Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/2108 E. 2022/380 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/2108
KARAR NO: 2022/380
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/03/2019
NUMARASI: 2016/620 Esas, 2019/240 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirkete ait İstanbul İli, Eyüp İlçesi, … Mah. … Cad. No…. adresinde bulunan … pafta, … ada, … parselde yer alan taşınmaz hakkında risk raporu oluşturulması amacıyla 30.08.2013 tarihinde müvekkiline başvurulduğunu, davalı ile müvekkilinin söz konusu taşınmazın riskli yapı tespit raporunun müvekkili tarafından hazırlanması için 5.000-TL + KDV karşılığında anlaştığını ve müvekkilinin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirerek risk raporunu 11.09.2013 tarihinde hazırladığını, davalının borcunu ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyası ile aleyhine icra takibi başlatıldığını ancak davalı tarafından borca itiraz edildiğini belirterek, davalının itirazının iptaline ve aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, öncelikle davada birleştirme taleplerinin olduğunu, İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/599 esas sayılı dosyasından da itirazın iptali davası ikame edildiğini, davanın taraflarının ve dava konusunun aynı olduğunu, esas hakkında ise; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında davaya konu icra dosyasındaki 30/08/2013 tarihli risk tespit raporuna ilişkin ticari bir ilişki söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin davacı şirketten risk tespit raporu düzenlenmesi konusunda bir talebi olmadığını, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında evvelki tarihlerde dahi herhangi bir konuda ticari ilişki kurulmadığını, müvekkili şirketin defter ve kayırları incelendiğinde bu durumun ortaya çıkacağını, icraya konu risk raporuna ilişkin bir fatura kesilmediğini, müvekkili şirkete bu hizmete ilişkin bir fatura ibraz edilmediği gibi icra dosyasına da yapılan hizmetin bedelini gösterir dayanak belge mahiyetinde bir fatura celp edilemediğini, ayrıca icra takibine konu hizmetin alındığına ilişkin bir belge olmadığını, ayrıca tarafların anlaştığının davacı tarafından bildirildiğini ancak bu anlaşmaya ilişkin bir belgenin sunulamadığını, bu konunun ispatının gerektiğini belirterek, tüm bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davacı tarafından taraflar arasında hizmet akdi kurulduğu hususunun ispat edilemediği, aralarında davalının da bulunduğu taşınmaz maliklerinin tamamının talebini içermeyen ve 30/08/2013 tarihli davalı kaşe ve imzası bulunan talep belgesinin akdi ilişkinin varlığı için yeterli sayılamayacağı, 30/08/2013 tarihli belgede taraflar arasında kurulduğu iddia olunan sözleşmenin esaslı unsurlarına (bedel, hizmetin içeriği vb) yer verilmediği, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun beyanlarıyla kurulmuş bir akdi ilişkinin varlığının ispat edilemediği yine davacı defterlerine kayıtlı olmayan alacakla ilgili eserin sunulduğu hususunun ispat edilemediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinafında, dava dilekçesindeki ve aşamalardaki beyanlarını tekrar edip, sunulan delillere göre sözleşme ilişkisinin ve hizmetin verildiğinin ispat edildiğini belirtilerek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Dava, davalıya ait taşınmazın riskli yapı tespit raporunun davacı tarafından hazırlanmasına ilişkin sözleşme ilişkisi kapsamında gerekli raporun 11.09.2013 tarihinde hazırlandığı iddiasıyla, buna ilişkin 5.000,00 TL + KDV iş bedeli alacağının ilamsız icra yoluyla tahsili talebine ilişkindir. Davalı vekili cevabında, öncelikle İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/599 Esas sayılı dosyası üzerinden de aynı taleple dava açıldığı belirtilerek derdestlik itirazında bulunulmuş, esasa ilişkin ise davaya konu sözleşme ilişkisi ve ticari ilişki reddedilmiş, davacıdan böyle bir hizmet alınmadığı belirtilerek davanın reddi istenmiştir. Mahkemece, davacı tarafça sözleşme ilişkisinin ve buna ilişkin hizmetin davalıya verildiğinin ispat edilemediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Karşılıklı edimleri içeren eser sözleşmelerinde yüklenicinin görevi eseri sözleşmesine, amacına ve tekniğine uygun tamamlayarak teslim etmek; iş sahibinin görevi ise, sözleşmede kararlaştırılan yükümlülükler varsa bunların yerine getirilmesiyle eserin bedelini ödemekten ibarettir. Kural olarak eser sözleşmesi ilişkisinin kurulması herhangi bir şekil şartına tabi olmayıp, tarafların “icap” ve “kabul” iradelerinin birleşmesiyle sözleşme ilişkisi kurulur. Şekil şartı, sözleşmenin geçerlilik şartı olmayıp, ispat şartıdır. (Yargıtay 15 Hukuk Dairesinin 25/09/2018 tarih,2018/3698 Esas, 2018/3394 karar sayılı kararı) 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Somut olayda, davacı yüklenici davalı iş sahibine yaptığını iddia ettiği “11.09.2013 tarihli riskli yapı tespit raporunun hazırlanması” işinin bedelini talep etmiş ise de, davalı iş sahibi vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarıyla davacı ile akdî ilişkiyi inkâr ettiğinden, taraflar arasında sözlü akdî ilişkinin kurulduğunu ispat külfeti davacı yüklenici üzerinde kalmaktadır.Dosya kapsamına sunulan deliller bir arada değerlendirildiğinde, davacı tarafça davaya konu icra takibine dayanak olarak sunulan; üzerinde davalı şirket kaşesi bulunan ve davacı … Limited Şirketi Müdürlüğüne hitaben yazılan davaya konu 4 nolu parsele ilişkin riskli yapı tespit raporu hazırlanması talep edilen paraf imzalı 30.08.2013 tarihli dilekçe ile yine aynı parsele ilişkin davacı şirket imzası, unvanı ile kaşesinin bulunduğu 11.09.2013 tarihli “riskli bina tespit raporu inceleme formu”, mahkemece alınan 15.05.2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da değinilen, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca dosyaya sunulan 21.06.2017 tarihli yazı ve ekindeki belgeler, davacı tarafından davalı şirket için hazırlanan davaya konu 11.09.2013 tarihli “riskli bina tespit raporunun” ve ekindeki davacı şirkete ait Yapı Denetim İzin Belgesi, Riskli Yapı Tespiti Lisans Belgesi, Kaboratuvar İzin Belgesi, Katılım Belgesi, Denetçi Belgeleri gibi Bakanlığın istemiş olduğu tüm belgelerin, aynı tarihte, davalı şirketin hissedarı ve yapı müteahhidi olduğu taşınmaz için kullanılmak üzere Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’ne sunulmuş olması, bu riskli yapı tespit raporunun 19.09.2013 tarihinde onaylanarak Tapu Müdürlüğü’ne bildirilmiş olması, riskli yapı maliki … (davalı şirket yetkilisi) tarafından Çevre ve Şehircilik Bakanlığı İstanbul Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Müdürlüğü’ne yazılan muafiyet dilekçesinde bu riskli yapı tespit raporuna dayalı olarak talepte bulunulması ve diğer tüm dosya kapsamı göz önünde bulundurulduğunda, davacı yüklenici şirket ile davalı iş sahibi şirket arasında davaya konu takibe dayanak olan “11.09.2013 tarihli riskli yapı tespit raporunun hazırlanmasına” ilişkin olarak sözlü bir eser sözleşmesi ilişkisi kurulmuş olduğunun davacı tarafça yasal delillerle ispat edilmiş olduğunun kabulü gerekmektedir. Eser sözleşmelerinde, kural olarak yüklenici yaptığı işin tutarını, iş sahibi de iş bedelini ödediğini kanıtlamak zorundadır. Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 481. maddesinde; “Eserin bedeli önceden belirlenmemiş veya yaklaşık olarak belirlenmişse bedel, yapıldığı yer ve zamanda eserin değerine ve yüklenicinin giderine bakılarak belirlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.Dairemiz kararları ile Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi, (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesi ve 6.Hukuk Dairesi’nin yerleşik içtihatları ve uygulamasında da; eser sözleşmesi ilişkisinin varlığı kabul edilip sözleşmede bedel yazılı olmaması ya da sözlü sözleşme ilişkisinde tarafların bedelde anlaşamamaları halinde yüklenicinin gerçekleştirdiği imalât bedelinin sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 481. maddesi hükmünce yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleriyle hesaplanacağı kabul edilmektedir.Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, taraflar arasında davalının hissedarı ve müteahhidi olduğu binanın “11.09.2013 tarihli riskli yapı tespit raporunun davacı tarafından hazırlanmasına” ilişkin sözlü bir anlaşma bulunmakla birlikte, bu anlaşmada iş bedelinin kararlaştırılmamış olduğu, mahkemece alınan bilirkişi heyeti raporunda, bu riskli yapı raporunun düzenlendiği yıl piyasa rayiçlerine göre 5.000,00 TL + KDV (5.900,00 TL) bedelin bu raporun konusunu oluşturan yapı için kadri maruf bir bedel olduğu, buna göre mahkemece davacının itirazın iptali talebinin asıl alacak bakımından kabulü gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu, takipteki işlemiş faiz ile davadaki icra inkar tazminatı taleplerinin ise, davalının takipten önce temerrüte düşürüldüğü ispat edilemediğinden ve alacak bilirkişi incelemesi ile belirlendiğinden likit kabul edilemeyeceğinden yerinde olmadığı anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak, davanın kısmen kabulü ile, davalının davaya konu takibe itirazının asıl alacak yönünden iptaline, işlemiş faiz talebi yönünden itirazın iptali talebinin reddine ve alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin de dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, 2-İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 20/03/2019 tarih ve 2016/620 Esas, 2019/240 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-a)Davanın KISMEN KABULÜNE,b)Davalı borçlunun İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazının 5.900,00 TL asıl alacak yönünden İPTALİNE, takibin 5.900,00 TL asıl alacak ve asıl alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık %11,5 ticari temerrüt faizi geçmemek şartıyla değişen oranlarda faiz işletilerek DEVAMINA,c)Davalının takip tarihinden önce temerrüte düşürüldüğüne dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmadığından 1.800,83 TL işlemiş faiz talebi yönünden itirazın iptali talebinin REDDİNE, d)Takibe konu asıl alacak likit kabul edilmediğinden davacının icra inkar tazminatı talebinin REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 403,02 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 93,02 TL harcın mahsubu ile bakiye 310,00 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 93,02 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan 155,00 TL tebligat ve posta gideri, 29,20 TL başvurma harcı, 1.200,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1384,20 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 1.060,47 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı tarafından yapılan herhangi bir masraf bulunmadığından bu konuda karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 5.900,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 1.800,83 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN 1-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 2-Davacı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 73,45 TL posta gideri olmak üzere toplam 194,75 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere06/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.