Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 53. Hukuk Dairesi 2022/120 E. 2023/100 K. 31.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
53.HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/120
KARAR NO: 2023/100
TÜRK MİLLETİ ADINA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 23/05/2019
NUMARASI: 2018/270 Esas, 2019/577 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 31/01/2023
Taraflar arasında görülen davanın yerel mahkemece yapılan yargılaması sonucunda verilen hükme karşı istinaf yoluna başvurulmuş olup, duruşmasız olarak dosya üzerinde yapılan inceleme ve istinaf talepleriyle sınırlı olarak yapılan değerlendirme sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile, müvekkili ile davalı arasında 19/04/2017 tarihinde İstanbul, Kartal ilçesinde bulunan 6 katlı binanın alüminyum kompozit panel kaplama işinin yapılması için anlaşma sağlandığını, Mayıs ayında iş devam ederken davalı şirket yetkilisinin fikir değiştirerek kaplama yaptırmayacağını söylediği alanlara da kaplama yaptırmak istediğini bildirdiğini ve 700 metrekareden daha fazla bir alanda kompozit panel yapılması durumunun ortaya çıktığını, metrekare artışı nedeniyle müvekkilinin kararlaştırılan miktardan daha fazla bir alacağı ve ücret farkının doğduğunu, davalı şirkete bunun bildirildiğini ve fark tutarının ödeneceğini belirttiklerini, müvekkilinden kalan alanlarında yapılarak işin bitirilmesinin istendiğini, müvekkilinin taraflar arasında kurulan güven ilişkisi çerçevesinde işi kendisinden istenen şekilde devam ettirdiğini, müvekkilinin başlangıçta planlanan işten 300 m2 fazla iş yaptığını ancak davalı tarafın sadece başlangıçta planlanan 700 m2’lik işin ödemesini yaptığını, diğer 300 m2’lik işin ödemesinin yapılmadığını, 57.856,68-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmesini talep etmiştir.Davalı davaya cevap vermemiştir.Mahkemece; mahallinde dış cephe uzmanı mimar, inşaat mühendisi ve mali müşavir bilirkişilerden oluşan heyet ile keşif yapıldığı, bilirkişi heyeti tarafından dosyaya sunulan 27/02/2019 tarihli heyet raporu uyarınca; taraflar arasında 19/04/2019 tarihli sözleşme akdedildiği, sözleşmede 700 m2 alanda kompozit kaplama işlerinin yapılmasının kararlaştırıldığı, dosyaya sunulan faturalardan bir sonuca ulaşımının mümkün olmadığı, çünkü bu faturalar içerisinde başka işlere ait kalemlerin de bulunduğu, davacı tarafından gerçekleştirilen uygulamanın sözleşmede kararlaştırılan alandan daha fazla olduğu, yapılan ölçüme göre davacının fazladan 217,80 m2 alanın kaplama işini de gerçekleştirdiği, davacının ayrıca sözleşmede tanımlanmamış olan giriş takı ve demir inşaat yazısı ile logosunu da gerçekleştirdiği, fazladan yapılan bu işlerin toplam bedelinin KDV dahil 55.370,81-TL olduğu gerekçesi ile; Davanın kısmen kabulü ile, 55.370,81-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş, karara karşı davalı vekili istinafa başvurmuştur. Davalı vekili istinaf dilekçesi ile, müvekkili şirket yetkilisinin yaşlı ve ağır hasta olması ve işyerine uğrayamaması nedeniyle TK. Md.35’e göre yapılan tebligatlarla hüküm kurulduğunu, dilekçe ekinde sundukları vekaletnameden de açıkça görüleceği üzere, davalı şirket yetkilisi …’in, 82 yaşında ve yürüme zorluğu çeken ağır hasta olup, dava süresince işyerinde bulunamadığını müvekkili şirket adresinde de -belediyeye yapılan tüm müracaatlara rağmen- fiili duruma aykırı numarataj sorunu olduğu için, tebligatların nereye yapıştırıldığının dahi belli olmadığını, hatta müvekkil şirket yetkilisi …’in, dava devam ettiği sırada, femur (kalça kemiği) kırığı nedeniyle ağır bir ameliyat geçirdiğini, ayrıca huzurdaki davanın, uyuşmazlık konusu olaydan yaklaşık bir yıl sonra açılmış olup, inşaat işiyle iştigal eden müvekkilinin o tarih itibariyle tüm dairelerini sattığını, yetkilisi …’in de hastalığıyla uğraştığını, davacının da 2017 yılında tüm parası ödenmiş ve tamamlanmış bir iş için, müvekkilinin durumunu fırsat bilerek, huzurdaki davayı açtığını, her ne kadar TK, Md.35’e göre yapılan tebligatlarla şeklen usulüne uygun olarak dava görülmüş olsa da, ekli hastane epikriz raporunda belirtilen hastalık/sakatlığın müvekkili için açık bir mücbir sebep sayılması ve taraflarına sadece işbu istinaf bakımından değil, davanın esası ve diğer tüm hususlar hakkında savunma hakkı tanınması gerektiğini, dava dilekçesinde belirtildiğinin aksine, davacıdan sözleşme dışı ilave bir iş istenmediğini, basiretli bir tacir gibi davranmak zorunda olan davacının, tüm fiyat ve hesaplamaları yaparak imzaladığı sözleşme şartlarına uygun olarak hareket etmesi gerektiğini, ayrıca dava dilekçesinde belirtilen “işin %80’i tamamlandıktan sonra fazladan yapılan ücretin istendiği, o dönemde davalının kendisine ödeme yapamayacağını söylediği, ancak buna rağmen işin biteceği inancıyla ek işleri bitirerek kendi uhdesinden harcadığı ek masrafları ile tamamladığı” iddiasının tamamen gerçek dışı ve mantık kaidelerine aykırı olduğunu, öncelikle davacının iddiaya konu işin %80’i olan kısmın değil, işin tamamının parasal karşılığını sözleşme tarihi itibariyle zaten nakit+çek ödemesiyle peşin olarak aldığını, kaldı ki bir tacirin, parasının ödenmediğini iddia ettiği bir işin ilave iş ve masrafları için ödeme yapılmayacağı bildirilmesine rağmen işe devam etmek istemesi, sözleşme dışı -ve kendi cebinden- ilave işler yaptığını iddia etmesinin hayatın olağan akışına, mantık kaidelerine, tacirlik ve tacir olmanın temel ilke ve hükümlerine aykırı olduğunu, iş devam ederken davacının müvekkilinden ilave para istemesinin sebebinin de talep edilen ilave iş değil, davacının malzeme ve maliyet hesabını yanlış yaptığı iddiasından kaynaklandığını, oysa cephe giydirme işinin, pencere imalatı ve inşaat işiyle iştigal eden müvekkilinin uzmanı olduğu alan olmadığını, bu sebeple kat karşılığı inşaat sözleşmesi ile müteahhidi olduğu inşaatın cephe giydirme işini eser sözleşmesi ile davacıya verdiğini, müvekkilinin, yapılacak işin görsellerini cephe giydirme işi yapan firmalara vererek onlardan teklifler aldığını, en düşük teklifi veren davacıya işi sözleşme ile verdiğini, sözleşmede kararlaştırılan 135.000 TL’yi de eksiksiz olarak ödediğini, bina cephesine ne kadar malzeme kullanılacağı, kaç m2 iş yapılacağının ise bizzat davacı tarafından hesaplandığını ve işin tamamının kendisine verildiğini, nitekim hem davacı hesaplaması, hem de emsal teklifte de açıkça görüleceği üzere işin tamamının talep edildiği ve buna göre davacı ve emsal teklif veren firma tarafından hesaplama yapıldığını, yazılı eser sözleşmesi dışında davacıdan hiçbir surette ilave iş ve işlem talep edilmediğini, davacının hesap ettiğinden daha fazla maliyet çıkmasının davacının kendi sorunu olduğunu, tacir olan davacının hayali ve gerçek dışı beyanlarla işbu davayı açmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, ayrı bir iş ve uzmanlık gerektiren bina cephe uygulamasının nasıl ve ne kadar yapıldığının tam olarak ölçülmesi için hem inşaat içerisinden hem dışarısından ölçüm yapılarak, kroki ve her mesafenin metrajı belirlenmek suretiyle bilgisayar ortamında proje kesiti alınmalı, daha sonra -bilgisayar programı veya elle ayrıntılı hesap yoluyla hesap yapılması gerektiğini, karara esas bilirkişi raporunun “teknik değerlendirme” başlıklı 4. madde ve 4. sayfasında açıkça belirtildiği üzere, “oranlama tekniğiyle ve fikir amaçlı olarak hesaplama yapıldığının açıkça belirtilmdiğini, hatta bilirkişi heyetinin -açık bir dürüstlükle- raporun 9. sayfasının ilk paragrafında “davacı yanın göstermiş olduğu ölçümlerden… ” hesap yaptığını ve bu hesaba göre dava sonucunu bire bir belirleyen miktarı bulduğunu açıkça beyan ettiğini, aynı raporun “sonuç ve kanaat” başlıklı” 5. madde ve raporun 9. sayfaya tekabül eden son paragrafında da “davacı yanın beyanı doğrultusunda yapılan ölçümlerle” hüküm kurulduğunun da belirtildiğini, bu itibarla tamamen tek taraflı ve savunma hakkı olmadan ortaya konan verilerle tanzim edilen bilirkişi raporuyla hüküm kurulamayacağını belirterek istinaf başvurusunda bulunmuş verdiği ek istinaf dilekçesi ile tanzim edilen yazılı eser sözleşmesinde müvekkili şirketin tek temsil ve ilzama yetkilisi …’in imzası olmayıp, sözkonusu imzanın yetkisiz şahıs tarafından atıldığını, her ne kadar eksiksiz olarak davacıya yapılan ödemeler ile sözleşmede belirtilen miktarlar uyumlu olsa da, diğer kısmımları bizzat davacı tarafından matbu olarak hazırlanan sözleşmeye, şirket yetkilisi olmayan kişinin attığı imza kısmının geçerliliğinden söz edilemeyeceğini, müvekkili şirket yetkilisi …’in, ödemeleri de davacıya bizzat kendisinin ifa ettiğini, çekleri de bizzat kendi imzası ile keşide ettiğini, eksiksiz olarak yapılan bu ödemeler ve çeklerin karşılıklarının ödenmesinden sonra davacıya hiçbir borcu kalmadığını, istinaf dilekçesinde de belirttikleri üzere, müvekkili şirketin iştigal konusu olmayan bina kompozit kaplama işiyle ilgili tüm tespit ve metraj hesaplamalarının bizzat davacı tarafından yapıldığını, şirket işletme adının (… İnşaat) “…” olarak yazılması dışında (ki bu tür işlerde şirket logosunun eklenmesi ve ilave ücret alınmaması “ticari adet” haline gelmiştir) müvekkili şirketin davacıya yaptırdığı hiçbir ek iş ve masraf olmadığını, iş bitiminden yaklaşık bir yıl sonra, haberleri olmadan ve müvekkili şirket yetkilisinin ağır hastalığını adeta fırsat bilerek kötüniyetle açılan ve TK. Md.35’e göre yapılan tebligatlarla sürdürülen davanın reddi gerektiğini belirtmiştir. Dava, eser sözleşmesinden kaynaklı sözleşme dışı yapıldığı belirtilen ilave iş bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, davacı yüklenici, davalı iş sahibidir.Davacı vekili taraflar arasında yapılan eser sözleşmesi kapsamında müvekkili tarafından sözleşme harici ek işler yapıldığını bu ek işler bedelinin ödenmediğini belirterek tahsilini talep etmiştir.Davalı vekili her ne kadar dava dilekçesinin müvekkiline tebliğ edilmediğini bu nedenle savunma haklarını kullanamadıklarını ileri sürmüş ise de dosyada dava dilekçesinin davalının iş yeri adresine TK. 35. Maddeye göre tebliğ edildiği, davalı vekilinin de müvekkilinin söz konusu adresini değiştirdiğine veya adresin müvekkiline ait olmadığına ilişkin bir itirazı bulunmadığı, sadece müvekkilinin rahatsızlığı nedeniyle anılan tarihlerde iş yerinde bulunmadığını, bu nedenle tebligatı almadığını savunduğundan yapılan tebligat usul ve yasaya uygundur.Taraflar arasında imzalanan sözleşmede yapılacak işin metrajı ve bedeli belirlenmiş olup, mahallinde yapılan keşifle sözleşmede kararlaştırılan metre kareden fazla iş yapıldığı sabit olup, davalıda söz konusu fazla işin yapılmadığı veya başkası tarafından yapıldığını savunmamıştır. Sözleşme haricinde yapılan işler iş sahibinin yararına ve iş sahibi tarafından faydalanılıyor ise yüklenici fazladan yaptığı bu işlerin bedelini vekaletsiz iş görme hükümlerine göre talep edebilecektir. Her ne kadar bilirkişi heyetince mahallinde yapılan işin ölçümü oranlama yapılmak suretiyle bulunmuş ise de, bilirkişi heyetince gerek mahallinde gerekse proje üzerinde yapılan ölçümlerle hata payı da düşülmek suretiyle sözleşme haricinde yapılan iş miktarı yaklaşık olarak tespit edilmiş olup, davacı yüklenicinin fazla yaptığını belirttiği iş miktarı yaklaşık olarak tespit edilen bu miktardan daha az olduğundan mahkemece davacının talep ettiği fazla iş bedeline hükmedilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bilirkişi heyetince fazla yapılan iş bedeli mahalli rayice göre tespit edilmiş olup bedele ilişkin ayrıca bir istinaf bulunmadığından bu husus inceleme konusu yapılmamıştır. Açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzeni gözetilerek yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre, mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1. bendi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 23/05/2019 tarih ve 2018/270 Esas, 2019/577 Karar sayılı kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmamasına göre, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE, 2-Alınması gereken 3.782,38-TL nisbi istinaf karar harcından davalı tarafça peşin olarak yatırılan 945,60-TL harcın mahsubu ile bakiye 2.836,78‬-TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde BIRAKILMASINA,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 31/01/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.