Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1869 E. 2022/378 K. 06.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1869
KARAR NO: 2022/378
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2019
NUMARASI: 2016/256 Esas, 2019/182 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 06/12/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Asıl dava, taraflar arasındaki “iş sahibinin yurt dışından getirdiği tankların yerine yerleştirilmesi, montajı ve borulaması işlerinin yüklenici tarafından yapılmasına ilişkin” eser sözleşmesi ilişkisi kapsamında, yapılan asıl ve ilave işlere ilişkin olarak şimdilik 275.749,40 TL bakiye iş bedeli alacağının tahsili talebine ilişkindir. Karşı dava, taraflar arasında 05.05.2015 tarihli ana sözleşme, 10.08.2015 tarihli 2. Sözleşme ve 18.08.2015 tarihli 3. Sözleşme olmak üzere 3 farklı sözleşme ilişkisi bulunduğu, yüklenicinin ana sözleşme kapsamındaki edimlerini tam olarak yerine getirmediği, işi bıraktığı, yaptığı kısmın da ayıplı olduğu, ayrıca sözleşme bedeline dahil olan bir takım işleri ilave iş olarak iş sahibine fatura ederek haksız kar elde etmeye çalıştığı, eksik bırakılan işlerin iş sahibinin personeli ve başka bir firma tarafından tamamlandığı, sonraki sözleşmelere konu ifaların da ayıplı oldukları ve süresinde yapılmadıkları iddiasıyla; 1-) 05.05.2015 tarihli sözleşmeye aykırı davranış ve eksik ifa nedeniyle sözleşmenin feshinin tespiti, 2-) 05.05.2015 tarihli sözleşmenin 13/3. Maddesi kapsamında 125.000-USD (372.062,50 TL) cezai şart bedeli, 3-) 05.05.2015 tarihli sözleşmenin 13/2. Maddesi kapsamında (işin bitirilme tarihi olan 29.04.2016 ile sözleşmede kararlaştırılan bitim tarihi olan 29.07.2015 arasında gecikilen her gün için) bilirkişilerce hesaplanacak sözleşmenin toplam bedelinin %0,5’i (binde beşi) oranında cezai şart bedeli, 4-) 05.05.2015 tarihli sözleşme kapsamında, yüklenici tarafından eksik bırakılan işin iş sahibince yapılan kısmından ötürü işçilere yapılan ödemelerden kaynaklanan 86.501,41-TL, 5-) 05.05.2015 tarihli ana sözleşme konusu fabrikanın yüklenicinin temerrütünden dolayı geç açılması sebebiyle uğranılan kar kaybı, 6-) dava dışı … Şirketine, ana sözleşmenin feshi sebebiyle fazladan yapılan ödeme miktarının tespiti ile bu kapsamda şimdilik 1.000,00-TL tazminat, 7-) 18.08.2015 tarihli 3. sözleşmeden kaynaklı 37.920,48 TL gecikme tazminatı, 😎 10.08.2015 tarihli 2. sözleşmeden kaynaklı 44.087,75 TL gecikme tazminatı, 9-) Tüm sözleşmelerde yapılan ayıplı ifa nedeniyle doğan zarar taleplerine ilişkindir.Mahkemece, davacı … yetkilisi …’ın davalı … Ltd. yetkilisi …’e gönderdiği 18 Mayıs 2015 ve 28 Mayıs 2015 tarihli emailler ile TBK m.472/3’deki bildirim yükümlülüğünü yerine getirdiği, davalı-karşı davacı … Ltd. Şti. tarafından ise TBK m.473/1 kapsamında sözleşmeden dönme bildiriminde bulunduğuna ilişkin bir belge sunulmadığı, davalı … Ltd. Şti. tarafından davacı …’e keşide edilen Eyüp … Noterliğinin … yevmiye nolu 14 Aralık 2015 tarihli ihtarnamesinin TBK m.473/2 kapsamında bir ihtarname olduğu, davalı- karşı davacı … Ltd. Şti. tarafından TBK m.474/1 maddesi kapsamında ayıp bildirimi yapıldığını gösteren herhangi bir belge sunulmadığı, TBK’nın 476. Maddesine göre, eserin ayıplı olması, yüklenicinin açıkça yaptığı ihtara karşın işsahibinin verdiği talimattan doğmuş bulunur veya herhangi bir sebeple işsahibine yüklenebilecek olursa işsahibinin eserin ayıplı olmasından doğan haklarını kullanamayacağı, TBK m.477 hükmüne göre de, eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra yüklenicinin her türlü sorumluluktan kurtulacağı, ancak yüklenici tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğunun devam edeceği, işsahibinin eseri gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ettiği eseri kabul etmiş sayılacağı, ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibinin gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorunda olduğu, bildirmezse kabul etmiş sayılacağı, bu doğrultuda, davalı /karşı davacının eseri kabul ettiği, ayıplı ifadan söz edilemeyeceği, ayıplı ifa tazminatı koşullarının oluşmadığı, ana sözleşme süreci devam ederken bu sözleşme dışında iki adet imalat sözleşmesinin yapılmış olmasının belirlenen süreyi uzattığı, çelik konstrüksiyon imalatında ankraj noktalarındaki eksikliğin giderilmesi için yapılması gereken röleve çalışmasının süreyi uzattığı, Hintli ve yerel müşavir firmalarla koordinasyon sağlanamamış olmasının da süreyi uzattığı, davacı- karşı davalı … Ltd. Şti.’nin sahadaki yerleşimler ve projedeki yerleşimler arasındaki uyumsuzluklar sebebiyle zaman kayıpları yaşanabileceği konusunda davalı- karşı davacı … Endüstrisi Ticaret Ltd. Şti. ile tutanak imzalamış olup, belirtilen koşullar altında işin süresinde gecikmeler olmasının beklenen bir durum olduğu, sözleşmenin feshi, cezai şart ve kar kaybı tazminatı koşullarının oluşmadığı, davacı- karşı davalı tarafın ticari defterlerini sunmamasına göre davalı- karşı davacı ticari defterlerine göre yapılan inceleme sonucu düzenlenen 09/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda tespit edilen bakiye maddi zarar 45.473,99 TL’nin geçici kabul talep tarihi olan 16/11/2015 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesi gerektiği, işlerin tamamlanmadığı, işin süresinde yapılmadığı, yükümlüklerin yerine getirilmediği, işin bırakılıp işyerinin terkedildiği, yapılan işlerin ayıplı ifa olduğu, sözleşme kapsamındaki işlerin ekstra iş olarak fatura edildiği hususları kanıtlanamadığından karşı davacının – davalının davasının reddi gerektiği gerekçesiyle, A-Davacının – karşı davalının davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, 45.473,99 TL’nin geçici kabul talep tarihi olan 16/11/2015 tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, B-Karşı davacının – davalının davasının reddine, karar verilmiştir. Karara karşı her iki taraf vekilleri de, hem asıl hem karşı davada verilen hükümler bakımından istinafa gelmişlerdir.Davacı-karşı davalı vekili istinafında, reddedilen asıl dava kısmı ve reddedilen karşı davada lehlerine hükmedilen vekalet ücreti bakımlarından istinafa gelmiş olup, Asıl dava bakımından; bakiye alacak miktarının sehven yanlış hesaplandığını, bilirkişi kurulunca karşı dava bakımından yapılan zarar hesabının mahkemece sehven ödeme gibi görüldüğünü ve mahsup edildiğini, mahkemenin karşı davacı- davalının davasının reddi yönündeki kararının yerinde olduğunu, ancak asıl dava bakımından yapılan hesaplamanın bu kabule göre hatalı olduğunu, müvekkilinin Bandırma Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016-1 Değ.İş dosyası kapsamında alınan bilirkişi raporunda belirtilen toplam 400.749,39.-TL + KDV iş bedeli alacağından, davalı-karşı davacı tarafça 125.000,00 TL’lik ödeme düşülünce bakiye alacak miktarının 275.749,39.-TL olduğunu, bilirkişi kurulu tarafından karşı davada talep olunan zarar istemleri hakkında yapılan hesaplamanın mahkemece sehven davalı-karşı davacı işveren ödemesi gibi görüldüğünü ve taraflarınca hesaplanan 275.749,39.-TL bakiye alacaktan mahsup edildiğini, Karşı dava bakımından; lehlerine takdir olunan vekalet ücretinin eksik hesaplandığını, davalı-karşı davacının dava dilekçesinde 125.000 USD üzerinden talepte bulunduğunu, bununla birlikte toplam sözleşme bedelinin günlük %0,05’i üzerinden gecikme cezası talebinde bulunduğunu, karşı davanın reddine göre, hesaplanması gereken vekalet ücretinin de karar tarihindeki Dolar/TL kuru üzerinden hesaplanması gerektiğini, gecikme cezası bakımından da davalı-karşı davacının talebi üzerinden vekalet ücreti hesaplanması gerektiğini, Mahkemece yapılan vekalet ücreti hesaplamasında; davacı tarafın taleplerinde yer alan bir kısım taleplerinin hesaplamada dikkate alınmaması ve davacının döviz cinsinden talepte bulunmasına karşın vekalet ücreti hesabında dava tarihindeki kur üzerinden hesaplama yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın ortadan kaldırılarak; asıl dava bakımından davanın kabulüne; karşı davacının-davalının davasının reddine” karar verilmesini talep etmiştir.Davalı-karşı davacı vekili; kısmen kabul edilen asıl dava miktarı ve tümden reddedilen karşı davasının kabulü gerektiği bakımlarından istinafa gelmiş olup, Mahkemece bilirkişi heyetine çelik konstrüksiyon konusunda uzman İnşaat Yüksek Mühendisi … ve İnşaat Mühendisi … da eklenerek aldırılan 10/10/2018 tarihli ek rapora karşı itirazda bulunarak yeni bir heyetten rapor alınması, bu mümkün değilse de eksikliklerin ve hataların giderilmesi için yeniden ek rapor alınması talep edildiği halde bu taleplerinin haksız olarak reddedildiğini, söz konusu ek raporun hem tevdi ediliş amacını aydınlatır nitelikte düzenlenmediğini hem de Bandırma Sulh Hukuk Mahkemesi!’nin 2016/1 D. İş sayılı dosyasından farklı herhangi bir veri içermediğini, gerekçeli kararda yer verilen davacı-karşı davalının 18 Mayıs 2015 ve 28 Mayıs 2015 tarihli emailleri doğrultusunda davacı-karşı davalının TBK m.472/3’deki yükümlülüğünü yerine getirdiğinin kabul edildiğini, ancak bu emaillerde sayılan mezkur işlerin davacı- karşı davalının edim yükümlülüğünün kapsamında zaten yapılması gerekli ve zorunlu olan işleri teşkil etmekte olduğunu, sadece asıl işin talî nitelikteki aksiyonlarını oluşturduklarını, Mahkeme tarafından esas olarak işbu vakıanın bilirkişi raporuyla teknik incelemesi yaptırılıp aydınlatılması gerekirken, bu yönde hiçbir inceleme gerçekleştirilmediğini, müvekkilinin Eyüp … Noterliğinin … yevmiye nolu 14 Aralık 2015 tarihli ihtarnamesi ile TBK m. 473/2’ye uygun hareket ettiğini, sözleşmeden dönme müessesesi müvekkilinin seçimlik bir hakkı olup, bu yönde beyan içeren bir belgenin dosya içeriğinde yer almamasının diğer vakıalara tesir etmediğini, Yerel Mahkeme kararında bu hususun feshi olumsuzlayan bir vakıaymış gibi derç edilmesinin kabul edilemeyeceğini, dilekçeleri ile sundukları eklerde yer alan ihtarnameler, mail yazışmaları ve sair diğer yazışmalarda TBK’nın 474/1, 476 ve 477. Maddeleri kapsamında ayıp bildirilerinin müteaddit kere gerçekleştirildiğini, Mahkeme tarafından delilllerin yeterince sağlıklı bir şekilde değerlendirilmediğini, davacı- karşı davalının uhdesinde bulunan edim yükümlülüklerini ifa ettiğine yönelik ispat yükünün yine kendisinin üzerinde olduğunu, ancak davacı- karşı davalının bu meyanda ticari defterlerini dahi ibraz etmekten kaçındığını, sözleşmenin 16.maddesine göre davacı/karşı davalının iş bitiminde müvekkili firmaya yazılı olarak başvurarak kesin kabul talebinde bulunması gerektiğini, sözleşmenin 17.maddesine göre davacı-karşı davalı tarafından yapılan tüm işlerin, imalatlar ve işçilik hatalarına karşı kesin kabulden sonra 2 yıl süreyle garanti edildiğini, sözleşmenin 19. maddesine göre sözleşme ve eklerinde tanımlananlar ile müteahhit (davacı/karşı davalı) tarafından yapılanlar arasında fark saptanırsa müvekkilinin sözleşmeyi feshetme hakkının mevcut olduğunu ve müvekkilinin feshi halinde davacı/karşı davalının tüm alacaklarının dondurup, ödeme yapılmayacağını; öte yandan davacı/karşı davalınin, müvekkili firmanın tüm zararlarından sorumlu olduğunu ve müvekkili firmanın sözleşme konusu işi 3.kişilere yaptırabileceğini, davacı/karşı davalı tarafın fesih şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda müvekkili firmanın beyanlarının esas alınacağını basiretli bir tacir olarak kabul ettiğini; davacı/karşı davalının, sözleşmenin 21. maddesi ile sözleşme konusunda ortaya çıkabilecek her türlü nizada müvekkili firmanın ticari defterlerinin bağlayıcı ve kesin delil teşkil edeceğini kabul etmiş olup, bunlara karşı itiraz ve defi haklarından feragat ettiğini, Yerel Mahkemenin gerekçelerinde genel olarak ittihaz ettiği ve davacı/karşı davalı … girmasının dava dilekçesindeki taleplerini dayandırdğı Bandırma Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 21.01.2016 tarihli raporunun bütünüyle haksız ve yanlı mahiyette bir bilirkişi raporu olduğunu, bu rapora ilişkin keşifte bilirkişiye taleplerine ilişkin birçok belge sunulmuş olmasına rağmen hiçbir belgenin rapora konu edilmediğini ve basit bir rapor düzenlendiğini, 08.01.2016 tarihinde yapılan bu keşif esnasında müvekkili şirket yetkilisinin “Karşı taraf işin bittiğini söylemesine karşın işin bitmediğini ve devam ettiğini gösteren belge fotokopilerini de sunuyoruz, ayrıca çalışmalar devam ettiğinden…” şeklinde beyanda bulunduğunu, bu beyandan da açıkça anlaşılacağı üzere davacının işi tamamlamadığını, buna rağmen davacının işi bitirdiği iddiası ve bu doğrultudaki Yerel Mahkeme değerlendirmelerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bilirkişi raporunda tamamlandığı iddia edilen işlerin birçoğunun eksik ve ayıplı ifa edildiğini, ekstraktör makinesinin usulüne uygun olmayan kaynağının müvekkili firma çalışanları tarafından düzeltildiğini, davacı-karşı davalı …’in yapmış olduğu hatalı işlere yönelik fotoğraflı tespitlerin de dosyada mevcut olduğunu, bu doğrultuda ayıplı işlerin tespitini içeren bir bilirkişi raporu ile işbu hususların aydınlığa kavuşturulması gerekirken ve bu amaca yönelik olarak dosya bilirkişiye tevdi edilmesine rağmen, bilirkişi ek raporunda hiçbir şekilde bu hususlara değinilmediğini, genel geçer bir şekilde sürenin uzamasının kaçınılmaz olduğunun belirtildiğini, kök raporda esas alınan faturalardan olan … nolu ekstraktör montaj işleri faturası gerçekte 4.800TL+KDV iken bilirkişinin bunu 8.400TL+KDV olarak yansıtarak fahiş hata yaptığını, davacı/karşı davacı …’in işini tamamlamadan şantiyeyi terk etmiş olması ve müvekkili firmanın ifaya davet etmesine rağmen geri dönmemesi sebebiyle sözleşmenin feshedilmiş sayılacağını, tarafların iradelerinin fesihte birleştiğini, Yerel Mahkeme kararında gereksiz şekilde seçimlik bir sona erdirme müessesi olan “dönme” konusuna girildiğini, buna ilaveten feshe ilişkin yanlış değerlendirmeler yapıldığını, Yerel Mahkeme’nin sözleşmenin feshi, cezai şart ve kar kaybı tazminatı koşullarının oluşmadığı sonucuna varmasının haksız ve hukuka aykırı mahiyette olup, müvekkili firmanın dava kapsamındaki talep kalemlerinden biri olan cezai şart alacağının doğduğu sabit olduğunu, 10.08.2015 tarihli 2. Sözleşmeye konu “ekstraksiyon tesisinde mevcut su tankının malzemeli olarak imalatı ve tesise montajı” işinin süresinin 1 ay olmasına ve bu na ilişkin olarak davacı-karşı davacıya 75.000,00 TL ödeme yapılmış olmasına rağmen zamanında ifada bulunulmadığını ve söz konusu işin ancak 10.11.2015 tarihinde teslime hazır hale geldiğini, böylece davacı- karşı davalının en az 61 gün geciktiğini, sözleşmede kesin vade kararlaştırılmış olunup ifa zamanı geciktiğinden sözleşmedeki gecikme cezası hükmünün devreye girdiğini, 14.12.2015 Tarihli ihtarname ile bu gecikme cezası talep edilmesine rağmen buna dair ödeme yapılmadığını, bu durumda müvekkilinin ödemezlik def’i gereği davacıya ödeme yapmasının beklenilemeyeceğini, 18.08.2015 tarihli 3. Sözleşmeye konu “çatı cephe malzemeli kaplama işçilik” işinin süresinin 4-5 hafta olmasına, buna göre en geç teslim tarihi 22.09.2015 olmasına rağmen söz konusu işin 13.11.2015 tarihinde ayıplı ve geç olarak teslim edilebildiğini, sözleşmedeki %06(binde altı) cezai şart hükmü gereğince, gecikilen gün sayısı ile sözleşme bedelinin binde altılık kısmı çarpıldığında 37.920,48 TL tutarında gecikme cezasının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, buna ilişkin ayıplı ifa nedeniyle yazışma ve ihtarnameler ile davacı-karşı davalının uyarılmasına ve eksikliklerin giderilmesi istenmesine rağmen bu yönde bir çalışmada bulunulmadığını, Yerel Mahkeme kararında bu doğrultuda dosyaya sundukları delillere hiçbir şekilde ittihaz edilmediğini, bilirkişi raporuyla konunun teknik yönden aydınlatılmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve yeniden esas hakkında inceleme yapılarak davacı-karşı davalının davasının reddine, karşı davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı-karşı davalı yüklenici, davalı-karşı davacı iş sahibidir. Asıl dava, 275.749,40 TL bakiye iş bedeli alacağına; karşı dava ise, sözleşmenin feshinin tespiti, eksik-ayıplı ve geç geç ifa nedeniyle cezai şart, gecikme tazminatı, kâr kaybı ve tazminat taleplerine ilişkindir.Harçlar Kanunu’nun 30 ve 32. maddeleri uyarınca davacı, dava harçlarını ödemek zorundadır. Harcın ödenmemesi halinde yargılamaya devam olunamayacağı ve müteakip işlemlerin yapılamayacağı anılan maddelerde düzenlenmiştir. Dava açılırken harcın eksik ödenmesi halinde eksik harcın ne şekilde tamamlatılacağı, Harçlar Kanunu 30. maddede açıklanmıştır. Buna göre, harcın eksik ödendiğinin anlaşılması halinde eksik harcın tamamlanması için davacı tarafa uygun bir mehil verilir. Mahkemece verilen süre içinde eksik harcın tamamlanmaması halinde, dosyanın işlemden kaldırılmasına karar vermek gerekir. Mahkemece, Harçlar Kanunu 30. maddesi uyarınca, eksik olan peşin harç tamamlanmadan işin esası yönünden karar verilmiştir. Anılan Harçlar Kanunu 30. maddesinde, harcın eksik olması durumunda yalnız o celse için muhakemeye devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı öngörülmüştür.Asıl davaya ilişkin bakiye iş bedeli alacağı talebi belirli bir miktardan ibaret olmakla birlikte, yukarıda özetlendiği üzere karşı davada 9 ayrı başlık halinde talep kalemleri mevcut bulunmaktadır. Ancak, karşı dava dilekçesi ve davalı-larşı davacı vekilince sonradan sunulan 20.02.2017 Uyap tarihli açıklama dilekçesinde belirtilen bu talep kalemlerinden; 1-) 05.05.2015 tarihli sözleşmeye aykırı davranış ve eksik ifa nedeniyle sözleşmenin feshinin tespiti, 2-) 05.05.2015 tarihli sözleşmenin 13/2. Maddesi kapsamında (işin bitirilme tarihi olan 29.04.2016 ile sözleşmede kararlaştırılan bitim tarihi olan 29.07.2015 arasında gecikilen her gün için) bilirkişilerce hesaplanacak sözleşmenin toplam bedelinin %0,5’i (binde beşi) oranında cezai şart bedeli, 3-) 05.05.2015 tarihli ana sözleşme konusu fabrikanın yüklenicinin temerrütünden dolayı geç açılması sebebiyle uğranılan kar kaybı ve 4-) Tüm sözleşmelerde yapılan ayıplı ifa nedeniyle doğan zarar taleplerine ilişkin olarak bildirilmiş olan her hangi bir harca esas değer bulunmadığı gibi, değer bildirilen diğer talep kalemleri toplamı ve yatırılan peşin nispi harç miktarı göz önünde bulundurulduğunda bu talep kalemlerine yönelik olarak yatırılmış bulunan bir peşin nispi harç miktarı da bulunmamaktadır. Sözleşmenin feshine ilişkin talep bakımından sözleşme bedeli üzerinden peşin nispi harç alınması gerekmektedir. Mahkemece, karşı davadaki belirtilen bu talep kalemleri bakımından eksik harcın yargılama sırasında karşı davacı tarafa tamamlattırılması, aksi halde dosyanın işlemden kaldırılması gerekirken, bu yönde bir uygulamaya gidilmeksizin yargılamanın devam ettirilmesi ve neticelendirilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Yine karşı dava dilekçesindeki “Tüm sözleşmelerde yapılan ayıplı ifa nedeniyle doğan zarar talebinin” hangi sözleşme veya sözleşmelerden kaynaklandığı anlaşılamadığından, sonradan sunulan 20.02.2017 tarihli açıklama dilekçesinde de bu yönde bir açıklama ve somutlaştırmada bulunulmadığında, karşı davacıya bu zarar talebinin, hangi ayıplardan dolayı oluşan ne gibi zararlar olduğunun açıklattırılarak buna dair talebin somutlaştırılmasının sağlanması ve buna göre bu talep kaleminin değerlendirilmesi gerekirken, bu yönde bir uygulamaya gidilmeksizin karar verilmiş olması da yerinde olmamıştır.Ayrıca, mahkemece, karşı dava bakımından, işin süresinde gecikmeler olmasının beklenen bir durum olduğu, sözleşmenin feshi, cezai şart ve kar kaybı tazminatı koşullarının oluşmadığı, işlerin tamamlanmadığı, işin süresinde yapılmadığı, yükümlüklerin yerine getirilmediği, işin bırakılıp işyerinin terkedildiği, yapılan işlerin ayıplı ifa olduğu, sözleşme kapsamındaki işlerin ekstra iş olarak fatura edildiği hususlarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle karşı davanın reddine karar verildiği halde, asıl dava bakımından, kök ve ek raporların teknik açıdan yapılan hesapla kısmındaki; karşı davada talep edilen ana sözleşme gecikme cezası bakımından 79.625,00 TL, işçilere ödenen meblağ bakımından 4.059,01 TL ve ayıplı ifalara ilişkin ödeme bakımınan 146.592,00 TL olmak üzere toplam 230.276,01 TL’nin asıl davada talep edilen 275.749,40 TL bakiye iş bedeli alacağından mahsup edilmesi sonrasında bulunan 45.473,39 TL esas alınmak suretiyle kısmen kabul kararı verilmiş olması açıkça çelişkili bir durum oluşturmakta olup, Mahkemece bu çelişkili durumun da giderilmesi gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, mahkemece öncelikle, karşı davacı tarafa yukarıda belirtilen talep kalemleri yönünden harca esas değer bildirmesi ve açıklamada bulunması için usulüne uygun ihtaratlı kesin süre verilerek beyanda bulunmasının sağlanması, harca esas değerler bildirildiğinde, bildirilen bu değerler ve feshinin tespiti istenen sözleşme bedeli üzerinden alınması gereken nispi karar ve ilam harcının 1/4’ü oranındaki peşin kısmının mahkemece Harçlar Kanunu 30-32. maddesindeki usul uygulanarak tamamlatılması, ayrıca asıl ve karşı davalar yönünden verilen kararlara ilişkin gerekçelerdeki çelişkinin giderilmesi gerektiğinden, taraf vekillerinin sair istinaf sebepleri incelenmeksizin asıl ve karşı davalara yönelik istinaf başvurularının usul yönünden kabulüne, usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince kaldırılarak, yukarıda açıklanan şekilde işlem yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Taraf vekillerinin asıl ve karşı davalara yönelik istinaf başvurularının usul yönünden KABULÜNE, 2-İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/03/2019 tarih, 2016/256 Esas, 2019/182 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Taraflar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine İADESİNE, 5-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 06/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.