Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/148 E. 2023/121 K. 07.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/148
KARAR NO: 2023/121
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/09/2019
NUMARASI: 2017/1013 Esas, 2019/809 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 07/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Dava, 2 adet binaya asansör tesisine ilişkin 09.06.2015 tarihli sözleşme kapsamında bakiye 55.040,00 TL iş bedeli alacağının davalıdan tahsiline için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talebine ilişkindir.Davalı vekili cevabında, asansörlerin geç ve ayıplı teslim edildiğini, bu nedenle 2.faturanın iade edildiğini, 2. Asansörün geç teslimi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, ayrıca ayıplı ifa nedeniyle de zarara uğranıldığını, eksikliklerin giderilmesi için başka bir firmaya 11.564,00 TL ödendiğini, sözleşmeye göre ilk 3 ay ücretsiz periyodik bakım yapılması gerektiği halde bunun yapılmadığını, bu nedenle başka firmadan 260,00 TL + KDV ile periyodik hizmet alındığını belirterek, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplam sözleşme bedelinin 128,000,00 TL + KDV olduğu, sözleşme kapsamında davacıya 96.000,00 TL ödeme yapıldığı, 3.ödeme dilimi olan %25’lik kısmın ödemesinin işin tesliminde yapılacağının kararlaştırılmış olduğu, taraflar arasında işin teslimine dair teslim ve tesellüm tutanağı bulunmadığı, bu nedenle davacının davalıdan ödenmeyen iş bedelini isteyemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, mahkemece yapılan keşfe dayalı olarak sunulan bilirkişi heyeti raporuyla müvekkilinin sözleşme konusu asansörleri teknik sözleşme şartlarına uygun ve ayıpsız olarak teslim ettiğinin ispatlandığını, ayrıca asansörlerin tesliminden sonra Belediye’den Yönetmelik şartlarına uygun, çalışır vaziyette teslim edildiklerine dair “yeşil etiket de” alındığını, bu belgelerin dosyaya sunulduğunu, kaldı ki dava konusu asansörlerin teslimi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığını, davalı tarafın ise geç teslim ve bu geç teslimden doğan zararlarına ilişkin hiçbir delil gösteremediğini ve bunları ispatlayamadığını, tüm bunlara rağmen mahkemenin “teslim tesellüm belgesi” bulunmaması sebebiyle davayı reddetmiş olmasının hukuka aykırı olduğunu, sözleşmede böyle bir teslim tesellüm belgesi olmadan ödeme yapılamayacağına dair bir düzenleme bulunmadığını, sonradan çıkan arızalardan dolayı garanti kapsamına girmesi nedeniyle müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, her ne kadar bilirkişi raporunda ticari defter incelemelerine göre davalının müvekkilinden 20.480,00 TL alacaklı olduğu tespit edilmiş ise de, bu hususun davalıya gönderilen 75.520,00 TL’lik faturanın iade edilmiş olmasından kaynaklandığını, tahsilatı yapılmayan faturadan dolayı KDV ve gelir vergisi yükümlülüğüne girmemek için faturanın defterlerine işlenmediğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 28.02.2018 tarih, 2017/907 Esas – 2018/402 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, taraflar arasında sözleşmeden kaynaklanan bir alacağa ilişkin olarak fatura kesilmemesinin veya iade edilen faturanın ticari defterlere işlenmemesinin alacağın istenmesine engel teşkil etmediğini belirterek, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Taraflar arasında imzalanan 09/06/2015 tarihli “asansör tesis sözleşmesi” gereğince, davacı yüklenici tarafından, 128.000 TL + KDV götürü bedel karşılığında, davalı iş sahibinin inşaat yapımını üstlendiği binaya, teknik özellikleri sözleşmede belirtilen 2 adet asansör komple anahtar teslim yapılıp teslim edilecek olup, ödeme başlıklı maddede iş bedelinin %25 tutarının sözleşme ile birlikte, %50 tutarının sözleşme sırasında 5 eşit çekle, %25 tutarı ve fatura KDV bedelinin ise iş tesliminde 30 gün vadeli tek çek ile ödeneceği kararlaştırılmıştır.Davacı tarafından davaya konu sözleşmeye ilişkin olarak düzenlenen 22/06/2017 tarihli 75.520,00 TL bedelli fatura davalı tarafça iade edilmiştir.Mahkemece taraf defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesine göre, davalı tarafından davaya konu sözleşme kapsamında davacıya toplam 96.000,00 TL ödeme yapıldığı ihtilafsız bulunmaktadır.Davacı yüklenici, sözleşme konusu tüm işi yaptığını ileri sürerek bakiye iş bedelini talep etmekte, davalı iş sahibi ise işin geç ve ayıplı yapıldığını, bu nedenle zarara uğradığını savunarak davanın reddini istemiştir.Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenicinin sadece eseri meydana getirmesi, aslî edim borcunu yerine getirdiği anlamına gelmemektedir. Yüklenici, sözleşmeye uygun meydana getirdiği eseri teslim borcu altındadır. Yüklenici üstlendiği eseri meydana getirecek ve meydana getirdiği bu eseri, iş sahibine usul ve yasaya ve sözleşme hükümlerine uygun olarak teslim edecektir. Eseri teslim borcu yüklenicide olduğundan eserin teslim edildiğini kanıtlama borcu da yükleniciye düşmektedir. Bir başka deyişle yüklenici, eseri, iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır. Eser sözleşmelerinde teslim, yüklenicinin tamamladığı eseri sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hakimiyetine geçirmesi olarak tanımlanmaktadır. Eserin teslim edilip edilmediğinin ispatında taraflar ispatın hangi delillerle yapılacağı hususunda sözleşmeye hüküm koyabilirler ve teslim konusunda bir delil sözleşmesi yapabilirler. Böyle bir delil sözleşmesi yoksa yüklenicinin meydana getirdiği eseri teslim ettiği vakıasını, teslim, hukuki işlem değil, hukuki fiil olduğundan kural olarak her tür kanıtla bu arada tanıkla dahi ispat edebilir.Bu açıklamalar doğrultusunda dosya kapsamı değerlendirildiğinde, her ne kadar mahkemece, asansörlerin teslimine dair herhangi bir teslim belgesi bulunmadığından davacının işi teslim etmediği kabul edilerek, üçüncü ve son ödeme dilimi olan %25’lik kısmın henüz talep edilemeyeceği sonucuna varılmış ise de, taraflar arasında imzalanan 09/06/2015 tarihli sözleşmede teslime dair özel bir usul öngörülmemiş olduğu, bu durumda davacı yüklenicinin teslim vakıasını her tür kanıtla ispat edebileceği, bu nedenle mahkemece, davacının asansörleri “yeşil etiketli olarak” teslim etmiş olduğuna dair beyan ve buna dair sunduğu belgeleri (sonrasında neden “kırmızı etiket” aldıkları da değerlendirilerek), alınan rapordaki “asansörlerin sözleşmeye uygun teslim edildiklerine” dair ifade, davalının teslim edilmeme değil, geç ve ayıplı teslim (ayıpları da kendisinin giderdiği) savunmasında bulunması ve taraflarca sunulan tüm deliller (tanık dahil) göz önünde bulundurulmak suretiyle, davalının geç ve ayıplı teslim savunmasının yerinde olup olmadığının usulüne uygun bir şekilde değerlendirilmesi, eğer geç ve ayıplı teslim olduğu belirlenirse, taraflar arasındaki sözleşmenin götürü bedelli olduğu dikkate alınarak, tespit edilen (eğer varsa davalı tarafından 3. Kişiye gidertilenler dahil) ayıplar bakımından davacı yükleniciye ödenmesi gereken toplam sözleşme bedelinden ne miktarda bir indirime gidilmesi gerektiğinin “fiziki oran yöntemine göre” bilirkişiye belirlettirilmesi (bu yöntem gereğince, sözleşmede yapımı kararlaştırılan işin tamamına göre eksik ve kusurlar dikkate alınıp düşülmek suretiyle gerçekleştirilen imalâtın fiziki oranı tespit edilip, bu oranın götürü bedele uygulanarak hak edilen bedelin saptanması ve bulunacak bu rakamdan kanıtlanan ödemeler düşülerek hesaplanma yapılması gerekmektedir), ayrıca eğer mevcut ise geç teslim nedeniyle davalının cevap dilekçesinde ileri sürüdüğü zarar iddialarının da yerinde olup olmadığının ve bu yönde davacının bakiye alacağından mahsup edilmesi gereken bir meblağ olup olmadığının da değerlendirilmesi, sonucuna göre davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yönde bir uygulamaya gidilmeksizin hatalı değerlendirme ve eksik tahkikatla yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşılmıştır.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarih ve 2017/1013 Esas, 2019/809 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA, 6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 07/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.