Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/1385 E. 2023/43 K. 17.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1385
KARAR NO: 2023/43
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/01/2021
NUMARASI: 2018/442 Esas, 2021/89 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 02.02.2017 tarihli sözleşme ile İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, … Yolu üstünde bulunan … Ada, … parsel sayılı yapının mimari, elektrik, mekanik ve statik projelerinin çizilerek, ilgili kurumdan onaylatılmasına müteakip inşaat ruhsatının alınması hususunda anlaşma gereği karşılıklı edimler yüklendiklerini, sözleşmedeki edimlerini müvekkilinin eksiksiz ve özenli bir şekilde yerine getirdiğini ve 09.02.2018 tarihli 123.900 USD tutarındaki faturayı tanzim ettiğini, faturanın 26.03.2018 tarihli ihtar ile davalı şirkete gönderilerek tebliğ edildiğini herhangi bir itirazda bulunulmadığını, faturanın iade edildiği iddia edilmiş ise de herhangi bir iadenin yapılmadığını, davalının, müvekkiline 50.000 USD ödeme yaptığını, kalan kısmın ödenmemesi nedeniyle icra takibi yapıldığını, davalı tarafın fatura konusu ticari ilişkinin varlığını kabul ettiğini, müvekkilinin edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirdiğini, icra takibine kadar sözleşme edimlerinin yerine getirilmediği hususunda kendilerine bir bildirimde bulunulmadığını, davalının iddiasını ispat etmekle mükellef olduğunu, davalının yapının yola terk işlemleri için kararsız kalması üzerine sözleşmenin bitmesi planlanan günde gecikme yaşandığını, bu sebeple taraflar arasında ek toplantı yapıldığını, toplantı tutanağı ve mail yazışmalarının ekte olduğunu, toplantının 14.09.2017 tarihinde yapılmış olup, terk işlemlerinin bitmesine müteakip tapunun çıkmasından 2 ay sonra ruhsat alınacağının kararlaştırıldığını, tapunun 11.10.2017 tarihinde teslim alındığını beyanla, davalının takibe haksız itirazının iptaline, davalının takip konusu alacağın % 20 ‘den aşağı olamamak üzere icra inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; takibe dayanak faturaya, 29.03.2018 tarihli ihtar ile itiraz edilerek, davacının ticaret sicil adresine gönderilerek iade edildiğini, davacının sözleşme edimlerini eksiksiz yerine getirdiğini ispatla mükellef olduğunu, 02.02,2017 tarihli sözleşme ile işin 2 ay içinde bitirileceğinin taahhüt edildiği için fahiş bir bedelle anlaşma yapıldığını, 2 aylık sürenin sonunun 02.04.2017 tarihi olduğunu, inşaat ruhsatının 08.02.2018 tarihinde 10 aylık gecikme ile alındığını, bu nedenle inşaatın tamamlanma süresinin uzadığını, davacının bildirdiği toplantı tutanağından müvekkili şirketin haberi olmadığını, müvekkili şirketin yetkilisi tarafından hazırlanmış tutanak olup olmadığının taraflarınca bilinmediğini, taraflarına tebliğ edildiğinde beyanda bulunma haklarını saklı tutuklarını, kendi edimlerini yerine getirmeyen tarafın karşı taraftan edimlerini yerine getirmesini bekleyemeyeceğini beyanla, davanın reddine davacının gereği gibi süresi içinde edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle bedelden uygun bir indirim yapılmasına, %20 inkar tazminat talebinin talebin yargılama gerektiğinden reddine karar verilmesini talep etmişlerdir. Karşı davada karşı davacı vekili, karşı davalının sözleşmede belirtilen sürede edimlerini yerine getirmemesi nedeniyle inşaata başlanamadığını ve müvekkilinin taşınmazda tasarruf yapma yetkisinin 10 ay geciktiğini, bu dönemde müvekkilinin binayı tamamen veya bağımsız bölümleri ayrı ayrı kiralama, reklam ve semerelerinden faydalanamadığını, karşı tarafın 2 ay gibi kısa bir sürede ifa edeceği taahhüdü mevcut olup, işin süresinde yerine getirilmemesinin müvekkiline atfedilecek bir kusur olmadığını beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece; taraflar arasında imzalanmış 02.02.2017 tarihli sözleşme içeriğine göre; asıl davacı yüklenici ile karşı davacı işveren arasında, İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi, … Yolu üstünde bulunan … Ada, … parsel sayılı yapının mimari, elektrik, mekanik ve statik projelerinin çizilerek ilgili kurumdan onaylatılmasına müteakip inşaat ruhsatının alınması hususunda anlaşma yapıldığı, yapılacak işlerin bir liste halinde belirlendiği ve 2 ay içinde tamamlanmasının kararlaştırıldığı, karşı davacı işverenin 50.000 USD peşin verdiği, 2 ay içinde işlerin bitirilemediği hususlarında ihtilaf bulunmadığı, dosya kapsamına göre; ruhsat alınması için gerekli evrakların düzenlenerek ilgili belediyeye verildiği, ancak öncelikle yol terk ile ilgili bir işlem gerektiği, bu işlem için meclis kararının beklendiği, bilahare yeniden projelerin sunulduğu ve belediye tarafından inceleme dönemi sonrasında ruhsata bağlandığı, asıl davacının sözleşme kapsamındaki edinimlerini yaklaşık 10 ay gecikmeli olarak yerine getirdiği, hükme elverişli bulunan bilirkişi heyeti raporuna göre; yol terk işleri ile ilgili yazışmalar, Encümen Kararı alınması, tapuya işlemlerin yapılarak kayıt düşülmesi, proje revizyonları ve diğer yazışmalar için yürütülen çalışmaların kapsamlı işlemler olduğu, tapu, imar durumu, kot kesit, kontür gabari belgelerinin önemli bir yer tuttuğu, tapudaki terk işlemi nedeni ile işlerin uzunca bir süre askıda kaldığı, tapunun 11.10.2017 tarihinde alındığı ve ardından yeniden proje başvurusu yapıldığı, buna göre öngörülemeyen durumlar nedeniyle gecikmede asıl davacıya atfedilebilecek bir kusur bulunmadığı sonucuna varıldığından karşı davanın reddi gerektiği, öte yandan karşı davacı 12.10.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile karşı davasını tamamen ıslah ederek geç teslim iddialarının yanı sıra ayıplı ifaya dayanmış ve dava konusu yer ile ilgili olarak ruhsata aykırı işlemler nedeniyle yıkım kararı verildiğini, bu idari işleme karşı dava açtıklarını, dosyanın Danıştay safhasında olduğunu, dolayısı ile asıl davanın reddine, aksi halde ayıplı ifa nedeniyle bedelde indirim yapılması talep edilmiş ise de; dosya kapsamında bulunan 29.05.2018 tarihli yapı tadil tutanağı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Encümeninin 06.06.2018 tarihli kararı ile dava konusu yapının Boğaziçi Kanununa aykırılığı nedeniyle yıkımına kararı verildiği, yapıdaki ayıbın karşı davacı tarafından cevap ve karşı dava dilekçesinin sunulduğu 29/06/2018 tarihinde bilinir olduğu, davada tahkikat tamamlanarak sözlü yargılamaya geçildiği, somut olayda ıslah talebinin HMK.nın 182. maddesi kapsamında kötü niyetli ıslah olarak değerlendirildiği, ıslah talebinin reddi gerektiği, asıl davacının dosya kapsamına göre 73.900-USD bakiye alacağının bulunduğu, davacının faturaların tebliğ tarihinden (27.03.2018) itibaren ödeme için davalıya 7 gün süre verdiği dikkate alındığında mahkemece resen hesaplanan 5 günlük yabancı para mevduat faizi tutarının 56,69 USD, toplam davacı alacağının ise 73.956,69 USD olduğu, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın bu miktar yönünden kısmen iptali gerektiği, takibe konu asıl alacak likit olduğundan asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatına hükmedildiği gerekçesi ile; Asıl davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanun 4/a maddesi gereğince faiz işletilmek suretiyle 73.900-USD asıl, 56,69-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 73.956,69-USD üzerinden takibin devamına, Asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalı / karşı davacıdan alınarak davacı / karşı davalıya verilmesine, Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, Karşı davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davalı karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesi ile taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacı tarafın planlanan tüm iş ve işlemleri 2 ayda bitireceğini taahhüt ettiğini ancak 10 aylık bir gecikme yaşanarak 12 ayda tamamlayabildiğini, yerel mahkemece gecikmenin öngörülemez olduğuna ve gerçekleştirdikleri ıslahın kötü niyetli olduğuna hükmedildiğini, müvekkilinin … semtimde denize nazır bulunan yapıda inşaat ruhsatı almak için pek çok firma ile görüştüğünü, davacı tarafın bu işlemleri 2 ay gibi kısa bir sürede yapacağını vaadetmesi üzerine müvekkilince tercih edildiğini ve piyasa rayicinin çok üzerinde 123.000 USD yani 8.125.444,57 TL üzerinden anlaşma yapıldığını, İTO kayıtlarına göre yaklaşık 12 yıldır bu alanda iştigal eden bir firmanın 2 ayda bu işleri halledebileceğinin taahhüdünü verdiğini, uzun yıllardır ilgili sektörde faaliyet gösteren davacı tarafın sözleşmenin en başında zaman konusunda verdiği taahhüt ile bağlı olduğunu, sonuçta müvekkilinin diğer firmalar ile bu konuda bir kıyaslama yaparak sözleşme yaptığını, sözleşme yapılmadan önce iş ve işlemlerin yapılacağı yapının konumunu bilen ve hatta sözleşmede de açıkça adresi zikredilen yapıda yaşanan gecikme için davacının ileri sürdüğü “taşınmaz boğaza nazır olduğundan yapılacak iş ve işlemler Boğaziçi İmar Müdürlüğünce karara bağlanmakta, her husus ince elenip sık dokunduğundan tüm işlemler için uzun zaman beklenmek durumunda kalınmıştır” nedeninin bir tacir için geçerli sebep oluşturmadığını, boğaza nazır bir yapıda gerçekleştirilecek olan iş ve işlemlerin Boğaziçi İmar Müdürlüğünce detaylı inceleneceğini yıllardır bu sektörde olan davacının bilinmesi gerektiğini, dolayısıyla tüm bu durumları göz önünde bulundurarak ve hatta gerekli araştırmaları yaparak sonucunda sözleşmede öngörülen sürede tamamlama taahhüdünü vermesi gerektiğini, yaşanan gecikmelerden dolayı müvekkilinin rahatsızlığını şifahen dile getirdiğini, sık sık hangi aşamada olduğunun sorulduğunu, bu durum karşısında taraflar arasında tekrar bir toplantı düzenlendiğini ve toplantıda tapu tescili alındıktan sonra 2 ay içerisinde ruhsatın alınacağının taahhüt edildiğini, üstelik de yaşanan gecikmelerden ötürü özür mahiyetinde hiçbir şekilde bedel artışı olmadan da ek iş ve işlemlerin yapılacağının söylendiğini, bedel artışı olmaksızın yapılacağı söylenen iş ve işlemlerden bazılarının Beşiktaş Belediyeden daimi ruhsat alınması, projenin Boğaziçi İmar Müdürlüğünden 4 kat bağımsız konut olarak çıkarılması olduğunu, bu derece önemli işlemleri için ek ücret istenmemesinin de zaten kusurun kabul edildiği anlamına geldiğini, bilirkişilerce sadece asıl dava bakımından inceleme yapıldığını, karşı davada ileri sürdükleri sözleşmenin süresinde yerine getirilmemesi nedeniyle uğradıkları zararların, davacı tarafın ikrar ettiği toplantı tutanağında taahhüt edilen ek iş ve işlemlerin yapılıp yapılmadığının incelenmediğini, ayrıca sözleşmenin başında ilgili iş ve işlemlerin objektif koşullar altında 2 ay gibi kısa bir süre içerisinde tamamlanamayacağının bilinebilir bir durum olup olmadığının da bilirkişilerce değerlendirilmesi gerektiğini, sonuçta ilgili iş ve işlemlerin ne kadar zaman alacağı hususunun teknik bir konu olduğunu ve alanında uzman kişilerce irdelenmesi gerektiğini, inşaat mühendisi bilirkişi tarafında da gecikmeye neden olan işlemlerin önceden öngörülemez olduğunun belirtilmediğini, mahkemece verilen kararda yaptıkları ıslahın kötü niyetli olduğuna hükmedildiğini, gerekçesinin ise yalnızca ıslah ile sundukları yapı tatil tutanağı tarihinin cevap ve karşı dava dilekçesini sundukları tarihten önce olması olduğunu, oysa taraflarınca ruhsatın eksik olduğunu kanıtlayan yapı tatil tutanağı ile birlikte; müvekkilinin kendisinden talep edilen hususları zamanında yaptığını gösterir evrakları, gecikme nedeni ile müvekkilinin karşı tarafa sık sık son durumu sorduğunu kanıtlayan dokümanların, gecikme nedeni ile yapının geç kiraya verilmesi sonucunda uğranılan zararı ispatlamak amaçlı sunulan belgelerin hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, mahkemenin kötü niyet göstergesi olarak gerekçesinde belirttiği tek sebebin cevap süresi içerisinde var olan bir belgeyi sunmamaları olduğunu, sonradan doğan savunma sebeplerinin sunulmasında bilindiği üzere ıslaha gerek bulunmadığını, yapı tatil tutanağı şayet ön inceleme duruşmasından sonra düzenlenmiş olsaydı, ıslah gerektirmeksizin sunabileceklerini, dolayısıyla yaptıkları ıslahın bilirkişilerce incelenmeyen hususların aydınlatılması amacını taşıdığını, icra inkar tazminatına hükmetme şartlarının oluşmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 470. ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı yüklenici, davalı karşı davacı iş sahibidir. Davacı vekili, taraflar arasında 02.02.2017 tarihli sözleşme imzalandığını, sözleşme gereği müvekkilinin edimini yerine getirdiğini, davalının sözleşmede kararlaştırılan bedelin 50.000 USD’sini ödediğini, kalanını ödemediğini, bedelin tahsili için yapılan takibe haksız itiraz edildiğini belirterek itirazın iptalini talep etmiş, davalı karşı davacı vekili savunmasında, işin geç teslim edildiğini, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, sözleşmede işin süresinin belirlendiğini, davacının işi bu sürede tamamlama taahhüdü üzerine davacı ile piyasa rayiçlerinin üzerinde bedelle sözleşme imzalandığını, davacının işi sözleşmede öngörülen sürede tamamlamadığını, hak ettiği ücretin ödendiğini, alacağı olmadığını davanın reddini talep etmiş, karşı davasında ise işin gecikmesi nedeniyle müvekkilinin taşınmazdan geç yararlandığını bu nedenle uğradığı (kira kaybı, reklam vs semerelerden yararlanamama nedeniyle) zararının tazminin talep etmiş, ıslahla davacının edimini geç yerine getirdiği gibi edimini ayıplı yaptığını, davacının aldığı tadilat ve güçlendirme ruhsatına istinaden tadilat ve güçlendirme işlerine başlayan müvekkilinin sözleşmeye konu bina hakkında yapı tatil tutanağı düzenlendiğini, binanın tamamen yıkılması tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını ayıplı ifa nedeniyle de zarara uğradığını belirterek asıl davaya cevap ve karşı dava dilekçelerini kısmen ıslah etmiştir. Taraflar arasında 02.02.2017 tarihli eser sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme ile kararlaştırılan işlerin asıl davacı yüklenici tarafından 2 ayda bitirileceği taahhüt edilmiştir. Sözleşmede işin bedeli kararlaştırılmış olup, işin bedeli ve ödeme konusunda ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak sözleşme konusu işler sözleşmede kararlaştırılan sürede bitirilememiştir. Bu husus taraflar arasında ihtilaf konusu değildir. Sözleşme ile kararlaştırılan işlerin 2 ayda tamamlanamaması üzerine taraflar bir araya gelerek 14/09/2017 tarihli toplantı tutanağı isimli sözleşme düzenleyerek ilk sözleşmeyi tadil etmişler ve bu sözleşmede yeni yapılacak işler belirlenerek ruhsat alınma süresini terk işlemlerinin bitmesi ve yeni tapu kaydı çıkarılmasından sonra 2 ay olarak yeniden belirlemişlerdir. Davalı karşı davacı, bu toplantı tutanağından sonra davacı yüklenicinin gecikmesinin olduğunu ileri sürmemiştir. İlk sözleşme ile öngörülen işlerin yapımı sözleşmede öngörülen süre içinde bitmediği halde taraflar aralarında yeniden anlaşarak ilk sözleşmeyi tadil ederek yeni bir süre öngördüklerinden ve bu tadil sözleşmesinde ilk sözleşmedeki edimlerin gecikmesi nedeniyle bedelde indirim veya zarar talebi hakkında bir düzenlemeye yer vermediklerinden davalı geç ifa savunmasını ispatlayamamıştır. Bu nedenle davalının gecikme nedeniyle bedel indirimi veya zarar talep etmesine olanak bulunmamaktadır.Mahkemece davalı karşı davacının ıslahının davayı uzatmak amacı ile kötü niyetle yapıldığından bahisle ıslah talebinin reddine karar verilmiştir. Her ne kadar mahkemece ıslahın kötü niyetli olduğu gerekçesi ile dikkate alınmamış ise de davalının ıslahla ileri sürdüğü husus inşaatın imar mevzuatına aykırı olması nedeniyle ilgili belediye tarafından düzenlenen yapı tatil tutanağına ilişkin olup bu husus kamu düzenine ilişkin olduğundan her aşamada ileri sürülebileceği gibi mahkemece bu hususun resen de gözetilmesi gerekir. Bu nedenle mahkemece davalı tarafça yapılan ıslahın kabul edilmemesi hatalı olmuştur. Ancak taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve ek sözleşmeler ile davacı yüklenicinin yapımını üstlendiği işler; … Ada, … parsel sayılı yapının (imalat aşamasına kadar olan iş ve işlemlere ilişkin ) mimari, elektrik, mekanik ve statik projelerinin çizilerek, ilgili kurumdan onaylatılmasına müteakip inşaat ruhsatının alınmasına ilişkin olup, dosya kapsamına göre davacı yükleci taahhüt ettiği işleri yaparak ve yapı ruhsatını da almak suretiyle edimini sözleşmeye ve imar mevzuatına uygun şekilde yerine getirmiştir. O halde, gerek yapı tatil tutanağı içeriği ve gerekse dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre tatil tutanağına konu imara aykırılığın yapılan imalata ilişkin olduğu, davacının yaptığı işlerle ilgisinin bulunmadığı, başka bir deyişli imalatın ruhsat ve projesine aykırı yapılmasından kaynaklandığının anlaşılmasına göre bu hususta davacı yükleniciye kusur atfedilemez. Asıl davaya konu alacak faturaya ve sözleşmeye dayalı olup bedeli belirli olduğundan ve davalı borçlunun takibe itirazının haksız olduğuna karar verildiğinden şartları oluşmakla icra inkar tazminatına hükmedilmesinde de usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Mahkemece asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmesi yerinde olmuştur. Ancak mahkemece davalı- karşı davacı tarafça yapılan ıslahın kötü niyetle davayı uzatmak amacıyla yapıldığı bu nedenle dikkate alınmadığı gerekçesi yerinde olmamıştır. Açıklanan nedenlerle, davalı- karşı davacı vekilinin istinaf başvurusunun ıslaha ilişkin gerekçeye yönelik olarak kabulü ile mahkeme kararının HMK 353/1-b2 maddesi ile kaldırılmasına, ıslaha yönelik mahkeme gerekçenin düzeltilerek ilk derece mahkemesince esasa ilişkin verilen karara karşı yapılan istinaf sebepleri yerinde olmadığından ilk derece mahkemesince verilen kararın aynen verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;A)1-Davalı – karşı davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 21/01/2021 tarih, 2018/442 Esas, 2021/89 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,3-Asıl davanın KISMEN KABULÜ ile, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanun 4/a maddesi gereğince faiz işletilmek suretiyle 73.900-USD asıl, 56,69-USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 73.956,69-USD üzerinden takibin devamına, Asıl alacak üzerinden %20 icra inkar tazminatının davalı – karşı davacıdan alınarak davacı – karşı davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, 4- Karşı davanın reddine,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN1-) Asıl dava yönünden Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 20.570,72-TL nisbi karar harcından başlangıçta peşin alınan 5.142,68-TL harcın mahsubu ile bakiye 15.428,04-TL harcın davalı – karşı davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,2-) Davacı – karşı davalı tarafından yapılan 35,90-TL başvuru harcı, 5.142,68-TL peşin harç, 5,20-TL vekalet harcı olmak üzere toplam 5.183,78-TL ‘nin davalı – karşı davacıdan tahsili ile davacı – karşı davalıya verilmesine,3-)Davacı – karşı davalı tarafından yapılan 1.700,00-TL bilirkişi ücreti, 283,05-TL teskere /davetiye gideri olmak üzere toplam 1.983,05-TL yargılama giderinin red ve kabul oranına göre 1.981,25-TL ‘sinin davalı – karşı davacıdan tahsili ile davacı – karşı davalıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı- karşı davalı üzerinde bırakılmasına, 4-) Davacı – karşı davalı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 29.517,67-TL nispi vekalet ücretinin davalı – karşı davacıdan tahsili ile davacı – karşı davalıya verilmesine, 5-) Davalı – karşı davacı duruşmalarda kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi ve tarifesi 13/(2) maddesi uyarınca 170,95-TL nispi vekalet ücretinin davacı – karşı davalıdan tahsili ile davalı – karşı davacıya verilmesine,6-) Davacı – karşı davalının / davalı karşı davacının gider – delil avanslarından artan bakiyelerinin karar kesinleştiğinde re’sen davacı – karşı davalıya / davalı – karşı davacıya/ vekillerine iadesine,7-)Karşı dava yönünden, Harçlar Yasası uyarınca alınması gerekli 59,30-TL maktu red harcının peşin alınan 72,78-TL harçtan ve 98,10-TL karşılık dava harcında mahsubu ile bakiye 111,58-TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya (davalı – karşı davacıya) iadesine ,8-)Davacı (davalı – kaşı davacı ) tarafından yapılan tüm yargılama giderlerinin davacı (davalı – karşı davacı) üzerinde bırakılmasına,9-)Davalı (davacı – karşı davalı) duruşmalarda kendilerini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan (davalı – karşı davacıdan) alınarak davalıya (davacı – karşı davalıya) verilmesine,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN Asıl ve Karşı Dava Yönünden;1-Davalı – karşı davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı – karşı davacıya İADESİNE,2-Davalı – karşı davacı tarafından yapılan 162,10-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 160,50-TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 322,60-TL istinaf yargılama giderinin davacı – karşı davalıdan alınarak davalı- karşı davacı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 17/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.