Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/188 E. 2023/465 K. 16.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/188
KARAR NO: 2023/465
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/09/2019
NUMARASI: 2016/1038 Esas, 2019/740 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 16/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında müvekkilinin kullandığı iş yerinin havalandırma tesisatının yapımı konulu sözleşme yapıldığını ancak havalandırma sisteminde meydana gelen arızadan dolayı müvekkilinin işyerinin kullanılamaz hale geldiğini, davalının ayıplı üretim gerçekleştirdiğini, davalının arızalı havalandırma sistemini pekçok kez tadilat yaptığını ancak bir türlü tamir edemediğini, davalı tarafından gerçekleştirilen kusurlu imalatlar nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, davalı tarafından gerçekleştirilen hukuka aykırı eylemler nedeniyle müvekkilinin uğramış olduğu zararın tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkil ile davacı firma arasında yapılan anlaşma gereğince davaya konu yerde havalandırma tesisat işleri yapıldığını, yapılan işin bedelinin davacıya fatura edildiğini, davaya konu taşınmazda yapılan işlerin 26/05/2014 tarihinde bitirildiğini, davacı tarafın iki yıl süre ile yapılan işle ilgili herhangi bir problem yaşamadığını, 2016 yılında Büyükçekemece 1 Sulh Hukuk Mahkemesinde delil tespiti talep ettiğini bu geçen süreye kadar herhangi bir ihbarda bulunulmadığını, iki yıl sonra çıkan bu iddianın davacı tarafın kötü niyetli olduğunun göstergesi olduğunu, yapılan delil tespiti sırasında alınan bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, davacının iddialarının yersiz ve kötü niyetli olduğunu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; taraflar arasındaki havalandırma sistemi yapım işinin TBK 470 de düzenlenen eser sözleşmesi olduğu, eserin iş sahibinin beklediği amacı karşılamıyorsa kural olarak ayıplı yapıldığının kabulü gerektiği, dinlenen tanık ifadesi ve alınan bilirkişi raporları doğrultusunda eserin ayıplı kabul edileceği, anlaşıldığı üzere teknik yapım hatasından kaynaklı ve kullanım ile ortaya çıkan gizli ayıp kategorisinde değerlendirildiği, zira kapalı alanda kullanımdan kaynaklı havalandırmadan toz parçalarının düştüğü bu hali ile olağan çalışmanın beklenemeyeceği, dosya kapsamından da davalı yanca onarımda bulunulduğunun ancak sonuç alınmadığının anlaşıldığı, tanık beyanı, mail, delil tespit dosyası ile de anlaşılacağı üzere davacı yanın davalı tarafa süresinde ayıp ihbarında bulunduğunun kabul edildiği, TBK 475 maddesi uyarınca şayet sözleşme gereği gibi ifa edilseydi davacının taşınmak zorunda kalmayacağı değerlendirilerek müspet zarar kapsamında fazladan yakıt ve servis giderini de tazmini isteyebileceği kanaati ile, davacının 29/11/2017 tarihli ıslah dilekçesi doğrultusunda netice-i talebi 179.138,18 TL kabul edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur gerekçesi ile; davanın KISMEN KABULÜNE, Ayıplı işlerin onarım bedeli 106.513,21 TL ve müspet zarar 59.138,18 TL olmak üzere toplam 165.651,39 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiz oranından aşağı olmamak üzere avans faizi uygulanarak davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş, karara karşı, davalı vekilli istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile; müvekkil ile davacı arasında davaya konu yerde havalandırma tesisat işleri yapıldığını, yapılan işin bedelin davacıya fatura edildiğini, davaya konu taşınmazda yapılan işlerin 26/05/2014 tarihinde bitirildiğini, davacıya kusursuz ve ayıpsız bir şekilde teslim edildiğini, davacının iki yıl süre ile yapılan işle ilgili herhangi bir problem yaşamadığını, 2016 yılında Büyükçekemece 1 Sulh Hukuk Mahkemesinde delil tespiti talep ettiğini, bu geçen süreye kadar müvekkiline herhangi bir ihbarda bulunulmadığını, iki yıl sonra çıkan bu iddianın davacı tarafın kötü niyetli olduğunu ortaya koyduğunu, ayrıca delil tespiti ile alınan bilirkişi raporuna itiraz edildiğini, davacının iddiaları yersiz ve kötü niyetli olduğundan davasının reddine karar verilmesi gerektiğini, eserin 26.04.2014 tarihinde davacı tarafın kullanımına sorunsuz bir şekilde sunulduğunu ve davacı tarafından 26.01.2016 tarihine kadar herhangi bir itiraz veya ayıp ihbarı olmadan kullanıldığını, dosyaya sunulan bilirkişi raporlarının birbirini teyit etmediğini, her bir raporun farklı bir maliyet ortaya koyduğunu, dosyaya en son sunulan raporların daha önce sunulan raporlardan daha fazla maliyet ortaya çıkardığını, bilirkişi raporunda ayıpların her ne kadar gizli ayıp olduğu ifade edilmiş ise de ayıplar bakımından süresinde yapılan bir ihbarın varlığından bahsedilmediğini, kaldı ki 2 yıl boyunca kullanılan eserin ayıplı olduğunun iddia edilmesinin davacının kötü niyetini ortaya koyduğunu, ayrıca bilirkişi raporunda gizli ayıplar nedeniyle 29.192,30 TL fazladan servis ücreti, 32.945,88 TL de fazla yakıt ödemesi yapıldığının ifade edildiğini, fakat bu maddi zararların ayıp nedeniyle ortaya çıktığına ilişkin dosyada delil olmadığı gibi aradaki illiyet bağının da yasal delilerle kanıtlanamadığını, buna rağmen mahkemenin bu talepleri kabul etmesinin hatalı olduğunu, bilirkişi raporunda, imalat tarihi, dava tarihi ve keşif tarihi baz alınarak üç farklı hesaplama yapıldığını, kabul anlamına gelmemek şartıyla gizli ayıp ihbarının biran için süresinde yapılmış olduğu varsayılsa bile bu durumda imalatın yapıldığı tarih (21.10.2013) baz alınarak yapılan hesaplamaya göre karar verilmesi gerekirken mahkemenin hatalı değerlendirme yaptığını, yanlış tarih baz alınarak karar oluşturulduğunu, bilirkişi raporunda kusur oranı belirlenirken 295.000,00 TL baz alınarak hesaplama yapıldığını, oysa müvekkilinin, davacıdan 280.000,00 TL alabildiğini, geri kalan miktar olan 15.000,00 TL’nin kendisine ödenmediğini, bu durumun davacının ticari defterleri incelenerek oluşturulan ve dosyaya sunulan 23.05.2017 tarihli bilirkişi raporunun sonuç kısmında da ifade edildiğini, hüküm kurulurken oranlama hesabının yanlış yapıldığını, ayrıca müvekkilinin 15.000,00 TL’lik alacağının da hesaplamaya katılarak mahsup edilmesi gerektiği taleplerinin göz ardı edilerek mahkemece dikkate alınmadığını, HMK 181. Madde “(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmü uyarınca mahkemenin ıslaha başvuran tarafa bir haftalık süre vereceğini, bu süre içinde ıslah işlemi yapılmazsa ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edileceğini, söz konusu maddenin emredici hüküm niteliği taşıdığını ve mahkemenin takdirine yer vermediğini, kaldı ki HMK 90. Madde gereği de sürelerin, kanunda belirtileceği veya hâkim tarafından tespit edileceği, kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkimin kanundaki süreleri artıramayacağı veya eksiltemeyeceği, yine aynı kanun’un 94. Maddesinde “(1) Kanunun belirlediği süreler kesindir. (2) Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. (3) Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar.” denildiğini, açıklanan emredici hükümlere rağmen bu sürelere uyulmadığını, davacı tarafa ıslah için bir hafta süre verilmesi gerekirken usule aykırı olarak “gelecek celseye kadar süre verilmesine” denilerek kanuna aykırı olarak bu sürenin uzatıldığını buna rağmen davacının bu süre içinde ıslah işlemini yapmadığını, diğer celsede mahkeme tarafından yine davacı lehine olacak şekilde yasaya aykırı olarak “gelecek celseye kadar süre verilmesine” denilerek ikinci bir süre verildiğini, davacının bu süreyi de ihlal ederek süresinde ıslah yapmadığını, HMK Madde 94/2 gereği de hakimin ikinci bir süre vermesi durumunda bu sürenin kesin olacağını ve bu kesin süre içinde işlem yapılmazsa o işlemi yapma hakkının ortadan kalkacağını, davacının her iki süreyi de ihlal ederek ıslahını süresinde yapmadığını, bu nedenle ıslahın yapılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken yerel mahkeme tarafından hatalı karar verildiğini belirterek istinafa başvurmuştur. Dava, eser sözleşmesi kapsamında ayıp nedeniyle fazla ödendiği belirtilen bedelin iadesi ile zararın tazmini istemine ilişkin olup davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.Davacı vekili taraflar arasında imzalanan … mobilya Beylikdüzü ofis projesi kapsamında tadilat işine ilişkin sözleşme yapıldığını, davalı tarafça yapılan işlerin ayıplı olduğunu, ayıbın davalı tarafça giderilmediğini, yapılan havalandırma sisteminin ayıplı olması nedeniyle müvekkilince iş yerinin kullanılamadığını ve fabrika binasına taşınmak zorunda kaldıklarını, bu nedenle yakıt ve servis gideri zararlarının olduğunu belirterek ayıp giderim bedeli ile uğradıkları zararın tazminini talep etmiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı davasını kısmi dava olarak açmış, daha sonra verdiği ıslah dilekçesi ile talep miktarını arttırmıştır. Davalı vekili her ne kadar davacının mahkemece kendisine verilen kesin süre içinde ıslah yapmadığını bu nedenle süresinden sonra yapılan ıslahın geçersiz olduğunu belirtmiş ise de mahkemece ilk önce 06/11/2017 tarihli celsede sonra 20/11/2017 tarihli celsede davacı tarafa ıslah dilekçesini sunmak üzere gelecek celseye kadar süre verilmiş ise de kesin sürenin sonuçları konusunda usulüne uygun ihtarda bulunulmamıştır. Buna göre davacı vekili tahkikat sona ermeden ıslah yaptığından yapılan ıslah işlemi geçerli olup davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Alınan tüm bilirkişi raporlarında davaya konu işte tespit edilen ayıbın gizli ayıp olduğu, ancak kullanımla ortaya çıkacağı tespit edilmiş, ayıp ortaya çıktığında durum davalıya gecikmeksizin bildirilmiş olup davalı vekilinin ayıbın açık ayıp olduğu, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığına ilişkin istinaf sebebi de yerinde değildir. Ayıp nedeniyle iş sahibinin seçimlik hakları TBK’nın 475. Maddesinde düzenlenmiş olup anılan maddeye göre ayıp halinde iş sahibi, sözleşmeden dönme, ayıp oranında bedelden indirim veya eserin ücretsiz onarımını isteme haklarına sahiptir. Ayrıca iş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı da bulunmaktadır. Somut olayda davacı iş sahibi ayıp nedeniyle bu seçimlik haklarından eserin ücretsiz onarım (ayıp giderim bedeli) ve genel hükümlere göre ayıp nedeniyle uğradığı zararın tazminini talep etmiştir. Davacı iş sahibi, sözleşme konusu iş yerini davalının ayıplı imalatı nedeniyle kullanamadığını, başka bir binaya taşınmak zorunda kaldıklarını, bu nedenle ekstra masraflar yapmak zorunda kaldıklarını ticari defter ve belgeleri ile kanıtladığından davalı vekilinin bu kaleme ilişkin soyut istinaf sebebi yerinde değildir.Alınan bilirkişi raporları ile ayıp giderim bedeli imalat tarihi, dava ve keşif tarihlerine göre ayrı ayrı belirlenmiştir. Ayıp giderim bedelinin imalat tarihi esas alınarak belirlenmesi gerekirken mahkemece dava tarihi itibarıyla belirlenen değer esas alınmak suretiyle karar verilmesi hatalı olmuştur. Ayrıca sözleşmeye konu iş nedeniyle davalı yüklenicinin 15.000 TL bakiye iş bedeli alacağı olduğu taraflar arasında çekişme konusu değildir. Davacı iş sahibi iş bedelinden 15.000 TL’yi ödememiştir. Bu bedelinde ayıptan kaynaklı davacı alacağından indirilmesi gerekirken bunun da yapılmaması hatalı olmuştur. Anılan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1-b-2 maddesi ile kaldırılarak, ayıp giderim bedeli olarak imalat tarihi baz alınarak hesaplanan 65.425.81 TL ile davacı iş sahibinin ayıp nedeniyle uğradığı zarar bedeli olan 59.138,18 TL’den ödenmeyen iş bedeli 15.000 TL’nin mahsubu ile 109.563,99 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne fazlaya ilişkin talebin reddine dair yeniden karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; A)1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE 2-Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/09/2019 tarih ve 2016/1038 Esas, 2019/740 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın KISMEN KABULÜ ile, ayıplı işlerin onarım bedeli 65.425,81 TL ve müspet zarar 59.138,18 TL olmak üzere toplam 124.566,99 TL’den ödenmeyen iş bedeli 15.000,00 TL düşülerek 109.563,99 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne, 109.563,99 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE.
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN1-Alınması gereken 7.484,24 TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan (peşin+ıslah) 2.917,66 TL harcın mahsubu ile bakiye 4.566,58‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, 3-Davacı tarafından yapılan 178,50 TL tebligat ve posta gideri, 280,00 TL keşif harcı, 2.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.958,50 TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren 2.601,79 TL’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA, 4-Davalı tarafından yapılan 11,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 9,68 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye miktarın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 17.434,45 TL vekâlet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 9.200,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davalı tarafından yatırılan 2.828,91 TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE, 2-Davalı tarafından yapılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 47,90 TL posta gideri olmak üzere toplam 169,20 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.