Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1836 E. 2022/208 K. 25.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1836
KARAR NO: 2022/208
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/02/2022
NUMARASI: 2021/299 Esas, 2022/69 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/10/2022
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile taraflar arasında su arıtma sistemi kurulumu ve bakımı konusunda sözleşme yapıldığını, davacının edimlerini yerine getirdiğini, davalının bir kısım borçlarını ödemediğini, taraflar arasında 23/07/2013 tarihli mutabakat metni düzenlendiğini, bu metne göre davalının 30.522,73 TL borçlu olduğunun kabul edildiğini, ancak buna rağmen borcun ödenmediğini, başlatılan icra takibine itiraz edildiğini, itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesi talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile zaman aşımı itirazında bulunmuş, eserin ayıplı olduğunu, sistemin düzgün çalışmadığını, İSKİ’nin yaptığı denetimlerde endüstriyel atık suların önlemsiz deşarj edildiğini, kurumun 28/06/2012 tarihli yazısı 282812 sayılı yazısı ile tesisin faaliyetine son verildiğini, davalının başka firma ile anlaşma yapmak zorunda kaldığını, mutabakat metnini kimin imzalandığını bilmediklerini, bu nedenle borç ikrarı olarak kabul etmediklerini, davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece, taraflar arasında yapılan sözleşmenin eser sözleşmesi olduğu, davalının zaman aşımı ilk itirazında bulunduğu, davacının ise cevaba cevap dilekçesinde 23/07/2013 tarihli mutabakat mektubunun borç ikrarı niteliğinde olduğundan TBK’nın 154/1 maddesi gereğince zaman aşımının kesildiğini iddia ettiği, buna karşılık davalının ikinci cevap dilekçesinde mutabakat metnindeki imzanın şirket yetkilisine ait olup olmadığının belirsiz olduğunu savunduğu, mahkemece şirket yetkilisi …’nun 30/11/2021 tarihli duruşmada dinlenildiği, beyanında imzanın kaşe imza şeklinde olduğunu, konudan haberdar olmadığını, bilgisi dışında muhasebecinin bu kaşe imzayı kullandığını, hangi muhasebecinin yaptığını bilmediğini, uygulamada muhasebecilerinin kendisine danışarak kaşe imzalı mutabakat metnini karşı tarafa gönderdiğini, ancak somut olayda kendisine danışılmadan bu işlemin yapıldığını, ayrıca ıslak imza atmasına gerek olmadığını, ürünün ayıplı olduğunu beyan ettiği, mahkemece imza ıslak imza olmayıp kaşe imza olduğundan imza incelemesi yapılmasına gerek görülmediği, imzanın davalı şirket adına kaşe imza şeklinde atılan imza olduğu, şirket yetkilisinin bilgisi dışında imzanın atıldığını, 6-7 civarında muhasebecisi olduğunu, hangisinin bunu yaptığını bilmediğini, kendi uygulamalarında kaşe imza kullanıldığını beyan ettiği, bu durumda davalı tarafın genel uygulamada muhasebecilerine kaşe imza atma yetkisi vererek işlem yapma yetkisi verdikleri, davalı yetkilisinin bu olayda bilgisi olmadığı şeklindeki beyanlarının diğer beyanları ile çeliştiği, kaşe imza atma yetkisinin muhasebecilere verilerek muhasebeciler yönünden bir çeşit vekalet ilişkisinin oluştuğu, dolayısıyla davalı tarafın bu kaşe imzadan dolayı sorumluğunun bulunduğu, davalı tarafın ayıp iddiasını ise herhangi bir ihtarname ile karşı tarafa bildirmediği, davacının gönderdiği faturayı itirazsız şekilde ticari defterlerine kaydettiği, davalının iade faturasını düzenlemediği, daha önce ayıbın ortaya çıktığı halde 2013 yılında 30.522,73 TL için mutabakata vardıkları, TBK’nın 147/6 maddesinde 5 yılılk zaman aşımı süresi öngörüldüğü, 5 yıllık zaman aşımı süresi henüz dolmadan borç ikrarı niteliğinde kabul edilen mutabakat metni ile 23/07/2013 tarihinde zaman aşımı süresinin kesildiği, yeni 5 yıllık süre dolmadan 31/01/2017 tarihinde icra takibi başlatıldığı, ancak her ne kadar icra takibinde 54.302,80 TL için takip yapılmış ise de tüm alacak yönünden zaman aşımının kesilmediği, sadece mutabakat metnindeki 30.522,73 TL için zaman aşımı kesildiğinden mutabakat tarihinden itibaren 30.522,73 TL’nin takip tarihine kadarki işlemiş faizin hesaplanması gerektiği, mahkemece resen işlemiş faiz hesabı yapıldığı, mutabakat metnindeki 30.522,73 TL yönünden zaman aşımı kesildiğinden asıl alacak olarak davacının bu kısmı talep edebileceği, mutabakat tarihi olan 23/07/2013 tarihinden takip tarihi olan 31/01/2017 tarihine kadar işlemiş faiz isteyebileceği, kabul edilen kısım yönünden davalının itirazında haksız ve alacak likit olduğundan icra inkar tazminatının kabulü gerektiği, reddedilen kısım yönünden ise davacı kötü niyetli olmadığından kötü niyet tazminatı talebinin kabul edilemeyeceği gerekçesi ile; Davanın KISMEN KABULÜ ile, Davalının İstanbul Gaziosmanpaşa … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın 30.522,73 TL asıl alacak ve 11.640,44 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 42.163,17 TL için İPTALİ ile; asıl alacağa takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin DEVAMINA, Kabul edilen nakdi alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Davacı tarafın fazlaya ilişkin (12.139,63 TL) talebinin REDDİNE, Reddedilen kısım yönünden davacı taraf kötü niyetli olmadığından kötü niyet tazminat talebinin REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, davacının, müvekkili şirketle bir hesap mutabakatı yaptıklarını iddia ettiği, mutabakatın ispatı için dosyaya bir fotokopi evrak sunulduğu, bu evrakta yer alan imzanın şirket yetkilisine ait olduğuna dair herhangi bir veri bulunmadığı, mahkemenin, uyuşmazlık konusu hesap mutabakatının üzerindeki imzanın kaşe imza olduğunu ve bunun şirket yetkilisi tarafından atılmadığını kabul ettiğini, hal böyleyken mahkemenin atılan kaşe imzanın şirket yetkilisi tarafından yetkilendirilen muhasebeciler tarafından atıldığını ve bu imza ile şirketin borç altına girdiğine hükmettiğini, TBK’nın 15. Maddesine göre İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılmasının zorunlu olduğunu. imzanın el yazısı dışında bir araçla atılmasının, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayıldığını, maddenin ikinci fıkrasında , çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanması için el yazısı dışında bir araç kullanılabileceğinden söz edildiğini, ancak bu durumda dahi kişinin kendisinin bu aracı kullanması gerektiğini, davada, uyuşmazlık konusu mutabakat metnine kaşe imzayı şirket yetkilisinin atmadığının ilk derece mahkemesi kararında da sabit olduğunu, şirkette çalışan bir muhasebecinin, şirket yetkilisinin izni ve bilgisi dışında bu işlemi gerçekleştirdiğini, atılan imzanın şirketi bağlamasının hukuken mümkün olmadığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 375. maddesinde, yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerinin sıralandığını, yönetim kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerini yönetim kurulunun, bir kurul, organ olarak bizzat yerine getirmek ve kullanmak zorunda olduğunu, burada belirtilen iş ve işlemlerin, şirket işlerini icra edecek, faaliyetlerini gerçekleştirecek kişilere devredilemeyeceğini, kanunun 375. maddesinde, devredilemez ve vazgeçilemez olduğu belirtilen yetkilerden bir tanesinin de, maddenin (d) bendinde yer alan, şirkette “imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları” olduğunu, TTK’nın ‘Tescil ve İlan’ başlıklı 373. Maddesinde; Yönetim kurulu, temsile yetkili kişileri ve bunların temsil şekillerini gösterir kararının noterce onaylanmış suretini, tescil ve ilan edilmek üzere ticaret siciline verir. Hükmünün düzenlendiğini, TTK’nın bahsedilen temsil yetkisiyle ilgili hükümlerinde açıkça görüldüğü üzere, imza yetkisinin ancak yönetim kurulu tarafından verilebileceğini, bununla birlikte yetkinin verildiği kişinin ticaret siciline tescil edilmesi gerektiğini, müvekkili şirketin temsilcisi olarak ticaret sicilinde tescilli bulunan temsilci ya da temsilcileri incelendiğinde uyuşmazlık konusu mutabakattan bilgisi olan ya da bu mutabakatı imzalamış olan kimse bulunamadığını, bir an için muhasebeciye imza yetkisi verildiği kabul edilse dahi bu durumda yetkili olan kişinin şirket adına kendi imzasını atması gerektiğini, bir yandan muhasebecinin, kaşe imza şeklinde şirket yetkilisi …’nun imzasını attığını kabul edip diğer yandan muhasebecinin yetkili olduğuna hükmetmenin açıkça birbiriyle çeliştiğini, dolayısıyla imza yetkisi gibi önemli ve kanunen yalnızca yönetim kurulu tarafından verilebilen bir yetkinin, herhangi bir şekil şartı gerçekleştirilmeden uygulama yoluyla verildiğinin kabulünün, hukuka ve hakkaniyete uygun olmadığını, ayrıca mahkemenin burada ‘bir çeşit vekalet ilişkisinin oluştuğu’ ibaresini kullandığını. anonim şirketin yetkilisi olan kimsenin bu yetkisini vekaleten kullandıracaksa burada usulüne uygun bir şekilde hazırlanmış vekaletname olması gerektiğini, vekaletnamenin kime verildiği, hangi yetkileri kapsadığı ve süresinin ne kadar olacağının bu vekaletnamede yer alması gerektiğini, aksi takdirde mahkemenin gerekçesinde yer verdiği gibi soyut bir şekilde, uygulamayla vekalet verme ilişkisinin kabul edilmesi durumunda, ticaret kanununun amacına tamamen aykırı şekilde, belirsiz ve şekilsiz bir alan meydana geleceğini, bu durumda herhangi bir resmi vekalete ya da kanunun öngördüğü şekil şartlarında yetki devrine bakılmaksızın, kişilerin şirketlerle ilgili yetkili kabul edilebileceğini ve şirketleri borç altına sokabileceklerini, böyle bir durumun hukuka ve hakkaniyete uygun olmayacağını, büyük sakıncaları doğuracağının açık olduğunu, bir an için böyle bir yetki devrinin yahut vekalet ilişkisinin var olduğu kabul edilse bile, yetki devrinde yahut vekalet ilişkisinde, yetkili kişi ya da vekil kişinin, evrakı kendi imzasıyla imzalaması gerektiğini, üzerinde kaşe imza bulunan ve fotokopi halinde bulunan, sözde hesap mutabakatının müvekkili şirketi hukuken bağlamayacağını ve zamanaşımını kesmeyeceğini bu nedenle davanın reddi gerektiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili istinafa başvurmuştur.Mahkemece verilen ilk kararın istinaf edilmesi üzerine, İstanbul BAM 15 HD’nin 22/03/2021 tarih 2018/1670 E., 2021/599 K. Sayılı kararı ile “davalının zamanaşımı definin değerlendirilmesi, bunun için de davacı tarafça delil olarak dayanılan 23/07/2013 tarihli mutabakat mektubunun davalı şirkete isticvap davetiyesi ile gönderilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur” gerekçesi ile kaldırılmış olup, ilk derece mahkemesince kaldırma kararından sonra davalı şirket yetkilisi isticvap edilmiş davalı şirket yetkilisi hesap mutabakatı altındaki imzanın kendisi adına kaşe imza olduğunu, kaşe imzanın kendisi tarafından gerektiğinde kullanılmak üzere muhasebecilere verildiğini, söz konusu kaşe imzanın kendisinden habersiz olarak muhasebeci tarafından kullanılarak hesap mutabakatının davacı şirkete gönderildiğini, kaşe imzayı kullanan muhasebecinin kim olduğunu bilmediğini, belirtmiştir.Buna göre davalı şirket yetkilisinin kendi adına kaşe imza kullanma yetkisi verdiği muhasebeci tarafından söz konusu hesap mutabakatı kaşe imza ile imzalanarak davacı tarafa gönderildiğinden mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere hesap mutabakatı ile zaman aşımı kesilmiş olup takip yeniden işlemeye başlayan zaman aşımı süresinde yapılmıştır. Davalı şirket yetkilisi hesap mutabakatının kendi iradesi dışında muhasebeci tarafından kaşe imza kullanılmak suretiyle atıldığını savunmuş ise de bu savunmasını ispatlayamamıştır. Ayrıca davalı şirket yetkilisi gerektiğinde kullanılmak üzere kaşe imzayı muhasebeciye kendisinin verdiğini, muhasebecinin de kendisine danışarak bazı evrakları kaşe imza ile adına imzaladığını kabul ettiğinden davalı vekilinin mutabakat metnindeki kaşe imzanın müvekkili şirket yetkilisinin rızası dışında atıldığına, kaşe imzayı kullanan kimsenin şirket yetkilisi olmadığına ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir.Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 01/02/2022 tarih ve 2021/299 Esas, 2022/69 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.880,17 TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 720,04 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.160,13‬ TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25/10/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.