imzalattığını, senedin belediyeden bir kısım taşınmazın satın alınması karşılığı teminat amacıyla imzalatıldığını, sonradan davalı tarafça doldurulup takibe konu edildiğini ileri sürerek müvekkilinin senetten ötürü borçlu olmadığının tespitine ve davalının bonoda yazılı tutar olan 350.000 TL.nin %20’si oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; senetin teminat amaçlı alınmadığını, davacının arsasının bir kısmının belediyeye ait çıkması nedeniyle belediyeden davacı adına satın alma işlemlerinin müvekkili tarafından yapıldığını, arsa bedelinin de yine müvekkili tarafından ödendiğini ve davacıya devrinin yapıldığını, değişik zamanlarda müvekkili tarafından davacıya borç para verildiğini, bu şekilde müvekkilinin davacıdan senet tutarı kadar alacaklı hale geldiğini, borç tutarının yazılarak senedin doldurulduğunu ve takibe konulduğunu, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasını kabul edilmediklerini belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.Mahkemece; davacı ile davalı arasında imzalanan 17/05/2016 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşaat yapılacak taşınmazda bir kısım hissenin belediyeye ait olması nedeniyle davalının, davacıya vekaleten ve davacı adına parasını ödeyerek bu hisseyi davacı adına satın aldığı, hisse bedelinin 300.000 TL olup senedin bu tutara tekabül eden kısmının taraflar arasında uyuşmazlık konusu olmadığı, davacının senedin bu borcun ödenmesini teminen teminat maksatlı ve boş olarak imzalanıp verildiğini iddia ettiği, her zaman boş senet verilmesi mümkün olup senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğunu yasal delillerle ispat yükünün davacıya ait olduğu, aynı şekilde senedin teminat maksatlı verildiğine dair senet metninde hiçbir ibare yazılı olmadığı gibi bunu ispatlayan başkaca yasal bir delilde sunulmadığı, esasen borcun davacının da kabulünde olduğu, söz konusu borcun ödemesinin dairelerin davacıya teslim edilip davacı tarafından satılması yahut kredi çekilmesi ile yapılacağının ileri sürülmüş ise de bu iddiayı ispata yarar herhangi bir delile de dayanılmadığı, davacının senetteki 300.000 TL.tutar yönünden davasını ispat edemediği, bakiye 50.000 TL.lık kısmı için ise davalının, davacıya borç olarak verdiği tutara tekabül ettiğini belirterek ödeme dekontlarına dayandığı, 33.772 TL.yi de davacıya elden ödediklerini belittiği, davalının sunduğu dekontlardan toplam 14.000 TL.tutarlı ödemenin davacının banka kayıtlarında … ödemesi olarak kayıtlı olduğu, diğer iki dekontun ise davacının … nezdindeki kredi borcu geri ödemesine ilişkin olduğu, davacı vekilinin bu ödemeleri kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 6 maddesi uyarınca davalının, müvekkiline yapması gereken ödemeler olarak açıklamış ise de ödeme dekontlarında böyle bir kayıt yer almadığı, aksine davacının hesap kayıtlarında davalının sözleşme gereği yaptığı ödemelerin bu isim altında kaydedildiği, dolayısıyla davacının ödemelerin kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği yapıldığı iddiasının da yerinde görülmediği, dava konusu bononun nakden düzenlenmiş olup aksi ispatlanmadıkça borç para karşılığı düzenlendiğinin kabulü gerektiği, davalının savunmasınında bu yönde olduğu, aksini ispat yükünün davacıda olduğu, davacının senedin boş olarak verildiği, anlaşmaya aykırı doldurulduğu, teminat maksatlı düzenlendiği, davalıya borçlu olmadığı yönündeki iddialarını ispat edemediği gerekçesi ile; DAVANIN REDDİNE, karar verilmiş karara karşı, davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile takibe konu olan borcun kaynağını teşkil eden senedin, müvekkili ile alacaklı şirket arasında imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin bir uzantısı olarak teminat niteliğinde verildiğini, davalının yüklenici olarak müvekkilinin arsasına inşaat yapma konusunda teklif verdiğini ve 7 daire ve 1 dükkan karşılığında müvekkili ile anlaştıklarını, ancak arsada belediye tarafından satın alma çıkması sonucu davalının satın almayı kendi adına yapamadığından müvekkili adına yapacağını lakin bu yaptığı satın almanın karşılığında ödeyeceği parayı teminat altına almak amacı ile müvekkiline boş senet imzalattığını, dava dosyasına bakıldığında bu durumun karşı tarafça da kabul edildiğini, henüz belediye ile satın alma işlemi gerçekleşmeden önce, müvekkilinden taşınmazının 135 m2’sini (belediyeden alınacak olan taşınmaz ile aynı ölçüde) davalıya devretmesinin istendiğini, buna gerekçe olarak da kentsel dönüşüm için yapılması zorunlu bir devirden bahsedildiğini, ancak böyle bir zorunluluk olmayıp iş bu devirde, tamamen müvekkillin yaşlı olması ile cahilliğinden ve bilgisizliğinden yararlanıldığını, davalının asıl amacının ise dolaylı olarak belediyeden satın alma sonucu devralınan 135 m2 lik taşınmazı kendi adına tescil ettirmek olduğunu, her ne kadar karşı tarafça bu devir işleminin yapıldığı inkar edilse de tapu kayıtlarında bu durumun son derece açık olduğunu, davalıya, müvekkili tarafından devredilen 135 m2 tekrar müvekkiline devredilmiş olsaydı müvekkilinin borçlu olacağını ve satın alma bedelinin müvekkili tarafından ödenmesi gerektiğini, ancak karşı tarafça, müvekkilinden daha önce bedelsiz olarak devralınan taşınmazın müvekkiline tekrar devredilmediği gibi belediyeye ödenen meblağdan fazlasının senede yazılarak müvekkili aleyhine icra takibi başlatıldığını, kötü niyetli takibin yanında müvekkiline taahhüt edilen 7 daire ve 1 dükkan yerine sadece 5 daire devredildiğini, her halükarda zarara uğrayan müvekkilinin bir de borçlu konumuna düşürüdüğünü, bununla beraber davalının yapılan sözleşme kapsamında müvekkiline 120.000 TL ödeme yapacağını da taahhüt ettiğini, dosyaya sunulan makbuzlardan da anlaşılacağı üzere kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalının çeşitli ödemeler yaptığını, hatta bu ödemelerin açıklamalarında kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden yapıldığının yazıldığını, dolaysıyla karşı tarafın müvekkiline yapmış olduğu bu ödemelerin zaten sözleşme kapsamında yapması gereken ödemeler olduğunu, ancak karşı tarafın, zaten ödemesi gereken bu meblağı da müvekkilinin borcu olarak göstererek geri almaya çalıştığını, sözleşmeye bakıldığı takdirde müvekkilinin 7 daire, 1 dükkan ve 120.000 TL alacaklı olduğunu buna rağmen senet borçlusu gösterilerek hakkında icra takibi başlatılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, bonodan dolayı borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalının müvekkiline boş senet imzalattığını, senedin belediyeden bir kısım taşınmazın satın alınması karşılığı teminat amacıyla imzalatıldığını, sonradan davalı tarafça doldurulup takibe konu edildiğini bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Dosya içeriğinden davaya konu bonoda teminat senedi olduğuna ilişkin bir ibarenin bulunmadığı, nakden kaydının bulunduğu görülmüştür. Davacı senedin teminat amacı ile boş olarak verildiğini yazılı delille ispatlayamamıştır. Bono metninde nakden kaydı mevcuttur. Dosyaya sunulan KKİS’nde de teminat amaçlı bono verileceğine ilişkin bir kayıt bulunamamaktadır. Buna göre davacı iddiasını yazılı delille kanıtlayamadığından mahkemece verilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/09/2019 tarih ve 2018/506 Esas, 2019/869 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 36,30 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 06/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.