Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/202 E. 2023/392 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/202
KARAR NO: 2023/392
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/10/2019
NUMARASI: 2015/1280 Esas, 2019/605 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalılar arasında düzenlenen 03.02.2014 tarihli sözleşme ile, davalılara ait “…, …” adresindeki işyerinin dava dışı 3. Şahıs … A.Ş. Mağazacılık Konseptine uygun şekilde mağaza iç dekorasyon işinin 323.977,63.-USD+KDV bedelle yüklenici sıfatıyla davacı müvekkiline verildiğini, davalıların 03.02.2014 tarihli sözleşmeyi işveren (davalı …) ve Kefil/Müşterek Borçlu (davalı …/…) sıfatıyla imza ettiğini, taraflar arasındaki sözleşme uyarınca yüklenici sıfatıyla müvekkilinin üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, Türkiye’de imal ve temin edilen 6 adet fatura kapsamı emtiaların tamamının Hollanda’da faaliyet gösteren davalıların adresine uluslararası nakliye firması olan Genel … Tic. Ltd. Şti. aracılığı ile teslim edildiğini, davalıların 6 fatura kapsamında toplam tutarı 183.629,83 Euro olan ürünleri eksiksiz teslim aldığını, Amsterdam /Hollanda adresinde teslim alınan ürünlerin, adreste hazır bulunan davacı şirket personeli tarafından mağaza içine monte edilerek tefrişatın tamamlandığını, taraflar arasında düzenlenen 03.02.2014 tarihli sözleşmenin İşverenin Yükümlülükleri başlıklı 6 md.nin 1. Bendine göre nakliye, tüm gümrük masraflarının işveren sıfatıyla davalılara ait olduğunu, davalılarca bir kısım ödeme yapılmış ise de alacağın tamamının ödenmediğini, alacağının tahsili mümkün olmayınca İst. …İcra Müd. … E. sayılı dosyası ile davalılar aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalıların icra takibine haksız itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek davalıların haksız itirazlarının iptali ile takibin devamına ve % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının icra takibini … ve …’ye yönelik yaptığını, takip talebi ile ödeme emrinde borcun sebebi olarak 03.02.2014 tarihli sözleşme gösterildiğini, söz konusu sözleşme incelendiğinde açıkça görüleceği gibi bu sözleşmenin davacı … San ve Tic. Ltd. Şti. ile Hollanda da yerleşik … arasında akdedildiğini, husumet itirazlarının bulunduğunu, husumet itirazları kabul edilmeyip davanın esasına girildiği takdirde ise davanın mesnetsiz olduğunu, zira, davacının 100.000,-Euro peşin para almasına rağmen sözleşmede belirtilen edimlerini süresinde yerine getirmediğini, işe zamanında başlamadığını, işi gereği gibi bitirmediğini, bu hususun davacının işi bırakıp gittiği andaki video kayıtlan, fotoğraflar ve görgü tanığı beyanlan ile sabit olduğunu, davacının sözleşmeye aykın işi yanm bırakması nedeniyle dava konusu işin tamamlanıp mağazanın faaliyete geçebilmesi için …Tic. Ltd. Şti ile … arasında 14.08.2014’de sözleşme yapıldığını, haksız davanın öncelikle husumet yokluğu nedeniyle, aksi takdirde, esas bakımından reddine, davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; açılan davanın itirazın iptali davası olup takibe konu sözleşmenin 03/02/2014 tarihinde davacı şirket olan … San ve Tic.Ltd.Şti ile … arasında imzalandığı, davalı …’ın sözleşmeyi şirket temsilcisi olarak imzaladığı, sözleşmeye konu alacak-borç ilişkisinden davalı …’ın şahsen sorumluluğu olmadığı, pasif husumet ehliyeti olmayan davalı yönünden davanın reddine karar vermek gerektiği, diğer davalı … her ne kadar 03/02/2014 tarihli sözleşmeyi kefil/müşterek borçlu olarak imzalamış ise de TBK 583 mad.göre kefalet sözleşmesinde yazılı şekil kurallarına uyulmadıkça geçerli kefaletten sözedilemeyeceğinden ve 03/02/2014 tarihli sözleşmede kefalete ilişkin yazılı şekil kurallarına uyulmadığından … için geçerli kefalet sözleşmesi olmayıp bu davalının da borçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile; Davalı … yönünden açılan davanın pasif husumet ehliyeti olmadığından reddine, Davalı … yönünden açılan davanın esastan reddine, karar verilmiş karara karşı, davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile; HMK’nın 141. maddesine göre ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunmanın genişletilemeyeceği yahut değiştirilemeyeceği, davalının tahkikat aşamasından önce vermiş olduğu dilekçeleri incelendiğinde mahkemenin vermiş olduğu karar doğrultusunda herhangi bir taleplerinin olmadığını, öte yandan HMK’nın 26/1 maddesi uyarınca, hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğunu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceğini, anılan kanun hükmüne rağmen ilk derece mahkemesinin davalının savunmaları yerine, davalının savunmalarını genişleten bilirkişi raporunu göz önünde bulundurup karar verdiğini, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişinin kendisine verilen görev alanı dışına çıkarak rapor sunmasının isabetsiz olduğunu, bilirkişinin davalı tarafa raporunda adeta yol gösterdiğini, davalının, davaya cevap dilekçelerinde talep etmediği hususları irdeleyip raporuna eklediğini, dolayısıyla objektif olmayan bu raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, 03/02/2014 tarihinde yapılan sözleşmede taraf olan … şirketinin yapısı araştırıldığında imza atan …’ın şirket yetkilisi olduğu, …’ nin kendi rızası ile söz konusu borca kefil olduğu ve bu borçtan dolayı iki davalının birlikte sorumlu olduğu, husumet tevcihinin usule ve yasaya aykırı olmadığının görüleceğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, eser sözleşmesi kapsamında ödenmeyen bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davacı vekili, taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi kapsamında müvekkili yüklenicinin edimlerini yerine getirdiğini, davalıların bedelin bir kısmını ödediklerini ancak kalan borçlarını ödemediklerini, yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişilerin gerçekten o dava ile ilgili olup olmadıkları hususu taraf sıfatı ile ilgilidir. Sıfat, dava hakkı ile taraflar arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı bir usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu subjektif hakkın özüne ilişkin maddi bir hukuk sorunudur. Kural olarak, bir davada davacı olma sıfatı (aktif husumet) o hakkın sahibine, davalı sıfatı (pasif husumet) ise; o hakka uymakla yükümlü bulunan kişiye (borçlu) aittir. Davanın tarafları o davada gerçekten taraf sıfatına sahip ise mahkeme davanın esası hakkında inceleme yaparak karar verir ( Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara 2020, C.I, s. 331 vd.). Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir. Taraf sıfatı, bir dava şartı, dolayısıyla bir usul hukuku sorunu değildir. Sıfat, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için def’i değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir olgudur. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 27.01.2016 tarihli ve 2014/13-684 E., 2016/106 K.; 11.11.2020 tarihli ve 2017/13-663 E., 2020/873 K.; 04.11.2021 tarihli ve 2018/1-941 E., 2021/1342 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir. Hukuk davalarında olduğu gibi icra takibinin taraflarının da taraf ehliyetine sahip olmaları gerekir. Dava ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Takibe konu alacağın dayanağı olarak yazılı eser sözleşmesi gösterilmiş olup, dayanak sözleşmenin tarafları davacı ile dava ve takip dışı Hollanda’da yerleşik şirkettir. Davalı …’ın anılan sözleşmeyi şirketi temsilen imzaladığı açık olduğundan ve sözleşmeden dolayı şahsen sorumlu olmadığından mahkemece bu davalı yönünden husumet yokluğu nedeniyle red kararı verilmesi yerinde olmuştur. Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesinin 1. fıkra 2. cümlesinde; kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesinin şart olduğu hükmü konulmuştur. Yasada öngörülen bu şekil, geçerlilik şartı olup, görevi gereği mahkemelerce, istinaf ve temyiz halinde bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay’ca kendiliğinden gözetilmelidir. Somut olayda davalı …’nin kefil sıfatı ile borçtan sorumlu olduğu belirtilmiş olup, incelenen eser sözleşmesinde TBK’nın 583. Maddesine uygun şekilde kefalet sözleşmesi bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya uygun olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/10/2019 tarih ve 2015/1280 Esas, 2019/605 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 03/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.