Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/147 E. 2023/120 K. 07.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/147
KARAR NO: 2023/120
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2019
NUMARASI: 2017/570 Esas, 2019/738 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 07/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin tekstil ürünlerinin satışı ve ihracatı ile ilgilendiğini, satışa konu ihraç edilen ürünlerin üretiminin bazı aşamalarını harici şirketlere ücret karşılığı yaptırdığını, ihraç edilmek üzere sipariş aldığını “…, …, …” model ürünlerin ham maddesini temin ettiğini, dikimi ve ütülenerek paketlenmesi için davalı şirketle anlaştığını, davacı tarafın piyasa değeri 57.072,2 EURO olan, yarı mamul halde, 15956 parça ürünü 02/02/2016 tarih ve …,…,… nolu sevk irsaliyeleriyle davalı şirkete eksiksiz biçimde teslim ettiğini, davalı tarafça ürünlerin tamamlandığı müvekkile bildirilmiş olup, davalı iş yerinde müvekkil müşterisi …” şirketi yetkilisi tarafından 10/03/2016 tarihinde teslim öncesi yapılan incelemede; ürünler üzerinde makine izi, sökük görüntüsü, kesim ve dikiş hatası, defo bulunduğu, ürünlerin iplik temizliğinin yapılmadığı, hatalı olduğu ve karışık paketlendiğinin tespit edildiğini, bu hata ve eksiklikler nedeniyle siparişin müşteriye teslim edilemediği, müşteri tarafından eksikliklerin giderilmesi için süre tanındığı, davalı tarafın ise hatayı düzeltip ürünleri ayıpsız şekilde teslim edeceğini bildirmiş ise de müvekkili üretimin durumunu sorduğunda bilgi verilmediğini, ürünlerin teslim edilmediğini, müvekkil tarafından Büyükçekmece …Noterliği’nin … yevmiye ve 01/04/2016 tarihli ihtarnamesi keşide edilerek ürünlerdeki ayıbın giderilmesi ve ayıpsız şekilde teslimi, aksi halde ürün bedeli olan 57.072,2 EURO ödenmesi talep edildiğini, fakat 02/04/2016 tarihinde ihtarname tebliğ edilmiş ise de halen bir cevap verilmediğini, ürünlerin de teslim edilmediğini, müvekkili şirket tarafından yeniden kumaş alınmış, başka bir üretici de ürünler imal edilerek ihracat yapılmaya çalışılmışsa da müşteri tarafından ürünlerin kabul edilmediğini, müvekkilinin satışı gerçekleştiremediğini, davalı tarafın kusurlu ve ayıp üretimi ile ilişkisi nedeniyle müvekkilinin siparişi teslim edemediğini, maddi kayıp yaşadığını, müşterisi ile ilişkisinin sona erdiğini, ticari itibarının sarsıldığını ve ürünleri halen teslim alamadığını belirterek şimdilik 10.000 EURO’nun, 02/04/2016 ihbar tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevabında, müvekkiline davacı tarafından gönderilen ihtarnamenin 02/04/2016 tarihinde tebliğ edildiğini, ihtarnamede dikimi için anlaşıldığı belirtilen ürünler dışında dava dilekçesinde ayrıca 6114 adet … tişörtlerinde olduğunu beyan ettiğini, yine ihtarnamede dikimin gecikmesi nedeniyle ürünlerin yeniden başka yerde dikimi yapılarak ihracının yapıldığını ancak burada gecikme nedeniyle bir zarar oluştuğu ifade edilmiş ise de davacının talep edebileceği sadece teslim edilen kumaş bedelleri olduğunu, müvekkili tarafından muhatap firmadan seri …, … sıra numaralı, 04/02/2016 tarihli sevk irsaliyesi ile teslim alınan 6114 adet … tişörtler müvekkili tarafından imalatının yapılıp muhataba teslim edildiğini, muhatap tarafından teslim alınan tişörtlerin ihraç edildiğini, ancak muhatap tarafından ihracı gerçekleştirilen tişörtler ile ham kumaş olarak teslim alınan pantolon ve şortların imalat bedelinin müvekkilince muhataba fatura edilmesine rağmen fatura bedelinin muhatap tarafından müvekkiline ödenmemesi üzerine Bakırköy …Noterliği’nin 05/04/2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin düzenlenerek davacının bilinen tüm adreslerine dava dilekçesinde belirttiği adresler ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünde yazılı adresine tebliğe çıkarıldığını, ancak davacı tarafça ihtarnamenin tebliğ alınmadığını, davacının tüm adreslerine müvekkili ve çalışanları tarafından gidilerek davacının dikimi yapılan ve yapılacak olan mallarının dikim ücretinin ödenmesinin istendiğini ancak davacı şirket yetkilisi … ve eşinin tüm görüşmelerden kaçındığını, yine aynı ihtarnamede müvekkili ile muhatap firma arasında varılan anlaşma gereği muhatap tarafından müvekkili tarafından imalatı yapılıp teslim edilen ve teslim edilecek ürünlerin imalat bedelleri müvekkilinin … Bankası A.Ş. Hadımköy Şubesi hesabına ihtarnamenin tebliğ tarihinden itibarent 3 gün içinde ödenmesi halinde tüm ürünlerin imalatı yapılarak 5 gün içinde pantolon ve şortların teslim edileceği, aksi takdirde sadece ham kumaş bedeli dışında sorumluluk kabul etmeyeceklerini, davacı tarafından Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında zayi edilmiş malın tazmin alacağı talepli ilamsız icra takibi yapıldığını ve taraflarında icra takibine itiraz edilerek takibin durdurulduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.Mahkemece, dava konusu uyuşmazlığın … ve … nolu kumaşlara ilişkin olduğu, 16/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda tekstil fason işçilikte ödemelerin piyasa teamülüne göre peşin ya da kısa gün vadeli olduğunun bildirildiği, tanık beyanlarıyla fason işçilikteki piyasa teamülünün peşin ödeme olduğu kanaatine varıldığı, 08/04/2019 tarihli ek bilirkişi raporunda davacı tarafından sunulan birer ürünün kalite kontrol değerlemesi için yeterli olmadığının belirtildiği, her ne kadar … tarafından tutulan 10/03/2016 tarihli kontrol kartlarına göre kök rapordaki görüşünü bildirmiş ise de bu kartların taraflar arasında düzenlenmediği, kartlarda davalının beyanı ve imzası olmadığı, kartların davalı ile ilişkili olduğunun anlaşılamadığı, davacı ile müşterisi arasında düzenlendiği belirtilen bu kartların her zaman düzenlenmesinin mümkün olduğu, bu nedenle davacı vekilinin …’nın dinlenilmesine ilişkin talebinin dosyanın esasına bir katkı sağlamayacağı, ürünlerin bu kartlara göre ayıplı olduğu kabul edilse dahi ayıbın tespit edildiği iddia edilen kontrol kartlarının 10/03/2016’da düzenlendiği, davalıya yapılan ihtarın ise 01/04/2016’da gönderildiği ve eser sözleşmesine ilişkin ayıbın tespit edildiği tarihten itibarin ihbar süresinin geçtiği, davacı tarafından noter kanalıyla gönderilen ihtar öncesinde davalıya ayıbı ihbar ettiğine dair başkaca bir delil sunulmadığı, davalı tarafça dikime konu kumaşların bir kısmının kendisinde olduğu bildirilmiş ise de; davanın kumaş bedeline ilişkin olmayıp, ayıp iddiasına dayalı uğranılan zarara ilişkin olduğu ve davacı tarafından ayıp iddiası ya da taksitli ödeme iddiasının ispat edilemediği, davacı tarafça davalıya teklif edilen yeminin de davalı tarafça yerine getirildiği gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.Davacı vekili istinafında, mahkemece dava konusu edilen ürünlerin ayıplı olduğunun ispatı bakımından ihracatçı firma … tarafından görevlendirilen karton kartlarını düzenleyen tanık …’nın dinlemesi talepleri reddedilerek HMK’nın 27. Maddesinde düzenlenen Hukuki Dinlenilme Hakkı içerisinde yer alan Açıklama ve İspat haklarının yok sayıldığını, sevk irsaliyesi ile sabit olduğu üzere dava konusu ürünlerin müvekkili şirket tarafından davalı tarafa teslim edildiğini, bilirkişi tarafından yapılan tespit ve değerlendirme neticesinde, dava dışı ihracatçı firma … tarafından yapılan kontrollerde sevk irsaliyesinde yer alan ürünler üzerinde inceleme yapıldığının, ayıplı olduğunun ve ayıpların neye ilişkin olduğunun açıkça belirtildiğini, davalı tarafça her ne kadar, dava konusu edilen ürünler üzerinde herhangi bir işlem yapılmadığı, ürünlerin verildiği şekilde dükkânda bekletildiği savunulmuş ise de, Mahkeme tarafından herhangi bir işlem yapmaksızın ham olarak bekletildiği iddia edilen ürünlerden davalı tarafça örnek sunulmasına karar verilmişse de, bilirkişi tarafından da raporda beyan edildiği üzere herhangi bir ürün veya kumaşın davalı tarafça dosyaya sunulmadığını, davalı taraf yeminli beyanında, ürünleri hiç dikmediğini beyan etmesine rağmen, uhdesinde olduğunu kabul ettiği ürünlerden neden inceleme günü mahkemeye sunmadığını, ihracatçı firma tarafından iş yerinde bir tespit yapılıp yapılmadığını açıklamadığını, dosyada bu gibi açık olmayan ve aydınlatılması gereken hususlar olmasına rağmen ilk derece mahkemesince bunların sorulmadığını, taraflarınca hatırlatılması üzerine de, yemin konusu olmadığının belirtildiğini, davalı tarafın yargılamanın hiçbir aşamasında ayıp ihbarının süresinde olmadığına ilişkin bir defi ileri sürmediğini, buna rağmen ilk decere mahkemesinin bu hususu re’sen gözetmesinin mümkün olmadığını, kaldı ki, ürünler davalı iş yerinde incelettirilmiş olup, dava dosyasında yer alan karton kartları ile de sabit olduğu üzere ürünlerin ayıplı olması üzerine, ne davacı müvekkili şirket tarafından ne de ihracatçı firma tarafından ürünlerin teslim alınmadığını ve davalı iş yerinde bırakıldığını, davalı taraf, ürünler üzerinde herhangi bir işçilik uygulamadığını zira ücretin “peşin ödeme şeklinde konuşulduğu”nu savunmuşsa da, işçilik uygulamadığı ürünler uhdesinde olmasına rağmen, ürünleri inceleme günü mahkemeye sunmaktan kaçındığını, ilk derece mahkemesinin ise bu konu üzerinde hiç durmadığı gibi, bilirkişi raporu “ücretin önceden ödenmesi erken bir davranış olacağı”nı belirtilmesine rağmen gerekçeli kararda bilirkişinin aksini söylediğinin belirtildiğini, yanlı ve objetkliften uzak iş yeri çalışanları olmayan davalı arkadaşlarının tekstil piyasasına ilişkin söylemlerine itibar edildiğini, dava dilekçesindeki talepleri arasında ürünlerin teslim edilmemesi nedeniyle doğan zarar talebi de bulunmakta olup, ilk derece mahkemesinin kumaş bedeline ilişkin bir talep olmadığını belirtmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, ürünlerin teslim edilmemesi sebebi ile doğan zararlardan birinin de davacıya teslim edilen yarı mamul haldeki ürünlerin bedeli olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı iş sahibi, davalı yüklenicidir.Dava, davacı tarafından ham maddesi temin edilen ürünlerin, davalı tarafından dikiminin ve ütülenerek paketlemesinin yapılmasına ilişkin eser sözleşmesi kapsamında, davalı tarafından üretimi yapılan ürünlerin davacının müşterisi tarafından yapılan incelemelerinde ayıplı olduklarının tespit edilmesi nedeniyle müşteriye teslim edilemedikleri, davalıya bu ayıpların giderilmesi için süre verildiği halde giderilemedikleri ve ürünlerin teslim edilemediği, davacının bu nedenle zarara uğradığı iddiasıyla, bu zarara ilişkin olarak şimdilik 10.000,00 Euro’nun davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Davalılar vekili cevabında, gecikme nedeniyle bir zarar talep edilmiş ise de, davacının ancak teslim edilen kumaş bedellerini talep edebileceğini, müvekkili tarafından imal edilen 6114 adet tişörtün davacı tarafça ihraç edilmesine rağmen davalı tarafından bu tişörtlere ve ham kumaş olarak teslim alınan pantolon ve şortlara ilişkin imalat bedellerinin ödenmediğini, davacıya gönderilen 05.04.2016 tarihli ihtarname ile söz konusu imalat bedellerinin ödenmesi halinde tüm ürünlerin imalatının yapılacağının ve 5 gün içinde teslim edileceklerinin bildirildiğini, yine de bir ödeme yapılmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir. Her ne kadar mahkemece, bilirkişi raporundaki teamül açıklaması ve tanık beyanlarından yola çıkılarak taraflar arasında “peşin ödemeli” bir sözleşme ilişkisi olduğu kabul edilmiş ise de, dosya kapsamına göre taraflar arasında bir eser sözleşmesi ilişkisi bulunmakta olup, bu tür sözleşmelerde eğer aksi öngörülmemiş ise kural olarak önce yüklenicinin edimini yerine getirmesi gerekmekte olup, (eğer varsa) ifadan önce yapılan ödemeler “avans” mahiyetinde kabul edilmekte olduğundan, mahkemece yapılan bu nitelendirme hatalı bulunmaktadır. Yine mahkemece, davacı iş sahibi tarafından süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesine de dayanılmış ise de, davalı tarafça sunulan cevap dilekçesinde ayıp ihbarının süresinde olmadığına dair bir itiraz bulunmamakta, aksine bedeli ödenmediği için ürünlerin dikilmediği savunulmuş olup, mahkemece bu hususun resen dikkate alınmış olması da HMK’nın 25. ve 26. Maddelerindeki emredici düzenlemeler karşısında usul ve yasaya aykırı olmuştur. Mahkemece esasa dair yapılan değerlendirmede, sadece “ayıplı ifa” hususu yönünden bir değerlendirme yapılmış, davalı tarafça kendisinde ham halde bulunduğu belirtilen kumaşlar bakımından bir değerlendirme yapılmamış ise de, dava dilekçesinde ayıplı ifadan yola çıkılmış olmakla birlikte, netice olarak bu ayıptan dolayı usulüne uygun bir teslim gerçekleşmediğinden, yani yüklenicinin temerrütü nedeniyle tazminat talebinde bulunulmuştur. Kaldı ki, davalı yüklenici de bir teslim iddiasında bulunmamış, aksine davacı iş sahibi tarafından imalat bedellerinin ödenmemiş olması nedeniyle dava konusu ürünlerin dikimlerinin yapılmadığını savunmuştur. Kural olarak teslim gerçekleşmeden ayıptan dolayı tazminat talebinde bulunulamaz ise de, davacının talebi “yurt dışı firma tarafından yapılan kontrol sırasında ayıplı olarak dikildiği tespit edilen ürünlerin teslim alınmadıkları, buna göre usulüne uygun bir teslimin (ifanın) gerçekleşmediği” iddiasına dayalı bulunmaktadır. Mahkemece bu yönden de nitelendirmede hataya düşülmüştür.Genel olarak eser sözleşmelerinde yüklenicinin sadece eseri meydana getirmesi, aslî edim borcunu yerine getirdiği anlamına gelmemektedir. Yüklenici, sözleşmeye uygun meydana getirdiği eseri teslim borcu altındadır. Yüklenici üstlendiği eseri meydana getirecek ve meydana getirdiği bu eseri, iş sahibine usul ve yasaya ve sözleşme hükümlerine uygun olarak teslim edecektir. Eseri teslim borcu yüklenicide olduğundan eserin teslim edildiğini kanıtlama borcu da yükleniciye düşmektedir. Bir başka deyişle yüklenici, eseri, iş sahibine sözleşmeye uygun teslim ettiğini kanıtlamak zorundadır. Eser sözleşmelerinde teslim, yüklenicinin tamamladığı eseri sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibinin fiili hakimiyetine geçirmesi olarak tanımlanmaktadır. Eserin teslim edilip edilmediğinin ispatında taraflar ispatın hangi delillerle yapılacağı hususunda sözleşmeye hüküm koyabilirler ve teslim konusunda bir delil sözleşmesi yapabilirler. Böyle bir delil sözleşmesi yoksa yüklenicinin meydana getirdiği eseri teslim ettiği vakıasını, teslim, hukuki işlem değil, hukuki fiil olduğundan kural olarak her tür kanıtla bu arada tanıkla dahi ispat edebilir. Bu açıklama ve tespitler doğrultusunda, mahkemece, öncelikle davacı vekiline dava dilekçesindeki zarar talebinin hangi hususlara ilişkin olduğunun HMK’nın 31. Maddesi kapsamında açıklattırılması, sonrasında keşif icrası suretiyle davalı yüklenicinin halen kendisinde mevcut olduğunu belirttiği davaya konu ham kumaşlar (ve eğer mevcut ise dikili ürünler) üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan ham kumaşların dikilerek ürüne dönüştürülüp dönüştürülmediği, dönüştürülmüş iseler ayıplı olup olmadıkları ve ayıplı iseler bu ayıpların derecesi hususlarının açıklığa kavuşturulması, yapılacak bu tespit soncuna göre de tüm taraf delilleri dikkate alınmak suretiyle davacının açıklayacağı tazminat kalemlerinin yerinde olup olmadığının ayrıca değerlendirilmesi ve sonucuna göre davanın esası hakkında yeniden bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtildiği üzere hatalı nitelendirme ve değerlendirmeler ile eksik tahkikat neticesinde yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılarak yukarıda açıklanan şekilde inceleme ve araştırma yapıldıktan sonra oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 19/07/2019 tarih, 2017/570 Esas, 2019/738 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde inceleme yapılarak yeniden bir karar verilmek üzere yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 4-Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendisine İADESİNE, 5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda DİKKATE ALINMASINA,6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 07/02/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.