Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/160
KARAR NO: 2023/296
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/04/2019
NUMARASI: 2018/297 Esas, 2019/366 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ : 04/04/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin, 24/05/2016 tarihinde akdedilen sözleşme ile 95.000,00-TL karşılığında Batman Ticaret Odası Teras Katının hareketli kapma sistemi işini üstlendiğini ve üstlendiği işi sözleşme gereği sonuçlandırıp edimini yerine getirdiğini, ancak davalının sözleşme gereği 27/05/2016 tarihinde ödemesi gereken 15.000,00-TL’yi ödemediğini, bu meblağın davalıdan tahsili için 30/06/2017 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, davalı borca itiraz ettiğinden takibin durdurulduğunu belirterek, itirazın iptalini ile davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı tarafça, davaya cevap verilmemiş ve duruşmalara katılınmamıştır. Mahkemece, dosya kapsamına ve alınan bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında düzenlenen eser sözleşmesi kapsamında davacı yüklenicinin meydana getirdiği eser (iş) bedeli olarak ödenmemiş faturaya dayalı alacağı bulunduğunun usulüne uygun düzenlenmiş hizmet dökümü ve faturalarla tevsik edildiği, alacağın likit nitelikte olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davacının davalı hakkında başlatmış olduğu İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosya kapsamında davalı borçlunun yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, davacının icra inkar tazminatının kabulü ile, alacağın (15.000,00-TL) %20’si tutarında olmak üzere 3.000,00 -TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Davalı vekili istinafında, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, yetkili icra dairesi ve mahkemenin müvekkili şirketin merkez adresi olan Batman olduğunu, sadece davacı şirket ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması ve bu rapora istinaden hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, bilirkişi raporunun müvekkili şirketin ticari defterleri incelenmeksizin hazırlandığını, gerek taraflarca delil olarak gösterilsin gerekse mahkemece kendiliğinden inceleme kararı alınsın ticari defterin delil olması için her iki tarafın ticari defterlerinin de incelenmesi gerektiğini, davacı tarafın iddiasını ispatlayamadığını, davacının müvekkili şirket nezdinde herhangi bir alacağı bulunmadığını, HMK’nın 200. Maddesi gereğince davacının, dava konusu alacağı senetle ispat etme zorunluluğu bulunduğunu, iddia edilen alacak likit olmamasına rağmen icra inkar tazminatına karar verilmesinin hatalı olduğunu, mahkemece, iddia edilen alacak miktarının tespiti için bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, bu kapsamda alacağın likit olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasına/ düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Dava, eser sözleşmesine dayalı bakiye iş bedeli alacağının tahsili istemiyle başlatılan ilamsız icra takibinde yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir. Öncelikle yetkiye yönelik istinaf itirazı değerlendirildiğinde; Mahkemelerin yetkisi 6100 sayılı HMK’nın 5 ilâ 19 maddeleri arasında düzenlenmiştir. HMK’nın 6. Maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek ya da tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Yerleşim yeri 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre belirlenir. TMK’nın 19. Maddesine göre gerçek kişilerin yerleşim yeri, sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir. Aynı Kanunun 51. Maddesine göre tüzel kişilerin yerleşim yeri ise, kuruluş belgesinde başka bir hüküm bulunmadıkça işlerinin yönetildiği yerdir. HMK’nın 10. Maddesine göre sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir. HMK’nın 17. Maddesine göre tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır. HMK’nın 18. Maddesine göre ise, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hallerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz. Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır. Somut olayda iki tarafın da tacir olduğu ve aralarında yetki sözleşmesi bulunduğu, davaya konu 24.05.2016 tarihli sözleşmenin 7. maddesine göre yetkili mahkemenin İstanbul mahkeme ve icra daireleri olarak belirlendiği görülmüştür. Buna göre, tacir olan taraflar arasındaki usulüne uygun yetki sözleşmesi gereğince davalı vekilinin yetkiye yönelik istinaf itirazının yerinde olmadığı anlaşılmıştır. Diğer istinaf itirazları değerlendirildiğinde ise; Davacı yüklenici tarafça, taraflar arasındaki 24/05/2016 tarihli sözleşme kapsamındaki edimin yerine getirildiği belirtilerek bu kapsamda bakiye iş bedelinin tahsili talep edilmiş, davalı tarafça ise davaya cevap verilememek suretiyle HMK’nın 128. Maddesi gereğince davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamı inkâr edilmiştir. Davalı vekilince sunulan istinaf dilekçesinde, davacı tarafça dayanılan 24/05/2016 tarihli yazılı sözleşme açıkça karşı çıkılmamış, sadece yukarıda özetlenen itirazlarda bulunulmuştur. 4721 sayılı TMK’nın “İspat yükü” başlıklı 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü amirdir. Bu durumda davacı tarafından, davalı tarafça açıkça karşı çıkılmayan 24/05/2016 tarihli sözleşme kapsamındaki edimin sözleşmeye uygun bir şekilde ifa edilerek bedelin tümüne hak kazanılmış olunduğunun ispat edilmesi gerekmektedir. Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenicinin sadece eseri meydana getirmesi, aslî edim borcunu yerine getirdiği anlamına gelmemektedir. Yüklenici, sözleşmeye uygun meydana getirdiği eseri teslim borcu altındadır. Yüklenici üstlendiği eseri meydana getirecek ve meydana getirdiği bu eseri, iş sahibine usul ve yasaya ve sözleşme hükümlerine uygun olarak teslim edecektir. Eseri teslim borcu yüklenicide olduğundan eserin teslim edildiğini kanıtlama borcu da yükleniciye düşmektedir. Bir başka deyişle yüklenici, eseri, iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır. Eser sözleşmelerinde teslim, yüklenicinin tamamladığı eseri sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hakimiyetine geçirmesi olarak tanımlanmaktadır. Eserin teslim edilip edilmediğinin ispatında taraflar ispatın hangi delillerle yapılacağı hususunda sözleşmeye hüküm koyabilirler ve teslim konusunda bir delil sözleşmesi yapabilirler. Böyle bir delil sözleşmesi yoksa yüklenicinin meydana getirdiği eseri teslim ettiği vakıasını, teslim, hukuki işlem değil, hukuki fiil olduğundan kural olarak her tür kanıtla bu arada tanıkla dahi ispat edebilir. Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, Mahkemece, davacı yüklenicinin, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, davaya konu 24/05/2016 tarihli sözleşme kapsamındaki edimini sözleşmeye uygun bir şekilde ifa ederek sözleşmedeki bedelin tümüne hak kazanmış olunduğunu ispat etmesi gerektiği göz önünde bulundurularak, davacının dava dilekçesi ve delil listesindeki buna dair tüm delilleri toplanmak, davacı tarafça dayanılan sevk irsaliyesinde imzası bulunan …’nın davalının çalışanı olup olmadığı açıklığa kavuşturulmak ve davalı tarafın ticari defter ve kayıtları da incelettirilmek suretiyle davacının bakiye iş bedeli alacağı talebinin yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi, yapılacak değerlendirme de davacının yemin deliline dayanmış olduğunun da göz önünde bulundurulması gerekirken, sadece davacı tarafın ticari defterlerine ilişkin bilirkişi incelemesine dayalı olarak yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/04/2019 tarih, 2018/297 Esas, 2019/366 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE,5 Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 04/04/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.