Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/135 E. 2023/166 K. 21.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/135
KARAR NO: 2023/166
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/09/2019
NUMARASI: 2014/328 Esas, 2019/795 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 21/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalıların oluşturduğu adi ortaklığın yüklendiği … Ünitesi inşaatı kapsamında bulunan DHRP boru montaj işlerini, davalıların taşeron firmalar için hazırlamış olduğu ve genel sözleşme şartlarını muhtevi tip sözleşmesi olan, U.E sözleşmesini imzalayarak yaptığını, ödemelerin, teslim edilen işler için taraflarca hazırlanıp imzalanan hak ediş raporlarına istinaden yapıldığını, hak ediş tarihinde ödeme yapılması gerekirken davalılarca gecikmeli ödemeler yapıldığını ve bu gecikmeler nedeniyle müvekkilinin finansal kaynaktan yoksun kaldığını, bu sebeple davalıların müvekkiline gecikme zammı ve ticari faiz ödemesi gerektiğini, ancak davalıların buna yanaşmadığını, davalıların hak ediş ödemelerini nakden yapması gerekirken, demir, alüminyum, bakır gibi hurda mallar vererek hak edişleri kısmen karşıladığını, müvekkilinin yaptığı işler sebebiyle tamiri gereken bir noksanlık olmadığı halde, hak edişlerden kaynak tamiri kesintisi adı altında 57.000,00 TL kesinti yapıldığını, sözleşmede bu yönde bir hüküm olmamasına rağmen davalıların SSK bildirgelerini bizzat kendilerinin hazırlayıp sigorta kurumuna verdiklerini ve bu nedenle sigorta prim ödemelerini de yapıp hak edişlerden mahsup ettiklerini, ancak geç ödenen sigorta primleri nedeniyle 50.000.00 TL tutarındaki gecikme zammını da hak edişlerden mahsup ederek eksik ödeme yaptıklarını, ayrıca hiçbir haklı neden yok iken ve müvekkilinin kendisine düşen edimleri tam ve eksiksiz olarak yerine getirmişken, hak edişlerden 11.000,00 TL keyfi kesinti yapıldığını, davalıların zamanında ödeme yapmaması nedeniyle nüvekkilinin vergi ödemelerini zamanında yapamadığını ve bu nedenle 20.000,00 TL vergi gecikme zammı ve faizi ödemek zorunda kaldığını, ayrıca 27.000,00 TL teminatın davalı tarafça haksız ve sebepsiz yere tutulduğunu belirterek hak edişlerin geç ödenmesi nedeniyle ticari faiz miktarından 30.000,00 TL de dahil olmak üzere toplam 195.000,00 TL’nin kesin hak ediş raporunun hazırlandığı 24.12.2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında yapılmış olan 02.10.2006 tarihli … numaralı ve 10.02.2007 tarihli … numaralı sözleşmelerin 35/2 maddesinde belirtilen hak edişlerin ödenme şartlarından olan “bir önceki hak ediş devresine ait işçi ücretlerinin ödendiğini gösterir puantaja uygun işçilerce imzalı ücret bordrosu suretlerini ve primlerin ödendiğini gösteren makbuz suretlerini” vermediği için ödemeye hak kazanmadığını, buna rağmen müvekkillerinin, davacıya bu belgeleri tamamlayacağı inancı ve projenin diğer işlerinin sekteye uğramadan devam ederek bitirilmesi için erken ödemelerde bulunduğunu, yapılan erken ödemeler dolayısıyla müvekkillerinin finansal maliyet altına girdiğini ayrıca aynı maddede yer alan “…sözü edilen belgelerin ibraz edilmemesi durumunda hakediş ödeme belgeleri tamamlanana kadar tutulacaktır” ibaresiyle, bahsi geçen sözleşmelerin 47. maddesindeki “işçi ücret bordrosu, prim bordrosu ve ödeme makbuzu suretleri hak edişten önce verilmediğinden hak ediş ödemesi şirket tarafından durdurulacaktır” şeklindeki sözleşme hükmü birlikte değerlendirildiğinde günü gelmemiş ödemeler için faiz talep edilemeyeceğini, davacı şirketin hak edişlerinin ödendiğini, kesin hak edişin düzenlenip Gebze … Noterliğinin 31.12.2007 tarih ve … sayılı yazısı ile tebliğ edildiğini, davacı şirketin tüm hak edişlerini aldığını, hak edişlerin geç ödendiğine ve faiz alacağının saklı tutulduğuna dair bir ihtiraz’i kayıt konulmadığını, davacı şirketin, kesintiler yapılırken ve buna göre hak edişler ödenirken itirazda bulunmadığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmelerde, eksik işlerin şirket tarafından üçüncü kişilere yaptırılabileceği ve bu bedellerin işi yapan, yani davacı tarafından karşılanacağının taraflarca kabul edildiğini, bu kapsamda davacı tarafından eksik ve kusurlu yapılan işlerin üçüncü şahıslara tamir ettirildiğini, davacı şirketin buna ilişkin faturaları kabul ettiğini; taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince SSK primlerini ödeme yükümlülüğünün davacı şirket üzerinde olduğunu, müvekkili adi ortaklığın hiçbir şekilde SSK primlerini ödeme yükümlülüğünün bulunmadığını, ancak müvekkili adi ortaklığın Sosyal Güvenlik mevzuatı kapsamında davacı ile müşterek ve müteselsilen Sosyal Güvenlik Kurumuna karşı sorumlu olduğunu, müvekkili adi ortaklığın birçok ticari iş yapan ve ihalelere giren bir şirket olduğunu, ihalelerde aranan şartlardan birinin de ilişiksiz belgesi olduğunu, bu belgenin alınmasının sözleşme gereğince davacı şirket üzerinde olmasına rağmen davacının bu belgeyi alamadığını, bunun üzerine SSK ödemelerinin hem mevzuat bakımından hem de ilişiksiz belgesinin alınabilmesi için müvekkilleri tarafından kuruma yapıldığını, 11 000,00 TL’lik kesintinin 3 no.lu hak ediş bakımından haksız bir talep olduğunu, davacı kaşe ve imzasının bulunduğu belgede hak ediş tutarının 233.294,15 TL olduğu halde davacının dosyaya sunmuş olduğu belgede bu tutarın 244.688,05 TL olduğunu belirttiği imzasız belgenin geçersiz olduğunu, davacı şirkete hak edişlerin geç ödenmesinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla vergi borçlarının geç ödenmesinden dolayı katlanılan gecikme zammı ve faiz tutarının müvekkillerinden talep edilemeyeceğini, kesin hak edişin düzenlenip Gebze … Noterliğinin 31.12.2007 tarih … ve … sayılı yazısı ile tebliğ edildiğini, ancak davacının kesin hak edişi imzalamadığı için 27.000,00 TL teminatın iadesinin mümkün olmadığını, davanın haksız olduğunu beyanla reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davanın eser sözleşmesinden kaynaklı maddi zararların tahsili istemine ilişkin olduğu, davacının, hak ediş ödemelerinin zamanında yapılmadığı için 30.000,00 TL gecikme zammı ve yine ödemeler zamanında tahsil edilemediği için vergi dairesine ödemek zorunda kaldığı 20.000,00 TL gecikme zammının davalılardan tazminini talep ettiği, davalıların, ödemelerin zamanında yapılamamasının nedeninin davacının sözleşmenin 35.2 maddesi uyarınca sunması gereken belgeleri sunmamasından kaynaklandığını savundukları, taraflarca akdedilen sözleşmenin 35.2 maddesinin incelenmesinde; hak ediş ödemelerinin, avans ve teminat mektuplarının şirkete verilmiş olması ve bir önceki hak ediş devresine ait işçi ücretlerinin ödendiğine dair işçilerce imzalanan ücret bordrosunun ve SGK primlerinin ödendiğini gösterir makbuzların Şirket’e ibraz edilmesi halinde yapılacağının, belgelerin sunulmaması halinde ödemelerin yapılmayacağının, yine sözleşmenin 47. Maddesinde, işçi ve ücret bordrosu ile SGK primlerinin ödendiğine dair makbuzların sunulmaması halinde hak ediş ödemelerinin durdurulacağının kararlaştırıldığı, bu durumda hak ediş ödemelerinin yapılması için davacı tarafın imzalı işçi bordosunu ve SGK primlerinin ödediğine dair makbuzu davalılara sunması gerektiği, bu durumda bu belgelerin sunulduğunu ve ödemelerin buna rağmen yapılmadığını ispat yükünün davacı tarafta olduğu, ancak davacı tarafın buna ilişkin bir delil sunmadığı, sonuç olarak davacı tarafın üstüne düşen yükümlülükleri yerine getirmediği, hak ediş ödemesi yapılması için gerekli olan belgeleri sunmadığı, ödemelerin gecikmesinin davacı tarafın kusurundan kaynaklandığı, bu nedenlerle davacı tarafın hak ediş ödemelerinin zamanında yapılmaması nedeniyle gecikme zammı talep edemeyeceği, ayrıca davacı tarafın alacağını zamanında tahsil edemediği için vergi dairesine ödemek zorunda kaldığı 20.000,00 TL’lik gecikme zammının tahsili talebinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği, yukarıda açıklandığı üzere bu zarardan da davalı tarafın sorumlu olmayacağı, davacının, davalıların hak edişlerden 57.000,00 TL kaynak tamiri adı altında, 50.000,00 TL SGK primi adı altında, 11.000,00 TL’de keyfi olarak toplam 118.000,00 TL kesinti yaptığını iddia ettiği, davalıların, davacının yapılan kesintilere itiraz etmediğini, ihtirazı kayıt konulmaksızın hak ediş tutanaklarını imzalandığını, ayrıca yapılan kesintilerin uygun olduğunu, davacı tarafın işleri eksik ve ayıplı yapması nedeniyle sözleşmenin 39. Ve 41. Maddeleri uyarınca başka bir firmaya kaynak tamiratı yaptırıldığını 57.000,00 TL’lik kesintinin buna ilişkin olduğunu, davacının sözleşmeden kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle SGK primlerini gecikme zammıyla birlikte ödediklerini, 50.000,00 TL’lik kesintinin buna ilişkin olduğunu, 11.000,00 TL bedelli hak ediş kesintisi iddiasının doğru olmadığını savundukları, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında, davacının hak edişlerden yapılan kesintileri çekince koymaksızın kabul ettiği, hak ediş raporlarını imzaladığı, tamir kaynakları raporunu imzaladığı, 3 numaralı hak ediş tutanağını da imzalayıp kabul ettiği, davacı tarafından “3 numaralı hak ediş tutanağı” adı altında sunulan tutanakta her ne kadar ihtirazı kayıt bulunsa da tutanağın davalıların imzasını içermemesi ve dosyada bulunan her iki tarafça imzalanmış 3 numaralı hak ediş tutanağından farklı olması nedenleriyle davalıları bağlamayacağı ve somut uyuşmazlığın çözümünde esas alınamayacağı, dolayısıyla yapılan kesintilerin tarafların kabulünde olduğu ve davacı tarafın onayı bulunduğu, kesintilerin haksız olduğuna yönelik yazılı bir delil bulunmadığı, hak edişlerden yapılan kesintilerin tazmini talebin reddi gerektiği, ayrıca 50.000,00 TL’lik SGK gecikme zammı kesintisi açısından yapılan incelemede, taraflar arasındaki sözleşmenin 28. Maddesine göre SGK primlerini ödeme yükümlülüğünün davacıda olduğu, davacının primleri ödememesi halinde mevzuat gereği davalılardan tahsil edilebileceği, nitekim somut olayda da davalılar tarafından SGK primlerinin gecikme zammıyla birlikte ödenmek zorunda kalındığı, bu durumda ödenen bedelin davacı hak edişinden düşülmesi gerektiği, zira taraflar arasındaki iç ilişkide SGK primlerini ödeme yükümlülüğünün davacıda olduğu, davacı tarafın ödeme yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu uygulanan gecikme zammından davalıların sorumlu tutulamayacağı, davacı tarafın 27.000,00 TL’lik teminatın paraya çevrilmesinden kaynaklı talebi açısından yapılan değerlendirmede, davalıların sözleşme gereği yapması gereken kesintileri yapmış olması, davacı tarafın sözleşme kapsamında davalılara bir borcunun bulunmaması ve teminatın tutulmasını gerektirecek başkaca haklı bir sebep mevcut olmaması nedeniyle 27.000,00 TL’lik teminat bedelinin davacıya iadesi gerektiği gerekçesi ile; Davanın KISMEN KABULÜNE, 27.000,00 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile mahkemece, bilirkişi heyetinin 14/02/2017 tarihli raporu esas alınarak hüküm kurulduğunu, 08/09/2014 tarihli bilirkişi raporunda davalının defterlerinin incelendiğini sonuç olarak 104,083,73 TL müvekkilinin alacaklı olduğunun tespit edildiğini, mahkemece 03/12/2014 tarihli duruşmada :…, … ve hukukçu …’ın bilirkişi olarak görevlendirildiğini, dosyanın bilirkişilere tesliminden dokuz ay sonra …ın davalı şirketlerin hukuk müşaviri olduğu gerekçesi ile bilirkişilikten çekildiğini, mahkemece bunun yerine bir başka hukukçu tayin edildiğini, ancak aradan 22 aylık bir süre geçmesine rağmen dosyaya rapor sunulmadığı için 23.09.2016 tarihli dilekçe ile bilirkişi heyetinin görevlerini ihmal ettiklerinden bahisle başka bir heyete dosyanın tevdiini talep etmeleri üzerine 26/09/2016 tarihli duruşmada raporun sunulduğunu, bu rapora göre alacaklarnın kalem kalem hesap edilerek netice olarak taleple bağlı kalınmak suretiyle 115.349,00 Tl alacakları olduğunun tespit edildiğini, mahkemenin bu şikayetlerine rağmen dosyayı aynı bilirkişilere göndererek ek rapor talep ettiğini ve 14.02.2017 tarihli rapora itirazları dikkate alınmadan bu rapora itibar ederek hüküm kurulduğunu, hakkında haklı olarak müşteki oldukları heyete dosyanın ek rapor için gönderildiğinde tepki olarak önceki raporlarının tam aksine rapor hazırladıklarını, raporlar arasındaki çelişkiler nazara alınarak bu çelişkinin giderilmesi için başka bir heyete dosyanın gönderilmesi yönündeki taleplerinin de dikkate alınmadığını, davalı şirketin hukuk müşaviri olarak 9 ay dosya üzerinde etkisini sağlayan …’ın bu etkisinin mahkemece dikkate alınmadığını, bilirkişi raporlarında, önceki raporda sözleşmenin 35.2 maddesine göre 34.212,72 TL. faiz alacakları olduğunu belirtip, ek raporlarında tam aksine; sözleşmenin 35.2 maddesine göre faiz alacaklarının olmadığını beyan edecek kadar çelişkiler bulunduğunu, sözleşmenin aynı maddesi gerekçe gösterilerek kök raporda faiz alacağını hesap eden bilirkişilerin ek raporda aynı maddeyi gerekçe göstermek suretiyle faiz alacağı olmadığını beyan ettiklerini, her ne kadar sözleşmede SSK işçi primlerinin müvekkili tarafından ödenmesi ön görülmüş ise de davalı tarafın prim karşılığını müvekkiline ödemeyerek, kaynağında kestiği primleri SSK’ya bizzat kendisinin ödemeyi üstlendiğini ve böyle uyguladığını, bu durumun hakediş fatura karşılıklarının tamamının müvekkiline ödenmemesinden açıkça anlaşıldığını, hal böyle olunca müvekkilinin primlerin ödendiğine dair makbuzları davalı tarafa teslim etme gibi bir imkanı olamayacağını, çünkü müvekkile ödenmesi gereken hakedişlerde primlere taalluk eden miktarın kaynağında kesilerek davalıların kendilerini garanti altına alarak bizzat ödemeyi fiilen üstlendiklerini, dolayısıyla makbuzların da ödeme yapanda olduğunu, bu konuda ispat vasıtalarının hakediş raporları, davalıların defterleri ve de taraflar arasındaki cari hesap dökümleri olup, bilirkişi …’in raporunda tespit edildiği gibi bilirkişilerin kök raporlarında da bu hususun belirlendiğini, bunun yanında dinlenen tanıkların da SGK primlerinin davalı işveren tarafından fiilen ödenerek istihkaklardan mahsup edildiğini söylediklerini, taraflar arasındaki hukuki ilişkide davalı tarafın baskın güç olduğunu, kendisini garantiye almak bakımından sorumluluğu altındaki SGK primlerini ödeme işini sözleşmedeki hükme rağmen kendi uhdesine aldığını, geç ödemeden dolayı tahakkuk eden cezayı müvekkiline yüklemeye hakkı olmadığını, istinaf konusu kararın dayanağı olan 14/02/2017 tarihli ek raporun tamamen SGK primlerinin müvekkili tarafından zamanında yatırılmadığı gerekçesine dayandırıldığını, primler müvekkili adına davalı işveren tarafından ödendiği için hakediş raporlarının imzalandığını, hak edişler imzalanıp onanmasına rağmen ödemelerin vadesinden çok sonra yapıldığını, doğal olarak bu gecikmeden dolayı faiz taleplerinin kabulü gerekirken, SGK primlerinin ödendiğine dair belge sunulmadığı düşüncesiyle bu taleplerinin reddinin haksız olduğunu, kararın dayanağı olan raporun 2. maddesinde kaynak tamiri ile ilgili 57.000,00 TL kesinti ile ilgili itirazı kayıt koymadıklarının belirtildiğini, halbuki dosyaya sundukları 23.01.2007 tarihli hakediş raporunda müvekkili firmanın itirazı kaydı bulunduğunu, el yazısı ile aynen “24.01.2007 tarihli yazımızla ilgili itirazı kayıt ile imzalanmıştır” kaydının bulunduğunu, bilirkişilerin kök raporlarında bu itirazı kayıttan bahsetmiş olmalarına rağmen ek raporlarında itirazı kayıt yok diyerek çelişkiye düştüklerini, mahkeme kararında ise her ne kadar itirazı kayıt varsa da tutanağın davalıların imzasını içermemesi sebebiyle uyuşmazlığın çözümünde esas alınamayacağının belirtildiğini, itirazı kaydın tek taraflı bir irade beyanı olduğunu, davalıların imzalarının bulunmayışının müvekkilinin iradesini geçersiz kılmayacağını, müvekkili firmanın yaptığı tamiratların kendi işe ile ilgili olmayıp, önceden başkalarının yaptığı iş ile ilgili olduğuna dair mahallinde keşif yapılmasını talep etmelerine rağmen mahkemenin tanıkların dinlenilmesi ile yetindiğini, dinlenen tanıkların da bu iddialarını doğruladığını, bilirkişi raporunda bu konu ile ilgili faturayı müvekkili firmanın imzaladığının ileri sürüldüğünü ve mahkemenin de buna uyduğunu, halbuki 24/04/2012 tarihli dilekçede belirttikleri üzere, 11/04/2007 tarih ve … sayılı faturanın aslında müvekkili firmanın kaşe ve imzası olmamasına rağmen, faturanın altına imza ve kaşeli yazı konulup fotokopisi çekilerek mahkemeye sahte belge sunulduğunun anlaşılması üzerine faturanın aslının ibraz edilmesini talep etmelerine rağmen aslının ibraz edilmediğini, hal böyle iken bilirkişi raporunda bu sahte belgeye (fotokopiye) itibar edilerek faturanın imzalandığının ileri sürüldüğünü ve mahkemeninde böyle kabul ettiğini, esasen davalı ile yapılmış olan sözleşmenin genel işlem koşullu sözleşme olup, müvekkili aleyhine olan hükümlerin yok sayılması gerektiğini, TBK.20 maddesinin genel işlem koşullu sözleşmeyi tarif ettiğini, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/624 nolu dosyasında örneğini de sundukları tip sözleşmenin o davada da davalı tarafından delil olarak sunulduğunu, UE tip sözleşmenin önceden davalı şirketce hazırlanıp müvekkiline de imzalattırılan sözleşme türü olduğunu, bu tip sözleşmeleri kanunun genel işlem koşullu olarak vasıflandırdığını, mahkemece bu hususun araştırılmadan hüküm kurulduğunu belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı hak edişlerden haksız yapılan kesintilerin, iade edilmeyen teminatların iadesi, hak edişlerin geç ödenmesinden kaynaklı zararların tazmini istemine ilişkindir. Davacı yüklenici davalılar iş sahibidir, Davacı vekili, taraflar arasında eser sözleşmesi olduğunu, davalı iş sahibinin hak edişlerinden haksız olarak kaynak tamiri adı altında 57.000 TL kesinti yapıldığını, sözleşmede hüküm olmamasına rağmen SGK bildirgelerinin davalı tarafından kuruma verildiğini, sigorta pirimlerinin hak edişlerinden peşin olarak mahsup edildiğini ancak peşin kesilen sigorta primlerinin kuruma geç ödendiğinden bahisle 50.000 TL tutarında gecikme zammının hak edişlerinden kesildiğini, haklı neden bulunmamasına rağmen hak edişlerinden 11.000 TL keyfi kesinti yapıldığını, davalının hak edişlerini zamanında ödememesi nedeniyle vergi ödemelerini zamanında yapamadığını bu nedenle 20.000 TL vergi gecikme cezası ödemek zorunda kaldığını, ayrıca 27.000 TL teminatının haksız yere ödenmediğini, hak edişlerinin geç ödenmesi nedeniyle ticari faiz olmak üzere 30.000 TL dahil olmak üzere toplam 195.000 TL’nin tahsilini talep etmiştir. Davacı taraflar arasındaki sözleşmenin genel işlem koşulu oluşturduğunu bu nedenle sözleşmede aleyhine olan hükümlerin geçersiz olduğunu iddia etmiş ise de davacının gerek tacir olması, gerekse sözleşme içeriği dikkate alındığında sözleşme maddelerinin genel işlem koşulu oluşturmadığı anlaşılmakla davacının bu yöne ilişkin istinaf sebebi yerinde değildir. Taraflar arasında eser sözleşmesi imzalanmış olup, sözleşme kapsamında hak edişler düzenlenmiş, iş teslim edilmiş olup bu konuda ihtilaf bulunmamaktadır. İstinaf açısından ihtilaf hak ediş ödemelerinin geç yapılıp yapılmadığı, hak edişlerden haksız ve yersiz kesinti yapılıp yapılmadığı, SGK ödemelerinin gecikmesi nedeniyle ödenen gecikme faizinden ve vergi ödemelerinin gecikmesinden kaynaklı gecikme zamlarından kimin sorumlu olduğu ile hak ediş ödemelerinin geç yapılması nedeniyle faiz alacağı olup olmadığı noktasında çıkmaktadır. Davacının teminat kesintilerinin iadesi konusunda mahkemece teminat kesintilerinin iadesine karar verilmiş olup bu konuda istinaf bulunmadığından bu hususta istinaf incelemesi yapılmamıştır. Sözleşmenin 26. Maddesinde tamirat konusu düzenlenmiş olup maddeye göre sözleşmeye konu davacı yüklenicinin üstlendiği işlerde gerekmesi halinde acil tamiratların iş sahibi tarafından yapılacağı ve bunların bedelinin hak edişlerden düşüleceği, 28. Maddede yüklenicinin çalıştırdığı işçileri sigortalı yapacağı, işe giriş bildirgeleri ile sigorta primlerinden yüklenicinin sorumlu olduğu, yüklenicinin işçilerin sigorta primlerinin ödendiğine ilişkin belgeleri iş sahibine vereceği aksi halde bunların yüklenici adına iş sahibi tarafından ödenerek hak edişlerden kesileceği karalaştırılmış, 35.2 maddesinde hak ediş ödemeleri düzenlenmiş, maddeye göre hak ediş ödemelerinin yapılması için işçi maaşlarının ödendiğine ilişkin bordrolar ile SGK primlerinin ödendiğine ilişkin belgelerin sunulması gerekmektedir. Sözleşmenin 47. Maddesinde de benzer şekilde işçi maaşlarının ödendiğine ve SGK primlerinin yatırıldığına ilişkin belgeler sunulmadıkça hak ediş ödemelerinin durdurulacağı düzenlenmiştir. Davacı her ne kadar hak edişlerinin geç ödendiğini iddia etmiş ise de bu iddiasını ispatlayamamıştır. Yine davacı SGK bildirgelerinin davalı iş sahibi tarafından verildiğini, sigorta primlerinin hak edişlerden peşin olarak kesildiğini buna rağmen primlerin zamanında kuruma ödenmediği için gecikme cezası uygulanmasına sebep olunduğunu ileri sürmüş ise de sözleşme hükümlerine göre SGK primlerinin ödenmesi davacı yüklenicinin sorumluluğunda olup, davacı SGK ödemeleri için hak edişlerinden peşin kesinti yapıldığını ispatlayamadığı gibi sunulan belgelerden bazı SGK primlerinin geç olarak davalı iş sahibi tarafından ödendiği ve bu ödemelerin hak edişlere yansıtıldığı, davacının da hak edişleri bu konuda itirazi kayıt belirtmeden imzaladığı anlaşılmakla SGK tarafından düzenlenen gecikme cezalarından davalının sorumlu olduğu ispatlanamamıştır. Yine sözleşmeye göre SGK primlerinin yatırıldığı belgelenmedikçe iş sahibinin bu belgeler teslim edilene kadar hak edişleri tutma hakkı bulunmakta olup bazı aylarda hak edişler geç ödenmiş ise de bunun davalı iş sahibince keyfi yapıldığı, hak ediş ödemeleri için sözleşmede öngörülen tüm belgelerin zamanında iş sahibine teslim edilmesine rağmen ödemelerin geciktirildiği ispatlanamamıştır. Bu nedenle davacının SGK prim gecikme cezaları ile hak edişlerin geç ödenmesi nedeniyle vergi borçlarını geç ödemesinden kaynaklı zararlarının tahsili ve geç ödeme nedeniyle faiz talebi yerinde değildir. Davacının hak edişlerinden keyfi olarak yapıldığını ileri sürdüğü 11.000 TL kesintiye ilişkin olarak bilirkişilerce incelenen hak edişlerde buna ilişkin bir bulgu tespit edilememiş, davacı da bu miktarda kesinti yapıldığını ispatlayamamıştır. Davacının bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Davacının eksik ve hatalı yaptığı işlerin düzeltilmesi için iş sahibi tarafından 3. Kişilere yaptırıldığı belirtilen işler ile ilgili hak ediş kesintilerine gelince, hak edişten bu kesintilerin yapıldığı, kesintilerin sözleşmede öngörülen usule uyulmadan yapıldığı bilirkişi raporları ile tespit edilmiş ise de davacı yüklenici, davalı tarafça buna ilişkin düzenlenen faturaları kabul ederek her hangi bir itirazda bulunmamıştır. Davacı her ne kadar faturada teslim alan olarak imza ve kaşesinin bulunmadığını, mahkemeye sunulan faturanın fotokopi olup, bunda da tahrifat yapıldığını belirtmiş, fatura aslı davalı tarafça mahkemeye sunulmuş olup mahkeme kasasına alınmış ise de mahkemece faturada davacının imza ve kaşesinin olup olmadığı belirtilmemiştir. Davacı söz konusu eksik ve ayıplı iş bedeline ilişkin faturayı kabul etmemektedir. Mahkemece faturanın davacı tarafça kabul edildiğinden bahisle buna ilişkin talebin reddi hatalı olmuştur. Açıklanan nedenlerle, davacı davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-b-2. bendi gereğince kaldırılarak davacının davasının 57.000 TL haksız hak ediş kesinti bedeli ile, teminatların paraya çevrilmesinden kaynaklı 27.000 TL toplamı 84.000 TL’nin davalıdan tahsili yönünde kısmen kabulüne dair yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)1- Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/09/2019 tarih ve 2014/328 Esas, 2019/795 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3- Davanın KISMEN KABULÜ ile, 87.000-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
B) İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN 1-Alınması gereken 5.942,97‬-TL nispi karar ve ilam harcından davacı tarafça peşin olarak yatırılan 2.895,75‬-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.047,22‬-TL harcın davalılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 2-Davacı tarafından yatırılan 2.895,75‬-TL peşin harcın davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,3-Davacı tarafından yapılan 323,95‬-TL tebligat ve posta gideri, 2.500,00-TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.824,00-TL yargılama giderinden davanın kabul/red oranına göre takdiren1.259,94-TL’nin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE, bakiye miktarın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,4-Davalılardan tarafından yapılan 160,45-TL yargılama giderinden davanın kabul ve ret oranına göre takdiren 88,86-TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, bakiye miktarın davalılar üzerinde BIRAKILMASINA,5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 13.920,00-TL vekâlet ücretinin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,6-Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen miktar üzerinden hesaplanan 17.200,00-TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,7-Taraflarca yatırılan gider avansından harcanmayan kısmın hüküm kesinleştiğinde yatıran tarafa İADESİNE,
C) İSTİNAF İNCELEMESİ YÖNÜNDEN1-Davacı tarafından yatırılan 44,40-TL istinaf karar harcının hüküm kesinleştiğinde ve istek halinde kendisine İADESİNE,2-Davacı tarafından yapılan 121,30-TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı, 85,00-TL posta gideri olmak üzere toplam 206,30-TL istinaf yargılama giderinin davalılardan alınarak davacı tarafa VERİLMESİNE, 3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a bendi gereğince KESİN olmak üzere 21/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.