Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1690
KARAR NO: 2023/396
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/12/2021
NUMARASI: 2014/1079 Esas, 2021/1009 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/05/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı ile müvekkili arasında 30.07.2012 tarihli “… Eğitim Kampüsü” inşaatı taşeron sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeye istinaden müvekkiline davalı tarafından yer teslimi yapıldığını ve inşaat işinin halen devam ettiğini, davalı şirket ile müvekkili arasındaki taşeron sözleşmesinin 09.02. maddesinde teminat olarak 200.000,00 (ikiyüzbin) TL bedelli keşidecisi müvekkili, lehtarı da davalı şirket olan tanzim tarihi ve vade tarihi açık imzalı senet verilmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme çerçevesinde söz konusu senedin davalı şirkete 04.02.2013 tarihinde imzalı olarak teslim edildiğini, davalının ödemelerini sözleşme çerçevesinde düzgün bir şekilde yapmaması nedeniyle davalıya karşı 25.02.2014 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, bunun üzerine davalı şirket yetkilisi tarafından hem mesaj yolu ile hem de dolaylı yollardan takibin durdurulması, durdurmadığı takdirde teminat senedini icraya koyacağının bildirildiğini, bu bildirimden sonra davalı şirket tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 11.03.2014 tarih ve … yevmiye numarası ile teminat senedinin, tanzim tarihi 10.09.2012 vade tarihi de 10.03.2014 olarak davalı şirket tarafından doldurularak bir ihtarname ile gönderildiğini, gerek taşeron sözleşmesinde, gerekse teminat senedi teslim evrakında da görüleceği üzere müvekkilinin böyle bir borcunun olmadığını, davaya konu senedin bedelsiz olup teminat senedi olarak davalı şirkete 04.02.2013 tarihinde teslim edidiğini, bu hususun taraflara ait ticari kayıtlar ile banka hesaplarının incelenmesinde açıkça görüleceğini, keza harici olarak da teslim alınan herhangi bir bedel söz konusu olmadığını, davalı şirketin henüz davaya konu senedi icra takibine koymadığını, İİK. 72/2 ve ilgili maddeler çerçevesinde davalı şirkete borçlu olmadıklarının tespitine, davaya konu 10.03.2014 vadeli 200.000,00 (ikiyüzbin) TL tutarlı keşidecisi müvekkilleri olan ve kambiyo vasfını taşımayan senedin iptaline, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı ve müvekkilinin ticari bir işletme olup, uzun zamandan beri çeşitli işlerin yapılması sırasında birlikte çalıştıklarını, bu çalışmalar nedeniyle de zaman içinde karşılıklı bir alacak-verecek ilişkisine girdiklerini, bu ticari ilişki nedeniyle oluşan borç nedeniyle davacının, müvekkili şirkete kambiyo senedi düzenleyip yolladığını, davacı şirketin borcunu ödemek yerine işbu davayı açtığını, oysa müvekkili şirket, aradaki uzun yıllara dayalı ticari ilişkinin hatırına kambiyo senedini icra takibine koymak yerine noter yoluyla gönderdiğini, eğer davacının iddia ettiği gibi herhangi bir kötüniyet olsaydı, ihtiyati haciz kararı alarak haciz işlemine geçileceğini, bunun yapılmayıp ihtar gönderilmesinin müvekkili şirketin tamamen iyiniyetli olduğunu gösterdiğini, tarafların uzun zamandan beri birlikte iş yaptıklarını bu iş ilişkileri nedeniyle doğan borç karşılığı müvekkili şirkete davacının senedi düzenleyip verdiğini, dolayısıyla banka hesaplarında görülecek bir şey olamayacağını, ayrıca takdir edileceği üzere kambiyo senedinin başlı başına borç ikrarını havi bir belge olduğunu, ayrıca başka bir delile ihtiyaç gerektirmeyeceğini, bu hususun bile başlı başına davanın red nedeni olduğunu, davacı tarafından imazalandığı kabul edilen senedin müvekkili tarafından doldurulduğu iddiasının hiçbir gerçekle bağdaşmayacağını, açıklanan tüm bu nedenlerle haksız, yersiz, usul ve yasaya aykırı, kötüniyetli olarak müvekkili alacağını engellemeye matuf işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; menfi tespit davalarında ispat yükünün kural olarak davalı alacaklı da olduğu, alacaklının alacağı imzası inkar edilmemiş senede dayanması durumunda borçlu olunmadığını ispat yükünün davacı borçluya düştüğü, davacının üzerinde bedeli nakten alınmıştır ibaresi bulunan senedin teminat amacıyla verildiğini iddia ederek senedin veriliş amacını talil ettiğini ve bu iddiasını ispat ile yükümlü olduğunu, kural olarak bononun “kayıtsız ve şartsız muayyen bir bedeli ödeme vaadini” içerdiği, bunun aksini iddia eden tarafın bononun teminat amacıyla verildiğini HMK’nun 200’üncü maddesi uyarınca senetle ispat etmesi gerektiği (Yargıtay 19.HD’nin 27/01/2015 tarihli 2014/10822 E., 2015/1076 K. sayılı emsal kararı), yine TTK hükümlerine göre açığa bono düzenlenmesi mümkün olup, bononun boş kısımlarının anlaşmaya aykırı doldurulduğunu iddia eden borçlunun bu iddiasını yazılı delille kanıtlaması gerektiği (Yargıtay 19.HD’nin 17/11/2016 tarihli 2016/4254 E., 2016/14849 K. sayılı emsal kararı), bu konuda tanık dinlenmesinin mümkün olmadığı, öte yandan TTK’nun 702/2 maddesinin “Aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir.” hükmünü içerdiği, kanun hükmü gereği senet teminat amacıyla verilmiş olsa dahi bu durumun davalı …’in borcunu ortadan kaldırmayacağı, yapılan tüm açıklamalar ve dosya kapsamı değerlendirildiğinde, davacı yanın senedin teminat amacıyla verildiğini ve taraflar arasında ki sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğunu yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği, davacılar tarafından nakden kaydı bulunan bononun teminat amacıyla verildiği ve sözleşmeye aykırı olarak doldurulduğunun yazılı belge ile ispat edilemediği, davacının iddiasını dayandırdığı sözleşme metninde bankaca verilecek senedin teminat olarak kararlaştırıldığı, sözleşmede dava konusu bonoya açıkça bir atıf olmadığı, sonradan el yazısı senet sıra numarasının yazıldığı tarafların paraflarının bulunmadığı, davacılardan …’in dava konusu bonoda aval veren konumunda olduğundan, senedin teminat olarak verildiği ve anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu yönündeki iddialarının dinlenemeyeceği (Emsal: Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 20/09/2017 tarihli 2016/11415 E., 2017/6074 K. sayılı kararı; 20/03/2017 tarihli 2016/7655 E., 2017/2238 K. sayılı kararı; 21/11/2016 tarihli 2016/7157 E., 2016/14900 K. sayılı kararı) gerekçesi ile; Davanın REDDİNE, karar verilmiş karara karşı, davacılar vekili istinafa başvurmuştur. Davacılar vekili istinaf dilekçesi ile; yargılamada en başından itibaren müvekkilinin davalı tarafa borcunun olmadığı, senette her ne kadar nakden ahzolunduğu belirtilmiş ise de bu kaydın sonradan davalı tarafça doldurulduğu, senedin bedelsiz olduğu ve teminat amacıyla davalı şirkete verildiği iddialarının taraflara ait ticari kayıtlar ile banka hesaplarının incelenmesi ile ispatlanacağını bildirmelerine rağmen bu taleplerinin görmezden gelindiğini, düzenleme tarihinde yani 10/09/2012 tarihinde davalı şirket tarafından müvekkiline 200.000,00 TL bedelin elden verilmiş olması gerektiğini, ancak davalı tarafın Limited Şirket olması ve bu nedenle Ticaret Kanunu hükümlerine göre ticari işlemlerini ticari defterlerine işlemesi ve nizami bir şekilde kayıt tutması zorunluğu dikkate alındığında 200.000,00 TL miktarlı para alış-verişinin ticari defterlerde yer alması gerektiğini, kaldı ki davalı tarafın da cevap dilekçesinde söz konusu senedin ticari ilişki nedeniyle alındığını açıkça kabul ettiğini, herhangi bir nakit aldığını zaten öne sürmediğini, senedin iş ilişkisinden doğan borçtan ötürü verilmesi halinde senedin mücerretlik vasfını yitirmiş olacağını, bu halde ‘nakden’ kaydının geçersiz olduğunun da ikrar edildiğini, ticari iş ilişkisinden kaynaklanan borç nedeniyle senedin düzenlenmiş olması halinde de senedin düzenlenmesine dayanak olan ticari ilişkinin, ticari defter ve kayıtların incelenmesiyle ortaya çıkacağını, bu nedenlerle tarafların ticari defterlerinin incelenmesi ve tarafların hangi ticari ilişkiye dayalı olarak senet düzenlenmiş olduğunun tespitinin yapılması gerektiğini, ancak mahkemenin 22/10/2015 tarihinde ticari defterler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılacağına dair ara kararından gerekçesiz bir şekilde rücu ettiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Davacılar vekili, müvekkili … ile davalı arasında alt taşeron sözleşmesi bulunduğunu, sözleşmenin teminatı olmak üzere davaya konu bononun imzalı ve boş olarak teslim edildiğini, davalının bonoyu anlaşmaya aykırı olarak doldurduğunu, teminat bonosu olması nedeniyle bononun bedelsiz olduğunu bonodan dolayı borçlu olmadıklarının tespitini talep etmiş, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacaklıdadır. Ancak kambiyo senetleri sebepten mücerret olduğundan borçlu olunmadığının ispat yükümlülüğü davacı borçluya aittir. Borçlu bononun tarafların iradesi dışında düzenlendiğini veya teminat bonosu olduğunu yazılı delil ile ispatlamalıdır.Bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senet olmakla, illetten mücerrettir. Bu nedenle bir illete bağlı olması gerekmez ve kural olarak ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu ileri süren tarafa aittir. Ancak, senede “malen” veya “nakden” kaydı yazılmışsa, artık buna uyulmak gerekir. Bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki, böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, iddiasını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. (YHGK 17.12.2003 gün 2003/19-781 esas, 2003/768 karar sayılı ilamı) Somut olayda, davaya konu bonoda nakden kaydı mevcuttur. Bonoda nakden kaydı bulunduğundan kural olarak bu kayda itibar edilmesi gerekmektedir. Ancak davalı vekili cevap dilekçesinde davaya konu bononun tarafların uzun zamandan beri birlikte iş yaptıklarını, bu iş ilişkisi nedeniyle doğan borca karşılık olarak bononun keşide edilerek müvekkiline teslim edildiğini belirterek bono metninde yer alan nakden kaydını talil etmiştir. Buna göre ispat yükü bonoyu talil eden davalı tarafa geçmiştir. Davalının bononun taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan borca karşılık keşide edildiğini ispatlaması gerekir. Her iki tarafta delil olarak tarafların ticari defter ve belgelerine dayanmıştır. Mahkemece de taraf ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına dair ara karar verilmiş ise de gerekçe belirtilmeden bu ara karardan vazgeçilmiştir. Mahkemece yapılacak iş davalı tarafça bono talil edildiğinden ispat külfetinin davalıya geçtiği kabulü ile davaya konu bononun taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklı borçtan dolayı keşide edilip edilmediği konusunda taraf ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak oluşacak sonucu göre karar vermek olmalıdır.Mahkemece bononun mücerret olduğu, nakden kaydı bulunduğu, bononun teminat bonosu olduğu veya bedelsiz kaldığı yönündeki iddianın davacı tarafça ispatlanması gerektiği, davacının bu iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/12/2021 tarih, 2014/1079 Esas, 2021/1009 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacılar tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 03/05/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.