Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1861 E. 2022/291 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1861
KARAR NO: 2022/291
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/04/2021
NUMARASI: 2019/714 Esas, 2021/549 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 09/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin, davalı şirket ile 24/08/2012 tarihinde akdettiği 31/08/2012 yürürlük tarihli dört eser sözleşmesiyle, …, …, … ve … nolu Norveç’e yapılacak gemilerin tüm sac işlerinin yapımını (her türlü malzeme işsahibi davalı şirket tarafından karşılanmak suretiyle) kilogramı başına 1,10 TL bedel üzerinden üstlendiğini, akdedilen sözleşmelere uygun olarak … ve … nolu gemilerde müvekkil tarafından işe başlanılışsa da davalı şirketin temin etmesi gereken sacların başlangıçta temin edilememesinin işin geç başlamasına ve aksamasına sebebiyet verdiğini, davalı şirketin işin devamı sırasında da müvekkili şirkete karşı sürekli ve artan biçimde zorluk çıkarttığını, sözleşmenin işlerlik kazanmasını ve işin sözleşmeye göre ilerlemesini sürekli olarak engellediğini, davalı şirketin bu tutumunun asıl nedeninin müvekkiline yapılan akitleri feshettirerek müvekkilinin sözleşmelerle yüklendiği işleri bırakmasını sağlamak ve böylece aynı işleri müvekkilinden daha ucuz fiyatla anlaştığı başka taşeron firmalara vermek olduğunu, yapılan iş karşılığı ödenmesi gereken hak edişleri dahi aylardır müvekkiline ödenmemek suretiyle uyguladığı baskı ve yıldırma politikası ile müvekkiline işi bıraktırmayı başaramadığını, bu sefer de müvekkili şirketin işçilerini 14/01/2013 tarihinde çalışacakları tersaneye almadığını, davalının bu tutumuna karşı müvekkilinin davalı şirkete Kartal … Noterliğinin 14/01/2013 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile işçileri tersaneye alınarak işlerini yapmalarının sağlanması, alınmama nedenlerinin yazılı olarak bildirilmesi hususlarında ihtarname gönderildiğini, davalı şirketin bu ihtarnameye rağmen işçileri içeri almadığını, işçilerin de yaptığı işlerin karşılığında davalı tarafından müvekkiline ödenmesi gereken hak edişlerin ödenmemesine dayalı olarak maaşlarını alamamaları ve işyerine tekrar alınmaları nedeniyle işyeri önünde çadır kurarak günlerce protesto eylemi yaptıklarını, bu dönemde davalı şirket yetkilisi …’nın işçilere ağır hakaret ve tehdit içeren sözler sarfettiğini, özel aracını kalabalık vaziyetteki işyeri dışında bulunan işçilerin üzerine sürerek işçileri darp etmeye teşebbüs ettiğini, işyeri önündeki eylemin günlerce devam ettiğini ve ulusal basın ve televizyonlarda da günlerce haber konusu olduğunu, davalı şirketin hiçbir hukuki geçerliliği ve mesnedi olmayan gerekçeler belirtmek suretiyle Kartal … Noterliğinin 16/01/2013 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ile müvekkili şirketle yapmış olduğu eser sözleşmelerini feshettiğini müvekkiline bildirdiğini, davalının eser sözleşmesini feshetmesinde feshi gerektiren koşullar ve haklı nedenlerin oluşmadığını, davalı şirketin bu olayların akabinde başka şirketlerle anlaşarak müvekkilinin sözleşme gereği yapacak olduğu işleri anlaştığı başka firmalara daha ucuz bir işçilik karşılığında verdiğini, davalının böylece müvekkilinin sözleşmelerle ilgili olarak beklemiş olduğu ticari kazancı ve karı müvekkilinin alamamasına, bu kazançlarından mahrum olmasına sebebiyet verdiğini, müvekkilini müspet zararlara uğrattığını belirterek, fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20.000,00 TL müvekkilinin mahrum kaldığı kazançlarına ilişkin müspet zararlarının HMK 107. Maddesi gereğince tümünün tespitine, tespit edilecek belirsiz alacak niteliğindeki müspet zararlara ilişkin tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari reeskont avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 20/102/2020 tarihli bedel artırım dilekçesi ile, 649.422 TL’nin dava tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevabında, müvekkil firma ile davacı arasında Ada Tersanesi’nde inşa edilen … inşa nolu gemiye ait 24/08/2012 tarihli ve … inşa nolu gemiye ait 28/08/2012 tarihli tüm sac işlerinin yapılması işi için “Saç İşleri Sözleşmesi” akdedildiğini, davacının … ve … nolu gemilerle ilgili sözleşme yapıldığını beyan etse de sözkonusu gemilerle ilgili davacı tarafından hiçbir şekilde işe başlanılmadığını, ilgili sözleşmeler uyarınca muhatabın müvekkiline verdiği taahhütlerini yerine getirmemesi, üretim azlığı ve işçilik kalitesinin yetersiz olması ve tersanenin kalite kurallarına uymaması nedenlerinden dolayı 11/01/2013 tarihi itibariyle sözleşmelerin karşılıklı olarak feshedilmiş olduğunu, bu feshin müvekkili tarafından Kartal … Noterliğinin 16/01/2013 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile karşı tarafa bildirildiğini, bu sözleşmeler uyarınca davacı tarafından … inşa nolu geminin 01, 02, 03, 04, 31, 32 nolu blokları ve … inşa nolu geminin 01, 02, 31, 32 nolu bloklarının yapım işlerinin tamamlanmaması ve birçok eksiklikler bulunması nedeniyle, davacının yaptığı işin miktarının, eksik yapılan işlerin ve hak ettiği alacaklarının tespiti için İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013 / 9 D. İş sayılı dosyası ile Ada tersanesi’nde keşif yapıldığını, 28/01/2013 tarihli bilirkişi raporunda; … inşa nolu geminin tersane kızağı üzerinde bulunduğunun, … inşa nolu geminin ise blok imalatlarının tersane sahasında devam etmekte olduğunun, … inşa nolu gemide toplam olarak işlenen blok ağırlığının 265.049 kg olduğunun, … inşa nolu gemide ise toplam olarak işlenen blok ağırlığının 98.622 kg olduğunun tespit edildiğini, buna göre davacı şirket tarafından … ve … inşa nolu gemilerde yapılmış olan işlerin toplamı 300.705 kg olduğundan sözleşmenin ilgili maddesine göre davacı şirketin hak ediş tutarının toplam olarak 330.775,50 TL olduğunu, yapılan işin karşılığı olarak hak ediş tutarının müvekkili firma tarafından sözleşmeye uygun olarak düzenli ve eksiksiz bir şekilde davacı şirkete ödendiğini, davacı tarafından istihkaklarını almasına rağme, işçilerine maaş ödemesi yapmadığını, ödemelerin banka hesaplarına müvekkili tarafından yapıldığını, müvekkili firma tarafından aynı işin daha başka bir firmaya ucuza verilmemiş olup, aksine işin bazı kısımlarının daha yüksek bir fiyata verildiğini, davacı şirketin sözlü olarak sözkonusu işin içinden çıkamayacağını bildirdiğini ve bu duruma bir çözüm bulunmasını müvekkili firmadan istediğini, bunun neticesinde de sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, davacının … ve … nolu gemilerde sac işlerinin bir bölümünü yaptığı, … ve … nolu gemilerde ise işe hiç başlamadan sözleşmenin sona erdiği, davalının sözleşmenin 17/1 maddesine göre davacıya süre vermeden, işçileri tersaneye almamak ve sonrasında da ihtarname ile fesih bildiriminde bulunması karşısında yaptığı feshin haksız olduğu, 09/06/2015 tarihli ilk raporda tarafların defterlerinin incelendiği ve davacının kestiği 5 adet faturanın tümünün davalının defterinde kayıtlı olduğunun tespit edildiği, yapılan işin miktarının tespitinin sadece defterlere göre yapılamayacağı, davacının defterine kaydetmemiş, fatura kesmemiş bile olsa yaptığı işin bedelini istemeye hak kazanacağı, mahrum kalınan kâr kaybına ilişkin olarak bilirkişilerin 6098 sayılı TBK’nın 408 maddesine göre (kesinti yöntemi) seçenekli hesap yaptıkları, davacı şirketin kısmi imalat verileri davacı tarafından kendi defterlerine tek taraflı olarak hazırlandığı için bu seçeneğe göre belirlenen kâr kaybının esas alınmadığı, yerleşik uygulama gereği mahalli piyasa rayiçlerine göre yapılan hesabın hükme esas alındığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne; 543.149,00 TL nin ilk dava tarihi olan 23/05/2013 tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin kısmın reddine karar verilmiştir.Davalı vekili istinafında, asıl iş sahibinin müvekkili değil, dava-dışı Norveç merkezli firma olduğunu, gemiler Norveçli firmaya ait olup; müvekkilinin de yüklenici konumunda olduğunu, söz konusu projelerin yalnızca davacı şirket yönünden değil müvekkili yönünden de taahhüt işi olduğunu ve müvekkili şirketin de ifa etmesi gereken taahhütleri bulunduğunu, davacı ile imzalanan sözleşmelerin Norveçli firma ile imzalanan gemi inşa sözleşmelerine tabi olduğunu, cevap dilekçelerinde de belirttikleri üzere davacı tarafın sözleşme gereği müvekkiline vermiş olduğu taahhütleri yerine getirmediğini, üretim azlığı, işçilik kalitesinin yetersiz olması ve sözleşme kurallarına ve klas kuruluşu kalite standardına uymaması sebebiyle 11.01.2013 tarihinde sözleşmesinin karşılıklı feshedildiğini ve akabinde de Kartal … Noterliğinin 16.01.2013 Tarihli … Yevmiye nolu ihtamamesi ile bu durumun karşı tarafa bildirildiğini, tersanedeki işçi eyleminin boyutu göz önüne alındığında tarafların yazılı anlaşma yapabilecekleri zeminin oluşamadığını, davacı taşeronun, sözleşmelerde de açıkça yazıldığı üzere çalıştırdığı işçilerin işvereni olarak personellerin ücret ödemesi, SGK primleri ve benzeri ödemelerden sorumlu olup işçilerinin SGK ve İş Kanunundan doğan bütün vecibelerini yerine getirmekle yükümlü olduğunu, fakat dava dosyasında yer alan ve davacı … adına davalı ADA Tersanesi tarafından ödemesi yapılan SGK bordrolarının da PEYK Geminin teknik sorumluluklar yanında mali sorumluluklarını da yerine getirmediğini açıkça gösterdiğini, davacı yan ile 11.01.2013 tarihinde bir araya gelinerek sözleşmenin karşılıklı olarak feshedilmesi üzerine de davacı yanın çalışanları 14.01.2013 pazartesi günü tersane içerisine alınmadıklarını, davacı yan işçilere karşı olan yükümlülüklerini yerine getirmediğinden taşeron firma çalışanlarının müvekkili şirketin önünde çadır kurarak eylem gerçekleştirdiklerini, anılan eylem sebebiyle yazılı anlaşma sağlanacak zemin ortaya çıkamadığını ve davacı şirkete ihtarname keşide edildiğini, Tersane önündeki eylemler sonucunda işçilerin bağlı bulunduğu sendika ile de anlaşılarak olayların daha da büyümemesi amacıyla işçilerin ücret ödemesinin bizzat müvekkili şirket tarafından sendika yetkilileri ve polis nezaretinde yapıldığını, davacının sözleşme konu edimlerini ifa edemeyecek hale geldiğinin, hatta acze düştüğünün açık olduğunu, bu gerçekler ışığında müvekkilinin davacı ilen olan sözleşmesine devam etmesinin beklenemeyeceğini, zira sözleşmeye devam edilmesinin müvekkilinin Norveçli firmaya karşı taahhütlerini yerine getirememesi yani gemiyi zamanında teslim edememesine yol açacağını, davacının yapmadığı imalatların bedelini talep etme hakkı bulunmadığını, dava konusu sözleşmelerde belirtilen 105 ve 106 Nolu projelerin inşasına başlandığını ancak … ve … Nolu projelerin inşasına başlanmadığını, ifa kabiliyetini yitirmiş, işçilerine ücret dahi ödeyemez hale gelmiş davacının yapmadığı imalatlardan tazminat kazanmayı umduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarında davacı şirketin sözleşmelere konu edimlerin ifası yönünden aciz hale geldiği hususunun dikkate alınmadığını, dava konusu sözleşmeler bir şekilde feshedilmemiş olsaydı davacı şirketin edimlerini gereği gibi ve/veya süresinde ifa edip edemeyeceğinin araştırılmadığını, zira sözleşmenin fesih döneminde, davacı şirketin işçilerine maaş ödeyemez halde olduğunun, hak edişlerden gelen tutarlarla başka borçların ödendiğinin, SGK prim borçları ve vergi borçlarının ödenemediğinin açık olduğunu, Aralık 2012 ve Ocak 2013 dönemlerinde davacı … firmasının çalışan sayısı gerek tersane kayıtlarından gerekse SGK sicilinden sorgulandığında, firmanın personel sayısı ile bırakın geminin tamamını taahhüt edilen sürede tamamlamayı sadece üzerine almış olduğu iş miktarı olan belirli sayıdaki blokları bile tamamlamasının mümkün gözükmediğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, müvekkilinin sözleşmeye devam edemeyeceği ve birlikte ya da tek taraflı olarak yazılı yahut sözlü olarak yapıldığına bakılmasızın feshin bir gereklilik haline geldiğinin açık olduğunu, feshin, davacının ifa kabiliyetini yitirmesinin doğal sonucu olduğunu, davacının fesih nedeniyle yoksun kaldığı kârın, feshe kadar yapmış olduğu imalatlardan elde ettiği kâra göre hesaplanması gerektiğini, bilirkişiler tarafından yapılan hesaplamaların hatalı olduğunu, hüküm kurmaya elverişli olmadıklarını belirterek, kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili katılma yoluyla istinafında, sunmuş oldukları ıslah dilekçesi doğrultusunda, mahkemece alınan 26.05.2017 tarihli kök ve 05.02.2018 tarihli ek raporlarda, 4 adet gemideki sac imalatlarının tamamının müvekkili tarafından yapılması durumunda “kısmi imalat değerlerine göre” hesaplanmış olan 649.442,00-TL mahrum kalınan kâr miktarına hükmedilmesi gerektiğini, buna rağmen hiç bir yasal dayanağı olmadan müvekkilinin aleyhine “genel kabul görmüş piyasa verileri” adı altında soyut ölçüt ve hesaplamalara dayalı bilirkişi heyeti raporundaki ikinci seçenekli hesaplama baz alınarak müvekkilinin dava konusu zararlarının 543.149,00-TL olduğuna hükmedilmesinin hukuka, usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın ıslah dilekçesi doğrultusunda tam kabulü ve yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin de bu hüküm doğrultusunda tümüyle davalı tarafa yükletilmesi gerektiğini belirterek, katılma yoluyla istinaf talepleri doğrultusunda kararının kaldırılarak yeniden karar verilmek suretiyle müvekkili şirketin dava konusu mahrum kaldığı kâr ve ticari kazancının 649.442,00-TL olarak 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi gereğince dava tarihi olan 23.05.2013 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacı müvekkiline ödenmesi hususunun hüküm altına alınmasını talep etmiştir.Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Dava, davalı iş sahibi tarafından yapıldığı belirtilen haksız fesih sebebiyle mahrum kalınan kazanç kaybına ilişkin müspet zararın tazmini talebine ilişkindir.Davacı ile davalı şirket arasında imzalanan … nolu gemiye ilişkin 24/08/2012 tarihli ve …, …, … nolu gemilere ilişkin 28/08/2012 tarihli sözleşmeler (4 adet) ile, davalı tarafından Norveç için yaptırılacak bu gemilerin tüm sac işlemlerinin davacı tarafından yapılması konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bu sözleşmelere göre, davacı yüklenici, bu gemilerde işlenecek sacın kilogram başına 1,10 TL bedelle tüm sac işlemlerini yapmayı üstlenmiş olup; kullanılacak sacı temin etme yükümlülüğü davalı iş sahibine ait bulunmaktadır. Sözleşmelerde işin teslim süreleri … için 01/02/2013, … için 01/03/2013, … için 01/04/2013, … için ise 01/06/2013 olarak belirtilmiştir.Davacı, … ve … nolu gemilerdeki işine davalının sacı geç temin etmesi sebebiyle geç başladığını, davalının daha ucuza başkalarına iş yaptırma gayesiyle zorluklar çıkardığını, davacı işçilerini 14/01/2013 tarihinde tersaneye almadığını, davalının 16/01/2013 tarihinde sözleşmeyi haksız feshettiğini ileri sürerek mahrum kaldığı kazanç kaybını talep etmektedir.Davalı, davacının üstlendiği işi yapmadığını, işçilik kalitesinin yetersiz olduğunu, tersanenin kalite kurallarına uyulmadığını, bu sepeler 11/01/2013 tarihi itibariyle karşılıklı feshettiklerini, davacının yaptığı kısımların ücretinin verildiğini, yapmadığı kısımları da dava dışı firmalara gördürmek zorunda kaldığını, sözleşmenin 2.4 maddesinin buna imkan verdiğini ileri sürerek davanın reddini talep etmektedir.Davalı tarafça, davacının eksik işlerini tespit ettirmek amacıyla İstanbul Anadolu 8. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/9 D.İş sayılı dosyası üzrinden tespit yaptırılmış olup, yargılama sırasında bu tespit dosyası dosya arasına alınmıştır.İlk derece yargılaması aşamasında, davacının üç tanığı, davalının bir tanığı dinlenmiş (diğer davalı tanığının dinlenmesinden vazgeçilmiş), yeminli mali müşavir, gemi mühendisi ve borçlar hukuku uzmanından oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden 09/06/2015 tarihli rapor alınmış, bu raporda; feshin haksız olduğu, davacının … ve … nolu gemilerde toplam yaptığı iş miktarının 300.705 kg olduğu ve iki gemi için müspet zararlarını isteyebileceği, … ve … nolu gemilerde işe hiç başlamadığı için bu gemiler bakımından bir talepte bulunamayacağı belirtilmiş, ayrıca bir mali müşavir iki gemi mühendisinden oluşturulan 3 kişilik bilirkişi heyetinden 25/05/2017 tarihli rapor alınmış, bu raporda; davacının 4 sözleşme sebebiyle toplamda 3.046.516 TL hakediş alabileceği, 2.315.352 TL maliyete katlanmak zorunda kaldığı, sözleşmenin feshi ile davacının yapmaktan kurtulduğu bir maliyet ve harcamasının olmadığı, kârının 731.164 TL olacağı, kısmen yaptığı işlerden elde edeceği kârın 81.722 TL olduğu, buna göre de elde edemediği kârın 649.442 TL olacağı belirtilmiş, tarafların itirazları üzerine mahkemece bilirkişi heyetine bir borçlar hukuku uzmanı eklenerek alınan 05/02/2018 tarihli raporda; sözleşmenin haksız feshedildiği, davacının 4 adet gemideki tüm sac işlerini yapması halinde, kısmi imalat verilerine göre mahrum kaldığı kârın 731.164 -81.722 = 649.442 TL olduğu, piyasa rayiçleri esas alınırsa da 609.304 -66.155 = 543.149 TL olacağı mütalaa edilmiştir. Dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davacı yüklenici tarafından taraflar arasındaki sözleşmelere konu … ve … nolu gemilere ilişkin sac işlerinin bir bölümünün yapıldığı, … ve … nolu gemilerde ise işe henüz işe başlanmamış olduğu bir dönmede, davalı iş sahibi tarafından gönderilen 16/01/2013 tarihli ihtarname ile, davacının üstlendiği işi yapmadığı, işçilik kalitesinin yetersiz olduğu, tersanenin kalite kurallarına uyulmadığı belirtilerek, bu nedenlerden dolayı sözlşemenin 16/01/2013 tarihi itibariyle karşılıklı olarak feshedildiğinin bildirildiği, davalı tarafça sözleşmenin karşılıklı olarak feshedildiği ileri sürülmüş ise de bu iddianın ispatına yönelik olarak HMK’nın 200/1. Maddesi kapsamında yazılı ve kesin delillerin dosyaya sunulamadığı, cevap ve 2. cevap dilekçelerinde açık bir şekilde yemin deliline de dayanılmadığı, bu hususun tanık delili ile ispatlanamayacağı, yargılama sırasında alınan raporlarda da belirtildiği üzere, davalı iş sahibi tarafından taraflar arasındaki sözleşmenin 17/1 maddesi gereğince davacıya süre vermeden, aksine, davacının 14/01/2013 tarihli ihtarnamesi ile sözleşmeyi ifaya yönelik girişimde bulunmasına rağmen, işçileri tersaneye almamak ve sonrasında da ihtarname ile fesih bildiriminde bulunmak suretiyle davaya konu sözleşme ilişkisini kaksız olarak feshetmiş olduğu, buna göre, davacının oluşan müspet zararı kapsamında kalan mahrum kalınan kar kaybının davalı iş sahibi tarafından tazmin edilmesi gerektiği, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında belirtildiği üzere, mahrum kalınan kar kaybı hesabının 6098 sayılı TBK’nın 408 maddesine göre (kesinti yöntemi) yapılması gerektiği, bu yönteme göre, yüklenicinin işi tamamlayamaması sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderler (malzeme, işçilik, sigorta, vergi vs giderlerinden yaptığı tasarruf) ile başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararlar, sözleşme bedelinden düşülmek suretiyle yüklenicinin olumlu zarar kapsamındaki kâr kaybının bulunacağı, mahkemece alınan 25/05/2017 tarihli kök ve 05/02/2018 tarihli ek raporlarda buna göre; toplam imal edilecek sac miktarı 2.769.560 Kg üzerinden sözleşmelerde yazılı olan 1,10 TL/Kg esas alınarak bulunan toplam alınabilecek iş bedeli 3.046.516 TL’den, genel kabul görmüş piyasa verileri esas alınarak yüklenicinin işi tamamlayamaması sebebiyle yapmaktan kurtulduğu giderlere ilişkin olarak yapılan düşüm sonrasında bulunan 609.304,00 TL’den, yine genel kabul görmüş piyasa verilerine göre davacının 2 adet gemide yapmış olduğu kısmi imalatlar neticesinde elde edebileceği 66.155,00 TL düşülmek suretiyle bulunan 543.149,00 TL kar kaybı tutarının dosya kapsamına uygun olduğu, yine bu raporlarda belirtildiği üzere, dosya kapsamındaki delilere göre, davacının o dönemde başka bir iş yaparak kazandığı veya kazanmaktan bilerek kaçındığı yararların da bulunmadığı, mahkemece de bu değerlendirmeler doğrultusunda davanın yazılı olduğu şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/04/2021 tarih ve 2019/714 Esas, 2021/549 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 80,70 TL istinaf karar harcından peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 09/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.