Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1909 E. 2022/212 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1909
KARAR NO: 2022/212
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/09/2020
NUMARASI: 2018/1055 Esas, 2020/439 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 25/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile müvekkili … sahibi …’ın dekorasyonunu yaptığı … AVM ve … AVM’de bulunan … isimli mağazaların parkeleri için davalı işletmeye 20.01.2014 tarihinde elden yazılı ve sözlü olarak, sonrasında da davalıya ait mail adresine e-posta yoluyla sipariş verdiğini, davalıya siparişe esas teşkil etmek üzere 3 adet h:17 mm x 7 cm x 50 cm ebatlarında Almanya menşeli 1. Sınıf gri, fırçalanmış ve yağlanmış meşe parke numunesi, tüm detayları içeren teknik şartname yazısı, örnek uygulanmış mağazanın fotoğrafları, örnek uygulanmış iki adet mağazanın Autocad çizimleri ve teknik özellikleri, tüm metraj ve detaylar ile birlikte sipariş listesinin gerek yazılı gerekse sözlü olarak iletildiğini, davalının siparişleri 25-30 gün içerisinde teslim edeceğini beyan ettiğini ve tarafların bu hususta anlaştıklarını, davalı tarafından beyan edilen sürenin aksine siparişten 54 gün sonra 18/03/2014 tarihinde ayıplı ve yanlış ölçülerde olan parkelerin teslim edildiğini, müvekkilinin 15/03/2015 tarihinde mağazaların teslimatını yapması gerekirken parkelerin geç tesliminden dolayı sözleşmede bulunan cezai şart gereği tazminat ödemekle yükümlü kaldığını, mağazaların teslimindeki gecikme nedeniyle bu ayıplı ve hatalı olarak teslim alınan parkelerin uygulanmak zorunda kalındığını, uygulama sonrasında parkelerin aralarında açıklıklar ve eğrilikler ile renk farklılıklarının ciddi görsel kirliliğe sebep olduğunu, sipariş verilen h:17 mm x 7 cm x50 cm ölçülerinde 240 m² parkenin yarısının h:16 mm x 7 cm x 48 cm ölçülerinde olduğunu, diğer yarısının ise h:16 mm x 17 cmx 46 cm ve h:16 mm x 7 cm x 47,5 cm olmak üzere 3 farklı ölçüde teslim edildiğini, ölçü hatalarından kaynaklanan yükseklik farkı nedeniyle müvekkilinin 240 m²’lik alanın tamamın toplam 16 dupon parke yapıştırıcı ile 2 mm yükseltmek zorunda kaldığını, bu halin müvekkil açısından gerek zaman kaybı ve gerekse maddi zarara neden olduğunu, sipariş detaylarından ürünlerin ayrı ayrı paketlenerek tek seferde Ankara’ya teslimi hususunda anlaşılmış olmasına rağmen ürünlerin 6 ayrı tarihte ve 6 ayrı seferde kargo edilmesi nedeniyle müvekkilinin 6 ayrı nakliye bedeli ödemek zorunda kaldığını, siparişte olmasına rağmen 1 ve 2 numaralı detay çıtaları ile 15 cm’lik podyum yanak çıtaları, podyum yapımında kullanılacak karkas malzemeleri ve ham MDF’nin gönderilmediğini ve bu eksik ürünlerin müvekkil tarafından başka bir tedarikçiden temin edilerek çalışma sahasına nakliyesinin sağlandığını, tüm bu maddi zararların yanında davalının özensizliği ve kusurları nedeniyle müvekkilinin piyasadaki itibarının zedelenmesine ve müşteri kaybetmesine yol açtığını, 22/03/2014 tarihinde müvekkili tarafından davalı şirkete uğranılan maddi zarara ilişkin ihtarnamenin elektronik posta yoluyla iletildiğini, daha sonra da Kadıköy … Noterliği’nin 21/052014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile ihtar edilmesine rağmen davalının cevabi ihtarname göndermeyip taraflarına yeni bir fatura tebliğ ettiğini, bu faturanın da Kadıköy … Noterliği’nin 28/05/2014 tarih ve … yevmiye nolu ihtarı ile iade edildiğini, gelinen aşamada davalı tarafından zararın tazminine yönelik hiçbir iyi niyetli girişimde bulunulmamış olduğunu, belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkilinin uğradığı henüz belirsiz olan maddi tazminat alacağından şimdilik 17. 200,00-TL ve 5.000,00-TL manevi tazminatın davalının temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın siparişlerinin 25/01/2014 tarihinde alındığını, ancak siparişle ilgili görüşmelere 23 -24 Aralık 2013 tarihinde başlandığını, ilk görüşmede malzeme, montaj ve işçilik dahil pazarlık yapıldığını, teslim süresinin da 60 – 70 gün olarak konuşulduğunu, sadece fırçalı parke verilmesi durumunda 60 gün olacağının belirtildiğini, daha sonra yapılan görüşmelerle iki tarafın da 60 günde anlaştığını, davacının sipariş safhasında getirdiği numunenin Almanya’dan gönderilmiş bir numune olduğundan davacı tarafça parkenin asıl menşei ve kullanılan yağın markası bilinmediğinden müvekkiline bildirilemediğini, bunun üzerine müvekkili firmanın davacı tarafa mevcut meşe kalitesini sunduğunu, davacı tarafın bu numuneyi fırçalanmış şekli ile kabul ederek 25/01/2014 tarihinde onayladığını, kullanılan yağ ile ilgili bir belirlemede bulunulmadığını, davacı tarafın beyan ettiği 25 – 30 günlük bir teslim süresinin kesinlikle söz konusu olmadığını, davacı tarafa siparişlerin anlaşıldığı gibi 60 günlük sürede teslim edileceğinin bildirilmesine rağmen davacı tarafın en geç 15 Mart 2014 tarihinde ellerinde olmasını istediğini, bunun üzerine fırçalama işlerini yapacak olan … Parke’nin stoklarında taleplerine yakın ölçülerde parke olduğu bilgisinin davacı tarafa bildirildiğini, davacı tarafın bildirilen ölçüleri kabul etmesi üzerine … Parke’den alınan ürünlerin 16 m² fazlası ile davacı tarafa gönderildiğini, gönderilen parkelerde fırçalanma ve derz hatalarının bulunmadığını, varsa herhangi bir uygunsuzluğun tamamen davacı tarafın uygulama esnasında sebep olduğu hata ve kusurlardan kaynaklandığını, uygulama esnasında hatalı yağlama sonucu yapılacak zımparalama işleminin fırçalanmış yüzeyi ve derzleri kaybetmiş olabileceğini, numune parkedeki gri rengin yağ rengi olduğunu, bahsedilen renk farklılıklarının meşenin 2. ve 3. Sınıf olduğu sonucunu doğurmayacağını, müvekkili firmanın davacı tarafa şayet ayıplı ürün varsa iade edilmesini, yerine yenilerinin gönderileceğini ifade etmiş olmasına rağmen davacı tarafın herhangi bir ürün iadesinde bulunmadığını, müvekkili firmanın istenilen ve onaylanan ölçülerde ürünleri davacı tarafa göndermiş olduğunu, davacı tarafın kendi uygulama hatalarından kaynaklanan varsa zararlarını müvekkili firmaya yükleme gayreti içerisinde olduğunu, şayet gönderilen ürünler ayıplı olsaydı davacı tarafça uygulanmayacağını, davacı tarafın fazladan kullandığını beyan ettiği malzemelerin kendi uygulama hatalarından kaynaklanmış olduğunu ve müvekkili firmayla bir ilgisinin olmadığın, parkelerin kalitesiyle ilgili iddialara katılmadıklarını ve … Parke’nin ürünlerinin TSE Standart özelliklerini gösteren belgenin ekte dosyaya sunulduğunu, parkelerin davacı tarafa 2’si müvekkil firma, 2’si de … Parke olmak üzere 4 nakliye ile gönderildiğini, bunun nedeninin davacı tarafın teslim tarihinden önce mal talebinde bulunması olduğunu, nakliye işlemlerinin davacı tarafın talebine uygun nakliye firması ile gerçekleştiğini, davacı tarafın yeni fatura beyanlarıyla sanki ikinci kez fatura kesilmiş gibi algı oluşturmasının doğru olmadığını, davacının şayet gönderilen ürünler ayıplı ise, malların iadesi ile ödemeyi geri isteyebileceğini, malların yenisi ile değiştirilmesini isteyebileceğini, ayıplı ürünlerin bedelini talep edebileceğini, ayıplı olduğunu ileri sürdüğü malların tamir edilmesini isteyebileceğini, yasaların kendilerine tanıdığı bu hakları kullanmayarak hatalı uygulama sonrası uğradığı zararları müvekkil firmadan talep ettiğini, şayet davacı taraf zarara uğramışsa bunun nedeninin ürünün bozukluğu değil, döşeme işçiliği, cila hataları vs. hatalar sonucu olduğunu, malzemenin döşenmesi, cilalanması ve uygulanmasında müvekkilinin sorumlu tutulmasının düşünülemeyeceğini, yerinde yapılacak keşif ve ehil kişiler tarafından yapılacak incelemeler sonucunda uygulayıcıların varsa hata ve kusurları ile uygulama sırasında kullanılan malzemenin kalite ve kullanım şekli konularında bilirkişilerce oluşturulacak rapor ile gerçeğin ortaya çıkacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; taraflar arasında parke imalatına ilişkin şifahi eser sözleşmesi bulunduğu, davanın reddine karar verildiği, verilen bu kararın istinaf edilmesi sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile kaldırıldığı, verilen kaldırma kararında gerekirse keşif yapılarak raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesinin, taraflar arasındaki sözleşmenin eser sözleşmesi olarak kabulü ile ayıbın eserin tümden reddi ve bedelden indirim niteliğinde olup olmadığı da değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin bildirildiğini, bu karar doğrultusunda talimat yolu ile keşif yapılarak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetinden rapor ve ek rapor aldırıldığı, aldırılan kök ve ek raporda da belirtildiği üzere taraflar arasında parkelerin teslim şekli ve süresi yönünden açık bir anlaşma bulunmadığı, yine dosyaya sunulan parke parçasının davacı tarafça davalı tarafa numune olarak teslim edilen parke olduğunun ispatlanamadığı gibi, taraflar arasında hangi kalitede parke üretileceğine ilişkin net bir anlaşma da olmadığı, mail yazışmalarında geçen parke özellikleri ile zeminde fiilen uygulanmış olan parke özelliklerinin büyük ölçüde birbiri ile örtüştüğü, tüm bu nedenlerle davacı tarafça, davalı tarafın anlaşmaya aykırı (ayıplı) üretim yapıldığı ve geç teslim olgusunun ispatlayamadığı kanaatine varıldığı, her ne kadar kaldırma kararında ayıbın eserin tümden reddi ve bedelden indirim niteliğinde olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de alınan üç kişilik bilirkişi heyeti raporunda ayıplı üretimin bulunmadığının teknik olarak saptanmış olduğu, dolayısıyla davanın reddi gerektiği gerekçesi ile; Davanın, REDDİNE karar verilmiş, karara karşı davacı vekili, istinafa başvurmuştur.Davacı vekili istinaf dilekçesi ile istenilen sürede teslim edilmeyen, müvekkiline nakliye hususunda maddi külfet yükleyen ürünlerin bir de maillerde ve numune örneğinde belirtilen ölçü ve teknik şartnameye açıkça aykırı olmasının, durumu iyice katlanılamaz hale getirdiğini, 1 ve 2 numaralı detay çıtaları ile 15cm’lik podyum yanak çıtaları, podyum yapımında kullanılacak karkas malzemeleri ve ham mdf maddesinin ise hiç gönderilmediğini, ayıplı ve eksik ürünlerin müvekkiline 18.03.2014 tarihinde, 54 gün gecikmeli olarak teslimi üzerine müvekkilinin davalıya posta yoluyla ayıp ihbarında bulunulduğunu, bu ihbara ilişkin delilerinin dosyasına sunulduğunu, ayıp ihbarına davalı tarafından herhangi bir cevap verilmemesi ve zararın giderilmemesi üzerine, Kadıköy … Noterliği’nin 21.05.2014 … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edidiğini, ancak sonucun değişmemesi üzerine Bakırköy 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/196E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, yapılan yargılamada dosyaya sundukları ve kesin delil niteliğine haiz faturaların dahi kabul edilmeksizin ve birbirinden tamamen farklı sonuç çıkarılan üç ayrı bilirkişi raporundaki çelişkiler giderilmeden eksik ve özensiz inceleme ile haklı davalarının reddine karar verildiğini, akabinde yaptıkları istinaf başvurusunun kabul edilerek istinaf incelemesi neticesinde yerel mahkeme kararının kaldırıldığını, kaldırma kararı üzerine yapılan yargılamada ise dava dilekçesi, cevapları ve sundukları önemli ve yeter sayıdaki delilleri dikkate dahi alınmaksızın, iki ayrı bilirkişi raporundaki eksik ve özensiz inceleme ile dosyanın karara çıkarılarak haklı davalarının reddine karar verildiğini, ancak parkelerde tespit edilen bahse konu ayıpların kullanım süresine bağlı olarak ortaya çıkmadığının montajlama işleminin üzerinden zaman geçmeden yaptırılan keşif sonucu tanzim edilen 07.05.2015 tarihli bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, üzerinden zaman geçmeden yaptırılan keşifte de söz konusu ayıpların tespit edildiğini, bu ayıpların kullanım süresine bağlı olarak ortaya çıkamayacağı ifade edildiğinden, bilirkişi heyet raporunda yer alan parkelerdeki ayıpların kullanım süresine bağlı ortaya çıktıklarına ilişkin yapılan tespitin dikkate alınarak bu hatalı tespit üzerinden hüküm tesis edilmesinin dosyanın özensiz ve eksik incelendiğinin göstergesi ve ayrıca hukuka ve gerçeğe aykırı olduğunu, davanın mahiyeti ve müvekkilinin mağduriyeti göz önünde bulundurulduğunda haklı davanın kabulü gerektiğini, gerekli piyasa araştırması yapılması ile görüleceği üzere verilen parke siparişlerinin üretim ve teslim için olağan ve genel kabul gören süresinin dahi 25-30 gün olduğunu, bu süre aralığında başka herhangi bir firmadan ürünleri temin edebilecek olan müvekkilinin davalı ile 60-70 gün diye anlaşmış olmasının zaten hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, müvekkili ile davalı arasındaki sözlü sözleşmenin 20.01.2014 tarihinde kurulmuş olup işbu tarihte söz konusu malzemeler için elden yazılı ve sözlü olarak sonrasında ise davalıya ait mail adresine e-posta gönderilmek suretiyle sipariş verildiğini, nitekim, davalı tarafından 25-30 günlük teslimat süresi aşılarak 18.03.2014 tarihinde, üstelik ayıplı ve hatalı ölçülerde malzemeler ile teslimat yapıldığını, parke teslimatının bu denli sarkması sebebiyle müvekkilinin dava dışı üçüncü kişilerle imzalamış olduğu sözleşmelerdeki taahhütlerini zamanında yerine getiremediğini ve tazminat ödemekle yükümlü hale geldiğini, geç teslimat sebebiyle müvekkili yönünden oluşan bu mağduriyetler göz önüne alındığında, satış sözleşmesine konu malzemeler için teslim süresi kararlaştırılmadığı yönünde sonuca varılan raporun esas alınarak hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğunu, nitekim, müvekkili tarafından verilen siparişe ilişkin tüm detaylar ve ürünün numunesinin davalıya teslim edildiğini, her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi raporunda, parkelerin menşei, kalitesi hususunda tarafların herhangi bir anlaşmaya varmadığına ilişkin görüş bildirilmişse de davalıya istenen parkelerin bizzat numunesinin gönderildiğini, müvekkilinin davalıdan talep etmiş olduğu parkelerin ölçülerinin 17mm x 7cm x 50cm olup davacı yanın 07.08.2014 tarihli cevap dilekçesinde de ikrar ettiği üzere gönderilen ürünlerin ölçülerinin sipariş edilenden farklı olduğunu, ayrıca, müvekkili ile davalı şirketin, sipariş edilen malların ayrı ayrı paketlenerek tek seferde nakliyesinin sağlanması hususunda anlaştıklarını, davalının cevap dilekçesinde, nakliyenin 4 ayrı seferde yapıldığını belirtilmiş olup malların tesliminin tek seferde gerçekleşmediğinin ortada olduğunu, müvekkilinin 6 ayrı nakliye ücreti ödediğinin, kesin delil olma niteliğini haiz nakliye faturaları ve sevk irsaliyeleri ile sabit olmasına rağmen, işbu belgelerin hukuki bir dayanak gösterilmeksizin dikkate alınmaması ve davanın reddine karar verilmiş olmasının hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararı kaldırmasının gerekçesi ile birbirleriyle çelişen bilirkişi raporları ve eksik hususlar ortada iken mahkemenin bu hususta direnerek hala birbiri ile çelişen raporları hükme esas alması ve davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu, gerekçeli kararda atıfta bulunulan raporların halen birbiri ile çeliştiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.Dava, parke imali işi nedeniyle sözlü eser sözleşmesi ilişkisinden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olup; mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince süresinde istinaf edilmiştir. Davacı iş sahibi, davalı şirket yüklenicidir.Davacı iş sahibi vekili, yazılı, sözlü ve e-mail yoluyla parke imali konusunda davalıya siparişte bulunduklarını, davalı yüklenicinin parkeleri sipariş ve numuneye aykırı olarak imal ettiğini ve süresinden sonra teslim ettiğini belirterek maddi ve manevi zarara uğradığından bahisle fazlaya ilişkin hakkını da saklı tutarak 17.200,00-TL maddi ve 15.000,00-TL manevi tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir. Davalı yüklenici, davacı tarafla sadece dava konusu parkenin tedariki konusunda anlaştıklarını iş süresininn 60 gün olarak belirlendiğini, taraflarınca oluşturulan numunenin davacı tarafça onaylandığını, davacının teslimatı belirlenen süreden önce talep etmesi üzerine, bilgisi dahilinde dava dışı …’dan ölçüleri farklı parkelerin alınıp davacıya teslim edildiğini, teslim edilen ürünlerde her hangi bir sorun olmadığını varsa sorunun davacı tarafından uygulama sırasında (montaj aşamasında) meydana geldiğini, parkelerin 6 nakliye ile değil, belirlenen süreden önce teslimat istendiği için 4 nakliye ile gönderildiğini, ürünlerin yerine uygulanmasıyla kabul edilmiş olduğunun anlaşıldığını belirterek davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece 09/03/2017 tarih 2014/536 Esas 2017/197 Karar sayılı kararı ile davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafın istinaf yoluna başvurması sonucunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 09/10/2018 tarih 2017/1051 Esas 2018/1249 Karar sayılı kararı ile özetle; “…Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarından ilkinin taraflar arasındaki ilişkiyi eser sözleşmesi olarak nitelendirdiği ve buna göre inceleme ve değerlendirme yaparak mevcut ayıpların malzeme kontrolsüzlüğünden kaynaklandığını, parkelerin tekniğine uygun olarak zemine uygulandığını, ayıbın açık ayıp niteliğinde olduğunu ve tamiratla giderilemeyeceğini belirterek davacının talebinde haklı olduğuna, ikinci kök ve ek rapor ise, taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiyi satış olarak nitelendirip, davacının ürünlerin ayıplı olduğunu bilerek zemine uygulandığına göre yapılan işi kabul ettiğinin kabulü ile davacının tazminat talep hakkının olmadığı belirtmiştir. Mahkemece, taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi satış sözleşmesi olarak nitelendirip değerlendiren ve keşif yapılmadan alınan ikinci kök ve ek rapor kabul edilerek hükme esas alınmıştır. Tüm dosya kapsamndan, taraflar arasında parke imalatına ilişkin eser sözleşmesi ilişkisi olduğu sabittir. Taraflar arasında eser sözleşmesi olduğu anlaşılmakla eser sözleşmesi kapsamında her iki bilirkişi raporları arasındaki çelişkiyi de giderecek şekilde gerekirse keşifte yapılarak yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması, davacının talepleri de değerlendirilmek suretiyle ayıbın eserin tümden reddi ve bedelden indirim niteliğinde olup olmadığı da değerlendirilmek ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken akdi ilişkiyi satış olarak nitelendiren ve ilk raporla çelişkili ikinci rapora itibar edilmesi doğru olmamış bu nedenlerle yerel mahkeme kararının kaldırılarak belirtilen şekilde yeniden denetime elverişli rapor alınarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere dosyanın mahal mahkemesine gönderilmesine…” gerekçesiyle davacı tarafın istinaf talebinin kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Kaldırma kararı sonrasında mahkemece talimat yoluyla yeni bir bilirkişi heyetinden rapor aldırılmış, keşif yapılarak alınan bilirkişi heyet raporuna itiraz üzerine ek rapor aldırılmış sonrasında istinafa konu karar verilmiştir. Davacı her ne kadar numune üzerine sözlü anlaşma yapıldığını, sözlü anlaşmada ürünlerin teslim şartının ve süresinin kararlaştırıldığını, kendilerine gönderilen ürünlerin süresinden sonra ve ayıplı teslim edildiğini, teslim edilen ürünlerin sözlü sözleşme ile kararlaştırılan ürünlerden farklı olduğunu, istinaf sebebi olarak belirtmiş ise de en son alınan bilirkişi heyet raporunda da belirtildiği üzere bu hususları ispat edememiştir. Son alınan bilirkişi heyet raporunda önceki bilirkişi raporlarındaki çelişkiler giderilmiş olup davacının itirazı üzerine itirazları karşılar ayrıntılı açıklama içerir ek rapor düzenlenmiştir.Davacı iş sahibi davaya konu ürünlerin ayıplı olduğunu, taraflar arasındaki anlaşmada kararlaştırılandan farklı olarak üretildiğini ispatlayamamış, iddia ettiği ayıplar açık ayıp olmasına rağmen süresinde ayıp ihbarında bulunmamış, süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispatlayamamıştır. Buna göre ayıptan dolayı tazminat talep edemez. Eser sözleşmesinde iş sahibi kısmi ifayı kabule zorlanamaz ise de somut olayda davacı iş sahibi aşamalı teslimleri ihtirazı kayıtsız kabul ettiğine göre taraflar arasında sözleşmenin ifa şeklinin bu uygulamayla değiştiği kabul edilmesi gerektiğinden davacının işin parça parça ve geç teslimi nedeniyle zarara uğradığına ilişkin istinaf itirazı da yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Bakırköy 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/09/2020 tarih ve 2018/1055 Esas, 2020/439 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-İstinaf harçları peşin alındığından ayrıca harç alınmasına YER OLMADIĞINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 25/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.