Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/128 E. 2023/143 K. 14.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/128
KARAR NO: 2023/143
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/06/2019
NUMARASI: 2015/53 Esas, 2019/729 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/02/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin ihale neticesinde davalı ile yapmış olduğu sözleşmeye istinaden, İstanbul, Tuzla, Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesinde yer alan yapıların imalat işini yüklendiğini, müvekkilinin sözleşmeye istinaden bütün resmi işlemleri yaptığını, sözleşme ile yüklendiği edimlerini de tamamlayarak söz konusu yapıları davalı tarafa teslim ettiğini, sözleşmede açık bir şekilde belirtildiği şekilde yapıların tam prefabrik, sınıfının da 3A olduğunu ve SGK’ya da bu şekilde bildirildiğini ve bu bildirime göre müvekkili şirkete pirim tahakkuk ettirildiğini, ancak daha sonra davalı tarafın yapıların niteliğini SGK’ya 4A olarak bildirdiğini, bu bildirim üzerine, SGK tarafından müvekkili şirkete 413.145,99,-TL ek pirim, 68.516,12.-TL de gecikme cezası tahakkuk ettirildiğini, davalı tarafın SGK’ya vermiş olduğu dilekçede açık bir şekilde, müvekkili şirket tarafından yapılan yapıların sınıfının 4A olmayıp 3A olduğunu ve sehven 4A olarak yazılmış olduğunu bildirmiş ise de durumun değişmediğini ve müvekkili şirketin kendisine tahakkuk ettirilen bu borç altına girmiş olduğunu, müvekkili şirketin bu borcun altına girmesinin tek sorumlusunun, hatalı ve yanlış bildirimde bulunan davalı olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik ek pirim ve gecikme cezası olmak üzere tahakkuk ettirilen 481.662,ll.-TL’nin faiziyle birlikte müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili OSB’nin Tuzla, Tepeören mevkiinde bulunan kooperatif arsası üzerine yapılacak yarı prefabrik inşaatların imalatı için, 15.12.1994 tarihinde davacı ile sözleşme imzaladığını, davacı tarafın 15.12.1994 tarihli sözleşme uyarınca imalatlarına başladığını, ilgili tüm resmi kurumlara müracaatta bulunduğunu ve davacı adına Pendik SGK’da … nolu iş yeri dosyası açıldığını, davacı tarafın imalatları devam ederken, İstanbul Tuzla Kimya Sanayicileri Toplu İşyeri Yapı Kooperatifinin, Organize Sanayi Bölgesine dönüştürülmesi için Bakanlık nezdinde işlemlere başlandığını ve 18.04.2001 tarihinde …ne dönüştürüldüğünü, 30.12.2008 tarihinde davacı tarafın katılımı ile kesin kabul tutanaklarının imzalandığını, davacı tarafın yapmış olduğu imalatların yarı prefabrik ve sınıfının da 4A olduğunun SGK Kurumu müfettişleri tarafından da tespit edildiğini, müvekkilinin, OSB mülkiyetinde bulunan 4055 sayılı parsel için SGK’ya göndermiş olduğu 29.01.2009 tarih 2009/32 sayılı yazısında, sözleşmenin değişen şartlar nedeni ile inşaatların tümü bitirilmeden feshedildiği, imalatların yarı prefabrik olarak yapıldığı, tamamlanan inşaat kalemleri ile kısmen tamamlanan inşaatların liste halinde yazı ekinde sunulduğunu, OSB mülkiyetinde bulunan … sayılı parsel için davacı tarafından açılan işyeri dosyasının incelenerek 31,12.2008 tarihi itibariyle kapatılarak işlemden kaldırılmasının talep edildiğini, müvekkilinin talebi üzerine yapılan inceleme sonucunda, SGK tarafından müvekkili OSB’ye pirim borcu konulu bir yazı gönderildiğini, ilgili yazıda 31.12.2008 tarihi itibariyle, tamamlanan inşaatlara ait inşaat ruhsatı ve tamamlanma oranlarının acilen kuruma gönderilmesinin talep edildiğini, 15-10-2009 tarihinde SGK müfettişleri tarafından dava konusu olaya ilişkin inceleme yapıldığını, yapılan inceleme neticesinde davacı tarafından yapılan inşaatların yarı prefabrik olarak yapıldığının ve sınıfının 4A olduğunun açıkça belirlenerek tespit edildiğini, bu yazının yanında, müvekkilinin, davacının talebi doğrultusunda düzenlemiş olduğu yazının bir ehemmiyetinin bulunamayacağını, oysa ki davacının tüm savunmasını bunun üzerine kurduğunu, davacının kusurundan kaynaklanan, SGK Kurumu ile arasındaki olay ile ilgili olarak müvekkiline dava açılmasının anlaşılmaz olduğunu belirterek, açılan davanın reddini talep etmiştir. Mahkemece; söz konusu yapının doğru şekilde SGK’ya bildirilmesinin davacının yükümlülüğünde olduğu, dava dışı SGK müfettişlerinin OSB de yaptığı teftiş sırasında yapılarla ilgili belgeleri davalıdan talep ettiği, davalının olayda kusurulu davranışta bulunduğunun ispatlanamadığı, yapının 4A değil de 3A sınıfı olduğu iddiasının SGK’ya karşı yöneltilmesi gerektiği, davacı, SGK’nın hatalı tahakkuk işlemini davalının gerçeğe aykırı beyanlarına dayandırıyorsa -ki dava dilekçesinden iddianın bu olduğu anlaşılmaktadır – o halde davalının SGK’nın hatalı tahakkukuna sebebiyet veren fiillerini net olarak ortaya koyması gerektiği, ne var ki teknik bilirkişi marifetiyle yapıların 4A sınıfı olduğunun tesipt edildiği, bilirkişi raporlarının dosya kapsamına uygun, denetime elverişli olması nedeniyle itibar edildiği gerekçesi ile; Davanın REDDİNE, karar verilmiş, karara karşı davacı vekili istinafa başvurmuştur. Davacı vekili istinaf dilekçesi ile yapıların daha doğrusu yapı sınıfının doğru bir şekilde SGK’ya bildirilmesinin yüklenicinin değil iş/yapı sahibinin yükümlülüğünde olduğunu, yapılacak imalat için önce proje hazırlandığını, proje ile yapı ruhsatı düzenlendiğini, düzenlenen yapı ruhsatı ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na müracaat edilerek işyeri dosyası açıldığını, özetle yapı sınıfının SGK dosyasının açılmasından çok önce belirlenmesi gerektiğini, dava konusu olayda da bu şekilde işlem gerçekleştirildiğini, müvekkil şirketin sorumluluğunun projeye uygun olarak imalat yapılmasından ibaret olduğunu, 4562 sayılı OSB Kanununun 4. maddesinin 13. Fıkrasında “… Yürürlüğe giren imar plânına göre arazi kullanımı, yapı ve tesislerinin projelendirilmesi, inşası ve kullanımıyla ilgili ruhsat ve izinler ile işyeri açma ve çalışma ruhsatları OSB tarafından verilir ve denetlenir. … ” şeklinde düzenleme bulunduğunu, dava konusu olayda iş sahibi Kooperatif’in Organize Sanayi Bölgesi’ne dönüşmesi ile yapı ruhsatı düzenlenmesinin davalı OSB’nin yetkisinde olduğunu, ilk derece mahkemesinin hangi kanun ve/veya yönetmeliğe dayanarak yapının doğru şekilde SGK’ya bildirilmesinin yükümlülüğünü müvekkili şirkete yüklediğinin gerekçeli karardan anlaşılamadığını, davalının, dava dışı SGK’na verdiği beyan ve ekindeki yönetim kurulu kararı ile kuruma hatalı bildirim yaptığını açıkça belirttiğini, yargılama sırasında da bu beyanını ikrar ettiğini, hal böyleyken ilk derece mahkemesinin “… davalının hangi kusurlu davranışta bulunduğu ispatlanmış değildir …” şeklindeki tespitinin kabulünün mümkün olmadığını, davalının, yapı sınıfını SGK’na hatalı bildirdiğinin her türlü tartışmadan uzak, davalı tarafça da kabul edilmiş bir husus olup çekişme konusu olmadığını, mahkemece ve bilirkişi heyetince aydınlatılması gereken hususun asgari işçilik oranının tespitinde davalının SGK’na yaptığı hatalı bildirimlerin etkisi olduğunu, uyuşmazlık konusunun yapı sınıflarının 4A ve/veya 3A olup olmadığı değil, yapı ruhsatı düzenleme yetkisine haiz davalının verdiği yanlış bilgi, belge ve beyanların Asgari İşçilik Oranının tespit edilmesinde esas alınması olduğunu, davalının, kanunun verdiği yetki ve imtiyazları kötüye kullanarak müvekkili şirketi ek prim ödemek mecburiyetinde bıraktığını, Mimarlık ve Mühendislik Hizmet Bedellerinin Hesabında Kullanılacak … Yılı Yapı Yaklaşık Birim Maliyetleri Hakkında Tebliğin 2/2 maddesinin “Tebliğin revizyonu çalışmalarında sınıfı veya grubu değiştirilen veya tebliğden çıkarılan yapılar için, …. yılından önceki tebliğlere göre yapı sınıfı ve grubu belirlenmiş mimarlık ve mühendislik hizmetlerinde; belirlendiği yılın tebliğindeki yapı sınıfı ve grubu değiştirilmeksizin …. yılı tebliğinde karşılığı olan tutar esas alınmak suretiyle hesap yapılacaktır.” şeklinde olduğunu, bina sınıfı veya grubu değiştirilmiş olsa bile belirlendiği yılın tebliğindeki yapı sınıfının esas alınmak suretiyle hesap yapılacağının tebliğde de açıkça belirtildiğini, kanun ve yönetmeliklerin geriye dönük olarak işletilmesinin mümkün olmadığını, bir an için inşaat bilirkişisinin bu temel hukuk normundan ve yukarıda zikredilen tebliğden habersiz olduğu kabul edilse dahi borçlar hukuku uzmanı ve SGK uzmanı bilirkişilerin her iki bilirkişi heyetinde de görev alan inşaat mühendisi bilirkişisinin bina sınıfına ilişkin tespitine dayanarak görüş bildirmelerinin kabul edilemeyeceğini, bu doğrultuda bilirkişi raporlarının eksik ve denetime elverişli olmayıp, hükme dayanak teşkil edemeyeceğini, inşaat bilirkişisinin tek başına yeterli görülmediği vakıanın incelenmesinde SGK bilirkişisinin asgari işçilik oranının tespitine ve ek prim hesaplanmasına ilişkin açıklamada bulunması lazım gelirken yetki ve uzmanlık alanına girmeyen bir hususta inceleme/gözlem yaparak bina sınıfına ilişkin görüş bildirdiğini, dava konusu olayda müvekkili şirketin zarar gördüğünü, OSB katılımcıları 3. sınıf binalarına hukuka ve hakkaniyete aykırı olarak 4. Sınıf ruhsat ve yapı kullanım izin belgesi aldıklarını, sözleşme kapsamı dışında kalan veya müvekkili şirketçe yapılmayan imalatları da müvekkili şirket yapmış gibi kuruma liste verildiğini, düzenlenen ilk bilirkişi raporuna karşı itirazlarını müteakip mahkemece işletilen sürecin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece yeni bir heyetin görevlendirilmesi lgerekirken, borçlar hukuku uzmanı yerine SGK uzmanının görevlendirilmesi, inşaat mühendisi bilirkişinin değiştirilmemesinin de yasaya açıkça aykırı olduğunu, SGK uzmanı bilirkişinin müşterek hazırlanması gereken bilirkişi raporunun aksine mahkemeden, diğer bilirkişiden ve taraflarından habersizce bir takım incelemeler yaptığı iddiası ile ayrı bir rapor düzenlediğini, düzenlenen raporların eksik ve belgeler üzerinden ilgili dava konusu yapılar görülmeksizin hazırlandığını, hükme esas alınacak nitelikte olmadığını, bina sınıfı veya grubu değiştirilmiş olsa bile belirlendiği yılın tebliğindeki yapı sınıfının esas alınmak suretiyle hesap yapılacağının tebliğde de açıkça belirtilmiş olmasına rağmen bu durumun bilirkişi heyetince dikkate alınmadığını, aynı şekilde binaların deprem yükleri ve benzeri yükler altında mafsallaşmalarını, izostatik sistemlerini tanımlayan inşaat mühendisliği ilmine ait teknik bir terim olan “Prefabrik” imalatın SGK mevzuatında fabrika ortamında otomasyon ile üretilmiş, ön üretimli, işçiliği az, fark prim hesabında indirimli olarak hesaplanacak işler olarak tanımlandığına ilişkin itirazları yönünden hiçbir inceleme yapılmadığını, ek prime esas alınan … imzalı 21/01/2010 tarih ve 2010/20 sayılı Pendik Sosyal Güvenlik Merkezi, Sosyal Güvenlik Kontrol Memurluğu Raporu’nun değerlendirmeler kısmında yapı sınıfı ile ilgili “… söz konusu Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü’nce 22.06.2009 tarihine kadar verilen yazı ve ruhsatlarda belirtildiği gibi 4A yapı sınıfında değerlendirilmesinin doğal olduğu görülmektedir” şeklinde değerlendirilme yapıldığını, yapı sınıfı belirlenmesinde davalının hatalı beyanlarının SGK tarafından esas alınarak ek prim hesaplanarak tahakkuk ettirildiğini, celp edilen SGK dosyası içerisinde 21/01/2010 tarih ve 2010/20 sayılı raporun olmadığını, binaların hangi kriterler esas alınarak yarı prefabrik olarak değerlendirildiğinin belirsiz olduğunu, 2008 yılında kapanışı yapılan Sigorta dosyasının “toplu işyeri yapı kooperatifi” döneminde açıldığını, Kooperatif tüzel kişiliğinin Organize Sanayi Bölgesi tüzel kişiliğine dönüşmesinin yapılan fabrika inşaatlarını Entegre Sanayi Tesisine dönüştürmeyeceğini, bilirkişi raporlarına rağmen, SGK’nın asgari işçilik miktarının tespitinde esas alınan 300,25 TL/m2 inşaat maliyet bedelinin ne şekilde hesaplandığının dahi aydınlatılamadığını, davalı OSB yönetiminin üyelerine 4A sınıfı Yapı Kullanma İzin belgesi verebilmek ihtirası ile Sosyal Güvenlik Kurumu’na yalan ve yanlış bildirimlerde bulunarak müvekkili şirketi fark prim borcu ile karşı karşıya bıraktığını, yine davalı tarafın, yapmış olduğu bildirimin sehven yapıldığını ve kusurlu olduğunu 21/08/2009 tarih 154 sayılı yönetim kararı ile açık ve net bir şekilde kabul etmişken yapılan bildirimin gerçeğe uygun olduğunu kabul etmelerinin mümkün olmadığını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuştur. Dava, davacı yüklenici tarafından sözleşme gereğince yapılan yapıların sınıfının davalı iş sahibince SGK’ya yanlış bildirildiğinden bahisle SGK tarafından tahakkuk ettirilen ek prim ve gecikme cezasından davalının sorumlu olduğundan bahisle tahsili istemine ilişkindir. Davacı yüklenici, davalı iş sahibidir. Mahkemece keşfen yapılan inceleme sonucunda alınan bilirkişi raporuna göre davaya konu yapıların 4A sınıfı olduğu, davalının SGK’ya yapmış olduğu bildirimde bir hata olmadığı, SGK müfettişi tarafından yapılan belirlemede hata olmadığı belirtildiğinden davacı vekilinin istinaf başvurusu yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 26/06/2019 tarih ve 2015/53 Esas, 2019/729 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40-TL’nin mahsubu ile bakiye 135,50-TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 14/02/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.