Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/173 E. 2023/145 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/173
KARAR NO: 2023/145
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/10/2019
NUMARASI: 2014/1452 Esas, 2019/699 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket ile müvekkili arasında “Kaba Yapı İşleri Sözleşmesi” düzenlendiğini, sözleşme hükümlerine göre, müvekkilinin … Konut Projesinin kaba işlerini üstlendiğini, inşaata başlanılması maksadıyla C3 ve D3 bloklarında yer teslimlerinin 16.09.2013 tarihinde yapıldığı şeklinde tutanaklar düzenlenmesine rağmen daha geç tarihlerde işe başlanıldığını, bunun nedeninin hafriyat sırasında göçüklerin olması ve sair kusurlar olduğunu, yine davalının beton tedarikinde gecikme ve diğer edinimlerini yerine getirmede gecikmeleri sebebiyle blokların kaba inşaatının geç bitirilebildiğini, bu gecikmenin B Bloklarda 240 güne kadar çıktığını, davalının beton döküm programına uymaması nedeniyle müvekkilinin edimini dört ay geç bitirmek zorunda kaldığını ve maddi zarara uğradığını, müvekkilinin gecikmeden kaynaklı endişeleri birçok kez mail ile iletmesini rağmen gereken özen gösterilmeyince 24 Ocak 2014 tarihinde davalıya ihtarname gönderildiğini, bu ihtarnamede beton dökümü ile ilgili sıkıntılardan ayrıntılı olarak bahsedilerek gecikmeden kaynaklı genel gider yansıtmalarının kabul edilemeyeceğinin ifade edildiğini, ihtarnameye rağmen çözüm bulunamayınca 23 Eylül 2014 tarihinde ikinci ihtarnamenin keşide edildiğini ve şimdilik, zararlarının 220,000,-TL’sının taraflarına ödenmesinin istendiğini, davalı tarafın hak edişlerinden gider kesintisi yaptığını, yaptığı kesintilerin kanuni hiçbir dayanağı olmadığını, 41.453,46 TL tutarındaki genel gider ve iş güvenliği kesintisinden mevzuata uygun olanların mahsup ederek kalan tutarın iade edilmesi gerektiğini, açıklanan nedenlerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalı firmanın sözleşmesel edimlerinde temerrüde düşmesi, kusur ve ihmali sebebiyle uğradıkları zarar kalemleri için şimdilik 20.000,00 TL’nin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davanın kısmi dava olduğunu iddia ettiğini, ancak zarar ziyan kalemlerini dava dilekçesinde belirttiğini, ayrıca keşide ettiği ihtarında zarar ve ziyanının 220.000,00-TL olduğunu beyan ettiğini, davacının 20,000,-TL tutarlı dava açmasının dava harcından kaçınmaya yönelik olduğunu ve dava harcının tamamlanması gerektiğini, davanın usul yönünden reddi gerektiğini, davacı ile Kaba İnşaat Sözleşmesi düzenlenmiş olup işin bitirildiğini, ödemelerin tamamının yapıldığını ve teminatların iade edilmediğini, davacının hak edişlerinin usulüne göre düzenlendiğini ve faturalandığını, son hak edişinden aylar sonra haksız olarak bu davanın açıldığını, sözleşmenin 9. Maddesinde her ne kadar işin bitiş tarihleri yazılmışsa da C-B-D blokların bitiş tarihinin tarafların iradesi ile boş bırakıldığını, ayrıca sözleşmenin 9. Maddesinde iş programının işveren tarafından tedarik edilecek malzemelerin işyerine gelişi ve montajı ile uyumlu olacağının belirtildiğini, diğer taraftan işin 12 ayda bitirilmiş olup iki vinç üç blokta çalışıldığını, imalatta kullanılan ekipmanlar dikkate alındığında gecikme olmadığını, SGK kayıtları dikkate alındığında da işin imalat programına uygun olduğunu, 4 ay gibi bir gecikmenin olmadığının görüleceğini, geçici kabul tarihlerinin imalatın bitiş tarihleri olmadığını, davacının geçici kabul tarihlerinde işin bitirildiği iddiasının gerçek olmadığını, hafriyatta göçük olmasının da tarafların kusurundan kaynaklanmadığını, beton tedarikinde gecikme iddialarının da doğru olmadığını, beton tedarikinin davacının ihtiyaçlarına göre sağlandığını, betonun geliş saatinin gecikmesin de davacının kusurunun bulunduğunu, zira davacı tarafından beton siparişlerinin gün içerisinde geç iletilmesinin bu duruma yol açtığını, davacının iş güvenliği ve genel giderler kesintilerinin haksız olduğu itirazlarının da yersiz olduğunu, bu kesintilerin sözleşme gereği olduğunu ve hak edişlerden davacının onayı ile yapıldığını, bu kesintilerin faturalandırıldığını ve davacının bu faturalara yasal süresinde itiraz etmediğini, davacının, dava dilekçesinde kesilen tutarları da hatalı beyan ettiğini, açıklanan nedenlerle haksız ve hukuka aykırı olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; tüm dosya kapsamı, benimsenen 05/04/2017 tarihli bilirkişi raporu ve 05/04/2018 tarihli ek raporun birlikte değerlendirilmesinde; tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tasdik edilmiş oldukları, davacının ve davalının incelenen defter kayıtlarına göre davacı ile davalının cari hesapta mutabık oldukları, davalının davacıya herhangi bir cari hesap borcunun bulunmadığı, davacının itirazına konu olan 41.453,46 TL tutarlı iş güvenliği ve genel gider kesintilerini davacının yasal defterine kaydettiği ve bunlara süresinde itiraz etmediğinden bu tutarların iadesinin mümkün olmadığı, sözleşmenin 12. maddesinde teknik şartnamelerin sözleşmenin eki olduğu belirtilmiş olup Bayındırlık İşleri Genel Şartnamesinin 39.a. Maddesi gereğince gerekli bildirimlerin yapılmadığı, davacı yüklenicinin 220.000 TL’lik talebini, kontrole ve denetime elverişli şekilde belgelendirmediği, beton döküm aksaklığından kaynaklanan 220,000 TL’lik talebinin yerinde görülemediği gerekçesi ile; Davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile dava dilekçesinde de belirttikleri üzere, davalı firmanın, temerrüdü, akde aykırı davranması, gecikme ve kusuru nedeniyle müvekkili şirketin makine, iskele, kalıp gibi ekipmanlarını ve çalışanlarını şantiyede hazır bulundurmasına rağmen çalışamamaları, çalışılmayan döneme ilişkin makine ekipman ve genel gider yevmiye ödemeleri, davalı firma tarafından işçilerin hazır bulundurulması istendiğinden hazır bulundurulan işçilere yapılan fazla mesai ücretleri vb. zararlarının tazminini talep ettiklerini, hal böyle iken bilirkişilerce bu talepleri ve dava konusu üzerinde hemen hemen hiçbir inceleme yapılmadığını, dava ve taleplerine konu olan hususun ödemeler, hak edişler olmadığını, yukarıda belirtilen hususlar ve davalının sorumlu olduğu ham madde tedarikinde gecikme ve kusurundan kaynaklı zarar olduğunu, davalının temerrüdü ve akde aykırı davranışları hususlarının gözardı edilip, davalı tarafın proje sahasının zemininde problem olduğu ve proje sahasının zemininin çalışmaya elverişli halde müvekkiline teslim edilmediği hususundaki ikrarı, beton dökümünde sorun yaşandığı ve sürelerde sıkıntı olduğuna dair taraf yazışmaları, aynı metrajlarda iki bloğun yapım süresi arasında 80 gün gibi bir sürenin olması vd. hususların dahi dikkate alınmadan, davanın ve iddialarının temeli “hak ediş ve ödeme hususları” imiş gibi bu konuda rapor hazırladıklarını, ihtarnamelerinin ve dava dilekçesindeki diğer hususların tamamen göz ardı edildiğini ve sonuçta bir takım afaki, dosya ile ilgisi olmayan değerlendirmeler yapıp, dosya içerisindeki yüklüce belge ve delilleri, beyanları, talepleri adeta görmezden gelip üstünkörü bir inceleme ile kök rapor tanzim ettiklerini bu kök rapora itiraz edilmesi üzerine de kök rapordaki görüş ve kanaatlerini tekrarlayan bir ek rapor düzenlediklerini, ilk derece mahkemesinin de delillerin tamamını toplamadan, uyuşmazlık konusunun tespitinde ve hukuki değerlendirmesinde açıkça hataya düşerek, bilirkişilerce dosyaya sunulan kök ve ek rapora dayanarak ve bu raporları aynen tekrar ederek, davanın hangi sebeple reddedildiği hususunda dahi bir gerekçeye yer vermeden davanın reddine dair karar verdiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, işin gecikmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini ile hak edişlerden haksız olarak yapıldığı belirtilen kesintilerin iadesi istemine ilişkindir. Davacı yüklenici davalı iş sahibidir, Davacı vekili, taraflar arasında kaba inşaat yapım sözleşmesi imzalandığını, davalı iş sahibi tarafından iş yerinin geç teslim edildiğini, zamanında beton temin edilemediğinden işin geç bitirildiğini, bu nedenle zararları olduğunu, ayrıca hak edişlerinden haksız kesinti yapıldığını belirterek bunların tahsilini talep etmiştir. Dosya içinde bulunan belge ve bilgilere göre taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi bulunduğu, sözleşmede yapılacak işler ve bedelinin kararlaştırıldığı, sözleşmede işin bitim tarihlerinin belirlenmediği, sözleşmeye konu yer teslimlerinin tutanak ile yapıldığı, işin bitirilerek kabulünün yapıldığı, iş bedelinin hak edişler şeklinde ödendiği, davacı yüklenicinin hak edişleri itiraz etmeksizin imzaladığı, hak edişlerde kesintiler yapıldığı, kesintiler için davalı şirketin fatura düzenlediği, davacı yüklenicinin iş bu faturaları itirazsız teslim alarak ticari defterlerine işlediği, davacı yüklenicinin hak edişleri itirazi kayıt belirtmeksizin imzaladığı, taraf ticari defterlerinin bir birini doğruladığı ve taraf ticari defterlerine göre taraflar arasında cari hesapta alacak ve borç bulunmadığı, davacı tarafından davalı yükleniciye işin geciktiğine ilişkin sözleşme süresince bir ihtar yapıldığının ispat edilemediği, davacı her ne kadar işin geciktiği ve bu nedenle zararının olduğuna ilişkin 24 Ocak 2014 tarihli ihtarnameyi davalı tarafa gönderdiğini ileri sürmüş ise de söz konusu noter ihtarının davalıya tebliğ edildiğine ilişkin her hangi bir belge sunmadığı, davacı yüklenicinin işte gecikme olduğunu, gecikme nedeniyle zarara uğradığını ispatlayamadığı, haksız yapıldığını belirttiği hak ediş kesintilerine karşı süresinde usulüne uygun itiraz ettiğini belgelendiremediği anlaşılmakla mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 02/10/2019 tarih ve 2014/1452 Esas, 2019/699 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 14/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.