Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/162 E. 2023/193 K. 28.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/162
KARAR NO: 2023/193
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 06/11/2019
NUMARASI: 2017/1161 Esas, 2019/1276 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin elektrik ve aydınlatma sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalı şirket ile aralarında imzalanan 14.03.2017 tarihli sözleşme gereği ana dağıtım panosu yapılması, tavana ve binanın çeşitli yerlerine LED ışık döşenmesi, alarm, kamera, müzik vb. kabloların döşenmesi, kameraların ve jeneratörün aktif hale getirilmesi, şebeke priz ve telefon hatlarının çekilmesi gibi edimleri üstlendiğini ve edimlerini eksiksiz ve tam olarak yerine getirdiğini, sözleşme bedelinin taraflar arasında 70.000-TL olarak kararlaştırıldığını, 10.000-TL peşin olarak verildiğini, geri kalanın ise sözleşmede 30’ar günlük vadelere bağlanarak 30.000-TL’lik kısmı çek olarak verildiğini, geri kalan 30.000 TL’lik kısmın ödemesinin ise müvekkili şirkete yapılmadığını, bunun üzerine davalı aleyhine vadesi gelen alacaklar ve faizleri bakımından öncelikle 06.10.2017 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile 20.226,78-TL alacak için icra takibi başlatıldığını, daha sonrasında ise sözleşme ile belirlenen son vade tarihinin geçmesini müteakip 16.10.2017 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün …E. Sayılı dosyası ile bakiye alacağın tahsili maksadıyla ikinci bir icra takibi başlatıldığını, her iki takibe de borçlu/davalı tarafından borca ve fecilerine itiraz edilerek takiplerin haksız ve kötü niyetli olarak durdurulduğunu, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla; davalarının kabulü ile davalı borçlunun itirazlarının iptaline, takibin devamına, davalının % 20 icra inkâr tazminatı ödemeye mahkum edilmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle müvekkili ile davalı arasında davacının iddia ettiği sözleşmenin imzalandığını, davacı tarafından taahhüt edilen mal ve hizmetlerin akdedilen sözleşmeye sadık kalınarak yapılmadığını, sözleşmeye konu işlerin eksik ve ayıplı yapıldığı hususu bildirilmesine rağmen eksik ve ayıpları giderilmediğini, sözleşme edimlerinin bu nedenlerle davacı tarafından tam olarak yerine getirilmediğini ve müvekkilinin beklediği faydayı elde edemediğini, müvekkili tarafından davacı şirkete 10.000 TL nakit ödeme yapıldığını ayrıca 30.000-TL değerinde 3 adet çek verildiğini, müvekkili şirkete davacı tarafından herhangi bir fatura kesilmediğini ve fatura teslim ve tebliğ edilmediğini, belirterek fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydı ile aleyhlerine ikame edilen davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; itirazın iptali davası takibe sıkı sıkıya bağlı dava olmakla, tarafların tacir olduğu ve davacı tarafından delil olarak sözleşme, yapılan ödemeler ticari defterler ve yemin deliline dayanıldığı, takip dayanağının taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı alacak olduğu, itirazın niteliği gereğince öncelikle davacı tarafından sözleşme gereğince yapılan işler ve bedellerinin ve varsa sözleşme dışı işlerin tespit edilmesi gerektiği, davacı vekili tarafından 06.11.2019 tarihli celsede keşif ve bilirkişi incelemesi talepleri olmadığı, yapılan değişikliklerle yapılan işin evveliyatının ortaya çıkarılmasının mümkün olmadığı, bu nedenle dosyanın mevcut şekli ile karara çıkarılmasını talep ettiği, davacının yemin delililine dayanmış olması nedeni ile davacı vekilinden sorulduğunda yemin delilini de kullanmayacaklarını bildirdiği, HMK 187 maddesi gereğince ispatın konusunun tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve çekişmeli vakıaların olduğu ve bu hususların ispatı için de HMK de belirlenen delilleri kullanabilecekleri, HMK 188 maddesi kapsamında davalı tarafından yapılan bir ikrarın dosyada mevcut olmadığı, HMK 190 maddesi gereğince ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davacı tarafından bildirilen delillerin kullanılmayacağının davacı vekili tarafından bildirildiği, yemin delilinin de kullanılmayacağının bildirilmesi nedeni ile davanın ispatlanamadığı gerekçesi ile İspatlanamayan DAVANIN REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile davalının, cevap dilekçesinde dosyaya mübrez 13.04.2017 tarihli sözleşmenin imzalandığını ikrar ettiğini, bu bakımdan, davalının borç konusu senedi ikrar ettiğinin tartışmasız olduğunu, dolayısıyla, borç ilişkisinin kurulduğunun ispatının çekişmeli olmaktan çıktığını ve ispatlandığını, sözleşmenin yerine getirildiğinin, yeminli tanık beyanları ile de sabit olduğunu, ayrıca, davalının davanın hiçbir aşamasında ayıp veyahut eksik ifa bildiriminde bulunduğunu ispata elverişli bir delil, rapor, tanık anlatımı vb. sunmadığını, oysa, davalının ayıp veyahut eksik ifa yapıldığını TBK, TTK ve ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda ispatlaması gerektiğini, dolayısıyla davalı tarafın ayıplı ya da eksik ifa yapıldığını ispatlayamadığını, ayıp bildirimi ve TBK’da yer alan ayıp nedeniyle seçimlik haklardan hangisini kullandığını bildirdiği bir ihtaratın yapıldığı da ispatlanamadığından, davalının edimi kanun gereği bu şekilde kabul ettiği, bunun ise hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan bir konu olması sebebiyle bilirkişi incelemesine başvurulmasının HMK gereği zaten mümkün olmadığını, davacı taraf işi tam ve gereği gibi yapmış olmasına ve kendisine davalı tarafından herhangi bir ayıp bildirimi de yöneltilmiş olmamasına rağmen, açıkça kanun hükmüne aykırılık teşkil eden hükümle hatalı karar verildiğini belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur.Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı bakiye alacağın tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Davacı vekili, taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi bulunduğunu, müvekkili yüklenicinin sözleşme gereğince edimlerini yerine getirdiğini, sözleşme gereğince davalı iş sahibinin avans ödemesi yaptığını, ancak bakiye iş bedelini ödemediğini, yaptıkları takiplere haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiştir.Davalı iş sahibi ise taraflar arasındaki yazılı sözleşmeyi kabul etmiş, davacının dava dilekçesinde belirttiği avans ödemelerini yaptıklarını ancak davacı yüklenicinin işi eksik ve ayıplı yaptığını, yaptığı iş bedeli kadar ödeme yapıldığını belirterek borçlu olmadıklarını savunmuştur.Eser sözleşmesinde işin yapılarak teslim edildiğini ispat külfeti yüklenicide, bedelin ödendiğini ispat külfeti de iş sahibindedir.TBK’nın 474 vd maddelerinde eser sözleşmesinde ayıp düzenlenmiş olup, 474/1. maddesine göre işsahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır. 477. Maddede eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder. İşsahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır. Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa işsahibi, gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır, düzenlemesine yer verilmiştir.Taraflar arasında yazılı eser sözleşmesi kurulduğu, davalı iş sahibinin avans ödemesi yaptığı, işin teslim edildiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık davacı yüklenici tarafından edimin eksik ve ayıplı yapılıp yapılmadığı ile yapılan iş bedeli kadar ödeme yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.Davalı iş sahibi işin eksik ve ayıplı yapıldığını, yükleniciye bildirilmesine rağmen eksik ve ayıpların giderilmediğini savunmuş ise de eksik ve ayıplara ilişkin usulünce yapılmış bir tespite dayanmadığı gibi süresinde ayıp ihbarında bulunduğunu ispata yarar bir delil de bildirmemiştir. Davalı iş sahibi işin eksik ve ayıplı yapıldığını veya süresinde ayıp ihbarında bulunulduğunu ispatlayamadığından işin tam olarak yapılarak iş sahibine teslim edildiğinin kabulü gerekirken mahkemece aksi kanaatle ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.Davalı, davacı yüklenicinin yaptığı iş kadar ödeme yapıldığını borçlarının olmadığını savunmuş olmakla, mahkemece yapılacak iş davalının ödeme savunması konusundaki var ise delillerini sunması için süre verilerek, sunması halinde yazılı belgelere ve gerekmesi halinde ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, belgelere göre ispatlanan ödemeler ile davalı açıkça yemin deliline dayanmış olduğundan yazılı olarak kanıtlanamayan ödemelerle ilgili yemin delili de toplamak suretiyle ispatladığı ödemelere göre davalı iş sahibinin sözleşme kapsamında borcu kalıp kalmadığının tespiti ile oluşacak sonuca uygun karar vermek olmalıdır. Anılan şekilde inceleme ve araştırma yapılmadan ispat külfeti konusunda hatalı değerlendirme ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/11/2019 tarih, 2017/1161 Esas, 2019/1276 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 28/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.