Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1838 E. 2022/278 K. 08.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1838
KARAR NO: 2022/278
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/07/2021
NUMARASI: 2010/98 Esas, 2021/895 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 08/11/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilleri ile davalı arasında Kadıköy … Noterliği’nin 25.04.2007 tarih ve … yevmiye nolu Gayrimenkul Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi akdedildiğini, davalının 25.09.2006 tarihinde noterde özel vekaletname verdiğini, davalının 21.05.2009 tarihli noter ihtarnamesi ile sözleşmeden 2 yılı aşkın bir sîire geçtiği halde hiçbir proje alınmadığı, yasal ve hukuki hiçbir faaliyet ve işlem yapılmadığı, sözleşmenin kağıt üzerinde kaldığı, taşınmazın atıl durumda kaldığı, sözleşme konusu taşınmaz üzerinde hukuksal ve fiili haklarının kullanamadığından maddi ve manevi yönden mağdur olduğu gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirdiğini, ayrıca 21.05.2009 tarihli azilname ile müvekkillerini verdiği vekaletten azlettiğini, davalının feshini müvekkillerinin kabul etmeyerek bu durumu 17.06.2009 tarihli cevabi ihtarname ile bildirdiklerini, ayrıca 09.11.2009 tarihli noter ihtarnamesi ile davalıdan akdin aynen ifası ile yeniden vekalet vermesini istediklerini, davalının üzerine düşen yükümlülüklerini yerine getirmediğini, davalının sözleşmeyi fesih istemi ve gerekçelerinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, sözleşmenin 11. maddesinde imar durumunun alınmasını müteakip 60 gün içinde inşaata başlanacağı, 8. maddesinde inşaat ruhsatı alınsa bile imar durumundan dolayı inşaata başlanmaz ise sürenin başlamayacağının belirlendiğini, taşınmazın imar durumu için belediyeye 10.10.2006 tarihinde yazı yazıldığını, 12.10.2006 tarihli cevabi yazıda arsa üzerinde belediye tarafından yola mahreç şerhi olduğu, ayrıca belediye tarafından geçiş hakkı işlenmediğinin anlaşıldığını, 13.10.2006 tarihinde geçiş yolu işlendiğini ve aplikasyon krokisinin tapudan alındığını, 22.12.2006 tarihinde komşu 4 ve 47 parseldeki boş arsanın kamulaştırması amacıyla davalının ısrarıyla ve sözleşmenin 2. maddesi gereğince belediyeye dilekçe verildiğini, 25.12.2006 tarihinde imar durumu sorulduğunda 4 parselde tespitli eser bulunduğundan Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulundan görüş alınmadan uygulama yapılamayacağının bildirildiğini, aynı yazıda imar durumunun kadastral yola mahreç sağlanması halinde verilebileceği ve belediyeye geçiş hakkının işlenmediği cevabı verildiğini, tüm bu işlemler için Anıtlar Kurulundan yapının parselden terki için mahsur olmadığına dair yazı alındığını ve 28.02.2007 tarihinde tapu ve kadastro müdürlüğünden 4 ve 47 parsellerin röperli krokileri alındığını, tüm bu işlemlerden sonra sözleşmenin resmen akdedildiğini, 25.04.2009 tarihinde davalının maliki olduğu 25 parsele 50 parselden lehe geçiş hakkı olması nedeni ile müdahalenin meni davasının açıldığını, 24.08.2007 tarihinde istenen istikamet ve kot kesitlerinin belediyeye verildiğini. 27.09.2007 tarihinde ağaç revizyonu alındığını, mutabık kalınan projenin 17.10.2007 tarihinde belediyeye teslim edildiğini, 4 ve 47 parsellerin istimlakı ile ilgili dava açıldığını ve halen derdest olduğunu, inşaata başlanamamasının nedeninin istimlak davası ile geçiş hakkı davalarının sonuçlanmaması olduğunu, sözleşmenin 11. maddesi gereğince arsanın sorunsuz bir şekilde teslim edilmemesi nedeni ile inşaata başlanamadığını, ancak proje için bütün işlemler ve arsa üzerindeki tüm sorunların giderilmesi ve inşaata başlanması için gerekli olan tüm işlemlerin müvekkili tarafından yapıldığını, öncelikli olarak sözleşmenin aynen ifası ile sözleşme gereğince davalının üzerine düşen yükümlülüklerinin yerine getirilmesini, bu talepleri uygun görülmediği takdirde sözleşmenin feshi ile müvekkillerinin yapmış olduğu masraflar, proje bedelleri ile kazanç kayıpları için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 50.000TL’nin 21.05.2009 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile tahsiline, davalının ağır kusuru nedeni ile müvekkillerinin her bir için 10.000TL olmak üzere 20,000TL manevi tazminatın aynı tarihten itibaren işleyecek ticari faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu sözleşme için objektif imkansızlığın bulunduğunu, ifa imkansızlığının devam ettiğini ve bu durumun müvekkillerinin zarar görmesine ve mülkiyet haklarının ihlal edilmesine sebep olduğunu, dava konusu parsele ilişkin olarak Kadıköy Belediyesi tarafından onaylanmış ruhsata esas bir proje bulunmadığı gibi Koruma Kurulu’ ndan alınması gereken olumlu görüşe ilişkin bir gelişmede olmadığını, sözleşmenin tek taraflı olarak malikin menfaatleri aleyhine olduğunu, herhangi makul cayma süresi içermediğini, ifasının kanuni imkansızlık nedeni ile mümkün olmadığını, BK m.20’ye göre sözleşmenin batıl olduğunu, taraflar arasında hüküm ifade etmediğini davanın reddini talep etmiştir.Mahkemece, somut olayda, tarafların her ikisinin de, sözleşme tarihinde taşınmazın mevcut haliyle inşaata elverişli olmadığını bildikleri, davalı arsa sahibi, yüklenicinin inşaat ruhsatı alabileceğini, imar prosedürünü tamamlayabileceğini, taşınmazın yola mahrecinin sağlanacağını düşünerek bu sözleşmeyi imzaladığına göre, başlangıçta geçici imkânsızlık hali bulunduğunu, bu imkânsızlığın ileride ortadan kalkması mümkün olduğundan geçici imkânsızlık niteliğinde olduğunu, ne var ki davacı yüklenici tarafından bir kısım başvurular yapılmış, bunun sonucunda belediye tarafından komşu parsel maliklerine kamulaştırma davası açılmış ise de arsa sahibinin 21/05/2009 tarihli (sözleşmeden iki yıl sonra) fesih ihtarnamesine kadar bir ilerleme olmadığı, inşaat ve yapı ruhsatı da alınamadığı, makul tahammül süresi geçmesine rağmen, imkânsızlığın ortadan kalkmadığı, bunda taraflara yüklenecek bir kusurun olmadığı. davacı yüklenici işinin ehli olup, sözleşme tarihinde arsa üzerinde bulunması muhtemel, fiili ve hukuki engelleri bilmek zorunda olduğu, bu nedenle ruhsatın alınamamasında arsa sahibinin bir kusuru bulunmadığı (Y,15.H.D. 2019/385 E,4100 K), bu durumda, arsa sahibinin konusu imkânsız olan sözleşme sebebiyle fesih bildirimli ihtar çekmesinde, sözleşme zaten hükümsüz olduğundan, bir usulsüzlük olmadığı, davacı yüklenicinin sözleşmenin geçerli olduğunun tespiti ve müspet zararların tazmini talebinin de yerinde olmadığı, bu durumda yüklenicinin, ancak sebepsiz zenginleşme kuralları içinde menfi zararlarını isteyebileceği, bu doğrultuda davacılar vekiline, 12/03/2021 tarihli ara kararla ve 26/05/2021 tarihli celsede 2 nolu ara kararla dava tarihine kadar sözleşme sebebiyle yaptığı masrafları (dayanak belgeleri ile birlikte) sunması için 2 hafta süre verildiği, davacılar vekilinin de 10/06/2021 tarihli dilekçesi ile 10 kalem masraf saydığı ve ekine masrafların yapıldığını gösteren dekontlar sunduğu, dosya kapsamında davacı yüklenicinin yaptığı masrafların dekontlarla sabit olduğu, ilk 8 maddede sayılan belediyeye yatırılan kamulaştırma bedeli, taşınmaz için ödediği emlak vergisi, kadastro harcı, ödediği proje bedeli ve yapılan diğer masraflar toplamı olarak 110.402,06 TL’nin tahsilini isteyebileceği zira bu masrafların, davacının, sözleşme yapılmamış olsaydı cebinden çıkmayacak olan masraflar olup menfi zarar olduğu, son iki kalem noter ihtarname masrafı olup (85,83 TL ve 103,65 TL), bunların, arsa sahibinin feshine ve azilnamesine karşı cevabi ihtarnameler için yapılmış ihtarname masrafı olduğu, arsa sahibinin fesih ve azilname ihtarı, bu davada haklı görülmüş olmakla, davacının artık bunlara cevabi ihtar çekmek için yaptığı masrafın menfi zarar olarak kabul edilemeyeceği, TBK.nun 117. maddesine göre zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlunun temerrüde düşeceği, ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim gerektiği, davacı tarafın geçersizde olsa, sözleşme kapsamında yaptığı ödemelerden dolayı davalı tarafın iyi niyetli olduğunun kabulü gerektiği ve kötü niyetli kabul edilemeyeceği, somut olayda bu şekilde bir ihtar olmadığından davacı yüklenicinin, yaptığı masrafları, dava tarihinden itibaren faizi ile talep edebileceği, davacı dava dilekçesinde ticari faiz talep etmiş ise de arsa sahibinin tacir olmaması, davanın mutlak veya nisbi ticari dava olmaması sebebiyle, yasal faize hükmedildiği, davacıların manevi tazminat istemleri bakımından da ticari itibarlarının zedelendiği veya kişilik değerlerine saldırıda bulunulduğu ispatlanmadığından, koşulları oluşmayan talebin reddi gerektiği gerekçesi ile; Davanın KISMEN KABUL KISMEN REDDİNE; Davacı yüklenici şirketin aynen ifa talebi yönünden davanın REDDİNE, Taraflar arasında imzalanan Kadıköy … Noterliğinin 25/04/2007 tarihli … yevmiye nolu düzenleme şeklinde gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin hükümsüz olduğunun TESPİTİNE; Davacının kar kaybı taleplerinin REDDİNE; Davacının yaptığı giderler olarak 110.402,06 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan miras payları oranında tahsili ile davacı şirkete verilmesine; fazlaya ilişkin kısmın reddine; Davacı şirket ile davacı …’in talep ettikleri manevi tazminatın ayrı ayrı REDDİNE; karar verilmiş karara karşı, taraf vekilleri istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile 11.12.2015 tarihli bilirkişi raporu sonuç kısmı 1. maddesine göre ve daha öncesinde yapılan bilirkişi incelemelerinde de tespit edildiği üzere sözleşmenin geçerli şekilde akdedildiğini, objektif imkansızlığın söz konusu olmadığını, davalının söz konusu taşınmazın imarının var olduğunu, imarın uygulanmasının bağlı olduğu şartların farkında olup bu şartların yerine getirilmesi için müvekkiline vekaletname verdiğini, resmi sözleşmeden önce yapılan ön sözleşmede, sözleşmenin konusunun belirlendiği 2. Maddeye göre müvekkilinin Kadıköy Belediyesinden istihsal edilecek imar durumuna göre 1 blok konut inşaat yapacağını, tarafların imzaladıkları bu ön sözleşmeye göre önce belediyeden imar durumu alınacağının hüküm altına alındığını, dolayısıyla ön sözleşmeden sonra sözleşme imzalanırken her iki taraf da taşınmazın imarının var olduğunu ama imarın uygulanmasının bir takım şartların yerine getirilmesine bağlı olduğunu bilerek noterde düzenleme şeklinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi akdettiklerini, Kadıköy Belediyesi tarafından belirlenmiş olan imar uygulama aşamalarını yürütebilmesi için davalının müvekkiline vekaletname verdiğini, davalının iddiasının aksine taşınmazın imarının olduğunu, uygulanmasının belirli şartlara bağlandığını, bu şartların yerine getirilmesinin de imkansız olmadığını, resmi sözleşmenin 8. Maddesinde, müteahhitin yoldan dolayı bir pürüz sebebiyle inşaata başlayamazsa sürenin başlamayacağının kararlaştırıldığını, tarafların karşılıklı olarak anlaşmak suretiyle ve durumun farkında olarak sözleşmeyi imzaladıklarını, inşaatın başlama süresinin yola terkten sonra projenin tasdikinden itibaren 12 aydır şeklinde olup henüz akde tahammül süresinin başlamadığını, arsa sahibinin 21/05/2009 tarihli (sözleşmeden iki yıl sonra) fesih ihtarnamesi göndermiş olup dava konusu olayda bu sürenin akde tahammül süresinin geçmesi için yeterli olmadığını, somut olayımızda akdin icrası için geçen sürenin boşa geçirilmediğini, yapılması zamana bağlı pek çok aşamanın tamamlandığını, davalı arsa sahibinin imarın uygulama aşamasına geldiği bir sırada fesih bildiriminde bulunduğunu, müvekkilinin hiç vakit kaybetmeden daha ön sözleşme aşamasından beri Kadıköy Belediyesi ve devletin ilgili kurumları ile gerekli yazışmaları yaptığını, her türlü idari yola başvurduğunu, ilgili kamulaştırma davalarının takipçisi olduğunu hatta kamulaştırma bedeli olan 90.000.TL + 7.000.-TL yi müvekkilinin yatırdığını, müvekkilinin bu çabaları sonunda Kadıköy 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2006/145 E. ve Kadıköy 2.Asliye Hukuk Mahkemesi 2007/472 E. (İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi 2013/439 E.), İstanbul Anadolu 9. Asliye Hukuk Mahkemesi 2012/182 E. sayılı dosyalarının karara çıktığını ve kamulaştırma kararı verilerek kesinleştiğini ve gelen tapu cevaplarında ifrazen yol olarak tescil edildiğini, 25.01.2011 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere yüklenici olarak müvekkilinin imar durumu için gerekli girişimlerde bulunduğunu, imar durumunu aldığını, avan projesini çizdirerek onaylattığını, davalının zamansız olarak yapmış olduğu fesih ve azil sebebiyle müvekkilinin tüm yetkilerinin elinden alınmış olup işi takip edemediğini, bu sebeple Anıtlar Kurulu, Belediye, Tapu ve Ruhsat konusunda hiçbir işlem yapamadığını, bu noktada tüm kusurun davalıda olduğunu, uyuşmazlık konusu olan her çeşit imal ve inşa işlerinin Türk Ticaret Kanunu’nun 19. maddesi gereğince ticari iş olup ayrıca aynı maddenin ikinci fıkrası gereği taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmelerin, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılacağını, 3095 Sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/II. maddesi hükmünce avans faizi talep edilebileceğinden ve davada da avans faiz istenildiğinden yasal faize hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, öncelikle sözleme geçerli ve fesih haksız olduğundan sözleşmenin aynen ifası ve sözleşme gereğince davalıların üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesini, iş sahibinin, sözleşmede belirtilen arsa payının davacıya devri ile yine sözleşmede belirtilen diğer edimlerinin ifasına karar verilmesini, taraflar açısından sözleşmenin devamına karar verilemeyeceği anlaşılıyorsa, karar tarihi itibarıyla sözleşmenin feshine, sözleşmenin feshine karar verilmesi halinde; BK. 349. Maddesince sözleşme gereğince yapılmış olan iş ve giderler, katmış olduğu değer ve kazanç kaybı maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalı …, …, … vekili istinaf dilekçesi ile; davalının TTK hükümleri gereği basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekirken bile bile sözleşmeye taraf olması ve bu konuda …’yi bilgisizliğinden ve yaşının getirdiği hususlardan yararlanarak sözleşmenin diğer bir tarafı olması konusunda ikna ederek sözleşme akdetmesinin, davanın kabul edilebilir yanının olmadığını gösterdiğini, söz konusu sözleşme ile ilgili ifa imkansızlığının devam ettiğini ve bu durumun müvekkillerinin zarar görmesine ve mülkiyet haklarının ihlal edilmesine sebep olduğunu, dava konusu parsele ilişkin olarak Kadıköy Belediyesi tarafından onaylanmış ruhsata esas bir proje bulunmadığı gibi Koruma Kurulu’ ndan alınması gereken olumlu görüşe ilişkin bir gelişme bulunmadığını, söz konusu bu hususların bile sözleşmenin ifa imkansızlığının devam edeceğini gösterdiğini, 10 yıllık süreç içinde bir gelişme kaydedilmemiş olması ve dosyada mevcut bilirkişi raporlarının bu hususu kanıtladığını, kabul anlamına gelmemekle beraber imkansızlığın ifa zamanında giderileceği düşünülse bile akde tahammül süresinin somut olayın şartlarında aşıldığının kabul edilmesi gerektiğini, mahkemenin “davacı yüklenicinin sözleşmenin geçerli olduğunun tespiti müspet zararların tazmini talebini” yerinde görmeyerek reddettiğini, hüküm bu kısım itibariyle haklılıklarını ortaya koyduğunu, fakat “yüklenicinin sebepsiz zenginleşme kuralları içinde menfi zararlarını isteyebileceği” şeklinde hüküm kurulmasının usul, yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sözleşmenin ifa imkansızlığının kurulurken dahi belli iken davalının basiretli tacir olmasına rağmen imzaladığını, bu süre zarfında müvekkillerinin mülkiyet haklarını kullanamadıklarını ve maddi zarara uğradıklarını, ifa imkansızlığının varlığının basiretli tacir davacı tarafından bilinmesine rağmen yapmış olduğu menfi zararları müvekkillerinden istemesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, sözleşme kurulduğu andan itibaren geçersiz sayıldığından geçersiz sözleşmeye dayanılarak yapmış oldukları menfi zararları isteyemeyeceklerini, müvekkillerinin de uğramış oldukları zarar göz önüne alınarak davanın bu kısmı hakkında da reddine ilişkin hüküm kurulması gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı ve hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Davalılardan …, … vekili istinaf dilekçesi ile, mahkemece davacıya sözleşme nedeniyle dava tarihine kadar yaptığı masrafları bildirmesi için kesin süre verilmesine rağmen davadan 2 yıl sonra yatırılan kamulaştırma bedelinin de tahsiline kadar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacı tarafın hükme esas aldığı giderler arasına bulunan 90.000,00TL kamulaştırma bedelinin davadan sonra 20.02.2012 tarihinde yatırıldığını, mahkemece davacıya sözleşme nedeniyle dava tarihine kadar yaptığı masraflarla ilgili kesin süre verilmesine rağmen davadan sonra yatırılan kamulaştırma bedelinin de tahsiline kadar verilmesinin mahkemenin ara kararına, usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere, davanın açıldığı tarihteki duruma göre karara bağlanması gerektiğini, hükmün uyuşmazlığın başlangıcından dava açılan güne kadar olan olayları kapsayacağını, dava tarihinden sonra doğan haklar için (kabul anlamına gelmemek kaydıyla) o davada karar verilmesi mümkün olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin objektif imkansızlık nedeniyle kesin hükümsüz olduğunun mahkemenin de kabulünde olup, kesin hükümsüz sözleşmenin taraflara hiç bir yükümlülük yüklemediğini, basiretli bir tacir gibi davranması gereken ve kusurlu olan davacı tarafın (üstelik müvekkil kendisini vekaletten azletmişken) yaptığı masraflara kendisinin katlanması gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, taraflar arasında imzalanmış kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshinin geçersiz olduğunun tespiti ile aynen ifasına, bu talebin yerinde görülmemesi halinde feshin haksız olması nedeniyle menfi ve müspet zararların (yapılan masraflar, proje bedeli, kazanç kaybı) ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkin olup, davacı yüklenici, davalılar arsa sahibidir.Taraflar arasında 25/04/2007 tarihli noter onaylı kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığı, sözleşmenin arsa sahibi tarafından 21/05/2009 tarihli ihtarname ile feshedildiği sabittir. Uyuşmazlık söz konusu feshin haksız olup olmadığından kaynaklanmaktadır.Anılan Kat karşılığı inşaat sözleşmesinden önce inşaat işlerinin takip edilmesi amacıyla arsa sahibi tarafından davacı yükleniciye 25/09/2006 tarihli (arsa sahibine ait Kadıköy ilçesi, … mah. … pafta, … ada … parsel sayılı taşınmazla ilgili, mevcut binayı yıktırma, yerine inşaat yapma amacıyla her türlü imar, ruhsat işlemleri, plan, proje evrakları tanzim etme, sunma vs için özel yetki vermiştir.) özel vekaletname verilmiştir. Dosyada mevcut plan ve krokilerden de anlaşılacağı üzere arsa sahibine ait 25 parsel sayılı taşınmazın 4,47,48,49,50 parsel sayılı taşınmazlarla çevrili olduğu, yola mahrecinin olmadığı bellidir. Buna göre sözleşmeye konu taşınmazın imar planı kapsamında olduğu ancak yola mahrecinin bulunmaması nedeniyle imar uygulaması yapılamayacağı belediye yazısından anlaşılmaktadır.Sözleşme yapıldığı sırada imar durumu nedeniyle sözleşmenin konusu tamamen imkansız olmayıp, yapılan sözleşme geçerlidir. Ancak taşınmazın yola mahreci bulunmaması nedeniyle imar uygulaması yapılması mümkün olmayıp buna göre yola mahrecinin olması şartı ile sözleşmenin konusu geçici imkansızdır. Sözleşme imzalandıktan yaklaşık iki yıl sonra 21/05/2009 tarihinde arsa sahibi tarafından feshedilmiş, davacılar vekaletten azledilmiştir.Taraflar, sözleşmede bu durumu, inşaat ruhsatının alınmasından önce yapılması gereken işleri öngörmüş olup bunların bir kısmı giderilmeden imar uygulamasının yapılması, inşaat ruhsatının alınması mümkün değildir. Ancak bu eksiklikler giderildikten sonra imar uygulaması yapılarak ruhsat alınabilecektir. Anılan bu eksikliklerin giderilmesi için gereken makul süre dikkate alındığında davalı arsa sahipleri tarafından sözleşme tarihinden yaklaşık iki yıl geçmesiyle yüklenicinin vekaletten azledilmesi ve ihtarname ile sözleşmenin feshedilmesinde sözleşmeye tahammül süresinin geçtiğinden bahsedilemez, kaldı ki objektif geçici imkansızlığın yargılama sırasında giderildiği, ortadan kalktığı buna göre de sözleşmenin başında imkansızlık bulunmadığı anlaşılmakla mahkemece sözleşmenin geçersizliğinin tespiti hatalı ise de sözleşme davalı arsa sahiplerince gerek yüklenicinin vekaletten azledilmesi gerekse ihtarname ile geriye etkili olarak feshedildiğinden davacının ilk talebi olan sözleşmenin aynen ifasına karar verilemez ise de davacının terditli 2. Talebi yönünden herhangi bir inceleme ve değerlendirme de yapılmamıştır. Buna göre yukarıda açıklandığı üzere sözleşmenin davalı arsa sahiplerince haksız olarak feshedildiğinin kabulü ile taraflar arasındaki sözleşme geriye etkili olarak feshedildiğinden sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda tasfiyenin yapılması gerekir.Davacı terditli olarak müspet ve menfi zarar talep etmiş olmakla geriye etkili fesih halinde kural olarak sadece menfi zarar talep edebilecek ise de haksız fesih halinde müspet zararları kapsamında olan kar kaybını da talep edebilir. Davacı yüklenicinin sözleşmenin geçerliliğine inanarak yaptığı masrafları da dikkate alınarak menfi zararları ile kar kaybının tespiti ile oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, dairemiz kararı gereğince davalılar vekillerinin istinaf başvurularının incelenmesine yer olmadığına, karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/07/2021 tarih, 2010/98 Esas, 2021/895 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Dairemiz kararı gereğince davalılar vekillerinin istinaf başvurularının bu aşamada incelenmesine YER OLMADIĞINA, 6-Davalılar vekillerince yatırılan istinaf karar harcının talep halinde yatıran taraflara İADESİNE, 7-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 8-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 08/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.